Dünkü ‘Benim değişikliğe itirazım iki sebepten; sebeplerimin biri varoluşsal, diğeri siyasi…’ başlıklı yazım ilgi gördü.
İsteyen bu yazıya devam etmeden önce ona göz atabilir.
Kıdemli bir meslektaş (Hakkı Öcal) yazımı beğenmemiş; Twitter üzerinden bunu duyururken “Keşke televizyonda karşılıklı tartışabilseydik” diye yazmış…
Maalesef tartışamayız.
O da biliyor: Yaklaşık 1 yıldır bana televizyon ekranları yasak. Birileri, “Zinhar onu ekranlarınızda görmek istemeyiz” dediği için, önceleri peşimde koşan TV kanallarının bana ilgileri bıçakla kesilmiş gibi bitti.
Gazetelerde de yazamıyorum, köşem yok. Birileri, “Yazılarını gözlerden uzak tutun” dediği için oldu bu da…
Bu âkıbete uğrayan tek yazar ben değilim.
Referanduma demokratik bir tartışma ortamından mahrum halde gidiyoruz.
Burası ‘10. Köy’ benim için…
Gazeteden kovulup televizyonlardan ilgisizlik yaşayınca ben de kendime bir ‘okurlar kulübü’ oluşturdum. Sabahları erkenden kalkıp (şu anda sabah ezanı okunuyor) yazımı kaleme alıyor ve görüşlerimi öğrenmek isteyen okurlara sunuyorum…
‘10. Köy’ diyorum bu siteye…
Ara sıra da görüntülü bir yorumla YouTube’da arz-ı endam ediyorum.
Yaklaşık 400 bin kişilik bir kulüp bizimki… Her gün ortalama 25 – 30 bin kişi yazılarıma ilgi gösteriyor…
Ne yönden bakarsanız bakın, bu tablo bile, sistem değişikliği gibi hayati bir konuda, herkes aynı yöne doğru gitse de benim tek başıma muhalefet etmem için yeterli.
Ben ise öyle kestirmeden bir muhalefet yapmıyorum.
En son (dünkü) yazımda bile, elimin ‘Evet’ oyu vermeye gitmeyebileceğini kayda geçirdim; o kadar.
Hatta, bu cümlenin hemen altında, ikna edilmeye açık olduğumu da duyurdum.
Takip edebildiğim kampanya konuşmaları ve ekranlara yansıyan tartışmalarda karşımıza çıkan/çıkarılanların ‘Evet’ denilmesi için sarf ettikleri çabalar fazla ikna edici gelmiyor.
Sandık başına gidildiğinde ‘Evet’ oyu kullanacaklar, propaganda konuşmalarına ve TV’lerde görüş açıklayanlara bakarak bunu yapmayacaklar; çoğu kişinin onlara rağmen alıştıkları tavırlardan vazgeçmeyeceklerine eminim.
Bunun sebebi de ortamın tek-sesliliğe mahkum edilmesi…
Ne yazık ki, böyle ortamlar, insanları kuşkulandırır, tereddütleri varsa artırır, durumun nezaketini anlar ve bu yüzden sessiz kalabilirler…
Ancak sessizlik siyasette hayra alamet değildir.
İster ‘parlamenter sistem’ olsun.. ister ‘başkanlık sistemi’.. her ikisinin de demokrasi içerisinde yeri var. Daha doğrusu, sistemler demokratik ortam arayışlarının sonucudur.
Arayış içerisinde halkın hakemliğine başvurursanız.. üzerine giydirilecek sistem hakkında kanaatini oyuyla belirtecek insanlar.. en azından madalyonun iki tarafını da görmek isterler.
Demokratik tartışma ortamı bunun için gereklidir.
“Tuzak kuruldu?” dedim mi?
Bizim ‘10. Köy Kulübü’ dünkü yazımı okudu, ilgi duyanların yorumları da yazıma ayrı bir lezzet kattı; hiç değilse benim için… Görüşlerimden haberdar olmasını arzu ettiğim meslektaşlardan da, dün internet sitelerinde manşetlerine çekenler, bugün sütunlarında ağırlayanlar olduğuna bakılırsa, yazdığımı okuyanlar çıktı.
Kovulmak.. sütununun kapatılması.. TV ekranlarının yasaklanması.. bugünün ikliminde fazla etkili olmuyor.
Görüşü olan.. onu ifade edecek imkânı.. nasıl olsa buluyor.
Sorun ne peki?
Hadi onu da yine bir örnekle anlatayım:
Yazımın bir bölümünde, dün, aklımın almadığı bir yönünü paylaşmıştım referandumun: 15 Temmuz uğursuz darbesi sonrasında ‘sistemle ilgili anayasa değişikliği’ gündemden düşmüşken.. MHP lideri Devlet Bahçeli’nin.. durduk yere onu gündeme taşıması ve destek vaadiyle referandumu kaçınılmaz kılması…
Daha önce sistem değişikliğine karşı olduğunu en keskin ifadelerle kamuoyu önünde paylaşmışken hem de…
Tuhaf değil mi?
Geçmişte, 2002 yılında, yine Devlet Bahçeli, başbakan yardımcısı koltuğunda oturduğu koalisyonu da, “3 Kasım’da erken seçime gidelim” ısrarıyla çıkmaza sokmuştu.
Partisini baraj-altı bırakma pahasına…
Onu da hatırlattım.
Yazımı okuyanlar biliyor; bir yerinde bile “Devlet Bey AK Parti’ye tuzak kurdu” ithamı geçmiyor.
Ahmet Hakan’ın okurları bugün şu değiniyle karşılaştılar:
“DEVLET BEY AK PARTİ’YE TUZAK FALAN MI KURDU? / GÜYA Devlet Bey, AK Parti’nin yenileceğini bilerek referandum ateşini yakmış. / Ve böylece… / AK Parti’ye müthiş bir tuzak kurmuş. / Fehmi Koru kafasıdır bu… / Ne içmek lazım bu kafaya erişmek için? / Bu işlerden çakanlar bilgi verebilirler mi?”
Üzüldüm.. ve yazdığımı doğru yansıtmayan bu satırları yazmaya oturmadan önce ne içildiğini merak ettim.
Meraklı bir adamım ben; bilmediğim, aklımın almadığı, boşlukta kalan her şey beni rahatsız eder.
Ahmet Hakan da meraklansa ve şu sorunun cevabını öğrenip aktarsaydı keşke:
“2002’de hangi dürtülerle seçim istemişti Devlet Bahçeli, bugün hangi dürtülerle sistem değişikliğinin önünü açtı?”
Ben hâlâ ‘Evet’ oyu kullanabilmek için ikna edilmeyi bekliyorum.
ΩΩΩΩ
Fehmi bey, “evet oyu kullanabilmek için ikna edilmeyi bekliyorum” ne demek cidden? 18 tane madde var ve okunduğunda evet ya da hayır kararı verebilirsiniz. Sizin bilginiz ve deneyiminiz kendi kararınızı verecek nitelikte olduğunu biliyoruz.
O zaman farkli bir amacınız mi var?
Çıkın, açık ve seçik bir şekilde kararınızı söyleyin, net olun. Cesaretli olun ki cesaretiniz bulaşıcı olsun.
Sayın Fehmi Koru
Güzel yazılarınız için çok teşekkürler. Anayasa değişikliğinin ülkemizi nasıl daha güçlü kılacağı ile ilgili sürekli araştırıyorum ancak maalesef net bir cevap bulabilmiş değilim. Basın yayın organlarında hayır kampanyası yürütenler görüşlerini çok daha net olarak açıklıyorlar ve belirttikleri riskler gerçekten çok mantıklı ancak evet kampanyası yürütenler neden evet denmesi gerektiğini anayasa değişikliği çerçevesinde bir türlü mantıklı görüşlerle açıklamıyorlar. Objektif bir vatandaş olarak bunu bekliyor ve istiyorum
DEVLET BAHÇELİ, 15 TEMMUZ SONRASI DEVLETİN BEKA SORUNUNU GÖREREK BAŞKANLIK SİSTEMİNİ GÜNDEME GETİRMİŞTİR. GÜÇLÜ HÜKÜMET MODELLERİNDE, TERÖR ÖRGÜTLERİNİN VE BU ÜLKENİN DÜŞMANLARININ KAN KAYBETTİĞİ AÇIKTIR. BAŞKANLIK SİSTEMİ DE BELİRSİZLİKLERİ KALDIRACAK VE DEVLETİN İŞLERLİĞİ ARTACAKTIR. BUNUN ARKASINDA BAŞKA BİR ŞEY ARAMAYA GEREK YOKTUR. ŞU ANDA HAYIRCI CEPHEDE BULUNAN FETÖ, PKK ÖRGÜTLERİNE VS. BAKTIĞINIZDA, BUNUN NE KADAR ÖNEMLİ OLDUĞU GÖRÜLMEKTEDİR.
