‘Neden hayır’ gerekçelerimi yazmamı oğlum istedi.. Ben de yazdım..

46
Reklam

Bizim Ahmet (Dr. Ahmet Taha Koru) dün gece bana şu notu gönderdi: “Yarın sitendeki yazında hangi maddelerden ve gerekçelerden dolayı anayasa değişikliği paketine karşı olduğunu yazabilir misin?”

Malum yarın 18 maddelik anayasa değişiklik paketini oylamak üzere sandık başına gideceğiz. Değişikliğe en baştan karşı çıkan bendenizin neden ‘Hayır’ oyu kullanacağımı maddeler halinde sizlerle paylaşmamı istiyor Ahmet

Sitenin yöneticisi olarak da bunu benden istemeye hakkı var.

Ancak sorun şurada: Halen yürürlükte olan ‘parlamenter sistemi’.. yeni adıyla ‘cumhurbaşkanı sistemi’ adı verilen, ama aslında ‘Türk tipi başkanlık sistemi’ olduğunu hepimizin bildiği farklı bir sistemle değiştirmeyi öngören pakete.. o paket içerisinde yer alan maddeler yüzünden karşı değilim ben…

‘Parlamenter sistemi’ daha çok tarihi ve coğrafi sebeplerle Türkiye için daha uygun bulduğumdan sistem değişikliğine karşıyım.

‘Neden hayır?’ sorusuna cevap veren yayınlar

Turgut Özal’dan beri.. bu konu ne zaman ve hangi biçimiyle gündeme taşınsa.. sistemi değiştirmeyi amaçlayan tartışmaların hepsinde yapılmak istenene karşı çıktım…

‘Bize özgü’ olduğu için de değil.. bazılarının sözünü ederken fazlasıyla iştahlandıkları ABD’deki türüne de.. Fransa’ya bakıp “Bizde de yarı-başkanlık sistemi olsun” diyenlere de hep karşı çıktım…

Prof. Kemal Gözler ve kitabı ‘Elveda Anayasa’..

Oylayacağımız anayasa paketinin sağlıklı eleştirilerini merak edenler.. anayasa hukukçusu Prof. Kemal Gözler’in yeni çıkan ‘Elveda Anayasa’ kitabını veya Türk Anayasa Hukuku sitesinde yer alan makalelerini okuyabilir…

Reklam

Tek tek maddelerle ilgili eleştirileri yazsam Prof. Gözler’den daha ‘bilimsel’ bir katkı sağlayabileceğimi sanmıyorum.

Konuya farklı bir açıdan bakan bir yazı, yine ‘Koru’ soyadlı birinin (henüz doktora çalışmalarının başında.. ekonomist.. Ömer Faruk Koru’nun) imzasıyla OcakMedya sitesinde yayımlandı.

Yazının bütününü okumanızı tavsiye ederim, ama can alıcı iki paragrafını buraya aktarmaktan kendimi alamayacağım:

“Öncelikle Cumhurbaşkanı Erdoğan gibi ülkenin yarısından çoğunun desteğini alacak başka bir kişinin gelmesini beklemek zor. Dolayısı ile daha sonraki seçimlerde ilk turda birisinin seçilmeme ihtimali yüksek. Böyle bir durumda iki seçenek var, ya partiler anlaşıp bir aday üzerinde yoğunlaşacaklar, ya da her parti kendi adayını gösterecek. İkinci seçenekte ortalama olarak en yüksek oy alan partinin oy oranının yüzde otuzlarda olduğunu düşünürsek ilk turda kimse seçilemeyecek, ve ikinci turda da en iyi ihtimalle yüzde 30 oy almış bir kişi cumhurbaşkanı olacak demektir. Örnek olarak Fransa seçimlerine bakalım. Şu anki cumhurbaşkanının ilk tur oy oranı ne dersiniz: %28. Peki ondan önceki cumhurbaşkanı Sarkozy’nin: %31. Daha önceki cumhurbaşkanlarının durumu da daha iyi değil. Böyle bir durumda aslında yüzde 30 oyla seçilmiş bir cumhurbaşkanı bütün hükümeti tek başına kuracak demektir. İlk durumda, yani partilerin bir adayda anlaştığı durumda, ilk turda yüzde 50 üstüne çıkma ihtimali var, ama bu durumda da kurulacak hükümetin koalisyondan farkı ne olacaktır bilmiyorum. Seçilen cumhurbaşkanının hükümeti kendisini destekleyen partilerden kurması gerekiyor, aksi taktirde halkı kandırmış olacağı için meşruiyeti de tartışmalı olacaktır. Koalisyonların bitip halkın seçtiği hükümet fikri çok güzel de, gerçekte bu olacak mı, soru işareti…

Bu değişikliğin nasıl olacak da bir anda ekonomiyi uçuracağını da anlayabilmiş değilim. Yatırımcılar yönetim şekillerine bakmazlar, nerede yüksek getiri varsa oraya yatırım yapmak isterler. Cumhurbaşkanlığının bize getireceği şey belirsizliği ortadan kaldırması olabilir. Ama zaten Türkiye’de 15 yıldır tek başına iktidar var ve hükümetin en çok vurguladığı nokta da ülkeye getirdiği istikrar. Hiç şüphesiz ki Türkiye bu yıllarda çok gelişti, ama şunu da kabul etmek gerekir ki, son 5 yıldır ekonomik olarak tıkandık. Artık istikrar tek başına yetmiyor, yanında başka şeyler gerekiyor. Dolayısı ile istikrarın devam edeceğini söylemek tek başına ekonominin uçması için yeterli değil.”

Ne dersiniz?

Meclis-i Mebusan’da (1908) mebus efendiler..
Meclis geleneğimiz köklü

‘Parlamenter sistem’ Türkiye Cumhuriyeti kurulurken bir yerlerden ithal edilmedi. Ülkemizde 1876’dan beri parlamento var; birkaç kez kesintiye uğrasa bile, yaklaşık 150 yıldır Meclis’e göndereceğimiz vekilleri seçmek için sandık başına gidiyoruz.

İstiklâl Savaşı’nı bizzat yürütmüş, bu sebeple hak ettiği ‘Gazi’ unvanına sahip bir Meclis bizimki…

Reklam

‘Tek adam’ diye anılan Mustafa Kemal Atatürk herhalde isteseydi ‘başkanlık sistemi’ ile yetkilerini pekiştirebilirdi; bunu yapmadı, yapamadı.

Özal’dan bu yana hep konuşuldu ‘sistem değişikliği’.. ancak geniş bir kabul görmediği için konu hiçbir zaman ‘referandum’ safhasına gelemedi.

Ayrıca.. ‘başkanlık sistemi’ ile yönetilen ülkelerin hem tarihi arka-planları, hem de coğrafi yapıları bizden çok farklıdır; sözgelimi iç-savaşlar sonrasında büyük zahmetlerle kurulabilmiş ABD.. herbiri ayrı bayrağa ve parlamentoya sahip 50 ayrı devletin (eyalet) birleşmesinden oluşuyor…

Biz öyle bir ülke miyiz?

Ahmet, sevgili oğlum, ben bu yüzden yarın ‘Hayır’ oyu kullanacağım.

