Savaş başladı, şimdi dikkatli olma zamanı

15
Reklam

Beklenen oldu: Türkiye sınırlarının güvenliğine tehdit teşkil ettiğine inandığı PKK uzantısı PYD/YPG unsurlarının ABD eliyle ‘sınır güvenlik gücü’ne dönüştürülmesini engellemek için Afrin’e müdahalede bulundu.

İlk gün obüsler, toplar eşliğinde ve F-16 uçaklarının havadan yağdırdığı bombalarla ‘düşman’ bellenen hedefleri döven Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK), tankları sınırın öte tarafına geçirmesiyle kara harekatını da başlatması bekleniyor.

Türkiye’nin ‘düşman’ saydığı unsurlar IŞİD/DAEŞ’e karşı mücadelesinde ABD’nin bölgedeki en yakın müttefikleri. ABD başlayan askeri müdahaleye ilk anda fazla bir tepki vermedi. ABD’de Trump hayli zorda; bütçe geçmediği için devlet mekanizması dünden itibaren kilitlendi.

Bir süredir Türkiye’nin birlikte hareket ettiği Rusya ise, bölgede uyguladığı yabancı uçakların uçuşlarını yasaklamaktan vazgeçmişe benziyor.

Türkiye’nin Suriye’de çözüm için oluşturduğu ittifakın üçüncü ortağı İran da Türkiye’nin Afrin harekatına destek veriyor.

Görünür tek güçlü itiraz Suriye’nin bütününde egemenliğini yeniden kurma gayretindeki Şam yönetiminden geldi; Şam yönetimi adına açıklama yapanlar Afrin üzerinde uçan Türk uçaklarını düşürme tehdidinde bulunuyor.

ABD bizimle savaşır mı? Yoksa Kürtleri mi satar?

Hatırlar mısınız, bilmiyorum, ben hatırlatayım: İkinci Körfez Savaşı (2003) sırasında, ABD ile birlikte Irak’ın işgaline katılmayan Türkiye’nin, güvenlik kaygılarıyla, ülkenin kuzeyine müdahale etmek zorunda kalacağından ve bu yüzden Amerika ile savaşma ihtimalinden söz edenler çıkmıştı.

Irak yüzünden öyle bir çatışma yaşanmadı.

Reklam

Acaba Suriye’de öyle bir noktaya varılabilir mi?

Daha doğrudan sorayım: ABD Türkiye ile savaşır mı?

ABD’nin böyle bir çatışmacı tavrı benimseyebileceğini kimseler düşünmüyor. Sonuçta iki ülke arasındaki ‘ittifak’ ilişkisi son zamanlarda zayıflamış görünse bile, Türkiye ABD için kolay vazgeçilebilecek bir ülke değil.

Yine de Washington’da Türkiye’ye ciddi bir ders verme yanlısı güçlü bir lobi var ve onlar şimdikine benzer ortamlarda başlarını çıkartabilirler.

En muhtemel ve Ankara’nın da Afrin harekatını başlatmakla değer verdiğini belli ettiği senaryo, ABD’nin PYD/YPG ile flörtünü Türkiye’nin Afrin harekatıyla birlikte sona erdireceği beklentisidir. Kürtler bir kez daha ABD tarafından kendi hallerine bırakılabilir.

Şah döneminde, İran’ın, Saddam’ın Irakı’na karşı isyana kışkırttığı ve ABD ile İsrail’den temin ettiği silahlarla desteklediği Molla Mustafa Barzani’nin sonunda yaşadığı hayal kırıklığının bir benzeri bir daha yaşanabilir.

Molla Mustafa Barzani’nin devletleşerek Irak’tan ayrılma hayali, Şah ile Saddam’ın Cezayir’de anlaşmasıyla (1975) suya düşüvermiş, Amerika desteklediği isyanın sona ermesini seyretmekle yetinmişti.

Aynı durum şimdi de yaşanırsa şaşırtmamalı.

Reklam
Erdoğan düşmanları tetikte

Bizi esas düşündürmesi gereken ise, daha küçük bir ihtimal de olsa, Rusya’nın uçuşa yasak alan uygulamasını kaldırarak yeşil ışık yaktığı, ABD’nin ise Washington’tan yapılan çelişkili açıklamalarla göz yumulabileceği sinyali olarak algılanan tavrıyla, Türkiye’nin bir tuzağa düşürülmesi ihtimalidir.