Fehmi Bey siz ne diyorsunuz… Evt derseniz oylarınız ebabil kuşunun attığı çakıl taşı hemde cehennemde pişmiş…. Hayır derseniz Ebrehenin oku olur ha… diyenler var….. Demokratik ortamda hür irademin üzerinden lütfen uzaklaşın biraz demek geliyor içimden…..:) 10.köyün kavalcıları…..:)
linki…..http://www.sozcu.com.tr/2017/gundem/akit-tv-yazarindan-skandal-sozler-16-nisanin-zaferle-cikacagina-dair-hadis-var-1697007/
Devlet Bahçeli ‘ye dil uzatanlar önce kendilerine bir baksınlar. Önce devlet ve milletim sonra partim diyenler aynı şeyi kendileri yapabilir mi?Bunu Kemal Kılıçdaroğlu ve avanesinin yapması düşünülemez ozaman başkalarına çamur atmadan önce kendilerine baksın. Adam gibi adamdır Devlet bey ve Fetö’nün kuklası olmadığı için algı operasyonuna tabi tutuluyor. Rabbim neyler neylerse güzel eyler. 16 temmuzda herkes boyunun ölçüsünü alacak. Türkiye’min önü açılacak inşallah.
Kusura bakmayın da 18 yaşındaki liseyi yeni bitirmiş ,askerliğini yapmamış, üniversite tahsilini bilmeyen, açıkcası hayat tecrübesi olmayan ve fiziksel -ruhsal gelişimini tamamlamamış bir çocuk :: Nasıl olacak da milletvekili seçilip ülkeyi yönetimine ortak olabilecek ????? Böyle saçma sapan anayasa değişikliği olamaz ve HAYIR HAYIR HAYIR
Her seçimde Partiye oy vermiş bir kişi olarak ;Referandum da eğer yapılırsa oyum HAYIR olacaktır.
Ülke yangın yerine döndü. Saltanat peşinde koşmak yanlıştır. Neyiniz eksik de ülkeyi maceraya sürüklüyorsunuz ?
Cumhurbaşkanı adam öldürürse yargılanamayacak . Var mı böyle iş ?
BAKANLARI kendi keyfine göre tek başına Cumhurbaşkanı atayacak.Hepsi eş dost akraba olacak. Nerde demokrasi ?
Gensoru ve benzeri denetim kaldırılacak. Yanlış yapanı kim denetleyecek ve yargılayacak ?
Yargıyı tüm mahkemeleri hakimleri ve savcıları tek başına Cumhurbaşkanı atayacak. Adaletin A sı dahi kalmaz . Solcu CB geldi solcular. Sağcı CB geldi sağcılar. Dinsiz CB geldi dinsizler atanır. Adaletin siyasi görüşü olmamalı.Adaletsiz ülkede yaşayabilir misiniz ?
TBMM fesh edilebilecek gerekirse ama şuan kimse fesih edemiyor. Nerde milletin iradesi ? Tek bir dudak arasında mı demokrasi olacak ?
Milletvekilleri ne işe yarayacak ? Hiç bir fonksiyonu yetkisi olmayacak. Adı üstünde milletin vekili ne iş yapacak ?
Cumhurbaşkanının bir siyasi partiyle ilişkisi nasıl kabul edilebilir ? Cumhurbaşkanı tarafsız olmalıdır.
Partiye üye olmayan iş bulamaz . Emirleri yerine getirmeyen ya atılır işten ya cezaevine girer ya da öldürülür. Hak arayamazsınız devlet kurumlarında ve mahkemelerde…Bunları iyi düşünün.
Cumhurbaşkanı yardımcılığı kuruluyor. 50 tane belki 500 tane eş dost akraba yardımcı olarak atanabilir. Ülkeye böylelikle padişahlık hanedan getirilir. Azerbaycan da Cumhurbaşkanının karısı yardımcı oldu. Aynısı bize de ya olursa ? Tehlikenin farkında değil misiniz ?
Cumhurbaşkanı kararnamesi yaratılıyor. Tek bir emir yasaların üstüne çıkacak ve kimse dur diyemeyecek.
Eğer seçim olsaydı ve 400 vekil ile bu iş meclisten geçerdi ama halktan geçmesi çok zor. Halk aptal değil. Ne eksik de şuan olağanüstü yetkiler çıkartıp tek bir kişide topluyorsunuz ?
Halkı evet vermezseniz diye tehdit etmek çok ayıptır. Hayırcıları terörist ilan etmek büyük suçtur. Böyle referandum yapılamaz. Herkes hür dür oyunu vermekte. İstediğini versin saygı duyunuz.
Ekonomik kriz varken insanlar aç iken cezaevleri tıka basa doluyken yanıbaşımızda savaş varken terör belası devam ederken ,saltanat dayatması yenilir yutulur bir şey değildir.
Bu referandum çok ama çok aceleye getirildi. Apar topar iş yapılırsa acele işe şeytan karışırmış olur.
Cumhurbaşkanı her kim olursa olsun tek bir kişiye padişah yetkilerinin verilmesi tehlikelidir. Nerede kaldı cumhuriyet ve hakın kendi kendini yönetmesi ???
En doğrusu ne evet ne hayır. Referandumun iptalidir. Yapılmaması lazım veya ertelenmesi lazım başka zamana. Üstünde çalışılarak düzeltilerek daha sonra halka sunulmalıdır.
40 yıllık başarılı gazeteci Fehmi Koru abimiz bu büyük felaketi halkımıza anlatacaktır. Hak aşığı Fehmi Beye güvenin bizler Fehmi Beyin yorumlarıyla önümüzü gördük yıllar boyu….
Son bir not : Fehmi Koru’yu dışlayamazsınız ve susturamazsınız o bu milletin sözcüsüdür. Gönüllerimizin kahramanıdır…
Sevgiyle kalın Fehmi Bey.
yorumunuzu okuyunca insan başka bir anayasa metni daha olduğunu sanacak. hatta belki de vardır…
18 maddelik anayasa değişikliğinin “metni” ni gayet demokratik, üzerinde düşünülmüş, denge denetim vs gözetilmis diye sunabilir, eskisinden daha kötü değil hatta daha iyi diye iddia edebilirsiniz. Ama işin esası siyasi parti yapımız, seçim yasamizda gizli . Mevcut sistemimizde tüm partileri liderleri kontrol ediyor, vekil adaylarını belirliyorlar. Bu anlamda yeni birşey vadetmiyor yeni anayasa. Sanki ey halk ; yüz yıldır böyle yönetiliyorsunuz, gikiniz da çıkmıyor hem fazlası da size zarar , araciya gerek olmadığına göre başbakanı çıkarttik eskiyi çok ellemedik hatta yasama ayrı , cbaskani yargılanabilir felan daha bir süslü yaptık çok mu der gibiler. Yasama mevcut sistemde bağımsız değil, yeni sistemde de kendilerini parti başkanı aday göstereceği için bağımsız olmayacaklar. Dolayısıyla parti başkanına borçlu kalacak, tamahkar iseler yeniden seçilmek için yandaş kalacak milletvekillerinden nasıl yasama bağımsızlığı beklicez. Parti disiplini ve az önce belirttiğim nedenlerden ötürü, milletvekilleri uygun bulmadığı KHK lar için kanun yapar mı, genel başkanlarını yargılar mı (3 bakanı yargıladilar mı mesela suçsuz veya değillerdi), yargıya üyeleri bağımsız aday seçer mi vs. Ruhu eksik olan bir sisteme yönelik tek adamlık, parti devletine dönüşme, güç zehirlenmesi, keyfilik, sozde denetim gibi eleştiriler kanaatimce olası her hangi bir parti ve lideri için. Şahsım adına taraf olarak konuşacak olursam ak parti ile muhakkak derim.
