Demokrasilerde çare tükenmez ise… Alternatif de, çıkış yolu da bulunacaktır…

50
Reklam

Türkiye’de yaşayıp da ülkesi parasının pula dönüşmesinden, ekonomisinin türbülansa girmesinden, ‘müttefiklik’ ilişkisi içerisinde bulunduğu ABD tarafından tehdit ve tedip edilmesinden keyif duyan biri/leri olabilir mi?
Cumhurbaşkanı “El ovuşturanlar var” dediğine göre, herhalde öyleleri de var.
Hasta tipler her yerde olabilir.

Krizlerde herkes zarar görür

Siyasi yönü de bulunan ekonomik krizler hiç istisnasız herkesi zora düşürür de ondan -varsa- böyle tiplerden ‘hasta’ diye söz ediyorum. İşçisi-işvereni, zengini-fakiri, AK Partilisi-CHP’lisi, Türkü-Kürdü, yerlisi-yabancısı fark etmez, bu topraklarda yaşayan herkes bugünküne benzer ortamlarda zarar görür.
Diyelim tedbirini aldı ve ekonomik açıdan krizden şahsen kârlı çıktı; kendisi dışındaki herkesin kaybettiği bir ortam kazançlı çıktığını sanan kişi/ler için de kayıp günlerdir. Kriz ortamları, eğer kriz siyasete bulaşmış ekonomik bir kriz ise, kazananı bulunmayan (‘lose-lose’) ortamlardır.
Geçmişte yaşanan iki (1994 ve 2001) ekonomik kriz hepimizi yarı yarıya fakirleştirmişti.
Dün uğradığım AK Parti seçmeni olduğunu da bildiğim bir esnafa, her zaman yaptığım gibi “İşler nasıl?” sorusunu yönelttiğimde, her zamankinden farklı olarak “Battık abi” cevabını aldım. Ardından üretimde kullandığı bütün malzemelerin fiyatının artacağından, ürettiği ürüne zam yapmak zorunda kalacağı için satışların azalacağından, işini daha büyütmek için aldığı krediyi geri ödemede zorlanacağından söz etti.
Kimseyi suçlamıyordu komşu esnaf, ama yine de zihninden geçenleri okumaya da yarayan şu cümlesini manidar buldum: “Zaten bunların alternatifi de yok.”
Eminim, dün açıklanan ‘yeni ekonomik model’ sunumuna koşarak gelmiş ülkemizin önemli işadamları da, toplantının başlamasını beklerken, ‘alternatifsizlik’ konusunda bizim komşu esnaftan çok farklı düşünmüyorlardı.
Öyle.

1929 krizinde işsiz kalanlar..

2008 krizinde işini kaybeden..

Krizlere maruz kalan ilk ve tek ülke Türkiye değil; hem başka ülkeler, hem de ülkemiz birden fazla ekonomik kriz yaşadı. Dünyanın en zengin ekonomisi bilinen ABD’nin de büyük krizleri (1929 ve 2008) var.
Ancak, siyaset kurumu sayesinde, zarar görse de, her birinden kurtulmayı bildi her ülke.
Türkiye de, 2001 ekonomik krizini, siyasi alternatif olarak ortaya çıkan AK Parti’ye iktidarı teslim ederek geride bırakabildi. ABD’den başlayıp bütün dünyayı (Almanya’yı bile) sarsan 2008 krizi, yine AK Parti sayesinde, ülkemize teğet geçmedi mi?
Siyaset çözüm üretmek için vardır; çözüm üretebilen veya üretebileceği güvenini verenler ile yol kısalır.

Alternatifsizlik kötüdür

Bugün göstere göstere geldiği halde krizle karşılaşıldı, bu yüzden iktidar hiç kuşkusuz yara almıştır; ancak mevcut siyasi sistem içerisinde “İşte bunlarla yola devam edebiliriz” görüntüsü veren bir alternatif de görünmüyor.
CHP, İYİ Parti ve HDP’nin hali ortada…
Eleştiriler “Damadını görevden al” seviyesinde götürülüyor muhalefet tarafından…
Komşum olan esnafın dediği gibi “Bunların alternatifi de yok…”
Oysa olmalı. Olması, yani alternatifin varlığı, yalnızca ülke ve insanımız için değil, iktidarda bulunanlar için de yararlıdır.
‘Demokrasilerde çare tükenmez’ özlü sözü bu günler için söylenmiştir.
Kendi yakın geçmişimizi düşünelim, 2001 krizini… Ekonominin iflas görüntüsüne bürünmesinden önce siyaset alarm işaretlerini veriyordu ve krizden bir yıl önce AK Parti kuruldu.
Ekonomik krize girildiğinde, krizden çıkışı sağlayacak demokratik bir alternatif olarak AK Parti ortada bulunmasaydı ne/ler olurdu, bir düşünün…
AK Parti yalnız alternatif sosyal programıyla değil, hastalıklı ekonomiden çıkışı sağlama umudu aşılayan projeleriyle de topluma güven verdi; demokrasinin kanallarını açmaktan, herkesin hak ve özgürlüklerini artırmaktan söz ederek iktidara geldi ve vaatleri istikametinde icraatlarla toplumu krizin içerisinden çıkarmayı başardı.
Bugün AK Parti’nin kendisi krizle tanıştırdı ülkeyi, ancak ortada onun yerini alacak bir alternatif de görünmüyor.
Ekim ayına çekilmesinden söz ediliyor gelecek yıl mart ayında yapılacak yerel seçimin; ekonomik krizde gidilecek olmasına rağmen o seçimin sonucu 24 Haziran’da gerçekleşenden çok farklı olur mu dersiniz?
Sanmıyorum.

Alternatif çıkmalıdır

Demokrasiler alternatif çıkarmakta da mahirdirler.
Çinlilerin ‘yin yang’ felsefesi, her şeyin iki kutuplu olduğunu, iyi-kötü, olumlu-olumsuz zıtlığının dengeyi sağladığını söyler. Her krizin içinde fırsatlar barındırdığı da bilinen bir başka kuraldır. Türkiye sözgelimi, 2001 krizinden çıkış için aldığı ekonomik tedbirlerle, zayıf olan bankacılık sistemini güçlendirebilmişti; bugün TL’nin erimesine rağmen bankalar ayakta durabiliyorsa o krizin sağladığı fırsatın iyi kullanılması sayesindedir.
Benzer bir durum şimdilerde siyasette de yaşanabilir mi? Var olanlarla da yaşanabilir, yeni umutlar oluşarak da… Ve yaşanmalıdır da.
Yaşanmazsa? İşte o zaman işimiz daha da zorlaşır.
Komşu esnaf, boşuna “Bunların alternatifi de yok” diye hayıflanmıyor.
ΩΩΩΩ

Reklam

50 YORUMLAR

  1. Demek ki Abdullah Gül, Ali Babacan, Mehmet Şimşek gibiler ile yeni alternatif arama dedikoduları doğruymuş, bu yazı bunu teyit ediyor.

    • Sn. Koru’nun yazısı, sözünü ettiğiniz dedikoduların doğruluğunu teyit eder mi, bunu bilemiyorum Alp Bey. Ama, isimlerini andığınız insanların bir alternatif arayışı içinde olmaları bence pekala o insanların hakkıdır. Ortaya koyacakları alternatifi beğeniriz beğenmeyiz, ikna edici buluruz, bulmayız, buna seçmenler olarak biz karar veririz. Ama, her biri ülke yönetiminde yabana atılmaz sorumluluklar üstlenmiş bu insanların alternatif arayışını kabul edilmez ya da sorunlu buluyorsanız, sizinle hemfikir olmadığımı dile getirmek isterim.
      Siyasetçilerin siyaset yapma hakkına da artık Reis mi veriyor?

  2. sayın koru demokrasilerde çareler tükenmez diyorsunuz haklısınız bizde demokrasi olmadığı için çare de yoktur geçen günlerde yazdığınız gazetelerin aynı başlıkla çıkması hiç kimsenin hükümetin beceriksizlilerini eleştirmesini okuyamıyoruz bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete

  3. Nurdan’a; Fetö cemaati ve Akp den hazzetmeyen biri olarak samimiyetle soruyorum Erdoğan gittikten sonra ülkeyi yönetecek bir oluşum veya parti tavsiye edebilir mi. Nurdan’ın 30 yıldır fehmi koru takipçisi olarak çözüm ve alternatifi nedir.En kısa sürede napılabilir?

