BÜTÜN OKURLARIMIN KURBAN BAYRAMLARINI KUTLARIM. FK
Dün, bilmeyenler de öğrenmiştir, 11 Eylül (2001) uğursuz saldırılarının 15. yıldönümüydü.
New York’taki ikiz kulelere iki uçağın arka arkaya çarptığını televizyon ekranından ‘ânında’ izlediğim saatten bugüne hiç kesilmeyen bir merakla arkasına düştüğüm olaydır bu.
Hakkında yazılmış, alanında yalnız, bir kitabım da vardır.
Yıldönümleri, hele 10’lu ve 5’li yıllarda, bu tür olayların etraflıca ele alındığı yayınlara da vesile olur.
Nitekim, pek çok gazetede ve TV’de yayınlar yapıldı; yabancı gazetelere biraz da “İlginç bir şeyler bulabilir miyim?” merakıyla yaklaştım.
“En fazla sakıncalılar listesi yaparken zorlandım”
En ilginç ayrıntı, Washington Post gazetesinde karşıma çıkan, ABD’nin uğradığı ‘en ciddi’ terör saldırısı sonrasında, konunun, ülke-içi güvenlikten sorumlu FBI binasında ele alınışına dair olan haberdeydi.
Kevin Perkins o sırada FBI’da ajanmış, ama farklı bir görevdeymiş… Uçaklar kulelere çarpar çarpmaz, içindekileri tespit etmek ve bir daha benzer terör eylemleri yapılmasını engellemek üzere ‘potansiyel teröristler listesi’ tespit etmekle görevlendirilmiş…
Hassas bir görev…
‘Sakıncalı’ bulunan isimlerin uçakla seyahatleri daha en baştan önlenecekmiş…
“Olağanüstü rahatsızdım” demiş Perkins muhabire; üçbin kişinin öldüğü bir saldırı sonrasında ülkenin her türlü aşırı tedbiri kabule hazır olduğunun bilinciyle… “Sarkaç o sırada sağa doğruydu, sakıncalı gördüğüm her ismi listeye ekleyebilirdim; ancak aradan geçecek altı ay bilemedin 1 yıl içerisinde, sarkaç tersine dönecek ve herkes aldığımız tedbirleri niçin aldığımızı soracaktı.”
Liste oluşturmada hangi ölçüleri uygulamaları gerektiği konusunda FBI hukukçularını devreye sokmuş o da… Listede yer alanlar Müslüman ve Arap isimli kişilermiş; uçakları kaçıranlarla aynı uçuş okuluna gittikleri yanlış bilgisi kendilerine ulaştırılan 20 isim de listedeymiş.
Birkaç haftada 20-30 isme indirgemiş listeyi Perkins; onların 19’u uçakları kaçıranlarmış zaten…
Perkins o görevden ayrıldıktan sonra liste kalabalıklaşmış, ama her yersiz isim FBI’ın başına dava açılmasını getirmiş…
Dikkatimi çeken bu ayrıntı oldu işte…
Üçbin kişinin hayatını Müslüman olduğu öğrenilen kişiler tarafından düzenlenen bir büyük terör eyleminde kaybettiği sırada, ‘potansiyel teröristleri’ daha harekete geçmeden belirleyip engellemeyi amaçlayan listeyi hazırlamakla görevlendirilmiş FBI ajanının hassasiyeti…
Haberden, hassasiyetinin daha sonra âmirleri tarafından takdir edildiğini de öğreniyoruz.
Sonra tabii ABD bambaşka bir ülke oldu.
Olay sonrası haberi yerinden aktarmak için ABD’ye giden Ali Kırca’nın, birkaç sırada önümde, yere yatırılarak üstünün arandığını, Hasan Cemal’in bir kenara çekilerek sorgulandığını gözlerimle görecektim.
İsimleri Ali ve Hasan olduğu için…
Hillary’e de uğursuz geldi
Uğursuz eylemde hayatlarını kaybedenler, eylemin 15. yıldönümünde, ikiz kuleler yerine inşa edilen yeni kulenin önünde anıldı dün.