Sayın Koru 111. Köydende kovulsanız sizin yazılarınızı yine okurum. Çünkü bazılarının söylemi ve yazıları gibi ifadeleriniz Kin kokmuyor Mazlumun yanında, demokratik değerlerin, adaletin savunucusu olan araştırmacı kaleminize Alllah güç kuvvet versin..
sayin fehmi̇ koru: si̇zi̇ yeni̇şafakta yazilarinizdan beri̇ taki̇p ederi̇m. yarin ki̇ taha kivanç ta ne yazacak di̇ye arkadaşlarima öyle heyecanla anlatirdim ki̇ onlarda merak edi̇p yarin ki̇ yeni̇şafak a bakarlardi.si̇zi̇ taraf deyi̇şti̇rmekle eleşti̇renleri̇n, taraflarinin deyi̇şti̇gi̇ni̇n bi̇le farkinda olmamasi asil aci olan ve si̇zi̇ tanimamalari, konjoktörel olmadiginizi bi̇lmemeleri̇,kendi̇ gi̇bi̇ sanmalari aci olan. ne kadar bu meslekte üst düzey oldugunuzu o zamanin(malesef şi̇mdi̇ki̇lerde öyle oldu) malum gazeteci̇si̇ni̇n yazisini önceden ne yazacagini dahi̇ bi̇lmeni̇zi̇ ve cildirip si̇ze takkeli̇ li̇boş demesi̇ni̇ unutmuşlar bi̇le. şi̇mdi̇ki̇ler gari̇p bi̇r şeki̇lde eski̇ ezi̇ldi̇kleri̇ horlandiklari ve dişlandikalari i̇nsanlari gi̇bi̇ davranip, düşünüyorlar. yeni̇şafak in basildigini hatirlayin şi̇mdi̇ o görüşü temsi̇l eden i̇nsanlarda başka gazeteler yazarlar basilinca alkişliyorlar. ben si̇zi̇ çok okudugumdan çok i̇yi̇ anliyorum. emi̇n olun. ben si̇zi̇ sevi̇yorum ve bagimli bi̇r şeki̇lde taki̇p edi̇yorum.
10.köyün sakinleri reklamlarıda tıklayalım ki köyün bereketi artsın ben mineral ve vitaminimi aldım(okudum)ve tıkladım..ağaç kökünden yeterince alamıyoruz da buradan besleniyor ruhumuz..
Sizin kiyaga ihtiyaciniz oldugu icin degil, ama Ahmet Hakan size kendince kiyak gecmis.
2002 koalisyon hükümetinden iç açı açı bir beklentisi olan kaç kişi vardı? YENİ! YENİDEN! (pijamalı büyüklerin, kudretli rütbelilerin, bilge kişilerin, derin abilerin işaret ve müsaade ettiği) bir koalisyon mu kurulacaktı? 2002 seçim sonucunu tahmini bırakın hayal eden kişi varmıdır acaba? O günler günlük gülistanlıktı da 2002’den sonra ülke batağa mı sürüklendi? Yada iktidar partisi ilk günden bugüne hep yanlışlar mı yaptı?
Anlatılmak istenenden önemlisi ne anlanıldığıdır.
Topluluklar kendine her zaman Nazım Hikmet’ler Necip Fazıl’lar bulur. Her Nazım, Necip kendine has toplum bulur mu? Entellektüel bilgi yükü değil, bilgisini fikirlerinin olgunlaşması ve ifadesinde doğru kullanan olmalı(mıdır?)
İnsanlar sürekli değişim içindedir. Sabit fikirli dediklerimiz buna dahil. Görünürlüğü ve süresidir belirginliği değişimin. Yarım asırlık ideolojik, dini vs. fikirlerinin tam zıttını savunmaya başlayanlar ayıplanamaz. Yeterki tutarlı olsun. Ömrü boyunca İslam’ı hararetle savunmuş, aynı zamanda hayvanların zorunluluk dışında öldürülmesini, eziyet edilmesini, her şartta itlafına karşı çıkmış birisi kurbanı bahane ederek İslam’ı RET etse tutarlıdır.
Doğrudur evet çıktığında Türkiye İYİ veya KÖTÜ çok değişecek kimse bunu inkar edemez. Peki hayır çıktığında (birde fark olursa) iktidarın ve Cumhurbaşkanımızın ülke genelinde özgül ağırlığı ne olur? Koalisyon hükümetleri kadar olur mu?
Ne evetciyim nede hayırcı. “Rabbim istikametinden ayırma” diye duacıyım. “Düşünmezmisiniz” emrine amedeyim.
Son söz; diyorsunuz ki alışkanlıkları yönünde oy kullanacaklar, düşünmeden dinlemeden(benim anlayabildiğimiz bu). Sosyolojik açıdan iki taraf için geçerlidir doğrudur. Peki sizin bunu dillendirip bidon-göbek yazarlarını hatırlatmanızın bir yere faydası olacak mı?
Fehmi Bey, Zaman Y.Şafak Star gazetelerinde takip ettiğim bir yazardınız. Nedense son zamanlarda ne yazdığınızı çok merak etmez oldum. Çok değer verdiğim tahlil gücünüzü acaba önceleri çok mu abartmışım diye düşünmüyor değilim şimdilerde. Bir sebeple taraftar yazılar yazmak nefsinize ağırlık veriyor gibi geliyor başka türlü izah edemiyorum bir şekilde Tayyip Erdoğan muhalifi bakışınızı affınıza mağruren. Hatasız insan olur mu elbette olmaz.. ama her halükarda sonunu olumsuza bağlamayı ustalıkla yapıyorsunuz. Ama benim tanıdığım Fehmi Koru bu değildi veya ben çok saflık yapmışım zamanında…
Benim ‘evet’e yakın olmamın çok açık iki sebebi var:
Birincisi yargı yasama yürütme bağımsızlığının bugünden daha iyi sağlanacağına inanıyorum ve asıl milletten gayrı güç odaklarının yürütme üzerindeki tasallutu sona erecek.
İkincisi sizi şüpheye sevkeden ve garip bir şekilde 3 Kasım çıkışı için koalisyonu zora soktu dediğiniz Sayın Bahçeli’nin hamlesinin ülkeyi zorluktan düze çıkarma olarak tecelli etmesini görmezden geldiğiniz hususu. Sadece bu değil 2007 çıkmazını da Bahçeli manivelasıyla aştığımızı görmezden gelirsiniz.
Her ne hesapla olursa olsun milletin yürütme üzerindeki erkini güçlendirecek ülkeyi referanduma götüren hamlesini de “Bahçeli’nin ipiyle..” diyerek hafife almanın bize daha hafif geleceği bir yana da Fehmi Koru ile bu kadar zıt düşüneceğimiz aklıma gelmezdi. Sebep ne diye bir düşünce aklımı hep kemirecek. Ne kadar uğraşsanız mantıklı bulamayacağım korkarım. Ama eski günlerin hatırına sizi de beni de Rabbimizin bizi yolundan uzaklaştırmaması yönünde olacak duam.
Değerli Rahmi Bey,
İki kardeş bile zaman zaman farklı düşünebiliyor. Olabilir, bunda bu kadar korkacak, şaşıracak bir durum yok. Bizi takip etmeye, yorum yazmaya devam ediniz lütfen.