    • Salih bey haddim olmayarak size bende cevap yazacağım en kötü parti bile bu günkü Tayyip rejimin daha iyi idare eder

  4. Bütün yazılarını okuyun Fehmi Korunun… Çoğu yazısında optimum yaklaşımlar sunmuş, direk veya dolaylı da olsa sürekli birlik beraberliğe atıfta bulunmuş, milli bir duruş sergilemiştir. İşlediği konulardaki uslubu daima yapıcıdır ve konuların rutinde realiteyle muhakak bir bağı vardır. Siyasi tercihi sadece kendisini ilgilendirir. Peki Ülkemizin bu ve bunun gibi tecrubeli fikir adamları, akademik ünvanlı yüksek eğitim düzeyli insanları neden tecrit edilmiştir. Bu kişilerin bu şekilde izolasyonlarına sebep teşkil eden var ise vukuatlarını bilelim ki fikirlerini düşüncelerini irdelerken göz önünde bulunduralım. Devlet zann ile vatandaşını cezalandırabilirmi?
    Fehmi Korunun bu günki yazısında gördüğüm derin bir millet sevgisi, memleket kaygısıdır.
    Tarafgirlik duygusuyla, taraftar kazanmak için yanlı bir şekilde yapılan her yayın, muhataplarının zekalarını hafife alan, onları aşağılayan bir bakış açısına sahiptir.
    Alternatifsizlik Ülkemizin spontan gerçeği değildir, organizedir…
    Ben bu Berat Albayrak olayını kabullenemiyorum. Bu cümle altına herşey yazılabilir…
    Bernar bey bugün yorum yazmamış, yorum sayfasından istifade edemedim şahsım adına..

  5. Çin’lilerin “Ying Yang” felsefesine değinilmiş. Bunun mahiyetini, derinliğini aklı başında bir Çinliden dinlemek isterim. Kendi DiN’imiz açısından bu konuda söylenecekler var. Herşeyin çifte karakterli olduğu gözlemler sonucuyla da doğrulanabilir bir şeydir. Hayatta çok örnekleri olan bir şey. Ancak, iyi-kötü, olumlu-olumsuz karakterlerin dengeleri sağlaması konusu tartışılası önemli bir konudur. Şekildeki simetrideki gibi bir denge manzarası kısır döngü halini de temsil etmiyor mu? İmtihan gereği her yeni hal bu çift karakterle karşımıza çıkar. Her şeyde Hayr ve Şer birlikte arzedilir. Ancak bunları tanıyıp birini tercih etmekle mükellefiz. Hayrı tanıyıp sahiplenmek ve Müslüman olarak “Şer”den uzak durmak, mümkünse “Hayr”a dönüştürmenin yollarına bakmak zorundayız. Bu da ancak “akıl-iman sentezi”yle mümkündür! Çünkü, Allah’ın rızasına göre sınavı geçmenin, başarının garantisidir. Bunu Çinlilere anlatmalıyız. Anlaşılan o ki Uygurlu müslümanlara fazla eziyet ediyorlar (onlara karşı “Şer” olan Çinliler var)….

  6. HALKIMIZA YAPILACAK EN BÜYÜK İYİLİK,GENÇLİĞİMİZİ DÜNYANIN HER YERİNDE GEÇERLİ BİR MESLEK SAHİBİ OLARAK YETİŞTİRMEKTİR.
    YÜKSEK AHLAKI DEĞERLERLE DONATILMIŞ NİTELİKLİ İNSANLARIMIZ KENDİNE,HALKINA VE TÜM İNSANLIĞIN HAYRINA OLACAKTIR.
    Bizim en çok yapabileceğimiz budur.
    Buna ne kadar GAYRET edersek o kadar erken yol alırız.
    Bizi cezbeden dışımızdakileri eleştirmenin dayanılmaz cazibesi çoğu zaman işe yaramaz ,bozgunculukla suçlanmaya sebep olur ,neticede zaman kaybına sebep olur.
    En iyi yapacağımız iş kendimizi ve çevremizdekileri daha nitelikli ve herkese yardım etmek isteyecek arzulu insanların yetişmesine GAYRET ETMEKTİR.

  7. Fehmi beyin dünkü yazısını okuyan oldu ise! Nitekim yazılan yorumlardan bayağı okuyan olduğu anlaşılıyor. Onun için dünkü yazısında ne yazdığını hatırlatmaya gerek yok. İstiyen tekra okuya bilir.
    Burada önemli olan sayın Korunun ne demek istediğini anlamaya çalışmak.
    Bence bugünkü yazısının başlığı bunu net bir şekilde açıkliyor….
    ” Demokrasilerde çare tükenmez ise… Alternatif de, çıkış yolu da bulunacaktır…”
    Benim anladığım kadarı ile Fehmi bey bugünkü yazısında okurlarına “ALTERNATIVIN” olduğunu anlatiyor olmadığını değil.
    Sayin Koru bulunur veya bulunabilir yazmiyor “BULUNACAKTIR” diye yaziyor.
    Not: Fehmi bey bu zamanda sizin yazdıklarınizi anlıyabilmek için en az sizin 30 yıllik okurunuz olmak lazım….
    Gerçi öğle bir ortamdayızki bazen sizin kendinizde bir ay önce yazdıklarınızı dahi anlamakta zorlanabileceğınıze inaniyorum ve iyiki varsinz ve iykide yaziyorsunuz.
    , sizin bu dünyaya geleminize vesile olan Ebebeyinize Allah Rahmet eylesin ve makanları Cennet olsun.
    Sizele birlikte Aileniz ve sülalenize de Allahtan sağlıklı ve mutlu uzun ömurler vermesini diler dünyaya ve ülkemize güzel gunlerin gelmesi dualarımla,
    Allaha Emanet olun.

    • nurdan hanım yazıyı okudum. Evet başlıkta alternatif olduğu yazıyor ama yazıyı okuduğunuzda “alternatif olmalı” düşüncesinden öteye gidemiyorsunuz.
      Yani yazıda alternatifin olması gerektiği düşüncesi var fakat alternatifin olduğu düşüncesi yok. nitekim hem “Bugün göstere göstere geldiği halde krizle karşılaşıldı, bu yüzden iktidar hiç kuşkusuz yara almıştır; ancak mevcut siyasi sistem içerisinde “İşte bunlarla yola devam edebiliriz” görüntüsü veren bir alternatif de görünmüyor.” ifadesi hem de “Komşu esnaf, boşuna “Bunların alternatifi de yok” diye hayıflanmıyor.” ifadeleri, şu an bu partinin alternatifinin olmadığı düşüncesini yansıtıyor.
      Oysa, şu anki partilerden herhangi biri akpden daha kötü yönetmez bu ülkeyi. yani ülkede akpnin alternatifi 4 tane parti var.

      • Merhaba Hamza bey! siz haklısınız,
        fakat bana göre Fehmi bey alternetifin olduğunu yorumculardan duymak istedıği için esnaf komşunun dediklerine katılmişşş….
        Birde Konuyu şu şekilde ele alalım. Sizin benim veya başkalarının, daha doğrusu biyatcıların haricinde olan yorumcuların açıkladığı fikirleri sayın Koru yazarsa ne olur?
        Ben söyleyeyim aninda bu siteyi çökertırler, geri kalan kısmınıde yazmaya gerek yok herkes Türkiyenin halini göriyor.
        Onun için biz gene Fehmi beyi eleştırmeye devam edelim ki! Oda bize daha fazla malzeme sağlasın.
        Nasıl olsa onun sayesınde epeyce yalanlar ortaya çıkıyor.
        Ayrıca gerçekte abartısız söyliyorum sizin ve sizin gibi bir kaç yorumcunun yorumlari çok zihin açicı ve kaliteli.
        Bunu da Fehmi beyin yazamayip ta yazmak ve anlatmak için okurlarına sınırsız imkan sağlaması bile şu durumda kendi yazmasından “bana göre”☺dahada önemli bir hızmet.
        Sağlıklı ve Mutlu kalin.

      • Hamza bey size ilk yazdığim cevaba bir şeyi eklemeyi unuttum. Benim ilk yorumumu okuduyusaniz bende erdöğanin alternetivi olamadığını yazmıştım.
        Sonundaki pragraf
        “O esnaf haklı Erdoğanin alternetifi olması mumkun değil.
        Çünkü hiç bir insan kardeşim dediği bir insana Terörist vatan haini ilan ettrmez ve helikopterlede Genel kurmay başkanını onun evinin bahçesine göndermez.”
        Sizcede böyle bir Başkanin alternetifi olması mümkün mü?

  8. şimdi bir satıcıdan bir ürünle ilgili liste geldi. %29 oranında mallarına zam yapmışlar.

