‘Güçlü devlet olmak’ ile ‘güçsüz gösterilmemek’ arasında fark var…

26
Reklam

MHP lideri Devlet Bahçeli son konuşmasında ‘‘Devletimizi güçsüz gösterenlere azami dikkat edelim’’ demiş…

Üzerinde düşünülmeyi hak eden bir görüş bu.

Ben olsam ‘‘Devletimizi güçsüz hale düşürmeyelim’’ derdim; fakat Bahçeli öyle demiyor, onun kötülediği ve azami dikkat edilmesini istediği ‘devletin güçsüz gösterilmesi’

İki ifade arasında ciddi fark var.

Her devlet, doğası gereği, güçlü olma iddiasındadır; bir çok devlet bunu ister, ama kendine özgü sebeplerle ifade etmez. O ülkelerde devletin güçlü olduğunu onun kurumlarıyla temasa geçtiğinizde anlarsınız.

Bir tanıdığım, ayrıldığı eşinin yanında götürdüğü çocuklarını bundan böyle yaşayacakları ABD’de okula yerleştirmeye kendisi gitmiş. Çocuklar orada turist vizesiyle bulunuyorlar, ancak amaçları sürekli kalmak… Okula kayıt yaptırmaya gittiğinde, tanıdığım, müdire hanıma, bu durumu bir biçimde aktardığında şu cevabı almış: ‘‘Endişenizi anlıyorum, fakat o konu göçmen idaresinin ilgi alanına giriyor. Benim görevim, okuluma öğrenci olması için başvurulan her çocuğu okutmaktır. Çocuğun ve ailesinin ülkede bulunma statüsü beni ilgilendirmez’’

Tanıdığım, ‘‘Amerikan devletinin gücünü o cevaptan anladım’’ demişti.

Basit bir olay, ancak ülkeyi yeni tanıyan birinin gözlemi olarak önemli.

Reklam

Orada da yaşadım, ama benim ABD ile güç testi yapmamı gerektirecek bir deneyimim olmadı. Buna karşılık, İngiltere’de yaşarken aynı hisse sağlık sistemiyle tanıştığımda ben de kapılmıştım.

Bir rahatsızlığım sebebiyle hastaneye yatmam gerekmişti. Hastane 2. Dünya Savaşı’nda üzerine bombalar düşmüş, sonrasında elden geçirilmiş sıradan bir hastaneydi. Geniş bir koğuşta bir hafta kaldım. Çıkarken en büyük endişem bana çıkarılacak faturaydı. Herhangi bir para talebinde bulunmadıkları gibi, bir ay sonraya kontrol için de gün verdiler.

Köhne hastaneyi bütün hastalara sergiledikleri sevecen yaklaşımlarla ışıl ışıl tutan gencecik hemşireler ve yabancılara bile sosyal devlet anlayışıyla yaklaşan anlayış beni ‘güçlü devlet’ algısına sevk etmişti.

[Margaret Thatcher sonrasında pek çok başka alanla birlikte sağlık alanında da ‘sosyal devlet’ anlayışının yıkıldığını biliyorum. Thatcher ile birlikte ‘güç’ farklı anlam taşımaya başladı. Bence İngiltere’nin gücünde o yüzden sonradan azalma oldu.]

Devletlerin gücü başka devletlerin ve o başka devletlerin insanlarının ona nasıl baktıklarıyla oluşur. ‘‘Ben güçlüyüm’’ demekle her devlet ‘güçlü’ muamelesi görmez.  İşte o zaman, ‘güçlü görünmek’ önem taşımaya başlar. 

Türkiye aslında güçlü bir devlete sahip. Stratejik konumu, genç nüfusu, çalışkan insanları, çevresiyle tarihi bağları ona doğal bir ‘güç’ atfedilmesini sağlıyor. ‘Kaotik bir bölgede bir istikrar adası’ olmaması için hiçbir sebep yok.

O tanımı hak eden bir ülkenin devleti ‘güçlü’ bilinir.

Sorun nereden kaynaklanıyor?

Reklam

Galiba siyasilerin tavırlarından kaynaklanıyor.

Ülkelerinin gücünün ya farkında değil siyasiler ya da o gücün gereğini yerine getiremiyorlar. O sebeple de ‘olmak’ ile ‘görünmek’ arasında gidilip geliniyor.

Hangi durumda olduğumuzu görebilmemiz için, son bir ay içerisinde çeşitli gelişmeler ışığında Türkiye’yi önemsemek ihtiyacı duyan dış basının hakkımızdaki değerlendirmelerine göz atmak yeterli olabilir.

Kısa bir özet verebilirdim, ancak o özetin zihinlerde oluşturacağı ‘güç’ projeksiyonunun yaratacağı hayal kırıklığının sorumluluğunu üstlenmek istemem.

Durumumuz ‘güçlü görünmek’ bakımından hiç iç açıcı değil; bu kadarını söylemekle yetineyim.

Videolar ve Twitlerin gücü adına

Yine de MHP liderini anlıyorum.

Son iki aydır önce videolarla yakın zamanlarda da Twitter hesabından attığı mesajlarla gündem belirleyen Sedat Peker’in de onunla benzer bir kaygısı var. Önceki gün peş peşe 50 Twit mesajı attı ve iktidarın makyajını zedeledi. 

İddia ve ithamlarının odağında yer alan kişi ve kurumlar hiç de yabana atılacak türden değil.