ΩΩΩΩ

Reklam

46 YORUMLAR

  1. Fehmi Bey’in yazılarında oldum olası hep bir muğlaklık vardır. Kendisini muhtemel tenkitler karşısında korumaya alır tarzda bir üslupta gider. Direk çatışmaya girmez. Bazen de her yöne çekilebilir, elastik kelimelerle ifade eder düşüncelerini. Sonra biraz ironi, biraz bilgi kırıntısı, biraz da komplo teorisi… Belki de biz yanlış anlıyoruz kendisini. Bu seferki yazısında biraz daha net ve şeffaf olduğu izlenimini uyandırmış. Fakat başkanlığa karşı savunduğu argümanlar okuru ikna edebilmek kudretinden yoksun görünüyor. Belki bir Taha Kıvanç olsa, dilinin altındaki baklayı çıkartırken bu kadar zorlanmazdı.

  2. Yaklaşık 30 yıldır sizi takip ediyor ve yazılarınızı okuyorum. Bu kadar zamandır ilk defa bir meseleye açıklama getiremediğinize ve genel olarak siyasi holiganların içine düştüğü bağnazlık, nefret ve taraf tutma saiki ile yetersiz açıklamalar getirdiğinize şahit oldum. Belki Gül’den dolayı, belki şahsi sebeplerinizle Recep Tayyip ERDOĞAN ve fikirlerine mesafenizden kaynaklı, siyasi olarak açıklamakta zorlandığınız Hayır sebebinize ikna olamadım. Siyasi bağnazlık ve körlüğe iten sebepleri siz benden iyi bilirsiniz. Bu nedenle daha fazla açıklama yazmayacağım. Kanaatimce bu ilk adımınızın devamı gelecek ve hayatınızda radikal kırılmalar yaşanacaktır.

  3. 1982’den beri oy kullanıyorum.İtiraf edeyim, hiç bir zaman tercihimin doğruluğundan bu kadar şüphe duymadım.Yurtdışında ikamet ettiğim için oyumu 9 Nisan’da ‘Evet’ tercihi yönünde kullandım.

    Bu referandumda tercihleri etkileyecek o kadar çok parametre var ki, hiç bir Anket araştırmasının bu kadar
    fazla parametreyi modelleyerek doğru sonuca varabileceğine inanmıyorum.Sonucu ancak bu akşam bileceğiz.

    Kanımca referandum sonucunu ağırlıklı olarak iki parametre etkileyecek.Evet tercihini etkileyecek olan yaşadığımız 15 Temmuz uğursuz darbe girişiminin yarattığı travma, ve bunun sonucu oluşan geleceğimize dönük güvenlik ve beka kaygılarımız.Hayır tercihinin temel saiki ise özgürlükler ve hukukun üstünlüğünün muhafazası, ve zedelenen adalet duygusunun tamirine dönük talepler olacak.Bu bağlamda siyasi istikrar ve
    ekonomi ikinci planda kalacak.Sonuç olarak seçmenin tercihini ideolojik temelde yapacağını öngörüyorum.

    Referandum sonucu ile ilgili sezgisel tahminim şöyle:
    Evet: % 43 – 51 aralığı
    Hayır: % 49 – 57 aralığı

    Umudum, ülkemizin geleceği açısından ‘Evet’ ya da ‘Hayır’, doğru sonucun tecelli etmesi.Bu konuda halkın
    sağ duyusuna güveniyorum.

    Sonuç Evet çıkarsa, halk güvenlik ve beka sorununun ön planda olduğunu, ve bunun için özgürlükler ve
    adalet temininin bir süreliğine ertelenebileceğinin mesajını verecek.

    Hayır çıkarsa, güvenlik ve beka sorunu argümanını satın almadığını, önceliğin özgürlükler, hukukun üstünlüğü ve adaletin temini olduğunu söylemiş olacak.

    Ben de duruşumu halkın verdiği karara göre yeniden değerlendireceğim.

    Umarım hem iktidar hem de muhalefet halkın kararını doğru algılayıp, halkın taleplerini karşılayacak, ülke
    çıkarlarını ön plana alacak yeni politikalar üretirler ve hep birlikte daha aydınlık bir geleceğe yelken açarız.

  4. Bu kadar yorum!..
    Hayırdır inşallah…
    *
    Güzel bir gayret ve heyecan…
    Hayırlı işlerde olmak koşuluyla…
    *
    Üstadım Süleyman Karagülle başta olmak Üzere…
    Herkes diyeceğini dedi ve hayırlısıyla oylama günündeyiz…
    *
    Bendeniz de son birkaç yazımda diyeceğimi dedim…
    Merak edenler için birkaçına ulaşma kolaylığı sunayım:
    http://www.akevler.org/AkevlerMakaleler/7326/SonEk/0/Resat-Nuri-Erol/KURAN-VE-ILIM-910-seminer-notlarindan
    http://www.akevler.org/AkevlerMakaleler/7323/SonEk/0/Resat-Nuri-Erol/Adil-Duzen-Anayasasi-yoksa-referandumdan-bana-ne
    Dahası var; http://www.akevler.org sitemizden ulaşabilirsiniz…
    Selam ve dua ile…
    Reşad

  5. Ben buna cevap vermek isterim.

    ℅35-40 larda oyla seçilmiş bir cumhurbaşkanı demek bugün CHP veya MHP de bunu alabilir. Diyebilelim aldı, ülke çok kötü mü olur. 5 sene hükümeti yönetseler batarmiyiz. Vatani mi satarlar, topragini mi. Cem Uzan mesela en ilginç örnek, belki kazardi, ne yapardi ki. Muhsin Yazicioglu Reis de alabilirdi belki. Hep böyle adamları seçmiş halk. Tarih de en fazla ne yapan olmuş. Halk hiç bir Deliyi seçmiş mi, yarinda seçer mi?
    5 sene dener yanlışı varsa başkasını seçer Halk.
    Ama hükümet zamanında kurulur. Aracilik bulacilik ugrasilmaz.
    Tabi yanlisi olur istenmeyen madde cikarir. Sikintiya yol açar. Ama 5 sene sonra halk onu değilde, düşük oy almiş olmasına rağmen iktidara baskasini getirip 5 sene hükümeti ona teslim ederiz.
    Bu Halk Menderesi, Eceviti, Demireli, Özalı seçmiş hiç biride deli değildi. 5 sene teslim edilmeye, denenmeye de layik adamlardi hepsi.
    Bugün de mesela ben kendisini sevmem ama Kılıçtaroğlu da alabilir. Chp ki biri en fazla ne yapar bu Ülkeye. Ülkenin 3/1 den fazlasinin oyunu biri bu ülkeyi yönetmeli.
    İki başlılık olmadan yönetir.
    Tek başına en fazla ne yapabilir.

    Çünkü Başkanlık sisteminde;
    Meclis, Başkanı denetler.
    Anayasa mahkemesi bağimsiz kurulmuştur. Başkanı Denetler. yanlış, delice bir kanun çıkaramaz.
    Yargi ve kurumları bağımsızdır. Denetler.
    Tabi çoğu olması gereken kurum ve kuruluşlarda Bağımsızdır.