Saygılarımla,
Iki temel iddianiz konusunda tam tersi dusunuyorum, nedenlerini yazayim. 1. yasama yurutme ve yarginin bagimsizliginin ne demek oldugu bellidir. Baskanlik sisteminde nasil saglandigi konusu icin Amerikan sistemine bakmaniz yeterli. Onerilen bu sistemde cumhurbaskani her ucunun uzerinde kontrol saglamaktadir. Uc kuvvetin daha bagimsiz olacagi saviniz tanim olarak da pratik olarak da yanlistir, tamamen erdogana guveninize dayanmaktadir. Halbuki o bugun var yarin yok. AkP nin ve sag kesimin yekpare kalacagini zannederek, sol bir iktidar savunsa elestireceginiz bir ucube sistemi destekliyorsunuz. Ben Erdogan yaparsa dogrudur anlayisini cok zararli buluyorum. Bu arada ABD tipi baskanlik sistemini destekliyorum, eyalet sistemi de dahil… 2. Devlet bahcelinin baskanlik cikisi bence tamamen koltugu ile alakali cunku temmuz oncesini hatirlarsaniz ciddi sekilde sikismisti. AKP den ciddi destek aldi ve en azindan kongre surecini kor gozun parmagina engelledi. Temmuz sonrasi gundem degisse de parti ici rahatsizliklar ve koltuk tehlikesi artarak devam ediyordu, cikis icin AKP ile dayanismasi sartti, konjonktur buna cok uygundu ve baskanligin bu pazarligin mihenk tasi oldugunu dusunuyorum, yoksa koltukta duramayacakti. Akp de bahcelinin gidisinin mhpyi toparlayacagini iyi biliyor… Ayrica boyle bir toparlanma sagda haeketlenmeyi tetikleyebilecegi gibi HDP de ve hatta chp de de yukari hafeketlenmeye hol acabilir zannimca, tabiki de AKPden kopuslarla
İslamiyet ilk dört devlet başkanı (ilk 4 halife)kullanımı yanlıştır) dört sahabe arasından istişare ile seçilmiş ve devlet başkanı olmuşlardır. Hatta bazı sahabeler devlet başkanına biat etmemişlerdir. Eğer halifelik kutsal olsaydı, bütün sahabeler biat ederdi. Dolayısıyla halifelik ve imamlık sonradan ortaya çıkan kavramlardır.
Devlet başkanlığı Müslümanlar arasındaki hizipçilik, kavmiyetçilik meselesini çözememiştir. Hz. Ebubekir, Ömer, Osman, Ali sorunları çözemedi.
Dolayısıyla cumhurbaşkanlığı sistemi de benzer sorunlar yaratacaktır.
Devlet beyin hangi dürtülerle bu sistem değişiminin önünü açtığıyla ilgili bir fikri olduğunu sanıyorum Fehmi beyin. Herhalde bu da, Türkiye için çok olumsuz birşey ki, bu durumun kendisini “hayır” a yaklaştırdığını ifade ediyor. Ya da yalnızca “zan” üzerine mi hareket ediyor. Fehmi beyden bunun açıklamasını beklemek bir okuyucu olarak hakkımız olabilir mi ki acaba.
Size bir önerim var: Referanduma giderken sitenize okuyucularıniza dönük bir anket yapmaniz olacaktır. Hem bu sayede okuyucularınizın eğilimini görecek hem de yapacağınız muhtemel anketle kamuoyunun dikkatinizi cekeceksiniz.
Selamlar.
adem bey merhaba. beğenme beğenmeme tıkı da benzer işlevi görecektir hatta daha fazla işlev görecektir. Daha önceden de bu konuda görüşümü yazmıştım. bu vesile ile tekrar gündeme getirmiş olalım. Birçok kişi görüşlerini yazıyor ama bu görüşlerin okur nezdindeki etkisi nedir bilinmiyor.
1-Bu millet teamülen başkanlık esası ile yönetilegelmiştir.
2-1920 den 1960’lara kadar da en “katı” Başkanlık esası ile idare edilmiştir.(Bazılarına göre, bu devir Cumhuriyetin saadet zamanıdır). l950’den bugünlere kadar da aynı yönetim tarzı. bir yandan, peşpeşe ihtilaller ve öte yanında “dipçikle kabul ettirilen” ihtllal YASA’ları. MİLLET’çe ve MAHKEMELERCE mahkum edilen 12 EYLUL ana-yasasının yok edilmeyişi Meclis’in kendi kendini A
Sayin Fehmi Koru,
Bu siteniz ce Ocak Medya bir gazetede yazarak olusturabileceginiz kamuoyundan cok daha genis ve etkili olacaktir zaman icinde. En guzel tarafi dusunup fikir ureten insanlari bir araya getirmesi ve kavgasiz gurultusuz farkli fikirlerin tartisilabildigini gostermesi.
Referandum konusunda neden “Hayir” dedigimi kisaca yazaraktan Ocak Medya’ya yollayacagim. Sadece basliklar olarak “denetimsiz bir sistem, ozellikle Turkiye sartlari ve kulturel kodlari dusunulurse” ve “Evet, AKP’deki guc zehirlenmesini daha da arttiracak” diyeyim.
…
Nereden-nereye..
Savrulmak kavramının müşahhas örneklemesi..
Geçelim ve sadede gelelim.
Evet pozitif, hayır negatif kavram elektriği yüklü zahir..
HAYIR,elekronları,karşı tarafı çarpıyor.
O panikle,savrulup,sendeliyorlar.
***
“18 madde okunursa” hayırcılar,”nirvanaya ” ererek islah olup, “evet” le pozitif ayrımcılığaaday olacakmış.
“Evet ama yetmez” diyebilecek, yürekli birisi çıkmayacak mı?
Hayırcılar da onlara,okumadan imzalanan şu maddelerin,bari şimdi okuyun,bir daha okuyun ve azbiraz düşünün diyor.
Ne yazık ki,sadece hariçten gazel okuyup ,balon gibi içi boş sloganlar uçuruyorlar.
Daha yazarsam, Dr.Taha bey 24 saat karantina uygulayabilir. (sıksık olduğu gibi!..)
sayın koru lütfen sizi yıllardır okuyan biri olarak aklımızla alay etmeyin . Size olan saygımızı kaybettirmeyin. Siz okadar kararlı bir hayır propogandası yapıyorsunuz ki, inanın siz CHP den daha etkili hayır kampanyası yürütuyosunuz. Başkalarını eleştiriyosnuz fakat saygı çerçevesinde yaptığım 3. yorum bu inşallah yayınlarsınız çok uzun yazacam ama yayınlamayacağınızı düşündüğüm için kısa kesiyorm iyi günler
Yürütemez mi? Evet kampanyasi yürütmesi veya havuz gazetecisi mi olması gerekiyor?
Aslında ne evet ne hayır kampanyası yürütüyor ve hangisi akla mantığa daha yakın kampanyası yürütüyor. Mantıklı olan hayır ise o ne yapsın? Aklını inkar mı etsin?
?
Mübalağa ihtilalcidir ! Muhabbette ifrat İsevileri şirke, Rafızıleri şeriat dairesinin dışına atmıştır. Bir şahsa aşırı sevgi eğer mercisi Resul Kibriya Ahmed-i Mahmud (ASM) olmadıkça sonuçları hüsrandır. Daha ehli tarik ve ehli siyaset örnekleri uzatırdım ama yorum yapmama perhizimin sonuna geldim uzasın istemedim.
Eyup bey,
Fehmi Beyin dusuncelerini paylasmasi, kafasina takilan sorulari sormasi ve hatta sonunda “‘Evet’ oyu kullanabilmek için ikna edilmeyi bekliyorum.” demesine karsilik sizin “CHP den daha etkili hayır kampanyası yürütuyosunuz” demeniz biraz haksizlik oluyor. Biraz diyorum cunku sizde dusuncelerinizi ozgurce soylemelisiniz. Size tavsiyem Fehmi Beyin davetini kabul edin ve onu evet e ikna edin. Size ikna etmeniz icin birde metod onereyim, gecmisden eger baskanlik sistemi olsa idi ulke icin daha iyi olacagini gosteren bir kac ornek bulup bunlari tartisabilirsek daha etkili olur kanatimce.
Özellikle medyada yer etmiş olan fanatik evetçi kadro, muhtemel bir hayır sonucunun en büyük müsebbibi olacaktır. Bu konudaki görüşünüze içtenlikle katılıyorum. Her gün konuşlandıkları gazetelerden yazdıkları yazılarla kararsız seçmenin hayır’a doğru eğilim göstermelerinde iyi bir işlev görüyorlar.