Suriye kökenli olan ve bir süre Washington’daki Carnegie kurumunda çalışmış bir uzman, Sami Moubayed, Gulf News’de yayımlanan yazısında şu yorumu yapabildi:

‘‘Kürtler ile Rusya ve İran tarafından gizlice kışkırtılan açık savaş, sonunda onu (Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan kast ediliyor) zayıflatabilir veya en azından önümüzdeki yıllar boyunca meşgul edebilir. En sonunda, İran ve Rusya onun hemen ortadan kalkması şansının düşük olduğunu ve uzun vadede Kürtleri ezme başarısı gösterebileceğini anlayabilir de. Süreç içerisinde Trump ile ilişkisi yok olduğu gibi NATO üyeliği de muhtemelen olumsuz etkilenecektir. Kürtler ile bitmez tükenmez savaş sadece Erdoğan’ın sayıları çok olan ve hepsi de onun sonunu görmek için bekleşen düşmanlarına yarayacaktır.’’
Yazının başlığı şu: ‘‘Kürtler ile savaş Erdoğan’ın düşmanlarının işine yarayacaktır.’’

İlk elde kaba-saba bir değerlendirme gibi gelse de, Moubayed’in bu paragraftaki yorumunun, Washington başta olmak üzere pek çok başkentte geçerli beklentileri yansıttığına eminim.

Dünkü yazım şu satırlarla bitiyordu:

‘‘Adım adım Suriye’ye askeri müdahaleye yaklaşıyoruz.
Oraya girince karşılacağımız insanların Fırat Kalkanı’nda karşısında mücadele verilen bölge-dışı güçlerden oluşmuş IŞİD/DAEŞ’ten farklı olarak yerli ve yerleşik halk olduğunu akla getiren bile yok.
Rusya veya ABD’nin veya her ikisinin birden Türkiye’yi başına dert açacağı büyük bir oyuna sürükleyebilecekleri uyarısını yapan da…
Her şey ne kadar değişti, hayret.
İşte bunun için duası makbul olanların ‘‘Allah devleti yönetenlere yardım etsin’’ virdini ağızlarından eksik etmemeleri şart.’’

Savaş başladı, duaya devam.

ΩΩΩΩ

Reklam

15 YORUMLAR

  1. alıntıdan da anlaşılabileceği gibi bir konu bu kadar çarpıtılabilir ve adı kürtlerle savaş olabilir. oysa olan terörle savaştır teröristin dili dini ırkı milleti olmaz. belki çıkarı olur o da günü kurtarır bekası olmaz…bizim kürtlerle hiçbir zorumuz savaşımız yoktur olamaz.
    savaş ise hep vardır olmuştur olacaktır gereksiz değildir. tarihe bakalım yüce peygamberimiz sav başta çoğu peygamberler savaşmıştır milletler savaşmıştır. tercih edilmez ama kaçılmaz da…savaşmanın bedeli vardır ama savaşmamaktan büyük değildir…bazen konuya nokta değil asker postalı koymak gerekir.

    • 2012 yılında Şam’da namaz kılmak için yola çıktığımızda YPG yoktu. “Yüce peygamberimiz (sav), başta çoğu peygamberler savaşmıştır…” derken, yüce peygamberimizin müslümanlarla savaşmadığı gözünüzden kaçtı galiba.

      • yorumumda açtım aslında teröristin dini dili ırkı milleti olmaz. Ne kürtlerle ne müslümanlarla savaşıyoruz. kötülük tek millettir kötülükle savaşıyoruz. bugün adı terör o gün adı küfürdü…. savaş aynı savaş.
        ve yeni bir coğrafya kuruluyor biz de mevzi alıyoruz. Ne olur ne kadar olur bilemeyiz biz gayretten mesulüz sonuçtan değil değil mi….bakalım BM ne işler çevirecek.
        bir de fi tarihindeki namazda kalakalmak ne kadar akılcı. o zamaki konjonktür içinde doğrusu yanlışı elbette tartışılabilir ama 2018 de olduğumuz gerçeğini ne yapacağız….

  2. Yazı vahim bir varsayımla başlıyor:’Türkiye’nin ‘düşman’ saydığı unsurlar IŞİD/DAEŞ’e karşı mücadelesinde ABD’nin bölgedeki en yakın müttefikleri.’Belli ki Üstad Koru da ABD’nin İŞİD’le mücadele ettiği zokasını yutmuş!

    Yine Üstad, kendini Türk Devletinin sözcüsü addederek:

    ‘En muhtemel ve Ankara’nın da Afrin harekatını başlatmakla değer verdiğini belli ettiği senaryo, ABD’nin PYD/YPG ile flörtünü Türkiye’nin Afrin harekatıyla birlikte sona erdireceği beklentisidir. Kürtler bir kez daha ABD tarafından kendi hallerine bırakılabilir.‘Üstad Türk Devletinin Zeytindalı Harekatıyla böyle bir amacı olduğunu hangi devlet yetkilisinden duymuş acaba?Gazetecilik ne zamandan beri faraziyelere dayandırılır oldu.