    Ha ayni ayni zamanda Vekillerr… Vekillerde mesela önceden seçilse. Mesela ben. Ben millet vekili olmak istesem. Burada il Baskanligina 100 200 imzayla başvurabilsem. Aday listesine adini yazdirsam. Aday listelerindekileri bütün delegeler üyeler oylasa seçilenlerin arasindaysam. bu bölgeden Vekil adayı olabilirim demektir. Bölge de ki bir halk seçimi ilede belki Genel seçimlere yürüyebilirim.

    Boylece halkin sesi olan biri halkin arasından olan biri olarak meclise gidebilirim.
    Demek istediğim genel baskanima el ayak olmak zorunda kalmam. Onun evet dedigi karara evet, hayir dediğine Hayir demek zorunda değilim. Beni kendi halkim seçmiş diğer seçim yine seçer. Doğruya doğru, Yanlışa yanlış diyebilirim. Hem kendi memleketime de daha fazla faydam olur. Düşünün kaçı Zonguldakli yada burda yetişmiş de faydasi var.

    İste;
    Bunlardan dolayı Başkanlık sistemine Evet diyebilirim.
    Ama, bizim ülkemizde bu şartlar yok.
    Bu anayasa da denetleme mekanizmalarinin bir kismini Başkan, diğer kisminida meclis seçicek. Meclis de de Başkanın çoğunlukta olan vekilleri.
    Ayrica en kötüsü de eyaletlere dönüşürüz. ama 50 yıl ama 150 yıl sonra. Yarin misal çerkezler eyalet der Yarin kivirciklar, lazlar, kürtler vs biri desin yeter, yol olur yol….

    Bu maddelerle bi sisteme Hayir diyorum.

    Sistem doğru maddeler yanlış.
    Muhalefet doğru muhalefetlik yapsaydi, ortak maddeler yapip halka bu şekilde bir sandik kurup Başkanlık Sistemine Evet Hayır oylatsaydi keşke….

  6. Fehmi hocam bu yazdıklarınız sizi gerçekten hayır vermeye ikna ediyor mu? Sizin parlamenter sistem dediğiniz mevcut düzenimiz dünyanın hiç bir parlamenter sisteminde olmayan darbe anayasalarına dayalı tamamen ülkenin gelişmesini, büyümesini yavaşlatmaya yönelik bir karma sistemdir. İnşallah yarın bundan kurtulacağız. Düşman oklarının yönüne bakıp doğruyu göreceğiz. Bebek katillerinin, şehit kanına girenlerin yanında değil karşısında olacağız.
    Saygılarımla.

  7. Fehmi beyin sundugu sebepler pek tatmin edici gelmedi.
    Daha cok kendisine yapilan haksizliklara karsi bir “tepki hayiri” gibi sanki. Yada kendi yasadiklarim oyle dusunduruyor.

    Son yillarda bu iktidar tarafindan binlerce kisiye benzer haksizliklar yapildi ve yapilmaya devam ediyor.
    Fehmi bey kizmakta sonuna kadar hakli. Onda suphem yok

    Benzer haksizliklara ugramis ve isini kaybetmis biri olarak gecen haftaya kadar HAYIR tercihi agir basiyordu, ta ki belediye baskani CHP li olan bir ildeki CHP li bir memur ve amirlerinin bir vatandasa karsi takindiklari igrenc tavirlari gorunceye kadar.

    O an yasatilan tum acilara ve haksizliklara ragmen bu hastalikli CHP zihniyetini koalisyon ortagi yapacak bir tercihin yanlis bir secim olacagini iliklerime kadar hissetim.

    Fehmi bey, Evet demek icin hala sureniz var !

  8. 1876 daki parlementer sistem bizim öz yapımızdan mı kaynaklıydı? Kanımca en nihayetinde Türk tipi başkanlık sistemi parlementer sistemden çok daha milli, parlementer sistemi milli kabul edersek. Diğer taraftan %30 luk bir başkanın kuracağı yürütme kuruluyla mevcut sistemde tek başına iktifar olmuş bir partinin kuracağı yürütme arasında nasıl bir fark olacak, ideolojik veya siyasal olarak yürütme kurulunun homojen olması esas değilmidir istikrar açısından. Evde beş kişiyiz; 2 kişi tuzlu, 2 kişi acılı 1 kişi tatlı bişeyler yemek istiyor ama sofrada sadece bir tepsi yemek olucak, mevcut sistemde bunlardan oransal olarak karışık bir yemek yiycek yemekte hem tatlı hem acı hemde tuzlu olucak bu yemeğin adı koalisyon; Türk tipi başkanlık sisteminde ise yemek ya tuzlu ya acılı ya tatlı olucak ama tepside yenebilir nitelikte bir yemek olucak, yani homojen. 3 gün öncesine kadar günlerimin çoğu hayır cephesinde geçti, arada git gel yaptığım da çok oldu evet saflarına, lakin karar vermem de beni ikna eden AKP değilde hayır cephesi yazarları oldu, özellikle t 24 yazarları ağırlıklı ve tabi ocak medya. İnsanın inancı ve isteği olayların yorumlarına birincil derecede etki ediyor, olayları ve düşünceleri kendi isteği doğrultusunda budayıp istediği şekli veriyor. Ağırlıklı evet diyorum ama şu Hayrettin Karaman hocanın yazısını okuduktan sonra da evet demek kanıma dokunuyor, hayırcıları gayrımuslimlerle kıyaslayıp gayrımuslimlere de iyi davranılıyordu :)) Birde adalet duygusu, Evet diyenler adalet konusunda kalplerini nasıl ikna ettiler, ettiler mi yoksa bypass mı ettiler:). Bitarafta Türk demokrasi kalitesinden şüphe duyanlar, İstikrara kavuşmamamız için ellerinden ne gelirse ekonomik, siyasal yonden yapanlar, mesela doların son dakikada 3,68 lerden 3,747 ye fırlaması bir tarafta kürsüden feto bu ülkenin yetiştirdiği nadide bir ilim adamıdır, sever ya da sevmezsiniz ama ezdirmeyiz diyebilen ardından kendilerini tek kelimeyle aklayabilip, karşılarında millet olunca kandırıldık demelerine bile musaade etmiyen, örgüte teğet bile geçmemiş ama örgüt içinden az ceza almak için birilerinin adını verdiği kişileri bile örgütle iltisaplı sayıp cezalandıran bir adalet anlayışı. Bu anlayışı adalet olarak nitelendiriceksek ki kesinlikle böyle bir niteleme yapılamaz hayırcı olmak elzemdir. Lakin bu davranışı devlet refleksi olarak yorumlarsak ki bu durumdan birinci derecede etkilenen, unideki işini statüsünü kaybeden bir hocamız; hissi olarak şiddetle hayırı savunması gerekirdi bana göre; ama bunun devlet refleksi olduğunu, zahiren haksızlık ve adaletsizlik gibi görünse de tıpkı hastalıklı bir uzvun bunyeyi tehlikeye soktuğunda vucuttan uzaklaştırılmasında olduğu gibi amputasyon sınırını sağlam dokunun başladığı yer olarak belirlemek gerektiği konusunda fikir beyan etmişti. Ki haklılığı daha muhtemel bana göre zira sağlam dokuda kalan hastalıklı kısımlar hastalığı yeniden alevlendirebilir ve yeni uzuv kayıplarına yol açabilir. Kanser gibi mesela. İnşallah teşbihte hata olmamıştır. Hasılı evet de desek hayırda desek gerekçelerimizin tutarlı, gerçekçi, milli istikrarımızı destekleyen doneler içermesi gereklidir diye düşünmekteyim, Referandum şahsi hesaplarımızı gördüğümüz bir karşılaşma değil ki memleketle ilgili bir mesele hakkındaki görüşümüz sadece. Bu meyanda benim kararım kuvvetle muhtemel evet gibi duruyor. İnş pişman olmayız.

