lk kez başımıza geliyor, ama iyi ki öyle oldu: Ülkemizin iki en önemli bayrak taşıyan havayolu ile ilgili ilk elde bilgi edinmenin başka bir yöntemini bulmak herhalde imkansızdı.
Bir yakınımla bugün bir yurtdışı seyahatten döndük. Aynı ülkeden yola çıktık; ancak birimiz Pegasus’la (bu ben oluyorum), öbürümüz (yakınım) de THY ile…
Bulunduğumuz ülkeden bizim uçakların gece geç saat kalkanlarınaydı biletlerimiz. Benim uçağım yakınımınkinden 20 dakika önce kalkacak ve Sabiha Gökçen Havalimanı’na inecekti. THY uçakları ise yeni İstanbul Havalimanı’nı kullanıyor.
Uçakların salona gitme anonsları birbiri ardına ve kalkışa en az iki saat kala yapıldı; “Acele gidin” uyarısıyla ve üç dilden: Ülkenin dili, Ingilizce ve Türkçe. Birlikte bir kafede otururken gelen bu çağrılara cevap olarak havalimanının iki farklı ucundaki salonlara gitmek üzere kalkma ihtiyacı hissettik.
Salonlara ise kalkışa az bir zaman kala alındık. Bütün yolcular bizler gibi davranıp salonlar önüne erkenden geldikleri için çoğu vaktin gelip kapıların açılmasını ayakta beklemek zorunda kaldı. İki saat boyunca…
Salona geçildiğinde, ülkenin güvenlik taramasından geçmiş bizleri (THY ve Pegasus yolcularını) bir de uçak şirketlerinin kendi güvenlik şirketleri sıkıca taratarak salona aldı.
Pegasus’un uçağı İstanbul’dan biraz gecikmeli geldi ve yarım saat kadar geç kalktı.
Geç kalktık, buna rağmen vaktinde Sabiha Gökçen’e indik.
THY uçağı vaktinde kalktı, fakat bizden en az yarım saat sonra İstanbul Havalimanı’na vardı.
Bizim uçak tepeleme olmasa bile beşte dördüyle doluydu. Yakınıma THY uçağının durumunu sordum, yarıdan fazlası boşmuş. Kocaman bir uçak gelmiş 3,5 saatlik yolculuk için. İlk 15 sıra Business sınıfı yolcuları için ayrılıymış uçakta, fakat galiba Business yolcusu pek azmış. Tek kişilik yatağa da dönüşebilen o bölüm yol boyu hayli ıssız kalmış.
Yakınım birikmiş milleri olduğu için THY ile uçuyordu. Son zamanlarda seyahat sayısı azalmış ve seyahat etmesi gerektiğinde fiyat analizi sonucu THY’nin rakiplerini tercih eder hale gelmiş ben ise yine daha ucuz diye Pegasus’taydım.
THY’nin yaklaşık 2,5 misli ücretini vermek işime gelmemişti çünkü.
Bir ara Pegasus’a mesafe de koymuştum; özellikle Berlin’de ve Londra’da fazla uzağımızda bulunmayan birilerine yerel görevlilerin anlamsız zorluklar yaşattıklarını görüp öğrendikten sonra…
Ancak fiyat farkı ister istemez tercihte rol oynuyor.
Yolcusu azaldığı için fiyatlarını yükseltiyor THY, fiyatı yüksek olduğu için de yolcular rakiplere kaçıyordur.
Sonuçta THY son 17 yıl tarihinde ilk kez bilançosunda zarar gösteriyor.
Nezaketsizlik konusunda da rakiplerinden aşağı kaldığı söylenemez THY’nin.
Sonunda kendimden örnek vermek zorunda kaldığım olayı hatırlayacaksınız: Neredeyse 30 yıldır Miles&Miles (M&M) Elite kartım var ve o sayede CIP salonlarını kullanıyordum; seyahatlerim azaldı diye kartımın derecesini düşürdüler ve bunu önceden bildirmek yerine eşimin yanında CIP salonu önünde bana tebliğ ettiler.
Oysa, o tür kartlar, uzun süre kullanıp sözgelimi emekli olduğu için seyahatleri azalan M&M yolcuları için sürekli hale getirilebilir.
Pegasus’tan benzer bir kart edinmek için kendimi yormuyorum bile.
Seyahatten yeni dönen bir -hatta iki- gece yarısı sonrası yolcusunun sıcağı sıcağına yolculuk izlenimlerini sizlere sundum.
ΩΩΩΩ