Fehmi bey merhaba. Öncelikle ahmet hakan, bu ülkede sapla samanı ayırma konusunda en iyi durumdaki kişilerden biridir. zaten kültürel birikimi düşük olmasına rağmen bu düzeye gelmesinin de en önemli sebebi budur. Maalesef anlı şanlı insanlar, aslında sapla samanı ayırma noktasında, yani beyinlerini kullanma noktasında türkiyenin pisa sonuçları ile uyumlu olunca, kültürel birikimi olmayan bir kişi bütün bunların önüne geçebiliyor. Hemen burda yanlış anlamayı önlemek için ilave açıklamalar yapmam gerekiyor. Anlı şanlı kişiler derken kastım siz değilsiniz. birinci açıklama bu. ikinci açıklama ise, ahmet hakan severek okuduğum bir yazar değil. hatta çoğunlukla yazılarını da okumam. Üçüncü açıklamam ise, bu yorumlarımın ahmet hakanın sizi eleştirisi ile alakalı yapmıyorum. bu genel bir durum. tabii ki zaman zaman ahmet hakan da saçma sapan sonuçlara varıyor ki sizin yazınızla ilgili yorumu da bana göre saçma.
İkinci nokta ise, Ahmet hakanın sizi yazısında konu etmesi bence olumlu bir durum. sizi örnek yapmış. Ayrıca da yazdıklarınızın türkiye gündemine gelerek tartışılmasına vesile olmuş ki zaten tartışılması da gerekiyor.
Herne kadar ilk parağrafım uzun olmuş olsa da aslında bu yorumu, kısa olan, ikinci bölüm için yaptım.
Ben de… Ben de…
Gerçekten bu sorunun cevabını ben de merak ediyorum.
Fehmi abi sen ikna olursan bilki ben ve seni buradan takip eden binlerce okurda ikna olacak..
Ha birde; Sizin önünüzde çay var! Pijamalı, pardon eşofmanlı haliyle Sayın Hakan’a göre siz, daha dik, daha zinde ve idmanlı duruyorsunuz. İddialısınız yani..:)))
Sayın Koru’nun dünkü yazısızın çok ses getireceği belli idi. …getirdi de. Diğer medya organlarında yer bulduğu gibi cevap veren -veremeyen! …birçok köşe yazarının da böğrüne oturduğu kanaatindeyim.
Sayı Koru’nun adına cevap verme densizliğinde bulunamam lakin bir okur olarak; sırça köşkünde oturup …’’tv. de karşılıklı tartışsaydık’’ diyebilmeye …veya amiral gemisinin Kanal 7’den sevdiğim karizmatik ”anchorman’’ı Sayın Hakan’ın, konuyu ”sarhoş edici maddeler’’ derekesine indirgemesini, ”amiral gemisinin’’ güvertesindeki rehavetine havale etmek yetmiyor… Netekim! zat-ı alilerinin, günümüz medyasını, ”zinhar olmaz’’ tasallutundan kurtarma adına iki kelam serd etmeleri gündeme daha uygun düşerdi. Kimileri kovulurken kendilerini medyanın başköşesinde ağırlanmalarını neye borçlular?
En azından sarhoş edici şeylerle arası hoş olmayan okur-yazara saygılı olmak gerekir, değil mi Sayın Hakan? Neyse.
İşte bu! …Diyesin geliyor. Üzerinize ne kadar abansalar da ”korkmuyorsanız” istediğinizde sesinizi duyurmanın bir yolunu buluyorsunuz. Ayağına bastığınızda avazı çıktığı kadar bağırarak, sizin sesinizi ”duvarın ötesine” taşıyabiliyorlar. Buda sesini duyurmanın başka bir yolu. …bu yolu bu hengâmda kullanmaya devam etmeli. Bu yol, diğer okura, 10. Köyün yolunu da açıyor.
”Cumhur başkanlık” ret edilse de 16 Nisan sonrası iktidar yoluna devam edecek.. Kongre yaptırılmayan Akşener’in hışmından kurtulan Bahçeli’de…
Mevcut tabloda, referandum sonrası bir seçim olsa da ”‘siyasi istikrar” adına AK Parti yine iktidara koşulacaktır. Feraseti açık, basireti engin milletim benim!.
Bahçeli’nin ”sistem değişikliğini getirin, destekleyelim’’ demesi, ”Genel Başkanlık’’ ta ipten döndürülmeye bir diyet ödeme ve asıl gündem olması gereken Suriye ve El-Bab’dan -Kuzey Suriye’den- gelen haberler… ve ekonomi ile ilgili olmasın.
Olur mu? Olur…
FETÖ hayır diyor, PKK hayır diyor kampanya yürütülmez. Bunlar seçimlere giren, resmi ve meşru siyasi partiler değil. Evetçi partiler bunların isimlerini alarak negatif kampanya yürütüyorlar. Hayır diyen resmi ve meşru partiler CHP, HDP, Saadet. Bunların hayır deme nedenlerine cevap verileceğine PKK hayır diyor, FETÖ hayır diyor denilerek aslında biz değişiklik yaptık ancak niye yaptık bilmiyoruz demektir.
CHP, HDP, Saadet Partisi’nin, kısmen MHP’li muhaliflerin hayır deme nedenlerine cevap verirlerse, maddeler tartışılmaya başlanacak, yani gerçek ortaya çıkacak. Bunun ortaya çıkmaması, bilinmemesi için resmi ve meşru olmayan iki örgütün hayır demesine dayalı negatif propaganda yürütülüyor. Bakalım bu negatif propaganda tutacak mı, yoksa ters mi tepecek.
tek seslilik konusuna defalarca yorum yazdık haklı bir eleştiri olmadığına dair. fehmi beyin tek seslilik olduğu yönündeki tekrarlarının üstünde durmayıp, olmadığı yönündeki örnek ve tekrarları bari ben yapmayayım. biraz daha yaratıcı konular bekliyoruz…
sayın bahçeli akp yenilsin diye referanduma çıksaydı bizim misyonumuz konuyu halka taşımak der kendisi ve partisi ” evet ” arkasında durmaz pasif bir referandum süreci izlerdi…2002 de yaptığı gibi bugün de devletin işlerinin önünü açmıştır…
Yazımı okuyanlar biliyor; bir yerinde bile “Devlet Bey AK Parti’ye tuzak kurdu” ithamı geçmiyor diyor fehmi bey ama 50 yıldır yazı hayatında biri olarak sözün geldiği yerler hakkında satır aralarında söylenenler hakkında ve tabii ima sanatı hakkında az çok bilgisi vardır. durum ben bunu kastetmedim diye açıklanabilir. bazen köşe yazılarında böyle centilmence açıklamalara rastlıyoruz.
Sayın Devlet Bahçelinin bu sistemin değişmesine ön ayak olması, (karar milletindir) neden, zamanlama açısından sorgulanır neden,ille de öküz altında buzağı arama nöbetlerine tutulur insan.Sadece merak mıdır cevabı?
Mevcut sistemin iki başlı yönetime neden olabileceği, gözardı edilmesi iyi niyetli midir?Bu şekilde devam edildiğinde çıkabilecek sorunları görmek, göstermek gazetecilerin görevi değil midir?
“Sandık başına gidildiğinde ‘Evet’ oyu kullanacaklar, propaganda konuşmalarına ve TV’lerde görüş açıklayanlara bakarak bunu yapmayacaklar; çoğu kişinin onlara rağmen alıştıkları tavırlardan vazgeçmeyeceklerine eminim.” Bence bu ifade evet verecekleri rencide edici bir yorumdur.Türk toplumunu hafife alan bir yorum olmuştur.Bu ifade ile “Hayır” kutsanmış ve evetten üstün gösterilmiştir.
Hayır diyeceklerin neden hayır diyecekleri sosyolojik olarak sorgulanmadan yalnızca evet teraziye konulursa bu eksik olur, tarafsız olmanızı istememiz sanırım bir okuyucu olarak hakkımdır sayın Koru.
Fehmi bey sizi bilek güreşinde yenemiyenler panıklemekte yerden göğe kadar haklılar!
Neden haklı olduklarının bir numaralı sebebi sizin yazılarınızın okurlarınıza alışkanlik yapması, ve 10. Köyün ziyaretcilerinin robot olmaması. Bunun yanı sıra, okurlarınızında değişik görüşten ve her yaştan hanımlar ve beylerden oluşması, ayni zamandada yarumları ilede siteyi reklendirmeleri onları rahatsız etmeyıp de sizi veya bizimi edecek? . İkinci bir noktada.