  9. sayın Fehmi koru sizi yaklaşık yazı hayatınız boyunca takip ediyorum. sizin öngörülerinizin hep haklı cıktınız. örnek 2003 ırak a asker gönderme istegine ret demeniz.Devletimizin yönetim biçimini siz daha iyi bilirsiniz. bir AKPARTİ li olarak sizin gibi daha geniş açıdan düşünen birini kıramam. vesselam.

  10. Ben de “HAYIR” oyu vereceğim yarın kısmet olursa.
    Ancak benim gerekçem Fehmi Koru dan farklı.
    Ben, yeni sistem kuvvetler ayrılığını öldürdüğü ve tüm yetkileri tek bir kişiye verdiği için “HAYIR” diyeceğim.
    Ayrıca yeni sistemin Türkiye yi uçuracağı tezine sadece gülerim.
    Türkiye yi uçurmak istediler de ellerinden tutan mı var?
    Beka sorunu lafına daha çok gülüyorum.
    Madem beka sorunu var neden 2019 da yürürlüğe girecek değişiklikler?
    Bu sorulara daha cevap veren çıkmadı.

  11. Nedense İngiliz tedrisatından geçenlerde bu kafa karışıklığı(!) hep var. Aslında Deniz Baykal’ın “%70 den az Evet oyları Anayasayı değiştirmeye yetmez” ya da Sabih Kanadoğlu’nun meşhur 367 sinin değişik bir ifadesiymiş gibi geldi bana! Dün Hayırlı Cumalar demiştik yarın Evet’li Pazarlar inşAllah.

    • Değerli okuyucu,

      Peki, sizinle farklı fikirde diye yazarı eleştirmek istiyorsunuz. Ama…

      Fehmi Koru İngiltere’de bir süre bulunmuştur. Orada bir eğitim almamıştır.. Hem bilginiz yanlış, hem yorumunuzda niye böyle bir detay var, anlayamadım.

      İngiltere’nin üniversiteleri çok iyidir, nobel ödüllü bir çok bilim adamına ev sahipliği yapmıştır. Sırf Cambridge Üniversitesi’nin 91 nobel ödülü almış akademisyeni vardır… Memleket sevgisi başka bir şey, başka ülkeleri küçümsemek başka bir şey… Hele ki o alan, pek de güçlü olmadığımız bir alansa. Türk ve Türkiye’de olan bir akademisyen olarak yazıyorum bunları. Umarım çorbamıza tuz ekmek, büyük başarılara imza atmak bana da nasip olur.

      Saygılar

  12. Başkanlığın olduğu bir çok ülkeye baktığımızda birleşerek bir devlet kuralım diyen irili ufaklı devletlerden meydana geldiğini görüyoruz. ABD elli küsur devletten oluşuyor, en yeni örneklerden Almanya, duvarı yıkarak birleşti. Bizde ki bazı eyalet sevicilere baktığımızda ayrılarak güç olalımın derdindeler. Şu bir gerçek, gelecek olan başkanlık gen olarak eyalet sistemini içinde barındırıyor. Ne zaman bunu dışa vurur veya vurabilecek mi yarından sonra bu da netleşmiş olacak. Tefrika hiç bir zaman Saadet getirmez. Mehmet Akif’in de dediği gibi; girmeden tefrika bir millete düşman giremez, toplu attıkça sineler onu top sindiremez.

  13. Senin hayır demen sadece pazar gecesi üzülecekler arasında yer alacağını gösteriyor. Özal zamanında kim başkanlığa hayır dedi? Sadece ingilizlerin dayattığı rejimin devamını isteyen senin gibi adamlar karşı çıktı. İpler halkın eline geçsin istemedi.

    • Ülke için iyi olan neyse o olsun, biz seviniriz Adem Bey.. Evet çıkar, ülke de özgürlükler artar, ekonomi büyür, refahımız daha iyi bir seviyeye çıkarsa, neden üzülelim? Biz de aynı ülkede yaşıyoruz.

      Saygılar

  14. İşgal yıları idi. Kahraman son Osmanlı mebussan meclisi misakı milliyi kabul etti. Yüreklilerin bu tavrı işgal altındaki payitahtın kararıyla kapatıldı. Aynı durumun gelecekte başka amaçları olan bir cumhurbaşkanı tarafından TBMM feshine karar verilmeyeceği ne malum.. …Birlikte yaşamaya , çoğulcu güçlü parlamenter sisteme EVET…… tek adama ve tek bir sese #####HAYIR…. hepimiz kazanalım…

  15. Ben neden ‘Hayır’ vereceğim?
    1-Sermaye şimdi dolarını test ediyor. Hiçbir yanıyla oluru olmayan bir tezi doları ile ‘Evet’e çevirirse doların gücüne inanacak ve diğer operasyonları yapacak. ‘Hayır’ çıkarsa dolarla her şeyi yapamadığını görecek ve bir daha bu tür operasyonlara girmeyecek.
    2-Yasanın içeriğinde ana gaye Erdoğan’a tuzak var. ‘Evet’ çıkarsa bir an önce seçime gidilecek ve Erdoğan uzaklaştırılacaktır çünkü Erdoğan İranlılarla savaşmıyor. ‘Evet’ çıkarsa ya üçüncü cihan savaşını başlatacak ya gidecek savaşacak biri gelecek. Bahçeli de böyle kandırılmıştır.
    3- Türkiye’de Türk Ordusu vardır. Mustafa Kemal’den beri Türkiye’de Sermaye’ye karşı ciddi duruşları vardır. Askeri müdahalelerle halkın gözünden düşürülmek istenen Ordu Ergenekon ve Balyoz davaları ile 15 Temmuz sarsıntıya girmiştir. Bu anayasa ile Ordu artık bitirilmiş olacaktır. Yahut askerler darbe yapmak zorunda kalacaklar. İç savaş çıkacak.
    4- Niçin ‘Evet’ gerekçesi bunlara düşer. Asıl olan istishabtır. Başkanlık sistemine gitmek için sebepler olmalıdır. Başkanı güçlendiriyoruz diyorlar. Yalan, aksine başkan bir kapıcı gibi muamele edecek. İki başlı olmaktan çıkaracağız diyorlar. Yanlış, tam tersine Meclis ve başkan eşit seviyeye getirilerek iki başlı yapılıyor. İstikrar diyorlar. Yalan, 15 senedir Türkiye’de istikrar var. Bugün de bir istikrar sorunu yok. Darbeler önlenecektir diyorlar. Yalan, olağanüstü hal ile birlikte Anayasa değişimi darbe hazırlığının kendisidir.
    Bu sebeple ‘Hayır’ vereceğim. Hesaplar, ‘Evet’in %48’den fazla olmayacağı %40’tan da aşağı düşmeyeceğidir. Çevrenin baskısı ve gördüğüm bir rüyaya göre hislerim ‘Evet’ çıkacağı şeklindendir. Şemsiyemi kaybetmişim. Bulduk diyorlar ama o değil. Arıyorlar.
    Pazartesinden sonra benim de bilmediğim yazılarımla karşılaşabilirsiniz.