  9. fehmi bey!, kültür bakanlığından vazgeçtim. trt’yi de mi yönetemezsiniz. bu kadar mı kendinizi hakir görüyorsunuz. şu an trt’ye yöneten kadrolar sizden daha mı bu işi iyi yapıyor?
    Kaldı ki bu ülkede trt’yi yönetebilecek kapasitedeki tek kişi de siz değilsiniz.
    Ülkenin diğer birimleri için de aynı şey geçerli.
    – Türkiyede ekonomiyi birtek berat albayrak mı biliyor? (ekonomi bildiği bile tartışmalı birisi). Ekonomiyi berat albayraktan daha iyi yönetecek hiçkimse yok mu yani?
    – bekir bozdağ yıllardır adalet bakanlığı yaptı. Siz olsanız, bekir bozdağa hukuk alanında iş verir misiniz? Bu ülkede bekir bozdağın hukuku iyi bildiğine inanan birtek kişi çıkmaz. siz ise bekir bozdağ vb. gibi kişiler haricinde bu ülkeyi yönetebilecek kimse olmadığını söylüyorsunuz.
    ya da işleri karıştırıyorsunuz. Şunu söyleyin anlarım: “Bu ülkede iş yapacak insanlara, hak edenlere, layık olanlara engel olan bir yapı var. bu yapının aşılması çok çok zor”
    – Bu ülkede alternatifin olmadığını söyleyen kişi akp propagandası yapıyordur. Başka bir açıklaması yok. Senin mahallendeki bakkal öyle düşünebilir. Kusura bakmayın ama eğitimli birisi bunu söyleyemez.
    – 2 nedenle söyleyemez.
    -1. bu büyük bir yalan. açık bir yalan.
    -2- bunu söyleyen kişi öncelikle kendi yeterliliğine, yeteneğine, zekasına, aklına, mantığına hakaret ediyordur. kendisini şu an ülkeyi yönetenlerden daha aşağıda görüyordur. Çünkü sayın koru da dahil, buraya yorum yazan pekçok kişi de dahil, şu an ülke yönetiminde olan insanların yerlerinde onlar olabilirdi. Bakan olmayabilir, ama trt yabancı yayınlar dairesini şu andaki yöneticiden daha iyi yönetecek binlerce insan vardır. TRT çocuk kanalını, şu an yönetenden daha iyi yönetebilecek binlerce insan vardır. MB’yi şu anki yöneticiden daha iyi yönetebilecek binlerce insan vardır.

  10. Türkiyeyi yönetenler ÇALIŞACAKLARI EKIBI AILE VE YANDAŞLARDAN DEĞIL… O işilerin uzmanlarından oluştursalar yapılan hata oranları maksimum değil minmum olur.
    TC Başkanının Türkçden başka dil bilmediğini herkes biliyor kendiside yazar olmadığına göre! Nee York Timesa yazılan makaledeki önemli bir bilgi eksikliği gibi yalnışlar yapılmaz… Sonradan düzeltilen yalnışlar veya hatalar, insanların bilgi seviyesinin ve kalitesinin tarrişılmasına yol açar.
    BU KONUDA Prof.Dr.Refat Gürkanak’ın
    Aşağıdaki yazısını okiyalim,bakalım kirizin sebebi gerçekten ABD li Pastor mi?
    Yoksa Pastör beceriksiz idarecilerin suçunu başkalarına atmak için kullanılıma sokulmuş can simidimi?
    ×××××××××
    ‘Krizle ilgili papaz diye başlayan bütün cümleler yalan’
    Doların 6, Euro’nun 7 TL’yi aşması üzerine açıklamalarda bulunan iktisatçı ve ekonomist Refet Gürkaynak ekonomideki çöküşün göz göre göre geldiğine vurgu yaptı.
    Scope’tan yayın yapan Bilkent Üniversitesi İktisat Bölümü’nden Prof. Dr. Refet Gürkaynak önemli saptamalarda bulundu. Gürkaynak, ‘Ülkede dolar 6 TL’ye çıkmışsa bir iktisatçı olarak bazı şeyler söylemek görevim. Şuradan başlayalım, papaz diye başlayan bütün cümleler yalan. Meselenin özü iktisat sorunu, kadro sorunu, idare sorunudur. Şu anda iktisat yapan idarecilerin neyine güveneceğiz. En aklı başında programı da getirseniz bu insanlar söylediği için başarılı olamaz.’ dedi.
    Ülke insanının bu iktidarın yanlışlarına defaatle seçerek onay verdiğine işaret eden Refet Gürkaynak, dış güçler, siyonist kumpası gibi söylemlere prim verilmemesini istedi. Gürkaynak şunları anlattı:
    ‘Türkiye’nin ciddi iktisadi sorunları var. Deli gibi borç aldık. Dünyada bütün krizler borç yüzünden çıkar. Bunu durgunlukla da atlatabilirsiniz iyi yönetemezseniz krize çevirirsiniz. Şimdi bizim iktidarın yaptığı gibi. Lafla idare edilmiyor. Bu iktidarın yaptıkları hatalara millet her defasında onay verdi. Dolayısıyla hep beraber kaşındık. Borcu alıp yerken güzeldi, ödemeyelim. Öyle bir şey yok, o borç ödenecek. Ya ödendiği için zorlanacağız ya ödenemediği için. Bu krizden kaçış yok.
    Türkiye’nin derdi ödeyemediği borcu olması değil sadece, borç almaya mecbur olması. Aklı başında işler yapılmadığında borç bulamazsınız. Yıllık 50 milyar dolar cari açık veriyoruz. Borcumuz hiç olmasa bu 50 milyar doları ödemek için yine borç almak zorundayız. Bu borç ödenmiyor. Ülke şu anda dönmüyor. Bu ülkede yavaş yavaş doğru işler yapmak zorundayız. Hızlı yapılacak işler mi? Onlar kavga etmemek, efendi gibi konuşmak, aklı başında şeyler söylemek, arkasında aklı başında işlerin geleceğini hissettirmektir. Sonra bu ülkeye bir iktisat politikası getirmek zorundayız. Bunu yapacaklar da bizleriz. Kumpas, dış güçler bunları yapıyor diyenlere hadi oradan diyecek bir iktisat anlayışınız olsun. Ağır toplumsal
    sonuçları olacak”
    Ağır ve sert bir kriz yaşayacağız, bunun sonunda büyük bir işsizlik sorunu olacak. Çünkü borçlarla inşaat yaptık. İnşaat sektörü vasıfsız işçi istihdam eder. Bu insanlar işsiz kalacak.

  11. Alternatif
    AK Parti’nin alternatifi yok ama AK Parti’nin çözümüne alternatif var. Benim alternatifim yok deyip o da Sermaye’ye teslim olursa, o zaman yaşama şansı kalmaz.
    Berat Albayrak konuştu. Ne söyledi? Dünya ekonomi kitaplarında yazılan ve okullarında öğretilen kuralları çelişki içinde tekrarladı. Bizim eskiden söylediğimiz bir söz vardır, partiler ne yapacağını söylemezler, diye. Onları devlet söyler, ilim söyler. Partiler nasıl yapacaklarını söylerler. Berat Albayrak’ın konuşmasında tek kelime vardır.
    Bir taraftan “Merkez Bankası bağımsız olmalıdır” diyor. Diğer taraftan Merkez Bankası’nın neler yapacağını açıklıyor.
    Sayın Bakan’a sormak gerek. Merkez Bankası bağımsızdır demek ne demektir? Milli iradeye karşı mı bağımsızdır. Yani Türkiye Cumhuriyeti devletinin değil de bir başkasının yani Rothschildler’in midir? İslamiyet’te bir yer bağımsızlığını ilan ettiği zaman iki şey yapardı.
    1) Hutbeyi kendi adına okuturdu.
    2) Yeni para çıkarırdı, gümüş para.
    “Merkez Bankası bağımsız olamaz” demek yerindedir. Faiz %5’e kadar yararlıdır, %10’a kadar yararlıdır. %100’e kadar acılar içinde devlet yaşar. %100’den sonra o devlet yıkılır.
    Devletimiz yıkılıyor. Bunun çözümü?
    1) Devlet Başkanı parti başkanlığından vazgeçmelidir.
    2) Olağanüstü hal uygulamalarına son verilmelidir.
    3) Merkez Bankası Genel Başkanı, Devlet Başkanı olmalıdır. Banka direksiyondur. Direksiyonu şoför kullanır.
    4) Merkez Bankası yönetimi demokratik yoldan yönetilmelidir. (AK Parti 8, CHP 7, HDP 2, MHP 2, İP 1 ilim adamını vermelidir.
    5) AK Parti 2 ilim adamını Akevler’den seçmelidir.
    6) Cumhurbaşkanı istişare edecek. Kararını kendisi resen orada verecek.
    7) Kurul üyelerinin hakemlere gitme yetkileri olacaktır.
    8) İlmi kariyeri olan meclis üyelerinden herhangi biri hakem olabilmelidir. Hakemlerden birini bir taraf, diğerini diğer taraf seçmelidir.