Sizin yazılarınızın her biri 500/600 sayfalık kitap gibi ve bir kaç dakikada yüzlerce sayfa kitap okumuş kadar çeşitli konularda değerli bilgiler ediniyoruz.
Yazık oldu sizin meslektaşlarınıza hayeleri yıkıldı, 9 köyden kovma zaferini kutlarken birden bire kale gibi 10. Küyün surları ile karşılaştılar bunuda yıkamiyacaklarıını bildikleri için şu an çaresizlik içindeler.
Sayın Koru iyki varsınız.
Esenlikler dileklerimle, sağlıcakla kalın.
Gerçekten ikna edilmek istiyorsanız, CnnTürk’te Şirin Payzın’ın Mehmet Ucum ile yaptığı programı youtube dan bulup izleyin. Eminim ki militanca davranmasın, Şirin Payzın bile o programdan sonra sandıkta ”EVET” diyecektir.
Murat Bey, Şirin Payzın’ın o programını izledim. Sayın Başdanışman özetle; Sayın Erdoğan’ın 80 yaşına kadar nasıl Cumhurbaşkanlığının garanti altına alındığını izah etti. 2019’da seçil. 2024’te bir daha seçil. Bitmesine 6 ay kala Meclis erken seçim kararı alsın ve bir hak daha doğsun. 2029’da bir daha seçil. Yıl olsun 2034. 1954 doğumlu Sayın Erdoğan o zaman 80 yaşında olacak…
Mehmet Uçum, demokrasiye değil, tek adama biat etmiştir. Benim için bu manada sözü dinlenecek bir kişi değildir.
Sizi her gün okumak çok hoşuma gidiyor. İyi ki kovulmuşsunuz 🙂
Fikri olan her bi şekilde sesini duyurabilir. 10. Koy müdavimi olarak çabanizi takdirle karsiliyorum fehmi bey iyiki varsiniz.
Siyasetçi ile arasina mesafe koymayi bilen yazarların her zaman daha ilkeli ve özgür olduğuna inanalardanim. İhsanlarin minneti altında ezilmemek için nefsi terbiyeye ihtiyaç var. Maalesef bu mesafe her zaman korunamiyor ve kalemin haysiyetinin kirildigina şahit oluyoruz.
Fehmi bey gibi köşe verilmeyen ekranlara cikarilmayan aydinlarimizin sayisi günden güne artiyor. Bu durum aslında korkutucu gelebilir. Tek sesli baskici bir toplum olduğu izlenimi olusturabilir ancak ben öyle görmüyorum. Tüm bu yasananlarin olumlu bir yönü var toplumun bir çok kesimi magduriyetler noktasında eşit tutuluyor. Fikir catismasi yasayan insanlarin ortak değerleri olusuyor. Artik bir birilerinin daha iyi anliyorlar. Ortak değerleri olan birbiri gibi düşünmeyen aydinlar . güzel günler yakin
Sadece yazarimiz degil, baskalarinin da hâlâ ‘Evet’ oyu kullanabilmek için ikna edilmeyi bekliyor olduklarini umuyorum. “Evet” kapisini kapatmamis olanlar icin Bekir Beyin daha once yazdigi yorumun yardimci olacagini dusunerek asagida tekrar yaziyorum. Umarim bu yaklasim yayin kurallarina aykiri degildir.
Bugünlerde köşe yazılarının bir çoğu bu konuyla alakalı.Süleyman Özışık da kendi sitesinde bu konuyu yazmış.O’nun yazısı da şöyle:
“CHP’li Bülent Tezcan, referandum kampanyasında kullanılmak üzere “Hayır demezseniz ne olacak?” başlıklı 20 maddelik bir çalışma hazırlamış.
Kocaeli’nin saygın hukukçularından Halit Çokan, bu maddeleri inceleyip Bülent Tezcan’ın iddialarına bir bir cevap vermiş.
İzin verirseniz en çok tartışılan maddeleri ve Halit Çokan’ın cevaplarını sizinle paylaşmak istiyorum…
Başlayalım:
Bülent Tezcan: Başkan kendini ve bakanlarını mahkemeye çıkarma girişiminde bulunan meclisi feshedecek.
Halit Çokan: Şu anki anayasada başkanı yargılamaya imkan yoktur. Vatana ihanetin dışında başkanı yargılayacak ve mahkemeye çıkaracak hiçbir güç yoktur.
Şimdi getirilen düzenleme ile Meclis, başkanı mahkemeye çıkarabiliyor. Yani başkana yargı yolunun açıldığını ikrar ediyorsun.
Meclis, başkan veya bakanlarını mahkemeye çıkarırsa ve başkan da Meclisi feshederse kendi başkanlığını da feshetmiş olur. Ancak bu fesih ile mahkemeye sevk edilmiş başkan ve bakanlar yargılanmaktan kurtulamaz.
Kendisini mahkemeye çıkaran meclisi fesheden başkanın gidecek yeri millet ve sandıktır. Oradan gereken silleyi yer. Hakem millet olacaktır.
Kısaca; şu anki sistemde vatana ihanet dışında yargılanamayan başkan, yeni sistemde hem mahkemede, hem de halkın huzurunda olmak üzere çifte yargılamaya tabi olacak.
Bülent Tezcan: Tek adam rejimi kurulacak, tek adam her şey olacak, devletin tümüne hükmedecek. Bir kişi Başkan seçilecek ve o kişi hem hükümet, hem Meclis, hem de mahkeme olacak.
Halit Çokan: Başkanı millet seçecek. Bu seçim her beş yılda bir yenilecek. Bu gün Başbakan olmak için dönem sınırı olmamasına rağmen milletin oyuna sunulan yeni düzenlemede Başkan ancak iki dönem için seçilecek. Yani bir kişi ancak iki defa Başkan seçilebilecek.
Tabii ikinci dönemde millet onu seçerse!..
Cumhurbaşkanı tek adam olmayacak. Çünkü aynı şekilde milletin seçtiği parlamento olacak. Bu parlamento, Cumhurbaşkanını denetleyecek. Gerektiğinde, Meclis, Cumhurbaşkanını herhangi bir görev suçundan dolayı mahkeme önüne çıkarabilecek.
Cumhurbaşkanı Meclis olmayacak. Çünkü bu gün hükümet parlamentoya kanun tasarısı sunabiliyor ve o tasarı kanunlaşabiliyor. Yeni sistemde, hükümetin başkanı olan Cumhurbaşkanın kanun teklif etme hakkı ortadan kalkıyor. Cumhurbaşkanın veya bakanların kanunların yapım sürecine müdahale etme veya katılma yetkileri olmuyor.
Söyleyin bakalım bu durumda Cumhurbaşkanı nasıl Meclis olacak?
Anayasada yargı yetkisinin bağımsız mahkemelerce kullanılacağı yazıyor. Önümüzdeki yeni düzenlemede bağımsız olan mahkemelerin aynı zamanda “tarafsız” olacağı da eklendi. Cumhurbaşkanı nasıl mahkeme yerine geçecek söylemi tamamen yalan ve çarpıtmadır.
Hakimler ve Savcılar Kurulu 13 kişiden oluşacak 4’ünü Cumhurbaşkanın seçecek ama diğer yedisini Meclis seçecek… Meclis de beşte üç (3/5) oranla seçeceği için, tek bir partinin oyula değil farklı partilerin oyuyla seçilecek. Hakimlerin kendi kendilerini seçmeleri iyi oluyor da Meclis’te kahir ekseriyetle ve neredeyse ittifakla Hakimler ve Savcılar Kuruluna seçim yapılması neden yanlış olsun.
Ayrıca unutmayalım ki adalette ve yargıda bir aksaklık ve yanlış olduğunda millet, hakimlerin değil, partilerin ve milletvekillerinin yakasına yapışıp hesap soruyor.
Bülent Tezcan: Başkan sokakta bir kişiyi öldürürse, 400 milletvekili izin vermezse mahkemeye çıkarılamayacak.
Halit Çokan: Cumhurbaşkanın mahkemeye çıkarılması ile ilgili prosedür, sadece görevi ile ilgili işlediği suçlarla sınırlıdır. Yoksa adam öldürme gibi suçları kapsayan bir durum değildir. Yani Cumhurbaşkanın keyfi suç işleme ayrıcalığı yoktur.
