Bugün size Almanya’da bayağı ses getirmiş ve Alman toplumunun kendisiyle yüzleşmesine yol açmış bir roman ve o romandan yararlanarak çekilmiş bir filmden söz edecektim.
Timur Vermes’in Türkçeye ‘O Geri Döndü’ (Pegasus, 2014) olarak çevrilmiş ve bir milyona yakın satmış ‘Er ist wieder da’ (İngilizcesi: ‘Look, who’s back’) romanından ve David Wnend’in o metinden uyarladığı aynı adlı filmden…
Adolf Hitler canını verdiği Berlin’deki sığınaktan 2010’lu yıllarda canlı olarak çıkar ve değişen Almanya’da, kendisini Hitler’i taklit eden bir soytarı sanan Almanlar’a, tehlikeli fikirlerini alttan alta yeniden satmaya başlar…
Son yıllarda izlediğim en ciddi siyasi parodi bu film.
Filmi bulamasanız bile romanı okunmaya değer…
Amerikalılar üşütmüş mü?
Bugünün Türkiye gündemi içerisinde parodiye yer yok.
Neye yer var? ABD ile şekerrenk haline girmek üzere olan ikili ilişkilere…
En son Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, “Amerika bu darbenin içinde” anlamına gelen “Obama kendi adını nasıl biliyorsa bu darbeyi Fethullah Gülen’in yaptırdığını da öyle biliyor” açıklamasıyla öne çıktı. Sonra, “Amerikan istihbaratı mutlaka biliyordu” diye, yine Bozdağ, yeni bir boyuta taşıdı sözlerini…
Buna karşılık, Tolga Tanış (Hürriyet), geçen pazar günü değinip geçtiği, dün ise çok keskin ifadelere kavuşturduğu bir iddiayı dillendirdi: Amerika 15 Temmuz darbesini ‘komplo’ olarak görüyor…
Okuyalım: “Asıl önemlisi, iki ülkenin basınında, hükümet dışı çevrelerinde de olaya bakış taban tabana zıt. Mesele şu: Türkiye’deki kamuoyunda bu işin arkasında Fetullah Gülen olduğuna dair geniş bir konsensüs oluşmuş durumda. Amerika’da ise çoğunluk en fazla böyle bir ihtimal olabileceğini düşünüyor. Çünkü tam aksine… Hafta başından beri kentin düşünce kuruluşlarında düzenlenen Türkiye toplantılarına katılan, konuştuğum birçok emekli diplomat, kanaat önderi, gazeteci Amerikalı, her şeyin bir ‘komplo’ olduğuna inanıyor. Öyle trajik bir durum ki… Şimdiye kadar her fırsatta Türkiye’yi komplo teorilerine meraklı olmakla suçlayan insanlar bunlar. Şimdi çıkıp, ölen yüzlerce insana rağmen ‘Darbe bir oyundu, Erdoğan planladı’ diyorlar.”
“Darbe bir oyundu, onu Tayyip Erdoğan planladı” diyorlarmış…
Kimler? “Emekli diplomatlar… Kanaat önderleri… Gazeteciler…”
Amerika’nın seçkinleri kafayı üşütmüşler mi, ne dersiniz?
Komutanların yaverleri tarafından esir alındığı, darbe fos çıkana kadar gözaltında tutulduğu, Cumhurbaşkanı’na kesinleştiremediği için darbe girişimi haberini vermese de, MİT’in Genelkurmay’a erkenden hazırlıkları bildirdiği, başarısız kadrodan derdest edilenlerin sayfalar dolusu itiraflarda bulunduğu, gözaltına alınan savcı ve hâkimlerden bazılarının örgüte nasıl girdiklerini ifşa ettikleri…
Ee, yani bunların hepsi düzmece mi?
Amerikalılar bu tür iddiaları seslendirenlere ‘komplocu’ sıfatını uygun görürlerdi; şimdi en akıllıları, demek ki, ‘komplocu’ teoriler geliştiriyorlar…
İsrail’de bulunduğu için Hürriyet muhabirinin kaynağı olmadığını düşündüğüm önemli bir Amerikalı’nın, Harold Rhode’un, Jerusalem Post’ta haber olduğunu görünce dikkatimi onun söylediklerine verdim; ‘komploculuk tuzağı’na düşen Washington’dakileri uyarır beklentisiyle…
Ne çare, Rhode, İsrailli muhabire, “Türkiye komplocular diyarıdır; hatta iyi eğitim almışları bile komplocudur” demiş…
Şunları da o söylemiş: “Darbe denilen şeyi büyük ihtimalle Erdoğan tezgâhlamış ve sonra da yenmiştir; sırf kendi onurunu yeniden elde edebilmek için… Bu senaryoya göre, Türkler ve Ortadoğulular, olan-biteni büyük bir zafer olarak görmeye teşneymiş… “Türkler” demiş Rhode, “Kendilerini dünyanın ya en büyük gücü ya da en zayıfı görmeye meyyaldirler ve bu zaman zaman yer değiştirir…”
Adam kendisini günümüzün Freud’ü gibi görüyor; Freud insanları pskiyatrist koltuğuna oturturdu, Rhode toplumları ve milletleri oturtuyor…
Harold Rhode deyip geçmeyin
Bir ara, Washington’da görev yapan veya Washington’a yolu düşen bizim gazetecilerin en büyük haber kaynağı oydu.