  16. Asil sorun Turkiye’nin “genel oy yapisi” ve halkin “politikaya yaklasimi”. “Politik yaklasim” “talim tutma” seklinde tanimlanabilecek bir durumda. Insanlar buyuk oranda sorunlara onerilen cozumlere gore degil aidiyet hissi icinde olduklari yone dogru oy kullaniyor. “Genel oy yapisi” da sag ve sol arasinda buyuk farka isaret ediyor. Kisacasi bu “yeni” sistem ile iyice tek sesli bir yonetim olur cok uzun sureler boyunca.

    Yazidan bagimsiz olarak ben de bir kac istegimi belirtmek isterim:
    – Sayin Koru’nun sitesinin mudavimleri, lutfen Ocak Medya’yi da takip edip yorum yapin.
    – Ocak Medya’da Ortadogu Basinin’dan (Iran, Lubnan, Misir, Urdun v.s.) daha cok alinti bekliyoruz.
    – Sayin Karagulle’yi 50’ler, 60’lar, 70’ler’de olanlar hakkinda bildiklerini ve dusuncelerini yazmaya ikna edebilir misiniz?
    – Artik referandumdan sonra Taha Kivanc’dan da yazilar bekliyoruz.
    – Sayin Koru, zaman icinde bende Abdullah Gul’un cumhurbaskani secilmesinin kendisi ile Tayyip Erdogan arasinda bir anlasmazlik cikardigi ya da tam bir mutabakat icinde olmadigi ve aslinda anlasmazliklari biraz daha geriye gittigi dusuncesi olustu. Bu konuda yazabilir misiniz? AKP’nin “bozulmaya baslamasinin” tohumlari o zamanlara ait gibi.

  17. Evet cephesi bugün buraları istila etmiş anlaşılan. Zulme yaranmak için nedir bu çabanız. Ne kafirliğimiz kaldı ne teröristliğimiz.
    Açığa alındığım gün Müdürüm, personelin çocuğuna tacizde bulunan başka bir personeli sürdürmeye çabalıyordu. Tahminen ilk KHK’da ben ihraç edileceğim ama tacizci sapık yalnızca sürgün edilecek. Ha, bir AKP’li bulup geri gelir mi dersen; tabii ki derim.giderim O kalır. Nedir bu suçlu sevdanız.
    Allah masumlara yaşattıklarınızdan size bol bol tattırmadan dünyadan almasın inşallah. Halkuki Allah (c.c.) diyor ki: “Zulmedenlere meyletmeyin. Yoksa size de ateş dokunur. Sizin Allah’tan başka dostlarınız yoktur. Sonra size yardım da edilmez.” HÛD-113
    Ne diyelim “El ile gelen düğün, bayram”

  18. Doğrusu Fehmi Bey’in argümanları
    beni de ‘Hayır’a ikna edemedi.

    Bir arkadaşımızın yorumunda belirttiği
    gibi söylenebilecek her şey söylendi.
    Hakikat aşıkları mutlaka her bilgiye
    ulaşabildiler.Gerisi:’Mevla görelim neyler,
    neylerse güzel eyler’ diyebilmek.

    Bu meyanda Sn Fehmi Koru ve Ahmet Taha Koru’yu sarfettikleri olağanüstü çaba ve özverilerinden dolayı kutluyorum.Emekleri her türlü saygıyı
    hakediyor.Allah (CC) saylerini meşkur etsin, mizan gününde ecirlerini arttırsın!
    Amin!

  19. Erdoğan karşıtlığı veya yandaşlığı, Erdoğan’a sevgi veya nefret üzerinden değil de, sistem üzerinden bir görüş teatisi içerisinde ‘Anayasa değişikliğini’ tartışıyor olabilseydi toplum, hem referandumun sonucu itibariyle hem de referandum sonrası siyasal hayat belirsizliği az da olsa aşılmış olurdu.

    Nitekim kişiler üzerinden ve kişiye endeksli yapılan tartışma da, ‘Anayasa değişikliğinin’ hayatımızda ve ülkemiz siyasal yapısı üzerinde yapacağı köklü değişiklikleri kavrayamadan sandık başına gidiyor ve bu belirsizlik altında oylarımızı kullanıyor olacağız.

    Şükrü Karatepe’nin ‘Eyalet’ açıklamasından sonra Erdoğan ve Yıldırım’dan gelen açıklamalarla, yönetimde; yazılı metinlere (Anayasa’ya) bağlı olarak değil de ‘ağızdan çıkan söze’ bağlı olduğumuzu öğrenmiş oldum.

    Erdoğan ‘Eyalet sistemi gündemimizde yok, olmayacak ta.’ dedi, Bahçeli’ de başdanışmana olan tepkisine karşılık verilen bu cevaba itimaden; ”EVET’, çifte su verilmiş çelik gibidir” diyerek karşılık verdi.
    Bu yeni sistemde üniter yapının korunamayacağına dair açık bulunduğundan mı dır, varsa bu açığı, Erdoğan’ın bir sözü ile mi kapatmış oldu Bahçeli?

    18 maddeden bazılarının, ‘EVET’ çıkması halinden referandumdan hemen sonra uygulamaya konulacağı, diğerleri için de ‘uyum yasaları’ çıkartılarak Kasım 2019’a hazır hale getirileceği biliniyor.
    Dünkü bir tv kanalındaki konuşmasında, referandum sonrası için Sayın Erdoğan ‘hiçbir şey eskisi gibi olmayacak’ demekle halk oylaması sonrası Cumhurbaşkanlığı sisteminin 2019’a kalmadan yürürlüğe gireceğini ikrar etmiş oldu.

    Ben, Sayın Koru’nun ‘Parlamenter sistemde kalalım’ gerekçelerine bağlı kalmadan adı ne olursa olsun ‘denge ve denetim’ mekanizmalarını oluşturan bir sisteme razıyım. Hukukun işlerlik kazandığı bir sisteme..

    Mevcut ve bu güne kadar, ülkemde uygulanan parlamenter sistemde, denge ve denetim erklerinin işlevlerini bihakkın yerine getirmediklerine ve sürekli bir vesayet altında kaldıklarına bu yaşıma kadarki tecrübelerimden kaniyim.

    Hiç bir partiye nasip olmayan, laik ve demokratik bir sistemde, Müslüman-dindar idareciler, bu 15 yıllık süre içerisinde mevcut parlamenter sistemin erklerini öyle bir uyum içerisinde çalıştırabilselerdi -ki bunu yapabilirlerdi- şimdi sistem değişikliğinden ziyade başka şeyleri konuşuyor olacaktık.

    Bunu beceremediklerine göre; referandum sonrası, olması muhtemel yeni sistemde, denge ve denetim mekanizmalarını oluşturacağına, bu kadronun.. ülkemin (iç de ve dış da) bugünkü durumunu da göz önünde bulundurarak.. ihtimal vermiyorum ve inanasım gelmiyor.

    Referandum sonrası siyasi tablo değişmeyecek, sonucuna göre uygulamalar değişecek. Yani ‘HAYIR’ çıkması halinde de aynı lider ve kadro ülkeyi yönetmeye devam edecek.