Aslında bizim mevzuatımızda görev ilgili suçlarda en küçük memurun dahi yargılanması için ilgili idari kurullardan izin alınması gerekmektedir. Herhangi bir memurun, yaptığı görevle ilgili suçlamalarda öngörülen usulün Cumhurbaşkanı için çok görülmesi abesle iştigaldir.
Kaldı ki; şu anki Anayasanın 105/son maddesine göre Cumhurbaşkanın vatana ihanetin dışında yargılanmasına imkan ve ihtimal yoktur.
Peki bu güne kadar “Cumhurbaşkanı bir kişiyi öldürse kesinlikle yargılanamaz” diye neden tezvirat yapmadınız. Sizin dediğiniz gibiyse bu günkü Anayasaya göre, 550 milletvekili istese ve onay verse dahi vatana ihanet dışındaki bütün suçlardan -adam öldürme dahil- Cumhurbaşkanı yargılanamaz. Şimdi getirilen düzenlemede hiç olmazsa Meclis 400 milletvekilinin oyuyla Cumhurbaşkanına yapılacak tüm suçlamalardan Mahkemeye çıkarabilecek…
Bugünkü Anayasa’da hem başbakan hem de bakanları görevlerinden dolayı yargılayabilmek için Meclis üyelerinin salt çoğunluğunun izni gerekir. Bugüne kadar bununla ilgili neden böyle iddiada bulunmadınız…
Bülent Tezcan: Seçtiğin milletvekillerinin hiçbir hükmü kalmayacak. Sözünü kimse dinlemeyecek.
Halit Çokan: Cumhurbaşkanlığı sisteminde, hükümetin yani Cumhurbaşkanın veya bakanların kanun teklifinde bulunma yetkileri olmayacak. Kanun teklifi sadece milletvekilleri tarafından yapılacak…
Şimdiki sistemde tüm kanun teklifleri ile ilgili görüşmelerde hükümetin görüşü ve kabulü şart. Hükümet onaylamazsa kanun meclisten geçmiyor. Cumhurbaşkanlığı sisteminde hükümetin kanun yapılma sürecine katılması sözkonusu olmayacak. Yani kanun yapma sürecinde yetki tamamen milletvekillerinin tekelinde olacak.
Cumhurbaşkanlığı sisteminde Cumhurbaşkanının kararname çıkarma yetkisi olacak. Diyelim ki Cumhurbaşkanı bir hususta kararname çıkardı, ancak bu kararnameyi milletvekilleri benimsemedi. Bu takdirde milletvekilleri çıkaracakları kanunla Cumhurbaşkanın kararnamesini iptal edebilecek.
Diyelim ki, milletvekillerinin sayısı kararnameyi iptal edecek sayıya ulaşmadı, o takdirde 120 milletvekili o kararnamenin iptali için Anayasa Mahkemesine başvurup mahkeme aracılığıyla kararnameyi iptal ettirebilecekler.
Bugünkü sistemde, milletvekillerinin Cumhurbaşkanını denetlemesi sözkonusu değil. Oysa Cumhurbaşkanlığı sisteminde milletvekilleri Cumhurbaşkanını ve bakanları denetleyebilecek, gerektiğinde 300 milletvekili ile haklarında soruşturma önergesi verebilecek. 360 milletvekili soruşturma açılmasına karar verebilecek, 400 milletvekili de Cumhurbaşkanı ve Bakanları herhangi bir suçtan dolayı Yüce Divana yargılanmak üzere gönderebilecek.
Bugün Cumhurbaşkanını görev süresi bitmeden kimse görevden alamaz. Oysa Cumhurbaşkanlığı sisteminde 360 milletvekilinin vereceği oyla Cumhurbaşkanı görevden alınabilecek.
Cumhurbaşkanlığı sisteminde, bakanlar milletvekillerinden atanamayacak. Bu da milletvekillerinin, bakanları daha rahat denetlemesine imkan sağlayacak.
Anayasamız, Anayasayı değiştirmek yetkisinin tamamen milletvekillerinin tercihine bağlı olduğunu yazar. Yani milletvekilleri her zaman her türlü anayasa değişikliğini yapabilmeye, dilediği hükümet sistemini değiştirme imkanını elinde bulundurmaya devam edecek.
Bütün bunlar milletvekillerini daha mı güçlü kılar yoksa daha mı zayıf veya hükümsüz kılar.
Bülent Tezcan: Başkan isterse devlet kurumlarını bölgelere ayırarak ülkenin bölünmesine neden olabilecek.
Halit Çokan: Anayasamızın 126. maddesine göre, Türkiye, coğrafya durumuna, ekonomik şartlara ve kamu hizmetlerinin gereklerine göre, illere; iller de diğer kademeli bölümlere (ilçe-belde-köy) ayrılır.
Yani, Anayasamıza göre Türkiye’nin, il teşkilatlanması dışında bölge esaslı bölümlere ayrılması mümkün değildir. Anayasa bunu yasaklıyor. Bu Anayasa maddesi değiştirilmedi. Şu halde Anayasanın müsaade etmediği bir hususta Cumhurbaşkanı ülkeyi nasıl bölgelere ayırabilecek?
Anayasamızın 123. Maddesine göre idare/yönetim kanunla düzenlenir. Anayasamızın 126. ve 127. maddesine göre iller, ilçeler ve mahalli idareler, belediyeler kanunla kurulur.
Bu teşkilatlanma kanunla olduğuna göre Cumhurbaşkanın bu konuda söz söyleme yetkisi olmayacak.Çünkü kanun yapmak Meclisin görevi ve yetkisindedir. Cumhurbaşkanın kanun yapmak yetkisi yoktur.
Kanun çıkarma yetkisi olmayan Cumhurbaşkanın değil ülkeyi bölgelere ayırmaya, bir yeri ilçe dahi yapma gücü olamayacak.
Bülent Tezcan: Devlet parti devleti olacak. Başkan senin partinden değilse devlet kapısında yerin olmayacak.
Halit Çokan: Hükümet başkanı olan başbakanın parti genel başkanı olmasında bir sakınca görmüyorsunuz da, yine hükümet başkanı olacak olan Cumhurbaşkanın parti genel başkanı olmasında ne gibi bir sakınca görüyorsunuz?
Peki başbakanın parti genel başkanı olduğu bu sistemde parti devleti olunmuyor da Cumhurbaşkanın parti genel başkanı olduğu bir sistemde nasıl parti devleti olunuyor?
Başbakanın partili, bakanların partili, milletvekillerinin partili, belediye başkanlarının partili olduğu ve sakınca içermediği bir siyasi ortamda Cumhurbaşkanın partili olmasının ne gibi sakıncası var?
*****
İddialar ve cevaplar böyle…
Sizi bilemem ama ben hem bu iddiaları, hem de verilen cevapları çok önemsiyorum.
Çünkü bazı kesimler kamuoyunu bu iddialar üzerinden provoke etmeye çalışıyor. Olaya tam vakıf olamayan bazı seçmenlerin kafası bu iddialar nedeniyle karışıyor.
Bence hem bu iddiaları, hem de verilen cevapları her platformda paylaşmakta ve tartışmakta yarar var.”
Herşeye amenna, iki şartla:
1). dar bölge, ön seçim veya tercihli seçim sistemi,
2). şeffaf ve kayıtlı seçim harcamaları.