  12. Öncelikle 16 yıl iktidarda olup ülkeyi batırabilmek için osmanlı kafası olması lazım. bu kafa da akp ve mhpde var.
    – Fehmi koru, mhpyi alternatif saymayarak mhpye hakaret ediyor. mhp, kim efendiyse biat etmekte usta olduğu için belki abd ile takışmazdı ama doları 7 tlye getirmenin başka yöntemini bulmakta sıkıntı çekmeyeceğinden hiç şüphem yok.
    – 1- Türkiyedeki sorun A ya da B partisininden ziyade bir kültür sorunudur. ülkeyi bir partiden ziyade bir kültür batırmıştır. bu kültür de şatafata düşkün, lükse düşkün, ahlaki değerleri ve dini alıp satan ancak içselleştirmeyen, özentili bir kültürdür.
    – Alternatif meselesine de bu noktadan bakmak lazım.
    – Yukarda bir okur yazmış, “artık bu halk islamcı bir partiyi iktidara getirmez” mealinde.
    – bu ülkeyi batırmanın tek alternatifi islamcı denilen, aslında öz itibariyle islamı ve ahlakı çıkarı için kullanana, kültürel olarak geri, gelişmemiş bir yapı batırabilirdi ve bu yapıyı da 2 tane siyasi oluşum çok iyi temsil ediyor.
    – Fazilet partisi döneminde, islamcı kesimde 2 tane ana akım vardı.
    -A- geleneksel olan, daha gelişmemiş daha köylü olan kesim
    – B- yeni yeni islamcı akıma katılan ve daha şehirli olan kesim. Ancak bu şehirli olan kesimin de gelişimlerinde ciddi sıkıntılar vardı. mesela bunların çok fazla cola içtiğini ve lüks yaşama daha düşkün olduğunu söyleyebilirim ki o yıllarda şehirli-köylü ayrımını ilk olarak gündeme getirdiğimde pekçok insan söylediklerimin doğru olduğunu ifade etmişti.
    – Zaman içerisinde, akp içindeki şehirli kadro birbir tasfiye edildi ki bu şehirli kadronun da aslında epey gelişim sorunu vardı.
    – Geriye kalan kadro nun kültürel anlayışı ile memleketin zaten daha farklı biryerde olma ihtimali yok.
    – Bu noktada, (mhpyi çok kişiyi korkutması ve ırkçı yaklaşımları nedeniyle tepki çekmesi nedeniyle alternatifler arasından çıkarırsak), ülkeyi batırabilmek için tek alternatif olarak akp sayılabilir.
    – Alternatifsizlik sadece 16 yılın sonunda ülkeyi batırabilmek yeterliliği anlamında geçerli olabilen bir durumdur. yoksa ülkeyi yönetme anlamında hiçbir geçerliliği yoktur.
    – Ülkeyi başka hiçkimsenin yönetemeyeceğini, akpnin alternatifsiz olduğunu söyleyen ya aklını peynir ekmekle yemiş, ya da akpnin propagandasını yapıyordur.
    bu ülkeyi yönetebilecek alternatif siyasi oluşumlar vardır. iyi parti vardır, saadet partisi vardır, chp vardır, hatta hdp vardır. Bunların hepsinde tayyip erdoğandan daha az oranda yapılan her işe musallat olan liderler vardır. bu da, herşeyden önce şu anlama gelir, işin bir miktar daha uzmanına bırakılmasıdır. İşte bu durum bile, kendi başına ülkenin daha iyi yönetilmesinin teminatıdır.
    – Yani bir lider her işe emir vermek yerine, işleri uzmanına bırakılsa bu ülke daha iyi yönetilecektir ki bunu da akp ve mhp dışındaki bütün partiler yapabilirler, yaparlar, yapacaklardır da.
    – Ayrıca, akp ve mhp dışındaki bütün partiler, hukukun üstünlüğünü, adaleti, parlementer sistemi savunuyorlar. Demokrasiyi savunuyorlar, denge ve denetleme mekanizmalarının olmasını savunuyorlar.
    – Denge ve denetleme mekanizmasının olması; her işin kontrol edilebilmesi, kimsenin kimseye 1 milyonluk çerez parasına mercedes hediye edememesi, ülke kaynaklarının kendi şatafatlarına harcanamaması demektir ki bu da toplanan vergilerin halkın daha iyi yaşamı için daha fazla kullanılabilmesinin en önemli mekanizmasıdır.
    – Demokrasi ise, hırsızlıkların, yolsuzlukların, yanlışların üstünün örtülememesinin ve bilinmesini sağlar, halkın daha fazla yönetime katılmasını sağlar ve bu durum da ülke kaynaklarının daha doğru, daha iyi yönetilmesini sağlar. bu özellik nedeniyle ülkede bir kötü gidiş varsa, 16 sene sonra beka sorunu olana kadar beklenmez, çeşitli eleştiri ve görüşler ortaya çıkacağı için bu sorunlar daha önceden çözülürdü.
    – Hukuk ve adalet meselesi yine çok çok önemli meseledir. hukuk ve adalet olsaydı koç holdingden daha büyük şirketlerin mallarına el konulup o şirketler batırılarak ülke ekonomisine darbe vurulamazdı. Hukuk olsaydı, kıytırık iddianamelerle insanlar tutuklanamaz, mafyavari şantaj mantığı ile ülkeler arası ilişkiler yürütülmeye çalışılamaz, brunson krizi gibi saçma bir krimizimiz olmazdı.
    – Felmi korunun nasıl “alternatifsiz” sonucuna vardığını ben anlayamıyorum.
    – iyi partideki durmuş yılmaz mı ekonomiyi iyi biliyor yoksa berat albayrak mı?
    – Görevden aldıkları erdem başçı mı ekonomiyi iyi biliyor yoksa bir sosyolog olan çetinkaya mı? bu şekildeki basit sorular bile, bu ülkenin şu an ülkedeki en yetersiz kadro ile yönetildiğini gösteriyor ki, bunlar sadece ülkeyi batırmada alternatifsiz olabilir yoksa ülke yönetiminde değil.
    – bir ülke, ülkenin en yeteneksizleri tarafından yönetiliyor ve fehmi koru gibileri, bunların alternatifinin olmadığını iddia ediyor. İşin doğrusu fehmi korunun düzeyine yakıştıramadım.

    • “Osmanlı kafası” yıkma değil, yıkmama konusunda en etkin olanıdır. Çünkü hatalarına rağmen en uzun ömürlü olanı Osmanlıdır. TC nin kurulma aşaması dahil bu zamana kadar düşe kalka gelme sürecinde nasıl ki eleştirilecek yanları varsa, Osmanlının yıkılmasına sebep olanların yanısıra kendilerinin de eleştirilecek tarafları vardır. “Kültür sorunu”ndan ziyade “kültür dejenerasyonu” sorunu vardır dense daha doğru olur. Osman Bey’e “Ey oğul…” diye başlayan sözler dejenerasyon olmadan önceki orijinal kültürün özelliklerini göstermesi açısından önemlidir.

      • yazdığım yorumdan bağımsız olarak yazıyorum.
        -1- her kafa kendi dönemi içinde olmalı.
        -2- yükseliş dönemi kafası ile çöküş dönemi kafası arasında ciddi farklar vardır. hepsini aynı kafa zannedersen yanılırsın.
        -3- Osmanlı kafası yıkma ya da yıkmama yönünde etkin olandır diye tanımlanamaz. bu tamamen subjektiftir.
        – 4- uzun olanlar her zaman en doğru olan değildir. biraz uç örnek olacak ama dünyanın en eski mesleği diye söylendiğinde dünyanın en doğru işi anlamına gelmediği gibi. Yani olay, sadece süresine bakılarak değerlendirilemez.
        – 5- Yükseliş dönemi hataları ile çöküş dönemi hataları arasında pekçok fark vardır ayrıca da yapılan hataların çöküş dönemindeki etkileri ile yükseliş dönemindeki etkileri farklıdır. Ayrıca da yükseliş dönemindeki hataların altındaki nedenler ile çöküş döneminde yapılan hataların altındaki nedenler de çok farklıdır.
        -6- Kültür dejenerasyonu subjektif bir değerlendirmedir. duruma göre bir değerlendirmedir, kültürün kötü olduğunu ifade için kullanılan bir kavramdır. Kuşkusuz yaşamda bir gerçek yansıması vardır ama bu yansımayı nesnel olarak tespit zordur. bu nedenle kültür dejenerasyonundan değil kültürden bahsetmek daha doğrudur. mesela sen deizmi dejenerasyon olarak görebilirsin deistler de seni o şekilde görebilir. onun için kültürel dejenerasyonu leblebi gibi kullanmamak lazım.
        – birgün fırsat olursa, yukardaki düşüncelerimi ayrı ayrıda, açarak, daha anlaşılır şekilde anlatabilirim. ancak şimdi sadece anabaşlık olarak yazıyorum.
        – Bu genel tespitlerin dışında, benim yorumumla ilgili olarak söyleyebileceğim ise şudur:
        Osmanlı kafasından kastım herşeyden önce biat kültürü, düşünmeme kültürü, mantıksızlık, düşünememe, bilime ve bilgiye uzaklık, hatta bilime karşıtlık, şatafat, gösteriş, sonradan görmelik, ikiyüzlülük, ahlaksızlık, geçmişe özlem vb. vb. şeklinde ifade edebilirim.
        – Osmanlının yıkılışının nedeni olarak tarih kitaplarında yazdığı gibi, kapitülasyonların olduğunu düşünürseniz yine yanılırsınız. yukarda osmanlı kafası olarak saydığım kültürel yapı nedeniyle osmanlı yıkılmıştır mesela.
        – bu çok geniş bir alan. üstte yazdıklarım toplumsal üstyapı. ancak bir de altyapısı vardır vs. kitaplar dolusu olacak kadar şey söylenebilir bir alan yani.
        – Ara notları atarsam, sonuç olarak tekrar şunu söyleyebilirim: osmanlının yıkımına neden olan kültür, aynı zamanda türkiyeyi yıkıma götürüyor. yani osmanlı kafası, türkiyeyi de yıkıyor.