    Bu halde ne getireceği belli olmayan ‘EVET’ e göre ne olduğu belli olan bir ‘HAYIR’lı tablo daha yeğdir.

    Belki yönetimdeki mevcut kadro, kendini ‘reset’ ederek daha rasyonel teklif ve fikirlerle milletin önüne çıkar.

    Tabi, MİLLET buna fırsatı verirse..

    Ben üzerime düşeni yarın sandıkta yapacağım.

    ‘HAYIR’ diyeceğim.

    Vatanıma, Milletime, Ülkeme, Ülküme ve yarınlarımıza, geleceğimize hayırlı olsun.

    İnşaallah..

  20. Devlet devşirme yöntemi ile siyasileri sistem içine koydukça halkından uzaklaştırdığı için zamanla halkı için değil devletin bekası adına vicdan ve akıldan uzaklaşabilir. Ve bu coğrafya kaderinde örnekleri çok acı sonuçlar doğurabilir.

    İhtiyacımız olan Anadolu motifine uygun farklı kültür ve yaşamları kucaklayıcı parlamenter sistemin sağlıklı bir şekilde işleyişini savunmaktır.

    Bu anlayışla hayırlara vesile olması dileği ile ‘hayır” diyeceğim.

  21. İnan ki bütün hayır cephesi bu kadar net ve anlaşılır bir gerekçe sunamadı Onlarınkisi sadece korku pompalamak

  22. evet di̇yecek olan seçmenler tayyi̇p erdoğan in başkan olacaği varsayimi üzeri̇ne evet di̇yorlar çogunlukla. türki̇ye de başka bi̇r adayin başkan seçi̇lme i̇hti̇mali̇ne düşünmek i̇stemi̇yorlar . peki̇ 2019 da tayyi̇p erdoğan dişinda bi̇ri̇ başkan seçi̇li̇rse ?

  23. Sayın Koru,

    Yazınızda “Oylayacağımız anayasa paketinin sağlıklı eleştirilerini merak edenler.. anayasa hukukçusu Prof. Kemal Gözler’in yeni çıkan ‘Elveda Anayasa’ kitabını veya Türk Anayasa Hukuku sitesinde yer alan makalelerini okuyabilir…

    Tek tek maddelerle ilgili eleştirileri yazsam Prof. Gözler’den daha ‘bilimsel’ bir katkı sağlayabileceğimi sanmıyorum” şeklinde yazmışsınız

    Bildiğiniz üzere anayasalar vatandaşların doğuştan gelen, devredilemez ve vazgeçilemez temel hak ve özgürlüklerini teminat altına almak için yapılır.

    Bu hakların içerisinde insanların kişilik hakları da vardır. Giyim kuşan hakkı da kişilik hakları da vardır.

    Kemal Gözler’in , (İdare Hukuku, Bursa, Ekin Yayınevi, 2. Baskı, 2009, s.329.) Türkiye’de Başörtüsü ve Lâiklik Meselesi başlıklı makalesinde; “Türkiye’de kamu kurumlarında ve özellikle üniversitelerde başörtüsü takılmasının lâiklik ilkesine aykırılık teşkil edip etmediği tartışılmaktadır. Ancak hemen belirtelim ki, bu tartışmayı yapanların birçoğu[375], üniversite personelinin başörtüsü takmasıyla öğrencilerin başörtüsü takması arasında ayrım yapmamakta, bazıları başörtüsünün personel-öğrenci ayrımı yapmaksızın lâiklik ilkesine mutlak bir şekilde aykırı olduğunu veya uygun olduğunu savunmaktadır. Yukarıda açıkladığımız gibi kamu hizmetlerinde lâiklik ilkesini personel ve hizmetten yararlanan kullanıcılar bakımından ayrı ayrı incelemek gerekir.

    a) Personel Bakımından.- Kanımızca kamu kurumlarında kamu görevlilerinin ve özelde üniversitelerde öğretim elemanlarının başörtüsü takması, eğer başörtüsü bir dinsel inanışın dışa yansıtılması anlamına geliyorsa, kamu hizmetinde lâiklik ilkesine aykırıdır. Çünkü kamu hizmeti personeli bakımından lâiklik ilkesinin mutlak bir anlamı vardır. Personelin kesin bir tarafsızlık yükümlülüğü vardır.” şeklinde ifade etmiştir.

    Barolar Birliği Başkanı ise Prof. Dr. Metin FEVZİOĞLU Referanduma sunulacak olan 18 maddelik anayasa değişikliğini barolar birliği başkanı cumhurbaşkanı bir cebine yargıyı bir cebine yasamayı alıyor diyerek milleti uyardığını belirtmiştir.

    Taha AKYOL’un 3 Eylül 2013 tarihli “Adli yılda tartışma” şeklindeki makalesinde aynen; “ADLİ yıl açılış töreninde Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu eleştirel ve sert bir konuşma yaptı. Medyanın ilgisi çeken, bu konuşma oldu.Sayın Feyzioğlu, türban veya başörtüsü demeden, sadece Danıştay’ın falanca tarih no’lu kararını “içimize sindiremiyoruz ve eleştiriyoruz” dedi…Prof. Feyzioğlu’na göre avukatlık, bir “kamu hizmeti”dir, Danıştay’ın avukatlık mesleğini sırf “serbest meslek” sayarak türban yasağını kaldırması yanlıştır….Evet, avukatlar “Kamu hizmetinin gerektirdiği asli ve sürekli görevleri, kamu hukuku ilişkisiyle idareye bağlı olarak yerine getiren, kendisine kadro tahsis edilen, bütçeden ödeme yapılan” kimseler olmadıkları için “kamu görevlisi” değildirler, serbest meslekmensuplarıdır. Ayrıca avukat “vekil”dir, kadın vatandaşın türban veya başörtüsüyle duruşmaya girmesini yasaklamak nasıl hayal bile edilemezse, vekilini yasaklamak da hayal edilememeliydi ama barolar yasaklamıştı maalesef….” Şeklinde yazmıştır.

    Referanduma sunulacak olan 18 maddelik anayasa değişikliğini bu gün en şiddetli eleştirenler yakın geçmişlerinde vatandaşların en temel hal ve özgürlüklerini savunmaya yardımcı olmak yerine engel olmaya çalışmışlardır. Bu gün anayasa değişikliği konusunda vatandaşa uyarı görevini yapanlar önce kendi geçmişlerinde vatandaşların “temel hak ve özgürlüklerinin” elde edilmesine karşı durmalarının hesabını vermeli sonra “referanduma sunulacak olan 18 maddelik anayasa değişikliği ile ilgili olarak” vatandaşları uyarmaya çalışmalarının daha uygun olacağı kanaatindeyiz.

    Saygılarımla,

    • Yazınız için teşekkür ederim. Özellikle Fehmi Bey’in bilimsel dediği referansı ile ilgili “temel hak ve özgürlüklerimize karşı duruşları” ile bilinenlerin yazılarına yönlendirmesi tam bir garabettir. Şimdiye kadar yorum yazmadım. Bundan sonra yazacağım sizin de yazmanızı arzu ediyorum. Fehmi Bey’i hatasıyla/sevabıyla 40 yıldan fazla bir zamandır sahsen de tanırım. İç dünyasındaki kırgınlık/kırılganlıkları her zaman yazısına yansıtır. Bu zaaftan bir türlü vazgeçemedi. Selam. Dua. İslam Medeniyeti Vakfı – Üsküdar – İstanbul erbacak99@hotmail.com. İstanbul’da iseniz beklerim.