Parti Benel Başkni oln cumhurbaşanı seçilecek millegvekllerini kendisi belirleyeceğine göre hangi milletvekili o metinlerki yazılan faaliyetler için oy kullanabilecek.Cumhurun başkani değil Ak partililerin baskanı oacak.Halit Kocan kardeşimizin cevapları beni hiç tatmin etmedi.Bir de Askeri Mahkemelerin kaldırılmasıyla ilgli madde var.O madde zaten 12 Eylül 2010 tarihinde oylanmış ancak bugüne kadar o maddeyle igili uyum yasaları çıkartılmamıştı.Ben de o tarihte yapılan oylamada “yetmez ama evet”çiydim.”Evet”dememim üç gerekçesi vardı.1.gerekçe:YAŞ kararlarının yargıya açılması ve böylece olağanüstü zamanlarda (12Eylül’12 Mart,28 Şubat)silahlı kuvvetleden ilişiği kesilen personele iade.i itibarlarinın sağlanması(kısmen sağlandı)2.gerekçe:HSYK meselesi.Sonuç malum.3.gerekçe de “Yargının tek çatı altında toplanması”Bu maddeyle ilgili uyum yasaları çıkarılmadığı için yine si.ahlı kuvvetleden “Kararname”lerle ilişiği kesilen personel hukuken AYİM’e müracaat edebiliyorlardı.Ama askerin ilişiğini kestiği bir kisiye yine askeri mahkeme lehinde karar vermiyordu.Böleve bu durumda olan askeri personelin mağduriyetleri devam ediyor.Şidi aynı maddeyi tekrar oylayacağız.Bu ne mantık böyle.
Sayın Faruk Güder, sizin aktardığınız yazıyı gördükten sonra sade bir vatandaş olarak hiç düşünmeden HAYIR olan kararımı EVET olarak değiştirdim. Sonra düşünmeye başlayınca bu anayasa değişikliğine evet demenin mümkün olmadığını ve ilk kararım HAYIR’ın doğruluğunu bir kere daha gördüm. Elbette neden diye haklı olarak soruyorsunuzdur.
Cumhurbaşkanı’nın mevcut sistemde pratikte ve teoriide yargılanamaz olduğunu, yargılama hususunda tek istisnasının vatana ihanet olduğunu söylüyorsunuz. Öncelikli olarak icracı olan başbakanın yetkili olduğu bir sitemde cumhurbaşkanı zaten sembolik bir görevde ve devletin milleti ile birlikte temsilini üzerine alan bir makam. İcracı değil ki yargılanacak bir icraat oluşturup da görevinden dolayı yargılanabilir olsun. Dolayısı ile yeni getirilen sistemde (Cumhur)başkan’ın yargı denetimine taabi olması aslen icracı hale gelmesinin tabii bir hali. Olması gerekeni bir ilerleme olarak sunmanın tartışmaya kattığı bir şey yok. Buna ilave olarak yargılanması için gerekli milletvekili sayısını ve başkanın meclisi fesih ya da sistemi destekleyenlerin tabiriyle meclisi yenileme yetksi yargılamanın bizatihi ortadan kalkması demektir. Yargılama için destek veren milletvekili sayısının yüksek tutulması da zaten fiilen yargılamanın imkansız olduğunu göstermektedir. İmkansızdır dememizin örneğini son onbeş yıldaki meclis deneyimimiz daha düşük düzeydeki siyasilerin yargılanamasıyla pratikte de tecelli etti. O yüzden başkanın yargılanması ile ilgili düzenlemeler ikna edici değil, aksine hayır için neredeyse tek başına yeterli.
İdari bölgelerin anaysaya göre sadece kanunla düzenlenir denmesinin başkanın bunları idari bir kararla yapamayacağı analamına gelmediğini pek ala görmek gerekir. Elinde kanuna göre azil yetkisi olamayan bir cumhurbaşkanının başbakanı azledebildğini gördükten sonra burada da ikna edici bir tezinizi görmüyorum hatta bunu sadece fiili durum yaratarak bölge/eyalet oluşturu değil tam da şeklen kanuna uygun olarak tek bir emirle yapabilir olraak görüyorum. Bunu yetkisinin gri olduğu bir alanda yapıp, arkasından anayasa mahkemesi kararı ile (biliyorsunuz anayasa mahkemesinin üyelerini de kesndisi atıyor) gri alanda yetkili olduğunu tescil ettirebilir.
Başbakan’ın icracı olarak parti başkanı olmasını şimdiye kadar garip karşılayan oldu mu ki, cumhurbaşkanı olan kişinin parti başkanlığına yapılan itiraza karşı bir gerekçe olarak bunu sunuyorsunuz. Kaldı ki, mevcut cumhurbaşkanı seçildiği ve üzerine yemin ettiği anayasaya göre hala tarafsız olmak durumunda. Dolayısı ile burada yaptığınız savunmanın da geçersiz olduğunu rahatça görmek mümkün.
Başkanın kararlarının milletvekillerinin çoğunluğunun kararı ile iptal edilmesini deülkemizdeki sıkı parti disiplini alışkanlığını düşünnce mümkün olmadığı zaten anlaşılıyor. Bu gerekçeye cevap başkaca cevap vermeye gerek yok, çok az olayda ve özellikle de çok önemli olaylar haricinde (1 Mart Tezkeresi) parti disiplini hep galip gelmiştir. Buna karşı gelenler de zaten partiden hemen siyasetten de yeni ilk dönemde tasfiye edilmişlerdir.
Vekiller yerine dışarıdan bakan atanmasının yeni sistemde mümkün olması eski sistemde olmadığı anlamına gelmiyor. Kemal Derviş nasıl bakan olmuştu. Kötü niyetle ben de derim ki, bu sistem müstemleke bakan dönemini açmak için özellikle vekil olamayanlardan bakan atanmasının yolunu açıyor. Elbette bunun amacı bu olmayabilir, ama hadi itiraf edin bunu mevcut muhalefet yapsa aynen böyle karşı çıkardı iktidar partisi de.
Başkanın yardımcılarını seçmesi ki, tam oalrak kaç tane olduğunu bilmiyoruz, hiç bir kurala bağlı değil. En azından birinci yardımcının kendisi ile birlikte seçime giren bir kişi olması daha iyi olmaz mıydı. Başkanın yerine geçmesi mümkün olan birinin halk onayından da geçmiş olması kesinlikle arzu edilmeliydi. Bu anaysa değişiklikleri o yönden de dikkatle değerlendirilmeyi ve haliyle hayır demeyi hak ediyor.
Yargılanabilme meselesine bir kez daha dönüp şunu demek istiyorum: Meclisin başkanı yargılamak içinoylama yapmasından hemen önce başkanın fesih kararı alması ve buna rağmen yapılan bir oylamada yargılama kararı çıktığında ortaya çıkacak sistem krizini çözecek bir sigorta var mı? Yargılanan bir başkan, fesh edilmiş bir meclis yani fiilen görev yapamaz bir meclis. Bunun için oluşmuş bir teamül de yok, işte en alasından bir kriz senaryosu.
Kısaca hiç düşünmeden evet diyebileceğini ancak düşününce HAYIR demeniz gereken anayasa değişiklikleridir. Bu kadar acele çıkarılması bile içerikten bağımsız olarak HAYIR’ı fazlasıyla hak etmektedir, değişiliklerin meclisteki onaylanma aşamasında yaşananlar, çiğnenen gizli oylama kuralı usül yönünden hayır demeyi gerektirir.
Son not. Üslup olarak sayın Faruk Güder’e cevap gibi yazılmış olsa da muhatabı onun aktardığı tezlerin sahibine verilmiş cevaplar olarak okunması gerekir.
ahmet hakanın sizin üzerinden yaptığı tuzak yorumu vatandaşların kendi aralarında nadir olmayarak dillendirilen yorumlardan biriydi. bahçelinin tavrına herkes mantıklı bir açıklama arıyor çünkü ama bulabilen var mı bilmiyorum. keşke sayın bahçeli tavır değişikliğinin sebepleri konusunda aklımıza yatacak bir açıklama yapsa,
Devlet Bahçeli, Tuğrul Türkeş’in dediği gibi aslinda bir tuzak kuruyor Bunu herkes görmüyor. Referandum sonucunun hepimiz için hayırlı olacağına umuyorum.
Sayın Koru nun sorusuna ben cevap vereyim:
Bahçeli 2002 de de kendisine verilen talimatı ve görevi yaptı. Şimdi de kendisine verilen görevi yapıyor.
Bahçeli nin zaten bunun dışına çıkma şansı yok, kendisi tam bir “görev” adamıdır.
Zaten o koltuğa da bu “görevler” için getirildi.
Seni biryere kimler getirdi ise dediklerini yapacaksın. Yapmaz isen seni gönderip onu yapacak başka birini getirirler.
2002 de kimi nasıl iktidara taşıyacağının planını kuranlar, yine Bahçeli nin desteği ile bugün hangi planları kuruyor acaba?!
Yoruma kapalı.