        • Osmanlı’nın ne olup ne olmadığı üzerine yazılacak bir metin, en azından hatırı sayılir kalınlıkta bir dizi kitaba yayılmış uzun bir metin olmak zorunda. Osmanlı’nın zihin dünyasını ve yönetimsel özlelliklerini birbirini takip eden 12 aşağılayıcı sıfata indirgediğiniz bir paragrafa sıkıştırmaya çalışırsanız, sizin zihin dünyanızın bir hilkatlar garibesi olan Kemalist tarih anlayışı ve Kemalist ilk ve orta öğrenime takılıp kalmış olduğu kuşkusuna yol açarsınız. Böylesi toptancı ve yoksayıcı iddialar silsilesi, sağduyulu bir diyaloğu da baştan torpiller. Kaldı ki, göstermeye çalıştığınız türden bir Osmanlı öyküsü, o öyküde böylesine sefil ve aciz görünen bir kültürün nasıl olup da 5 asır ayakta kalabilmiş olduğu sorusu karşısında tarumar olur.
          Kültürler için bir dejanarasyondan söz etmek elbette ki mümkündür. Örneğin, “temel insan hakları ve özgürlüklere dayalı, katılımcı demokratik sistem” esas olarak Batı kültürünün bir ürünüdür. Batı dünyası, ekonomik ve sosyal başarılarının hatırı sayılır bir çoğunluğunu bu zihniyet ve ilkelere borçludur (tıpkı, hayli hatırı sayıır bir bölümünü amansız, utanç verici, yüzyıllara yayılan ahlkasız bir sömürü çağına borçlu olduğu gibi). Bugün, bu paragrafın başında tırnak içinde tanımladığım demokratik sistem, büyük ölçüde içi boşaltılmış, dejenere olmuş bir sistemdir. Bir dönemler haklı ve doğru olarak öne çıkarlıp baş tacı edilen “çok kültürlülük” (multi-culturalism), yerini çoktan ırkçı ve faşit trendlere bırakmış görünüyor.
          Osmanlı’yı yüceltmek ve bugün Osmanlı’yı yeniden ihya etmek iddiasını hamaset çarkının bir dişlisi haline getirmek ne kadar yanlışsa, Osmanlı’yı bütün olumsuz sıfatların önüne getirildiği bir kültür olarak yoksayan, bilim, bilgi, ahlak dışı Kemalist tarih öyküsünün sefil iddialarını birbirinin ardı sıra sıralamak da en az onun kadar yanlıştır.

      • Uzun lafın kısası, genelleme türü ifadeler kastını anlatmağa yetmemiş…. (verdiğin örnek uç olduğu kadar biraz da ilgili olsaydı parantez açmazdım!)

  13. Geçmiş ekonomik krizlerden önce bankalarımiz sirketlerimiz batmış esnafimiz iflas etmis devlet memurunun işçisinin ücretini ödeyemez duruma gelmiş imf den 1.5 milyar dolar gelmeden devlet gorevlerini yapamayacak duruma gelmiş ama şimdi bunların hiç biri yok neden döviz firliyör bir sorun insafsizlik yapmayın belli ki dış gucler sandıkta yenemediklerini kırız çıkartarak yenmeye çalışıyorlar bizim icimizden gafiller de çanak tutüyorlar

  14. “Zaten bunların alternatifi de yok.” diye diye ülkeyi sonunda bir şelale olan nehire terkettik.
    Hep birlikte seyrediyoruz ne olacak diye.
    Yahu ne olacağı var mı?
    Hepimiz aynı gemideyiz ve son sürat şelaleye doğru yol alıyoruz.
    Bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete misali…
    Şelaleden aşağı uçunca ne olacağını düşünmek bile istemiyorum.
    Bütün bu olanlardan AKP ye oy veren %50 sorumludur.
    Ekonomik tablo 2001 krizinden daha vahimdir.
    Kriz zaten geliyorum diyordu. AKP alelacele seçime niye gitti sanıyorsunuz.
    Elinde bütün gerçek veriler bulunan adamlar Bahçeli nin dürtüklemesiyle uyandılar ve seçim kararını aldılar.
    Bir de herşeyi Papaza bağlamak yanlış.
    Papaz sadece bir katalizördür.
    Papaz olayı sadece krizin gelişini hızlandırdı.
    Ayrıca Papaz konusunda bu kadar tantanaya değermiydi konusunda aydınlanmak için Karar gazetesinden Yıldıray Oğur u okumanızı öneririm.
    Adalet sistemi felç olmuş bir ülkeye siz olsanız yatırım yapar mısınız?
    Herşeyin tek adamın iki dudağı arasında olduğu, Merkez Bankası nın lafta bağımsız olduğu bir ülkeye yatırım yapar mısınız?
    AKP dünya tarihinde eşi benzeri olmayan bir parti olarak anılacak.
    Hangi bakımdan derseniz…
    Bindiği dalı kendi alleriyle kesen bir parti olarak.
    Şimdi ben bu eleştirileri yazdım diye bazıları beni yine hain olarak görecekler.
    Onlara diyorum ki; çıkarın şu at gözlüklerini artık.
    Biz de sizinle aynı gemideyiz ve birlikte uçuruma doğru gidiyoruz.
    Buna kim sevinebilir ki?
    Kim herkesi öldürüp sonra intihar etmek ister ki?

  15. Demokrasimizi beğenemeyen kimi densizlere: seçimlerdeki katılım oranlarına ve meclisteki temsil düzeyine bakarsanız, avrupa demokrasilerinin yıldızı türkiyedir! İktidarı değiştirmenin(devirmenin değil) yolu sandıktan geçer! Mesele onun bunun gönlüne girmekte değil sandığa(yani milletin gönlüne) girebilmekte! Demokrasimize güvenmeyenler, halkımıza güvenmeyenlerdir!

  16. Fehmi Bey,
    Alternetif cikacakdir, elbette ama bu zaman alacaktir. AKP in alternetif olarak cikmasi yuz yil surdu. Yeni alternatif icinde beklememiz gerekecek. Bunu gencler yapacak olaylari farkli gorebilenler, ak sutun icindeki ak kili gormekle kalmayacak, ak protonlarida gorebilecek bir genclik.
    Yazinin girisinde bu durumdan keyif alan olabilirmi diye soruyorsunuz. Keyif almasakda bu bir umit veriyor, alternatif cikmasi icin bir umit. Belki bu surec hatalarimizi gormemiz icin bir vesile olur, ne kadar cahil, bilgisiz, adaletsiz ve merhametsiz oldugumuzun yuzumuze carpildigini goruruz. Askerde ranza arkadasimin fikirlerini dinleyince “Git Tayip Erdogani bul o birgun basbakan olacak sende dis isleri bakani olmalisin”, “Hayel kuruyorsun” demisdi. O zamanlar sistemi degismesi aklimizin ucundan gecmiyordu, yil 1993 idi. Tayip Erdogan bir umit idi, ama esas umidi olusturan Milli Gorus du.
    Toplum hazir oldugu zaman icinden bir lider cikaracakdir. Bize dusen beklemekdir, bizden oncekilerin tup, zetin yagi kuyrugunda bekledikleri gibi. Ama beni cok uzen binlerce kisinin haksiz yere hapis edilmesine, mal ve mulklerine el konulmasina, insanlarin ulkelerinden goce zorlanmalarina ses cikarmayip, ekonomi bozulunca alternatif arayisina girilmesidir. Ahmet Altanin dedigi gibi daha dibe vurmadik.