Törene katılanlar arasında 1,5 ay sonra yapılacak seçimde başkan olması beklenen Hillary Clinton da vardı.
Eylem için ‘uğursuz’ deyip duruyorum ya, törene katılması Bayan Clinton’un da uğursuzluğa uğramasına sebep oldu. Rakibi Donald Trump seçmenleri etkilemek için, aylardır, “Hillary Clinton ciddi hasta, Beyaz Saray’ı hasta birine nasıl emanet edersiniz?” diye sorup duruyordu.
Tören sırasında hastalandı Hillary Clinton, hem de canlı yayın yapan kameralar önünde; âcilen evine götürüldü.
Uğursuzluk daha çok bize fatura
En büyük ‘uğursuzluk’ ise İslâm Dünyası üzerine çöktü.
Amerika’nın İslâm Dünyası’na duyarsızlığını… İsrail’e yakın durup Filistin davasını es geçmesini… Müslümanlara kötü muamele yapılmasını… Artık aklınıza ne kadar olumsuzluk gelirse hepsini… Protesto etme amaçlı bir eylem idiyse 11 Eylül (2001)…
O günden bugüne meydana gelen gelişmeler her konuda İslâm Dünyası’nın aleyhine sonuç verdi.
Dikkatlerin üzerinde toplandığı dünyamız sorunun ta kendisiymiş gibi algılanmaya başladı ve ardından nelerin sökün ettiğini biliyoruz:
Afganistan, Pakistan bir gün bile huzur yaşamıyor artık…
Libya, Irak, Suriye… Bu ülkelerin hepsi harap oldu…
Teröre muhatap olmayan tek bir İslâm ülkesi yok… Türkiye dahil…
Yukarıda gördüğünüz grafik bir Amerikan basın ajansında yayımlandı.
Orada açık kahverengi olarak gördüğünüz dairenin üçte ikisini (yüzde 75) teşkil eden dilim nüfusunun çoğunluğunu Müslümanların teşkil ettiği 25 ülkeyi, en koyu olan küçücük dilim (yüzde 2.2) ABD ve diğer Batı ülkelerini, ikisinin arasındaki daha az koyu olan dilim (yüzde 22.4) ise dünyanın diğer ülkelerini temsil ediyor.
Ne grafiği bu?
11 Eylül uğursuz eylemlerinin sahneye konulduğu 2001 yılından 2015 yılına kadar dünyada işlenen terör eylemlerinin grafiği…
ABD hükümeti Maryland Üniversitesi’ne kaynak sağlamış, o da her terör eylemini işledikleri bir veri-tabanı oluşturmuş…
Hassas, sağlıklı, titiz bir çalışma…
O çalışma şunu açıkça gösteriyor: 2001-2015 arasında dünyanın bir yerlerinde meydana gelmiş 167 bin 221 terör eyleminden 163 bin 532’si (eylemlerin yüzde 98’i) ABD ve Batı dışındaki ülkelerde görülmüş…
Buna karşılık, ABD ve Batı Avrupa’da meydana gelen eylemlerde sadece 3 bin 689 kişi ölmüş; bu sayı içerisinde 11 Eylül’de hayatını kaybeden 2 bin 977 kişi dahil… Toplam terör ölümleri Batı’da yüzde 2.2’lik bir oran teşkil ediyor…
Siz ne diyorsunuz bu işe, bilmiyorum, ancak ben lâfı hiç eğip bükmeden, terör kapısını kim açtıysa, kim açık bıraktıysa, kim ona odun taşımaktaysa… Hepsine lânetler ediyorum…
“Osmanlı’dan sonra böyle oldu”
Konuya yer veren ajans haberinde görüşlerine başvurulan uzmanlardan biri, Columbia Üniversitesi’nden Richard Bulliet, Osmanlı İmparatorluğu’nun dağılması ile irtibatlamış bugün yaşananları: “Sünni anlayış birleştirici bir devlet kurumu olmaktan uzaklaşınca, İslâmcılar otoriter rejimlerle mücadele için dine sarıldılar” demiş ve eklemiş: “Sünni İslâm çok keskin biçimde çözülüyor ve galiba şiddetin kaynağı büyük çapta bu…”
Her yer terör zemini İslâm Dünyası’nda…
ΩΩΩΩ
Merak ettiğim şu. El Kaide’nin New York’taki İkiz Kulelere terörist saldırısı tasvip edilmeyen ancak anlaşılır bir davranıştır. Benzer şekilde günümüzde IŞİD’in bölgedeki olaylardan sorumlu tuttuğu bazı Batı ülkelerine saldırıları da tasvip edilmez ancak anlaşılır davranışlardır. Fakat IŞİD’in bölgedeki olaylardan sorumlu olduğu aşikâr olan ABD, Rusya ve İran’a saldırmayıp Türkiye’ye saldırması anlaşılır bir davranış değildir.