    • F.Koru’nun gazeteciliğini ve yazılarını eleştirmekte haklısınız.
      Çünkü sayin Koru kendisine ısmarlanan yazıları elinin tersi ile itip kendi bildiğini yazıyor, padişahım çok yaşa korosuna da katılmıyor. Heleki milyonluk havuza hiç yaklaşmıyor.
      Sahi sayın Koru ne biçim bir gazeteci ve yazar.Durmadan kitap okuyor, araştırma yapıyor, üç döt lisan biliyor, Dünya gündemini yakından takip ediyor. Sonra da kalkmış kendisini gazeteci ve yazar sayıyor.
      Üstüne üstlük hiç kimseden de emir almıyor.
      Son iki yıldır Koru gibi gazetecilerin Türkiye’de modası geçti. Onun gibi araştırmacı yazarlardan ancak Avrupa ve Amerka’da bulunur. Bizde de var “ama” şu an onlar modası geçenlerin ağırlandığı lüks zindanlarda ağırlanıyorlar.
      Zaten sizleri de rahatsız eden Koru gibi birkaç yazarın Türkiye’deki ısmarlamacılarla birlikte hareket etmemesi.
      Bu nedenlerden dolayı size yerden göğe kadar hak veriyorum.

  3. Bildiğim 40 yıldır devam edenin gittikce azgınlaşan hali ile devam etmesine edilgen pasif davranmaya devam etmek artık çok anlamsız. Hayasızca süren bu eldiven el ilişkisine kurallara uygun olarak cevap vermek en uygunu. Buna komşularımız da sevinir. Sonucun hayırlara vesile olmasını dileyelim.

  4. 90 bin camide fetih suresi okundu. Afrin’deki Müslümanlar da kendilerini koruması için Allah’a dua ediyordur. Müslüman müslümanla savaşırsa hep karşılaşılan bir durum.
    Galiba en iyisi sizin öneriniz: ‘‘Allah devleti yönetenlere yardım etsin’’. Tabi ki bu her iki taraf için de geçerli. Yardımı ben doğru karar verilmesi yönünde anlıyorum. Doğru karar da savaş değil konuşmaktır.

    • Gönül isterdiki 90 bin Camide Dünya ve insanlığın barış ve mutluluğu için dua edilse idi! Bu 90 bin camide okunan Allahın ayetlerini doğru amaçlı değilde menfaat amaçlı anladığımızın ap açık bir delilidır.

  5. Türkiye Afrin harekatını başlattı. Rusya, ABD ve İran’dan sert tepki almadı. Soçi görüşmeleri ile sonuçta bu harekat uluslararası bir uzlaşmayı gösteriyor. Sermaye Suriye’de terör grupları oluşturuyor, amacı bunları Türkiye’ye saldırtarak üçüncü cihan savaşını çıkarmaktı. Etkin devletlerin tutumuna bakılacak olursa, Sermaye’ye karşı bir mücadele başlattıkları anlaşılmaktadır. Türkiye bu gelişmelere bağlı olarak Afrin operasyonuna başlamıştır. Erdoğan DAEŞ ve PKK (ve uzantılarının) bitirileceğini beyan etmiştir.
    Aslında Sermaye de Arap – Acem çatışmasını başaramayacağını anlamış durumdadır. 15 Temmuz harekatının başarısızlığı ve Kudüs oylaması Sermaye’ye gerekli dersi vermiştir. O da ikisinden vazgeçme durumuna gelmiştir.
    Sermaye kendi kurduğu terör örgütlerini Türkiye’nin temizlemesine şimdi göz yummaktadır. 15 Temmuz’dan sonra Sermaye Erdoğan ile görüşmüş onları İstanbul’a davet etmiştir. Ondan sonraki gelişmelerde Kudüs oylaması Sermaye’yi biraz daha Türkiye’ye yaklaştırmıştır. Afrin harekatı Sermaye’nin son ümidi olacaktır. Türkiye ile Sermaye uzlaşacaktır.
    Türkiye herkesle uzlaşmalıdır. Sermaye karşılıksız-faizli para ile dünyayı sömürmekten vazgeçmelidir. Siyaset, din ve ilime tahakkümden vazgeçmelidir. Merkezini Kudüs’e taşıyıp dünya ile barış içinde olmalıdır. Oranın güvenliğini etkin güçler saldırmazlık paktı ile sağlayabilirler. Sınırlarını ise İran ve Türkiye korumalıdır. Komşuları da bu anlaşmaları onaylamalı ve riayet etmelidir.
    İyi haber diyorum, Kur’an’ın haber verdiği üçüncü bin yıl İsrailoğulları düzeni 2019’a doğru gerçekleşecek gibi görünmektedir.