  17. fehmi bey kriz2001 şubatında çıktı martta kemal derviş gedi akparti krizden 6 -7ay sonra kuruldu kriz ve 28 şubat uygulamalarına klasik merkez partiler çözüm bulamayınca kırizin tolumsal çarpanıyla silinip gitti akparti toplumla beraber bazan toplumun önünde bazan arkasında yüzde65 lik sağ geleneği tekrar inşa etti toplumsal ekonmik siyasi dönüşümüngerisinde kalınca toplum oylarını düşürdü türkiye demokratikve siyasi ekonomik dönüşüme taktiksel değilde varoluşsal stratejik olarak baksaydı yani ekonomik siyasi demoktatik yapısal dönüşümleri yapsaydı oy kaybederdi koalisyon olurdu ama şu an bu krizi yaşamazdıkdemokrasi en az kötü rejim ama denge denetim sistemleri bağımsız özerk olrak kurulup güçlendirilmezse ucuzhalk popilizmine dönermiş

  18. Alternatif her zaman olmalı.
    Alternatifsizlik yaşıyoruz, peki ama neden?
    Çinlilerin ‘yin yang’ felsefesi, her şeyin iki kutuplu olduğunu, iyi-kötü, olumlu-olumsuz zıtlığının dengeyi sağladığını söyler de bizim kültürümüzde de ”her zorluğun bir kolaylığı vardır” mefkuresi hakimdir, değil mi?
    Ama bu hesap yapmayı veya hesap vermeyi ortadan kaldırmıyor ki! Hele hesap vermeyi hiç…
    İşte; belki de, hesap verilmediği yada hesap sorul(a)madığı için alternatif üretilemiyor…
    Peki bu durumda ”her zorluğun bir kolaylığı vardır” mefkuresini (varsa) şiar edinmiş insanlar ‘kolay’ olana ulaşmak için yapacağı şey sadece beklemek midir? Beklemek bir alternatif olmadığına göre artık insanlarımız silkinmeli ve reel olan ile yüzleşmelidir. Yüzleşmelidir çünkü; bu yaşadığımız ne ilk ne de son olandır. Garip olan, ekonomik krizlerin biz de sıklıkla gerçekleşmesi ve birikimlerimizin(!) elimizden başka ellere kayıp gitmesidir.
    Yaşı yarım asrı devirenler (benim gibi) bu tabloyu daha iyi değerlendirir ya ‘gün görmüş’ olduklarından; yani 70’li yılların yoksulluğunu iliklerine kadar hissetmiş, üzerine 80, 97 ihtilal ve 2007 muhtırasına ek olarak 94 Çiller ve 2001 Ana-Sol-M hükümetinin ekonomik krizini yarı yarıya fakirleşerek yaşamış olanlar… Değerlendirir değerlendirmesine de bu son ekonomik krizi anlamlandırmak ta zorluk çekeriz. Yok yok, anlamlandırırız da anlatmakta zorluk çekeriz.
    Hoş, anlatılıyor, anlaşılıyor da; son kertede ”bunların da alternatifi yok” deniyor.
    Şimdi ”bunların alternatifi neden yok?” sorusuna cevaplar aramalıyız.
    Cevaplarınızı vermeden/yazmadan önce bu krizin bence faydalı tarafı ne? onu söyleyeyim: Döviz kurundaki baskı ve zamlar, bizde, ‘tüketim çılgınlığı yaşamadan’ da yaşayabileceğimiz düşüncesini ÜRETECEKSE(!) eğer, bu yabana atılmaz bir yarar olacaktır.
    Son olarak yerel bir deyiş: ”Elin parasıyla ayın (yemek) olmaz, ayın olsa doyum olmaz”.. sıkıntı çektiğimiz zamanlarda, eskilerin sıklıkla başvurduğu bir özdeyiştir.
    Üretmeliyiz..alternatif de…

  19. Geleneksel denebilecek darbeci militarist-seküler baskıların zor nefes aldırdığı ilk dönemler bir kenara bırakılmak istense, bilmem kaç yılı çıkarmak lazım. Diyelim ki ilk 3-4 yıl. Yani, AKP 13-14 yıldır iş başında. Ekonomik büyümenin (GDP) eksi %5.7 ve tarihi manşetlerin de belirttiği yolsuzlukların fazla olduğu çok şanslı bir dönemde gelip pozitif bir imaj ve ekonomik başarılara imza atıldı. O zamanlar, sanırım bugün burada eleştirel yorum yapan bir çogumuz AKPliydi. Ancak, karşısına çıkan bu güzel fırsatları yeterince değerlendiremedi. Değerlendirseydi bugün %35-45lerin partisi değil %85lerin partisi olmuş olabilirdi. Ve ortada kendi özel çevresinin menfaatlerini milletin menfaatinden öne alan, melun bir paralellik iddiasında olan ne bir cemaat, muhtemelen pkk dışında ne de bir örgüt kalırdı. Alternatif kansız bir yolla de-monte edilebilirdi. Birlik beraberlik bugünkünden çok daha iyi olurdu. Daha da önemlisi millet din ve dindarlık konusunda ve bununla ilintili bir şekilde hak-adalet (hukuk) konusunda bu kadar kuşkulu ve ümidini yitirmiş bir durumda olmazdı.
    2002 yılındaki seçimlerle kendine büyük fırsat verilen parti, tek liderliğe oynadı (o lider de durumun böyle olmasını nefsine tatminkar buldu). Uzunca bir süreçte parti, liderine vefa borcunu ödedi ve önce CB ve sonra da Başkan yaptı. Partinin liderlik kadrosunda liderle de önemli ölçüde uyumlu alternatif bir kadro oluşturamaması ve tek lidere abone olması en büyük hatalarından biriydi. Lider Türkiye’de “allame” seviyesinde biri olmuş olsa bile (ki bence alakası olmadığı bir süre sonra ortaya çıkmıştı) tek bir lidere abone olmak, bütün yumurtaları tek bir sepete koymak kadar ihtiyatsız ve riskli bir durumdu. Nasıl ki dünya 5ten büyüktü, Türkiye bütün partilerden büyüktü ve AKP de liderinden büyük olmalıydı. Lider olarak öne çıkan zat partisinde kalmalıydı. Ülkeyi parti yönetecekse, partiyi sağlama almalıydı. Parti ülke ideallerinin cazibe merkezi olmalıydı ve kaliteyle büyümeliydi. Akıl-İman senteziyle dinin değerini bilen, kültürüne naturel bir aidiyeti olan, dünyayı bilen, bilim ve teknolojiyi-ekonomiyi bilen genç yetenekleri bünyesine çekerek uzun vadede alt yapısını geleceğe hazır ve nazır hale getirmeliydi. Bunu başarmış bir parti, C.B. veya Başkan kim olursa olsun ve hangi eğilimde olursa olsun zaten onun en büyük desteği, maddi-manevi güç kaynağı olacaktı. Ancak olmadı! Peki ne oldu “hep bana, hep bana… ben yaptım oldu. Ben yapacağım olacak” ruh hali, ihtirasıyla ve iddiasıyla hem kendini ve hem de ülkeyi fazlaca yordu….
    Deniyor ki Türkiye’nin %7 büyüdüğü açıklandığı gün kredi derecelendirme kuruluşları Türkiye’nin kredi notunu düşürdüler. Çünkü bize karşılar ve çökertmeğe çalışıyorlar. Bu bence %95 yanlış bir düşünce. Trendler incelenirse saplantıya dayandırıldığı ortaya çıkar (Mevla iyi günlerde neyse, bugünkü kötü günlerde de aynı Mevla ve ıslah etmek için sopası yok denir!). Son 5-6 yılın güven sarsıcı hatalarının bileşkesi şimdi ekonomiyi daha ciddi bir şekilde vurmaga başladı. Nasıl ki içerde “Herşey ekonomi demek değildir, direneceğiz. Halka da direnin-nutukları çekeceğiz” gibi bir pozisyon var. Dışarda da “borç vererek faiz alma yoluyla ekonomik getiri herşey demek değil. Eskisi gibi her istediğinizde borç-kredi vermeyecegiz-size eskisi kadar güvenmiyoruz” gibi bir pozisyon olabileceğini kabul etmek gerekir. Çünkü, ekonomiyle ilişkili hak-adalet, ahlak ve güven duygusu konusunda dünya standardlarının gerisinde kalındı. Danışman seviyesindeki kişiler dahil en yüksek yönetim kendini sorgulamayla özeleştiriyle bunu görmeli.
    Her şeyin zamanla rayına oturması için alternatifler aranıyorsa bir alternatif de şu; AKP kendini doğuran ve başarılı kılan ideallerine- başka bir deyişle milletin onayladığı kendi fabrika ayarlarına (yani, yukarda görülen tarihi manşetlerin hatırlattığı üzere yolsuzlukların olmadığı, bunlarla mücadele eylem planlarının şeffaf bir şekilde ortaya konacağı, adalet ve hukukun tarafsız olacağı, bunun gerektirdiği-mümkün mertebe affedici nitelikte ayarlara, tek kelimeyle normalleşmeğe) geri dönmelidir. Bu durum yanında “titre ve kendi değerlerine dön” sloganlı partiler varken belki daha zorunlu ve de kolay olabilir. Çünkü yolsuzlukları-israfı ortadan kaldırnak için seçim kazandıran seçmenin oyunu alan parti, ne yazık ki kendini yolsuzlukların ve israfın yuvası haline getirmiştir. Bu, dine-imana sığmayacak bir durumdur! ama sığdırılabildiğine göre, din-imanın “sözde ve ezbere bir Müslümanlığa” dayandığı ortaya çıkmış oldu. Akıl-iman sentezi açısından DiN’in kıymetini bilenlere hayal kırıklığı olan da budur!…

  20. “Alternatifsiz olması demişsiniz” , sizce tüm medyaya hakim, çıkacak alternatifi gerek hukuk gerek medya yoluyla susturan bir iktidarın alternatifi olmasından bahsediyorsak iz siz de gerçekleri görmezden geliyorsunuz veya yazmaktan çekiniyorsunuz. Meral Akşener ve ekibinin MHP içinde yaptığı kurultay nasıl ayarlanmış hukukçular tarafından nhukuksuzca iptal edildiği, seçime girmemesi için bin bir dalevera çevrildiği ortada iken ve muhalefet olanın direk FETÖ olarak vatan haini ilan edildiği bir ortamda demokrasi islemiyordur ki demokrasilerde çare tükenmesin.