  24. Son yıllarda Erdoğan AKP’den önce geliyordu. Bu anayasa değişikliği ile AKP yerini tamamen Erdoğan’a bırakmak istiyor…Siyaset tarihinde nadir bir olay!

  25. Darbecilik bir asker hastalığıdır. O elbiseyi hangi fikirden, görüşten ve dinden olan kimsenin giydiği önemli değildir. Pakistan’da Ziyaülhak dindar bir orgeneraldi. Darbe yaptı ve Butto’yu astırdı. Tarihimizde de 34 padişahın 12’si ordunun kazan kaldırması sonucu tahttan indirilmiş/öldürülmüştür.

    Ülkemizde darbeye katılanların sayısı bellidir. Hal böyleyken ne darbeye katılmış ne de darbeyi asla fikren dahi desteklemeyi düşünmemiş yüz binlerce çalışanın darbe bahane edilerek işten atılmaları ne insanlığa ne de Müslümanlığa sığmıştır. İslamın da kabul ettiği hukukun tüm temel ilkeleri bu atılmalarda ihlal edilmiştir. Suç ve cezanın şahsiliği, masumiyet karinesi, savunma hakkı, işkencenin ve gayrı insani muamelenin yasak olması, malların kesinleşmiş mahkeme kararı olmaksızın müsadere edilmemesi, seyahat hürriyeti kuralları tüm dünyanın gözleri önünde ihlal edilmiştir. İşten atılanların ne Türkiye’de çalışmasına ne de iş bulmak için yurtdışına çıkışlarına müsaade edilmektedir. Seyahat özgürlüğü sadece mahkeme kararı ile engellenebilir anayasa hükmüne rağmen bırakın kişilerin kendisini aile fertlerine de umuma mahsus pasaport verilmemektedir. Var olanlar da iptal edilmiş durumdadır.

    Anayasa’da savunma hakkı tanınmaksızın disiplin cezası verilemez diye hüküm bulunmasına karşın binlerce memur bu hak tanınmadan işten atılmıştır. Ayrıca KHK ile atıldıkları için ülke içinde onların gidebilecekleri mahkeme kalmamıştır. Çünkü kişilerin kanunları iptal ettirme yetkisi bulunmamaktadır. Bu da bilerek yapılmıştır. Bir kamu kurumu olan TRT, hayır kampanyasına evet kampanyasına tanındığı zamanın ancak 10’da 1’ini tanımıştır. Yani ülkede haksızlıklar insanların gözlerinin içine baka baka yapılmaktadır.

    Hal böyleyken var olan hukuku bile işine gelmediği yerde işletmeyen bir anlayışa yeni ve geri alınması çok güç geniş yetkiler vermek intihara teşebbüsten farklı değildir. Çılgınlıktır.

  26. sonuç ne olursa olsun insanlar saygı göstermeli ve şuan vatandaşların üzerindeki baskı ve korku bir an evvel giderilmeli insanlar düşündüklerini bir başkasını inciltmeden dile getirebilmeli şuan bu ortam yok ama 16 nisan sonrası olması dileğiyle saygılar…

  27. ” son 5 yıldır ekonomik olarak tıkandık” demiş sayın ekonomistimiz. Son 5 yıldır Türkiye’de ve çevremizde yaşanan jeopolitik gelişmelerin ekonomimiz üzerindeki etkilerini atlamış. Hayır oyu kullanırken sağımızda solumuzda kimler var, hangi saftayız, bakmak lazım!

  28. seçime saatler kala yeni bir argüman beklentimiz kimseden yok elbette. ama son paragrafla ilk paragrafa belki yine beraber yorum yapılabilir. geçenlerde sistem değişikliği için olağanüstü şartlar olması gerektiğini belirttiğiniz yorumunuza bu şartların zaten mevcut olduğunu kendi görümüzce yazmıştık. özellikle Ortadoğu coğrafyası başta neredeyse bütün coğrafyanın şekillendiği bir sırada daha olağanüstü şartlar gelmez artık. gelirse de sistem değişikliğinden çok daha ciddi sorunlarımız var demektir… teknik olarak başkanlık sistemi eyaletleri gerektirme zorunluluğu yok. zaten öngörülen sistem de hem CB hem de tüm savunanlar nezdinde başkanlık yerine cumhurbaşkanlık olarak tanıtıldı, bize göre revize edilmiş bir versiyon olarak. o nedenle neden ” ama aslında hepimizin bildiği türk tipi başkanlık sistemi olduğu ” dediğinizi anlayamadım. öne çıkarılmamış bir başlık değildi ki…
    bunlar referandum sürecinde çok dile getirdiğimiz gerekçelendirdiğimiz konular. tüm CB aynı şekilde güçleri miktarı bu konuyu dillendirdiler. hep karşı çıktım diyorsunuz ama anlamak yönünde hepimizin ortak bir çabası olmalıydı yıllar içinde tartışılarak geliştirilmeliydi. itirazlara katıldığım bir nokta burası çünkü bir parça daha uzun bir zamana yayılabilirdi tartışmalar. ama tartışma kültürümüzü düşününce itiraza güçlü bir katılım sağlayamıyorum bazı şeyleri olduğu gibi kabul etmek gerekir. çünkü karşı çıkmaktan yola çıkılınca ortak bir noktaya zaten gelemiyorsunuz ”daha iyi ne yapabiliriz” belki daha doğru bir çıkış noktası olabilir. ve bunun için vesayetin kalktığı bir meclis gerekir.
    maddeler üstünde tartışmayı daha teknik bir adama paslamanız çok onayladığım bir şey olmadı. toplumdaki belli başlı kişilerin maddeler üzerindeki fikri en az tarihi ve coğrafi fikirleri kadar önemli diye düşünüyorum. üstelik bilmediğimiz tarihi bazı gerçeklerin bilinmesiyle tarih, koşulların değişmesiyle coğrafya değişirken maddeler kalıcı olabilir…ben de en çok Mehmet uçumu beğenmiştim onu referans göstereyim.
    son olarak ömer beyin yorumu için bir iki şey söylemek istiyorum
    cumhurbaşkanlığı sistemi kabul edilecek olursa zaten herkes lider derdine düşecek. çünkü bu sistem eyalet iktiza etmese de lider iktaza eden bir sistemdir. 7 seçim kaybetmiş biri barınamayacağı gibi mısır Ortadoğu ve balkanlardan getirilecek birileri ile de idare edilemez.
    mevcut sistemde daha iyi koşullarda seçilmiş kaç CB var. halkın geniş mutabakatını alan kaç CB var.
    zaten sistemi savunanların iddia ettikleri gibi bu sistem bir uzlaşma sistemi. anlaşma sağlama zorunda kaldıkları bir sistem. ben oynamıyorum deme lüksü olmayan bir sistem…
    bugün uygun zemin buluverseler en geniş mutabakatla seçilmiş bütün zamanların en sevilen siyasilerinden biri olmuş kişi için bile meşruiyet tartışması yapanlar için bu her zamanın derdi olacak. kim seçilirse seçilsin birileri için ” benim cumhurbaşkanım değil ” gündemde olacak…bu sistemle çözülecek bir mesele değil.
    bu arada ekonomiyi uçurma meselesini ben de çok merak ediyorum. sonucun hepimiz için rahmet olmasını diliyorum…