Diğer merak ettiğim ise şudur. Acaba T.C. Devleti en azından Türkiye sınırları içindeki terör olayları için yazınızda belirtilen tarzda bir ‘terör veritabanı’ tutuyor mu ?
Allahım bizi yönetenlere basiret ver, en azından şu FBI ajanının basiretini ver ki;
“At İzi İt İzine karışmasın” sözü bir özlü söz olarak “ben demiştim!” kıvamında kalmasın,
“Bizde her zaman olan masum sessiz çoğunluğa (her daim çimenlere) olur” denmesin,
“Kurunun yanında yaşında her daim yandığı vatan” burası olmasın,
“Faili belli olayların faillerinin meçhul kaldığı topraklar” vatanımız olmasın,
“Selam verdim borçlu çıktım” sözü “Hesap açtım FETÖcü oldum”a çevrilmesin.
Kurban bayramında Kurbanlıklar “İsmailler, Abdullahlar” olmasın.
Dünya’da Müslümanlardan başka birbirini gırtlaklayan toplumun kalmaması bile uyandıramıyor dini, islamı referans alanlara. Kandırılmaya, yanıltılmaya, boş inançlar edinmeye onlardan daha uygun insan kalmadı Dünya’da. Yoksul ama zeki çocukları eğiterek ulaşabildikleri en büyük nokta FETO terörü. Gerisini sayma bile. Çoban nereye giderse peşinden giden sürüler adeta. Hiç birinin aklına bu işte bir yanlışlık var demek gelmiyor, gelemiyor. Çünkü dinleri gözlerini kör etmiş. Ellerinden gelebilen tek şey lanet okumak. Nat Geo. da “Uçak kaza raporu” proğramından çoğu bihaber. Adamlar kaza nedenini bulmak için 10-15 yıl, 10-15 uçak parası harcıyor. Yalnızca bir daha aynı hata yapılıp insanlar ölmesin diye. Okuma yazması olmayan birinin öğretilerini anlamadıkları dilde ezberletilenlerden aynı anlayışı beklemek elbette abes. Bu yüzden eğitime önem verip insanını geliştiren toplumların, bunu yapmayanları, yapamayanları kullanmalarına kızamıyorum. Uyduruk bahanelerle aralarında savaşlar çıkartıp demode silahlarını satmalarına, yine uyduruk ara bulma palavraları ile yeni silahlarını bu kitleler üzerinde denemelerine kızamıyorum. Öküz boynuzlu antilopları sırtlanların canlı canlı yemesi kadar, yavru ceylanları aslanların parçalaması kadar acı ama, doğal. Hayatın gerçeği bu. İnsanlar hayvanlardan farklı olduklarını sanmayı sürdürse de sürdürmese de durum budur. Gerçek acıdır. ” Son ve en mükemmel denilen dinini insanlara ulaştırmak için Allah neden sms kullanmamıştır?” sorusuna yanıt verildiğinde acılar sona erecektir.
Yoruma kapalı.