    • Yanlışın var mustafa bey, ayarlanmış hukukçular(fetöcü) eliyle yapılan şey mhp’de kurultay kararı verilmesiydi. O kumpas da gemerek ve tomarza mahkemelerinden dönmüştü hatırlarsan. Seçimlere girebilmesi için diğer partiye maraba gibi ödünç milletvekili verme numaralarını da görmüş olduk bu arada:) muhalefet edene kimsenin fetöcü dediği falan yok, sadece muhalefet fetönün ağzıyla konuşuyor; hepsi bu:)

    • Yalanların sesi gür çıkmaya başladığında doğruların sesi cilizlasiyor ve öyle bir hale geliyor ki doğruları cılız da olsa seslendirmek suç oluveriyor.
      Artik hayatın bütün alanları yalanlarla doldugundan doğruyu savunanin hayat bulması imkansız bir hal aldi.
      Yalanların büsbütün kapladığı hayatta doğrulara bir yer açmak gerekiyor.
      Nasıl olacak peki?
      İslam da günahlardan temizlenmek tovbeyle olur.
      Tovbenin de ilk adımı def-i şer dir.
      Önce şer uzaklaştırılır sonra hayr davet edilir.

  21. Üstat,
    Alternatifi olmasa, kendisi olur muydu?
    Şöyle sorsak;
    Onun bizi bulmasını mı bekleyeceğiz? Biz mi onu bulacağız?
    Ne dersiniz?

  22. Tam yorum yazmak için başliyacaktim
    Sea-Tac hava alanından Alaska havayollarına ait bir üçak çalındi ve düştü.uçaği çalan 29 yaşında bir genç intihar etmek için kaçırmış olduğunu söyliyorlar.
    2002 de AKP Erdoğandan ibaret değildi,
    kendisi millet vekiliğine aday dahi olamamıştı.
    Taki Deniz Bayklın demokırasıya sahip çıkarak onun siyasi yasağının kaldırılmasını sağlayincaya kadar.
    Zaten 2007 ye kadar başarılı olmalarının sebebide Sezerin bunların her dediğini kabel etmemesininde büyük rolu olduğunu bu günlerde daha iyi anlamış oliyoruz.
    Erdoğanın en iyi özelliği de kim ona iylik yaparsa, iylik yapanlar ne konumda olursalar olsunlar onların Kariyerlerini bitirmek olmuştur.
    Bizde buna nankörlük derer.
    1.zarari kendi seçmenlerine vermiştir ve seçmenlrinden oy almak için kendidinin gerçek maksadını gizleyerek aldatması olmuştur.
    2.dava arkadaşlarını pasife etmiş ve çoğunluğunun siyasi kariyerlerini çeşitli entirkalarla bitirmiş, ve terörist ilan ettirmiştır.
    3.Deniz Baykala hazırlanmış iftira Kaset tuzağı videosunu izlerken ne kadar mutlu olduğuda Ona olan vefa borcunun karşılı olarakda izlediği kaseten anliyoruz.
    Erdoğanı hiç kimse köşe yazarları kadar iyi tanıyamaz.
    O Yazarların susturulması de bunların bir delili olarak ortada.
    En önemli destekçileri olan Cemaat ve tarikatlarında mallarına el koyup kendilerinide zindanlara göndemiştır.
    Geriye kalanlarda açlığa mahküm edilerek Erdoğanın mükafatlarından en değerlisinden birine laike olmuş ve olmaktalar..
    Erdoğanin trolleri hariç, geriye kalanlaride Terörist ve Vatan haini ilan edip milletti ikiye bölme şerefine nail olmuştur.
    Bol bolda Dinci yetiştirmiştır.
    önemli özeliklerinden biride kendini çok beğenmesi,ve Dünyaya meydan okuması.
    O esnaf haklı Erdoğanin alternetifi olması mumkun değil.
    Çünkü hiç bir insan kardeşim dediği bir insana Terörist vatan haini ilan ettrmez ve helikopterlede Genel kurmay başkanını onun evinin bahçesine göndermez.
    Bence Politikacıların arasında sadece bir kişi milleti kandırımiyor oda DOĞU PERINÇEK. Şimdiye kadar ne söyledi ise hepsi gerçleşti.

    • Nurdan hanım o Deniz Baykal kasetini seninkiler hazırlamıştı. Unutuyorsun galiba. O sırada muhalif bir gazeteci bayan Erdoğan’ın yanında olduğunu, o kasetten son derece rahatsız olup kapattırdigini ve bu senin gibi kaseti izlerken zevkle izledi diye iftira edenlere “bu kadar da olmaz ,ben oradaydim “dediğini hatırlamıyorum. Meydanı boş bulup atıp tutuyorsun. Sana anlatılan her yalanı mantıklı mantıksız buraya taşıyorsun .Eh…yap bakalım. Nasıl olsa birazdan namaz vakti gelip klavyenin başından kalktığında (daha önce bir yorumunda yatsı vakti deyip namaz kilacagini duyurmuştun ya )bu zanaat ve saldırıların Allah tarafından affedilecegine inaniyorsun. Seninkiler yetmezse oradaki, hedefleri için her çirkin iftirayi, çarpıtmayi ve yalanı mubah gören büyüklerin senin yerine kefil olur af dilerler Allah tan.

      • Kaseti cemaat hazırladı da ekmeğini kim yedi?
        Tabi ki AKP yedi.
        Seçim meydanlarında kaset olayını gerine gerine kim kullandı?
        “Kendi eşiyle mi oluyor da özeli oluyor.? Bu özel değil bu genel genel” diyen kimdi?
        şekil 1a da görüldüğü gibi:
        Şekil 1a: https://www.youtube.com/watch?v=pBMXWAolQJ8

        • Merhaba Sade Vatandaş Mehmet bey!
          Ben bazi yorumcuların yorumlarını okumam onun için yorumuma yorum yapanin ne yazdığını sizin cevabınızdan anladım. Siz gereken cevabi vermişsiniz ellerinize sağlık.
          O vidiyo Türkiye harıcinde her yerde izlene biliyor, fakat gerçekçi bir vidiyo değil ve ordaki insanlarin kimler olduğuda pek net değil.
          Bence o vidiyo tam bir AKP kalitesinde hazırlanmış uydurma ve iftira, vede millet o vidiyodaki sahtakarlikları ortaya çıkarmasın diye Türkiyede erişimi yasaklandı.
          O zaman şimdiki ortaklarını baraj altında bırakmak için kaç kişiye vidiyo tuzağı kurdular ve suçu cemaata attılar. Tıpki şimdiki gibi Türkiyeyi batırdılar suçu yarattıkları diş düşmanlara atiyorlar.
          Esenlikle kalın.

    • Nihayet perinçek fetöcü mağdurlar edebiyatına başladı ve nurdananın gönlüne girmiş bileee, hadi hayırlısı:) bütün İP-ler aynı merkeze uzanır!!!