Ufuk Güldemir’in ABD başkentinde Cumhuriyet’i temsil ederken kaleme aldığı Turgut Özal’la ilgili ‘Teksas-Malatya’ kitabında adını vermediği alıntıların kaynağı muhtemelen odur.
O gün bugündür “O kitapla yaygın kullanıma giren ‘Beyaz Türkler’ kavramının mucidi Rhode olabilir mi?” diye düşünürüm.
Hasan Cemal’in ‘Özal Hikâyesi’ kitabının girişinde bir dip not vardır ‘takiye’ kavramını açıklayan… O dipnota kadar, Türkiye siyaseti, ‘takiye’ nedir bilmezdi. “Özal takiye yapıyor” deyip o kavramı Hasan Cemal’e açıklayan ‘İslâm uzmanı’ kimdi dersiniz?
Evet, Harold Rhode’du.
Washington’da benim de konuşmacılarından olduğum bir panelde, Pentagon’da üstlendiği siyasi danışmanlık görevi yanında, kendisini ‘Türk dilleri uzmanı’ olarak tanıtmıştı. Sovyet sistemi çökünce, çalıştığı kurumun da teşvikiyle, bildiği Türkçe’ye ek olarak Orta Asya dillerini de öğrenmek üzere yola çıkmış. “Her Türki cumhuriyette yaklaşık üçer ay kaldım ve şimdi o ülkelerin insanlarıyla kendi dilleriyle konuşabiliyorum” demişti katıldığı panelde.
Özgeçmişinde Türkçe yanında Arapça, Farsça, İbranice de bildiği yer alıyor Rhode’un… Humeyni’nin başını çektiği ‘İslâm devrimi’ sırasında (1979) Firdevsi Üniversitesi’nde bulunuyormuş…
Şimdi, emeklilik sonrasında irtibata girdiği Gatestone Institute’de, çoğunda Türkiye’deki AK Parti uygulamalarını eleştirdiği Ortadoğu üzerine yazıları çıkıyor…
Rhode da, Washington’da Tolga Tanış’a, “Bu bir senaryo” diyen başkaları gibi, 15 Temmuz’un bir ‘tezgâh’ olduğuna inanıyor…
Jerusalem Post muhabiri, “İyi de, böyle bir tezgâh varsa, gerçekler halktan nasıl saklanabilir?” diye sormuş doğal olarak. Verdiği cevap şu: “Ortadoğu’da gerçek denilen şey eğilip bükülebilir bir şeydir; rejimler ihtiyaçları olan kanıtları resmen icat ederler…”
Türkiye’den uzakta yaşayan Türk dostları bile Rhode’un, bu konuyu dillendirmekten korkup kaçınıyormuş…
Mülâkattan, vaktiyle Amerikan savunma bakanlığında önemli görevler üstlenmiş Rhode’un bir ifşaatı göze batıyor. Şu: “ABD, Pensilvanya’daki Gülen’in bütün faaliyetlerini yakından izliyor ve tabii ne yapıp ne yapamayacağını da biliyor; darbe girişiminde bulunup bulunamayacağını bilebilecek durumda…”
Sözcü okuyan Hitler
Annesi Alman babası Macar olan ‘O Geri Döndü’ fantazisinin yazarı Timur Vermes bile bu kadarını akıl edemezdi gibime geliyor.
Romanın film uyarlamasında, onca yıldan sonra uyanıveren Adolf Hitler’e bir gazete bayii kucak açıyor. Hitler’in bayide eline ilk aldığı gazete ‘Sözcü’ oluyor. Türkçe ‘Sözcü’yü eline alınca şaşırıyor Hitler; bayi hemen “Etrafta çok sayıda Türk müşterim var da…” açıklamasını getiriyor.
Hitler’in aklında ‘Türk’ dendiğinde ‘Osmanlı’ kalmış; “Osmanlı buraya kadar geldi ha” gibi bir şeyler söylüyor…
Roller değişti: Akıl bizde, ‘komploculuk’ artık Batı’da…
ΩΩΩΩ