AK Parti teşkilatından biri, propaganda çalışması sırasında, “Eğer yüzde 50’yi geçemezsek ve bu referandum oylamasında başarısız olursak.. iç-savaşa hazır olun; gerek kendi içimizde gerek kendi dışımızda kartların yeniden karılacağını, yeniden plan masalarının kurulacağını iyi bilelim” demiş..
Partinin teşkilat başkanı, bu sözleri sarf eden kişinin istifasını almasını bağlı olduğu il başkanından istemiş…
Neden acaba?
‘İstiklal Savaşı’ (Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan) ve ‘Sakarya Meydan Muharebesi’ (Başbakan Binali Yıldırım) ile eş-değerde görüldüğü devletin/partinin en etkin ve yetkin ağızlarından ifade edilen bir referanduma gidiliyor ve bunları işiten bir partilinin istifaya zorlanmasını getirecek türden bir konuşma yapması neden mahzurlu görülüyor?
Sakarya Meydan Muharebesi’ni, İstiklal Savaşı’nı kaybetseydik, ardından nasıl bir Türkiye ile karşılaşacaktık?
Madem elzem.. neden uygulanması 2,5 yıl erteleniyor?
O sözleri makul karşıladığım sanılmasın.. Ancak o sözleri kaçınılmaz kılan benzetmeleri de doğru bulmuyorum.
Doğru bulmuyorum, çünkü referandumun konusunun öyle bir benzetmeyi hak etmediğini düşünüyorum.
En kötü senaryoda bile, yani sandıktan ‘Hayır’ oyları fazla çıksa da, cumhurbaşkanımız hâlâ Tayyip Erdoğan olmaya, AK Parti de ülkeyi yönetmeye devam ediyor olacak…
Gerçekten böyle bir anayasa değişikliği ‘olmazsa olmaz’ değerde görülüyorsa.. bir yıl sonra.. yeniden gündeme taşır ve aradaki süre de.. bunu henüz idrak edemediği için ‘Hayır’ oyu kullanmışlara.. izahla değerlendirilir…
Hem zaten, bu kadar elzem görülen değişiklikler, ‘Evet’ oyları fazla çıktığı için halk tarafından da kabul edilirse, 2019 yılında uygulamaya konulacak; öyle değil mi?
Ölüm-kalım mesabesinde görülen bir değişim paketi, gerçekten öyle olsaydı, herhalde kabulü sağlanır sağlanmaz uygulamaya konulurdu.
Lâfı uzatmaya gerek yok: 16 Nisan günü oylar hangi istikamette kullanılırsa kullanılsın, ortaya çıkacak tablo, var olan sistemi hiç değilse 2,5 yıl boyunca değiştirmeyecek.
Bu durum bile, tek başına, bu referandumun milletimizin bağımsızlık mücadelesine benzetilmesini imkânsız kılıyor.
Tıpkı ‘Hayır’ oyu kullanacakların terör örgütleriyle aynı çizgide insanlar olduğu benzetmesi gibi…
Hayatları boyu terörle mücadele etmiş pek çok kişinin, hem de terörle mücadele eksenli argümanlarla, anayasa değişikliği paketine karşı çıktıklarını, yaptıkları açıklamalardan biliyoruz.
Yanlış yerlere vurarak yapılan propagandalar beklenmedik karşı hamlelere ve mağlubiyetlere sebep olabilir.
Referandumu ve kampanyasını, paket içerisinde yer alan 18 maddenin getirdikleri ve ‘sistem değişikliği’nin gerekliliği sınırları içerisinde tutmakta herkes için yarar var.
Uygar ülkelerde yaşandığı gibi bir referandum süreci bizlerden esirgenmesin.
AK Parti’nin paradoksu: Kendisini tam değerlendiremiyor
AK Parti’nin ve onun ‘Evet’ tezini savunanların şimdiye kadar sergiledikleri en büyük yanlış, kendilerinin 15 yıldır ülkeyi yönettikleri gerçeğidir.
O 15 yılın önemli bir bölümünde çok iyi bir yönetim var.
Eğer ikna edemez ve sandıktan ‘Hayır’ oyları fazla çıkarsa, bunun en önemli sebebi, AK Parti seçmeni tarafından, o iyi yönetildiğimiz dönemin hatırlanması olacaktır.
“İyi yönetiliyoruz” kanaatinin yaygın olduğu AK Parti’nin ilk iktidar döneminde (2002-2010), şimdi değiştirilmesi istenen kurallar hüküm sürüyordu çünkü…
En az bunun kadar önemli bir gerçek de şu: AK Parti, o ilk iktidar döneminde, kendinden önce hafifçe aralanmış ‘dünya devleti olma’ iddiasını pekiştiren icraatlara imza attı.
Bugün bizim insanımız dünyanın başka köşelerinde neler olup bittiğini uzaktan izleyebildiği gibi, pek çok insan o ülkelere uğrayarak ilk elden bilgi sahibi de oldu, oluyor.
AK Parti sayesinde…
Seçmen global düşünüyor
Kör-sağır değil insanlarımız, eskisinden daha iyi eğitimli, eğitim de gözlerini açmış durumda, neyin iyi, doğru, güzel olduğunu idrak edebiliyor ve tercihlerini –yereli ihmal etmese de– global düşünerek yapıyor.
Her seferinde AK Parti’ye daha çok insanın oy vermesinin ve eski gözlemiyle ters düşen bir yeni durum varsa, 7 Haziran 2015 seçiminde yaptığı gibi, oyunu hafifçe azaltmasının sebebi de bu.
Propagandayı tarihi kullanarak, ya da terörü hatırlatarak yanlış bir zeminde yürütmek yerine.. demokrasi ile hak ve özgürlükler üzerinden yürütebilse keşke ‘Evet’ cephesi…
Onu yapabilmelerine imkân sağlayacak maddeler içeren bir değişiklik paketi olsaydı.. hem dertlerini çok daha iyi anlatabilir.. hem de “Acaba kaybeder miyiz?” tedirginliğini hiç yaşatmayacak bir yarışa taraf hale gelirlerdi…
Türkiye’yi bir yerden alıp başka bir yere taşımayı başarmış bir partinin bu gerçeği görmemesi akıl alır gibi değil.
ΩΩΩΩ