  23. ÇARESİZLİK SENDROMU.UMUDUNU KAYBEDEN HER ŞEYİNİ KAYBEDER.
    ALTERNATİFSİZLİK ;Bir toplumun büyük umutlar bağladiği iktidara her konuda teslim olmasidir.Alternatıf,
    Korku ve tehdit ikliminin hakim olduğu yerde yıllarca sakın duran dağlarin beklenmedik anda volkan haline dönüşmesidir.
    Otoriter yönetimlerde bütün estrumanlar iktidarin elindedir.
    Doğacak en küçük mualif bir hareket ilerde genişleyebilir endişesi ile öyle bir saldırıya uğrarki;ilerde doğabilecek bütün alternatif akımlara ibreti alem olur.
    Yönetim elindeki estrumanları derhal ve en acimasiz şekilde kullanır.
    Önce elindeki devasa medya ile ilerde alternatif olabilecek bütün unsurlar şeytanlaştırılır.
    Ekonomik altyapısı markaja alınır. Daha vatandaşla tanişmadan perde arkasında oluşma ihtımalı olan mualıf akımlar bir şekilde ziyaret edilir.İktidar nerede herhangi bir akım doğuyorsa haberdar olmak ister ve daha doğmadan her imkani kullanarak onu sesizce boğar.
    Dünyada bütün otoriter yönetimler hiç beklenmedik bir anda küçük gibi görünen bir olayla (kelebek etkisi deniyor.(amazonda kanat çirpan bir kelebek uygun rezonansı yakaladığı bir anda okyonuslarda tayfunlara sebep olabiliyormuş).
    Arap baharı bir pazarcı esnafının kendine yapılan haksızlığı protesta etmek için kendini yakmasıyla başlamıştır.
    Otoriter yönetimler elindeki bütün araçlarla halkına öyle bir propoganda yapma imkanı bulur kı; yıllarca ucacağiz,lider ülke olduk oluyoruz,hergün yeni bir vaad pompalar halkı umutlandırır.
    Mesela yedi yıldır KANAL İSTANBUL efsanesi ile uyutmayı başarabilmiştir.Güzel animasyonlar sadece emlak spekülatörlerine yaramiştir.(etrafindaki araziler kanal bahanesi ile kamulaştirilip kat karşiliği veririlip kaynak sağlanacaktır).Ortasında da bir su olacaktir belki ama üzerinde saltanat kayiklari (çıkacak sadabada).
    Etrafi öyle bir yağ tabakası kaplarkı hiçbir mualif bu kaygan zeminde adım atamaz.
    Bazı yorumcularımız da dahil menfaatime bir halel gelir diye gördükleri büyük yanlışlikları dahı mualif suçlamasiyle karşılairiz diye savunmaya çalişmaktadirlar.
    Eski Türkiyede belli konumdaki herkes söze önce biryerlere methiyeler ile başlar.(ilke ve inkilaplara selam ataya saygı)Sonra biryerlere sövmeyle devam edilirdi.(irtica ,din bağnazları.habis urlar v.s)
    Şimdi ise yine belli konumdakı herkes yine hep sözlerine biryerlere övgüyle selam çakıp,biryerlere söverek
    kendilerini şerlerden korumaya çalışıyorlar.
    Bu iklim mualifi yaşatmaz.
    PROPOGANDA ÖYLE BİR İLAÇTİR Kİ UYGUN DOZAJLARDA ÇOK İŞE YARADIĞI GİBİ AŞIRI DOZAJLARDA KULLANILDIĞINDA ETKİSİ OLMADIĞI GİBİ BEKLENENIN TERSI SONUÇLAR VERMEYE BAŞLAR.
    İŞTE ALTERNATIFLER O ANDAN İTİBAREN DERİNDEN VE SESSİZCE KADER AĞLARINI ÖRMEYE BAŞLAR.
    70 Yıllarda ünv.seçme sinavında bir soruyu hiç unutamam,soruda Demokrasiler ;kavak ağacına benzer (çok zayıf görünürler)rüzgarda eğilirler ama kırılmazlar.Otoriter rejimler ise içi kof çinar ağacına benzerler ,rüzgarlarda kıpırdamazlar ama beklenmedik bir rüzgarda büyük bir gürültüyle yıkılırlar.(aşağidaki şiklardan hangisi bunu eniyi açıklar)
    Herkes geçim derdindedir.(birinci öncelik ekonomi,sonra güvenlik,sonra özgürlük ve adalet diyormuş halkımız)
    Oysa birinci öncelik adalet denseydi baştakı sorunlarının doğmayacağını görecekti.
    ADALETSiZLIK,bütün hastalıkların doğmasına yol açan bataklık gibidir.
    Ben her yazımda herkes için adalet lazım demem niye birilerini öfkelendırıyor anlamıyorum.
    ADALET zayıfların hakkını koruyan kurumdur.Adalet gücü elinde bulunduranların işine gelmez.
    Güç kaybedilince işine yarayacağı için adalet isteyenler sadece kendi için isterler.ADALET güç elinde olanlar tarafından herkes için istenirse işte o zaman (beşeri adalet) tecelli edebilir.
    Halkın cebi yandığı zaman adaletinde özgürlüklerinde ne kadar elzem olduğunu anlar ama olan olmuştur.
    Geçim derdine düşen halk tapındığı helvadan putları açıktığında yemeye başlar.
    TAPINDIĞI HELVADAN PUTLARI YİYEN HALK DÜRÜST BİR ALTERNATİF ÇIKARAMAZ.
    ÇIKARABILDIĞI ALTERNATiFLERİN DE ESKIDEN OLDUĞU GİBİ BİR MÜDDET SONRA İÇİNE DEVLET KAÇACAKTIR.
    ÇÜNKÜ;HALK ÖNCE HERKES İÇİN ADALET İSTEĞİ BİRİNCİ ÖNCELİĞİ DEĞİL, EKONOMİ(CEBİNİN DURUMU) BİRİNCİ ÖNCELİĞİ İSE DOĞACAK ALTERNATİFLER DE ÖNCE KENDİ CEBİNİ SONRA HALKIN CEBİNİ ÖNCELEYECEKTIR.
    HALKLAR LAYIK OLDUKLARI İDARE İLE İDARE EDİLİRLER.
    YADA HALKLAR LAYIK OLDUKLARI İDARECİLERİ ENİNDE SONUNDA BULURLAR.

    • Otoriter yönetimleri yolda görsen tanır mısın ey avam? Adalet aşığı fetöcü teröristlerden hiçbiri bugüne kadar kendini yakma lütfunda bulunmadığı gibi her akıllı eşek gibi suya doğru kaçıyorlar. Sadece sırtlarında odun yüküyle değil dolar ve avo dolu sırt çantalarıyla! Hem kendini yakması gereken onlar değil yöneticilerini doğru dürüst seçemeyen gariban halkımız değil mi? Hala nato mermer nato kafa; neymiş, halkın derdi geçimmiş de adaletten anlamıyomuş da… Yahu siz hala anlamadınız mı, mesele ekonomi değil! Milli irade ipleri eline geçirdi ve bu durumdan memnun:) aç ya da tok: manda ve himaye kabul edilmez!!!

  24. Baslikta alintiladiginiz gazetenin manseti, “ofke ile kalkan, zararla otururmus” sozunu hatirlatti.

  25. 2001 krizinden bahisle “Ekonomik krize girildiğinde, krizden çıkışı sağlayacak demokratik bir alternatif olarak AK Parti ortada bulunmasaydı ne/ler olurdu, bir düşünün…”
    Evet, AKP olmasaydi ne olurdu hakikaten?

    • AKP olmasaydı 29 harfli alfabenin oluşturacağı birbirinden farklı binlerce kombinasyonundan biri olurdu. Hem 81 milyonluk, dev hedefleri olan ( dünyanın en büyük 10 ulkesinden biri olmak gibi) büyük bir devletiz o halde ülkemizi yönetecek bir ekip cikartabiliriz.
      Büyük hedeflere inanan bu milletin kendini yönetecek bir ekip cikartamiyacagina inanmak nasıl bir çelişkidir?

      • Çıkartarak bulunacak ekip neye yariicaksa artık! Benim diyen babayiğit alır yanına kadrosunu, çıkar halkın önüne! Ona buna maraba gibi ödünç mebus vermekle, şunun bunun gönlüne girmeye çalışmakla, kapalı kapılar ardında, mahkeme salonlarında dalavere çevirmekle bulunan ekiplerin hali ortada… Alternatiflerimiz de milli/yerli olmak zorundadır!!! Problem?

    • “AKP olmasaydi ne olurdu hakikaten?” sorusuna cevap olması icin ilave edeyim:
      Insanlar belki hala, islamci bir partinin Turkiyenin dertlerine care olabileceğini düşünüyor olacakti. En azından o seçenek ortadan kalkmış oldu… Eline tekrar imkan gecse, alternatif(ler) ne kadar kotu olsa bile, halk islamci bir partiyi bir daha iktidara getirmez. Getirmesine getirmez de, asil soru su: Memlekette, o islamci partinin iktidardan indirilmesini sagliyacak, bir demokrasi kaldi mi?
      not 1- islamci parti lafini öylesine söyledim. Siz adina ne derseniz.
      not 2- Tamam secim var, gidip oyumu kullandigim icin biliyorum da, demokrasi var mi, orası ayri.
      Yukardaki yazdigim, idama giden ‘laz’in “artık akıllandım” son sozu hikayesini hatirlatti. Turk halki artık, islamci bir partiyi, bir daha iktidara getirmeyecek kadar akıllandı…

Yoruma kapalı.