    • Müslüman çoğunluğun yaşadığı ve müslümanlarca yönetilen devletler başlarına gelen her olumsuzluğu dış güçlere, batıya, İsrail’e bağlamaktadırlar. Nedense son ve mükemmel dinleri onları mutlu ve Dünya’da sözü dinlenen toplumlar olmasını sağlayamamaktadır. İlime ve bilime hemen tümü sırtını döndüğünden batının eski silahlarının baş müşterisi, batının yeni silahlarının kobayı olmayı sürdürmektedirler. Ayetlerin bilimden asla üstün olamayacağı anlaşılmadan bu sonsuza dek sürecek gibi gözükmektedir. Dua ile yağmur kar yağacağını sanan toplumlar ordularının sela ile dua ile zafer kazanacağını sanmaktadırlar. Çok öteye veya eskiye bakmaya gerek yok; işte İsrail.

  6. Afrin operasyonunu tek bir amacı var.
    Erdoğan ın 2019 da ki seçimini garantilemek.
    Erdoğan sürekli iç düşman ve dış düşman yaratarak insanları kendi etrafında kenetlenmeye zorluyor.
    Şimdi Kürt-Türk kavgasını körükleyerek MHP yi ve seçmenini de arkasına alarak 2019 a güçlü bir şekilde girmeyi planlıyor.
    Açılm sürecinin de amacı bambaşkaydı. O zaman MHP ve Bahçeli Erdoğana karşıydı.Kürtlerin desteğini arkasına alarak ülkedeki milliyetçi damara rağmen iktidarını sürdürmenin zorluğunu görünce bir anda çark etti ve çözüm süreci bitti.
    Tabi bunda HDP ve Demirtaş ın seni Başkan yaptırmayacağız deyişi de etkili oldu.
    Şimdiki politika kısa vadede Erdoğan ın iktidarını sürdürmesini sağlayacak ama uzun vadede Orta Doğuda ve ülkemizde yaşayan tüm Kürtleri kaybetmenin sonuçları daha ağır olacaktır diye düşünüyorum.
    Ülkemiz nüfusunun en az %25 inin Kürt olduğunu ve onların biz Türklerden daha hızlı çoğaldığını da düşünürsek Ortadoğu da Kürtlerin arkasında duran bir Türkiye daha güçlü olurdu.Ama çözüm sürecini yürütemediğimiz için şimdi Kürtleri Amerika nın kucağına itmiş durumdayız.
    Bizim ne yazık ki uzun vadeli geniş perspektiflere dayalı bir dış politikamızın olmadığı ortada.
    Dış politikamız iç politikamıza endekslenmiş görünüyor.
    Eskiden hiç olmazsa bir Yurtta Sulh Cihanda Sulh politikamızın olduğunu iddia ederdik.
    Neyse Allah sonumuzu hayreylesin. Bizi yönetenlere en çok lazım olan akıl fikirden bol bol ihsan etsin.

    • Doğru söze ne denir? Yazdíklarınıza aynen katılıyorum. Bu savaşín amacı oyları artırıp tek rejimi gúçlendırıp ve garantilemek savaşı.

  7. İran,Rusya, Suriye ve ABD nihayet amaçlarına ulaşmış gözükiyorlar.Onların gayeleri Kürtleri kullanarak tarih boyunca etle tırnak olmuş iki milleti birbirlerine düşman edip savaşıtırmak.
    Şu an bunu başarmışa benziyorlar.
    Türkiye’yi savaşa sokmak için kendi kurduklari İSİD i bahane edip Kürtleri silahlandırdílar ve nihayet Kürt ve Türkler savaşa başladı. Pentagon Türkiye taraftarı Trump da Kürt taraftarı olarak gözüküyorlar ve ap açık insanlarla dalga geçiyorlar.
    Bu Kürtler ne zaman esas düşmanlarını öğrenecekler.Barzaniye yaptırılan hatadandami ders almadılar.
    İnşallah bu savaş Kürt Türk Kardeşliğine zarar vermeden hayırlısı ile sonlanır.
    Allah yardımcımız olsun.
    Amin

Yoruma kapalı.