  29. Bu anlatım bu yorum süper göz ardı edilen şey nasıl yaşarsanız öyle yönetilirsiniz şartı kaidesidir.

  30. Pazarda yanımızdaki komşum önceki seçimlerde bana şu partiye oyunu ver diye fikrini beyan etti
    Bende ona aynen şunu dedim kardeşim sizi sever sayarım yalnız siyasi görüşlerimizi birbirimize dayatmayalım belki sen benim görüşümü sevmezsin belkide ben senin görüşünü sevmem onun için bu konuları kapatalımki birbirimize buğuz etmeyelim aramızdaki dostluklar arkadaşlıklar bitmesin ve kimseyede bukonuları hele hele ticari bir yerde konuşmayın müştèiniz sizin siyasi düşüncenizi bilmesin bilsede bunu malzeme yapmayın dedim ve şu anda aynı fikirdeyim

    Keşke bizde S Koru bu ticarethanenizde müşterinize tarafını belirtmese idiniz sadece bu sistemin iyi ve kötü taraflarını yazssa idiniz

    Daha öncede söyledim topluma maal olmuş şahsiyetler bukonuları biraz ince işlemeleri gerekir ama malesef bizim toplum kendini tutamyor
    Allah vatana millete doğru neyse onu nasip etsin …

    • Burasinin bir Ticarethane oldugunu dusunmuyorum. Referandum ise parti secimi degil, Sayin Koru gibi degerlerin goruslerini detayli aciklamasi ulkemize katki saglayacaktir. Onemli insanlar gorusunu aciklamazsa halk nasil bilinclenebilir. Basin sizce ne kadar esit bilgi veriyor Bekir Bey.

  31. “o paket içerisinde yer alan maddeler yüzünden karşı değilim ben…”
    “Tek tek maddelerle ilgili eleştirileri yazsam Prof. Gözler’den daha ‘bilimsel’ bir katkı sağlayabileceğimi sanmıyorum.”
    ” ‘Parlamenter sistemi’ daha çok tarihi ve coğrafi sebeplerle Türkiye için daha uygun bulduğumdan sistem değişikliğine karşıyım.”
    Yukarıdaki alıntılar da, sayın Koru kafa karışıklığınız var gibi geldi bana, tarihi ve coğrafi sebeplerle yeni sisteme karşı olmanız ise ilginç ! Yine de ülkemiz için Hayırlı olsun. Ben evet diyorum

  32. Söylenmeyen hiçbir şeyin kalmadığı ve söylenen her şeyin dikkate alınabildiği bir ülke temennisiyle…..
    Rabbim yar ve yardımcımız olsun

  33. Yazıyı okudum ama zerre kadar lineer bir mantıkla bile mutmain olmadım. 150 yıllık parlamenter tarihimiz sanki çok başarılı imiş gibi ona sığınmışsınız, yahu seküler doğmalara halkı kurban verdiğimiz, Almanya, Kore, İspanya, Japonya, hatta Yunanistan’ın geisinde kaldığımız dönemdir bu. Ne demişler muhafazakarlık ve taklit özgür düşünceni düşmanıdır. Sizin gibi, zeki ve aydın birinin muhafazakarlığın sınırlarında beyin jimnastiği yapıp durması bu memleket için bir kayıp oldu. Son 15 yılınızı sadece kendiniz açıısndan değil, siz eumut bağlayanlar açısından da heba ettiniz. Saygılarımla

  34. Hayır gerekçesi olarak Fehmi Bey’in argümanları da, alıntılarda serdedilen fikirler de tatminkar olmaktan çok uzak. 1960-1965, 1970-1983, 1990-2002 yılları arasının Türkiye için kayıp yıllar olmasının maliyetini hiç de izah etmiyor.

    1.Turda %30-40 oy alan bir başkan adayı, 2.turda %60 oy alırsa,onun %60’la seçildiğini kabul etmek zorundayız. Aksi takdirde yapılan seçimi değersizleştirmiş oluruz.

    1990’lı yılların 2.yarsında Erbakan başbakanlıktan ayrılınca, Demirel hükümet kurma görevini, Doğru Yol partisinden ayrılan Y.Erez’e verebilmişti. 2.Turda %60 oyla seçilecek bir başkanla onun durumu kıyas bile kabul etmez.

    Bir ülkede ekonomi,sadece sistemin değişmesiyle elbette canlanmaz. Ekonomi, sistem değişikliği ileriyi görebilme imkanı veriyorsa canlanır. İşte başkanlık sistemi 5’er yıllık dönemler halinde belli bir istikrarı sağlıyor. Altı ay bir yıl sonra ne olur belirsizliğini ortadan kaldırıyor.

  35. Sayın Fehmi Koru,

    Atatürk günümüzde yaşıyor ve Cumhurbaşkanı olaydı, ülkenin 1960’tan bu yana ahvalini, koalisyonları, darbeleri değerlendirip anayasa değişikliğine “hayır” der miydi? (Ki yazınızda başkanlık sistemi için “yapmadı, YAPAMADI” diyorsunuz.)
    Eminim ki referandumda “Evet” derdi.

    Rahmetli Necmettin Erbakan yaşıyor ve Cumhurbaşkanı olsaydı referandumda eminim ki “Evet” derdi.

    Alparslan Türkeş yaşıyor ve Cumhurbaşkanı olsaydı referandumda “Evet” derdi ki dokuz ışık kitabında yazdığı sistem anayasa değişikliği ile gelmesi öngörülen sistem.

    Peki ya siz milletin seçtiği bir Cumhurbaşkanı olsaydınız referandumda “Evet” der miydiniz?

    • Degerli Mustafa Bey… Siz Erbakan Hocami hic tanimamissiniz. 1 mart teskeresinin gecmesine engel olan kahramanlar hic bir zaman teskerenin gecmesi icin cirpinanlarla ayni fikirde olamaz…. Derin saygilarimla…

  36. Sayın Fehmi Koru ve Dr. Ahmet Taha Koru size içtenlikle teşekkür ediyorum. Sonuç her ne olursa olsun ülkemiz için hayırlı olmasını temenni ederim. Kendi hayır oyu vermekle birlikte milletin en doğru sonucu karar vereceğine inancım tamdır.

    Bir koyu belirtmeden geçmek istemiyorum, başkanlık sistemi yolsuzluk konusunda kırılgan olduğundan bilinenin aksine istikrar üretmez. İktidara sahip olan kitlelerle, dışarıda bırakılanlar arasında sürekli bir çatışma ortamı yaşanmasına neden olur.
    Yapılması gereken seçim sistemini değiştirmek, seçim barajını yüzde 5’e veya altına düşürmek ve ön seçim sistemi getirerek genel başkanların vekilleri seçme tekelini kırmaktı.
    Yarınki Anayasa değişikliği ile beraber daha az demokratik bir ülke olacağız. Getirilen kuvvetler birliği ile beraber, çoğulcu demokrasiye 1946’da girmiş olan ülkemiz geriye gitmiş olacaktır.

Yoruma kapalı.