Her sabah henüz tavuklar bile uyanmamış ve ABD’deki okurlar yatmamış iken ayaklanıp internet üzerinden gazetelere göz atıyor, bu arada ‘ocakmedya.com’ sitemizin ‘seçilmiş yazılar’ bölümüne yerleştirmek üzere 10 yazı belirleme çabasına giriyorum.
Özenilmiş yazılar yer alıyor o bölümde.
Bugün de erkenden gazetelere göz gezdirirken son zamanlarda karşılaştığım en zihin açıcı yazıyla yüz yüze geldim.
Murat Yetkin’in Hürriyet’in internet sitesinde yayımlanan ‘Petrol Çağı Biterken Uluslararası Siyaset’ başlıklı yazısıyla…
Trump’ın kararı yeni çağdan haberli olduğu için mi?
Enerji modern dünya için en hayati malzeme; onu zihninizde bir an için ortadan kaldırın, hayatımızın durma noktasına geldiğini fark edeceksiniz.
Hürriyet yazarı, petrol-odaklı günümüz enerji tüketiminin bitme noktasına doğru yol alıyor olabileceğini duyuruyor.
Petrol ve doğalgaz, daha şimdiden, siyasi sonuçlar doğurabilecek birer silâh olma özelliklerini kaybetmiş görünüyor.
Unutulduğu için hatırlatayım: Petrol açısından en zengin kaynaklara sahip Ortadoğu dünyanın en köklü ihtilâflarının da yaşandığı bölge. Bölge ülkelerinin önemi, dünyada yaşanan enerji açlığını gidermeye katkıları sayesinde daha çok.
Suudi Arabistan’ın başını çektiği petrol üreticisi ülkelerin 1970’li yıllarda Batı’ya uyguladıkları petrol ambargosu yüzünden pek çok ülkede hayat durma noktasına kadar varmıştı.
O boykotun en önemli sonucu, varil başına tek haneli rakamlarda seyreden petrol fiyatının, üretildiği ülkelerin çoğuna kısa zamanda çağ atlatacak bir yüksekliğe tırmanmasıdır.
Bir diğer sonucu da, bir daha ‘boykot’ yapılmasına meydan vermemek için, başını ABD’nin çektiği Batı ülkelerinin, petrol zengini ülkelerin hassasiyetlerine itinayla yaklaşmalarıdır.
Son zamanlarda da, Rusya ve İran’ın enerji kaynaklarına sahip oluşları, uluslararası dengelerde onları dikkate alınması gereken ülkeler statüsüne kavuşturmaya yaradı.
Donald Trump’ın bir çırpıda verebildiği ülkesi başkentini Kudüs’e taşıma kararı daha önceki başkanlar döneminde sürekli ertelenmişse, en önemli sebeplerden biri, petrol üreticisi ülkelerin hassasiyetlerinin önem taşımasıdır.
Hadi bir sonucu daha hatırlatayım: Petrol fiyatlarının yükselip (bir ara 100 doların hayli üzerine çıkmıştı) aşağıya inmesiyle (şimdilerde 50 dolar civarında) enerji açı ülkelerin ekonomileri de regüle edilmekteydi.
Enerjide petrol-dışı kaynakların kullanıma girmesiyle dengeler de değişir.
Henüz petrol-sonrası çağın başladığı söylenemez; ancak belirtiler de ortada. Güneşin, rüzgarın enerji kaynağı olarak yaygın kullanıma girmesi, biyo-atıkların, kaya gazının, hatta çöplerin enerjiye dönüştürülmesi söz konusu.
Laboratuvar çalışmalarıyla bulunmuş, varlığı henüz açıklanmayan ‘devrim’ niteliğinde başka yeni kaynaklar da söz konusu olabilir.
Biz Amerika’dayken ve döndüğümüzde…
Lâfı yine kendime getireceğim, ama bu bazı durumlarda kaçınılmaz oluyor.
Eşim Nebahat Koru kimya mühendisi. Ege Üniversitesi, ‘alternatif enerji kaynakları’ üzerine yaptığı doktorasını tamamlaması sonrası, kendisini, oradan gelen davetle, ABD’ye, Massachusetts Institute of Technology (MIT) üniversitesine göndermişti.
Daveti yapan ABD’nin en prestijli teknik üniversitelerinden MIT’nin malzeme bölümü başkanı Prof. Roy Kaplow’du.
MIT’de eşimin iki yıl boyunca katkıda bulunduğu laboratuvar petrole alternatif arayışına cevap teşkil edecek hummalı çalışmalar yürütmekteydi.
Eşimin beklentisi, döndüğünde, orada elde edilmiş bilgi ve deneyimleri Türkiye’ye taşımayı sağlayacak imkânları devreye sokmaktı.
Karşısına çıkan ise çok farklı bir tavır oldu: Kimse “ABD’de ne gibi çalışmalar yaptın, oradaki bilgi birikimini bizlerle paylaş” demedi; öğrenciliği ve asistan olarak çalıştığı dönemlerde de başörtülü olduğu halde, yeni kurulan YÖK’ün getirdiği yasak yüzünden, sonunda üniversiteyle ilişkisini kopardıkları sorgulamalara muhatap edildi.
Devrim niteliğinde yeni kaynak bulundu mu?
Alternatif enerji kaynakları üzerine çalışmalar ABD üniversitelerinde kesintisiz devam etmiş, petrolün ve doğalgazın yerini alacak daha ucuz yeni bir enerji kaynağı bulunmuş olabilir.
Petrol ve doğalgaz-sonrası çağ, her ülke kadar, hatta kendisini üzerinden boru hatları geçen bir ‘enerji-hub’ı olarak konuşlandırdığı ve köylere kadar doğalgaz kullanıldığı için diğer ülkelerden daha fazla, Türkiye’yi de ilgilendiriyor.
Yeni çağda petrolün önemi azalacak ve yerini daha ucuz enerji kaynakları alacaksa, milyarlarca dolarlık boru hatları da bir süre sonra işlevsiz kalacak demektir.
Türkiye’nin ortak olarak içerisinde yer aldığı yeni hatlar (Türk Akımı, TransAnadolu Doğalgaz Boru Hattı –TANAP- ve Türkiye Bulgaristan Enterkonektörü –ITB-) projelerine de bu ihtiyat gözüyle bakmak gerekebilir.
Eğer o günlere çok yaklaşılmışsa, petrol ve doğalgaz sonrası yeni çağ, ülkeler arası ilişkileri derinden etkileyecek bir dönem olacaktır.
İran’ın petrol ve doğalgaz üreticisi olduğu halde nükleer enerji çalışmalarına yoğunlaşmasını ve Suudi Arabistan ile diğer Körfez ülkelerinin siyasi sistemlerini gözden geçirme ihtiyacı duymalarını bu beklentiyle açıklamak mümkün.
Tabii birileri henüz kesin bir sonuç alınmadığı halde sanki alınmış –veya kısa süre alınacakmış– gibi köklü siyasi değişimleri zorlamıyor ise…
Murat Yetkin’in TMMOB’nin Adana’da düzenlediği ‘Enerjinin Geleceği’ sempozyumundan hareketle gündeme taşıdığı tartışma konusu olağanüstü önemli.
ΩΩΩΩ