O sebeple de, iktidarın itibar ettiği gazete ve TV kanalları görmezden gelseler de, ülkenin en ücra köşelerine kadar konu tartışma gündeminin ilk sırasına oturdu.

Ülkenin doğal yapısını bozan yangınları bile sollayarak…

Ardından bir de ne gördük? Mesajlarını alternatif kanallarda yorumlayan bir-iki gazetecinin ‘‘Biz bu anlatılanları zaten biliyorduk’’ yollu açıklamalarına tepki verdi Sedat Peker. Yeni attığı mesajlarda ‘‘Bunu biliyor muydunuz, bunu, ya bunu?’’ diye saydıklarına aynı gazeteciler yine aynı kanallarda ‘‘Bunları biz de gerçekten bilmiyorduk’’ açıklaması getirmek zorunda kaldılar.

Hakkını yedirmek istemedi devletin ‘suç örgütü lideri’ diye tanımladığı kişi…

Onun da derdi ‘güçsüz görünmemek’

Devlet Bahçeli’nin uyarısı yangınlar sırasında verilen görüntünün devleti güçsüz gösterdiğiyle ilgili. O arada, giderek bütün sahil şeridini kapsamaya başlayan yangının bir türlü hakkından gelinemediği görülünce açılan ‘Türkiye’ye yardım’ (‘Help Turkey’) kampanyasının görüntüyü daha da bozacağı endişesi de var işin içinde.

‘‘Güçlü devlet kimseden yardım istemez’’ diye düşünüyor olmalı.

Yanlış bir düşünce bu.

ABD Türkiye’den kaç kez belli konularda yardım istemedi mi?

Almanya’nın başını çektiği AB ülkelerinin Türkiye’den elle tutulur beklentileri var ve o konularda sürekli yardım talep etmekteler.

Ülkemiz de gerekli olduğunda başkalarından yardım ister. Nitekim, hükümetin, yangın söndürülemez hal aldığında, ABD başta olmak üzere başka ülkelerden yardım talebinde bulunduğu anlaşılıyor.

‘Güçlü görünme’ mülahazası açısından, yardım istemek değil, özellikle hangi konu ve durumda yardım talep edildiği önemlidir.

Sedat Peker de mesajlarının daha geniş kitlelere ulaştırılması konusunda yardım talep ediyor; bu onu güçsüz gösteriyor mu?

ΩΩΩΩ

Reklam

26 YORUMLAR

  1. Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias,  devam eden orman yangınlarına 2 söndürme uçağıyla destek sağlanması nedeniyle Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’na teşekkür etti.
    Allah Allah Yunistanın 38 tane yangın uçağı yokmuydu. Sözü Y.K. ya bırakıyoruz.

  2. Fehmi Bey’in yazısına konu olan Devlet Bahçeli’nin ayrıntılı son açıklaması

    Sabır ve sağduyuya en çok ihtiyaç duyduğumuz bir dönemden geçiyoruz. Vaki felaketleri mukavemet ve mücadele dirayetimizle, birlik ve beraberlik direncimizle göğüsleyeceğiz. Birbirimize dayanarak, birbirimizden güç alarak bugünleri Allah’ın inayetiyle geride bırakacağız.

    Yılmamızı bekleyenler var, hatta yıkılmamızı isteyenler var, dahası çözülüp dağılmamızı dileyenler var! Ancak hepsi boş bir hayalden, boşuna bir hevesten ibarettir. Çeliğe su vermek neyse felaketlerin ortaya çıkaracağı sonuç aynısıdır. Bu durum şaşmaz bir tarih gerçeğidir.

    Teslimiyet fıtratımızda olmayan bir acziyettir. Türk milleti nice badireleri aşmış, pek çok belayı yenmiş, sayısız zorlu etapları geçmesini bilmiştir. Yeter ki, felaketlere umut bağlayanlara karşı uyanık olalım, yeter ki devletimizi güçsüz gösterenlere azami dikkat edelim.”.

    • Devlet Bahçeli önce kendi çelişkisini düzeltsin;

      Devlet Bahçeli değilmiydi, “MHP oy kaygısıyla siyaset yapmaz, MHP için vatanın bekası birinci önceliktir, seçim ve oy MHP’nin hiç bir zaman önceliği olmamıştır” diyen.

      Şimdi ne olmuştur da seçim barajının aşağı çekilmesi MHP’nin başı Devlet Bahçeli’nin birinci önceliği olmuştur, hangi dağda kurt sürüsü ölçmüştür de vatanın bekası MHP’nin birinci önceliği olmaktan çıkmıştır? MHP Meclis dışı kalınca vatanın bekasını sağlamaktan aciz bir parti midir, MHP için meclisin dışı vatan toprağı değilmidir? MHP için vatan meclis yerleşkesinden mi ibarettir de devlet Bahçeli barajı düşürme sevdasına düşmüştür? MHP Meclisin dışında vatana hizmet etme yollarını bilemiyecek kadar cahil bir partimidir de Bahçeli ille de baraj düşsün diye feveran edip ortalığı inletmektedir? Öyle anlaşılıyor ki MHP için ateş bacayı sarmış, korkular tavan yapmış, anneee anneeee ya meclise giremezsem korkuduyla Erdoğan’a yalvarır olmuştur. Devlet Bahçeli’nin bu telaşı acizlik değildir de ya nedir?

  3. DEVLETİ ACİZ GÖSTERME suçu.
    Birkaç gün önce bir başsavcılıktan orman yangınları nedeniyle sivil inisiyatif ile başlatılan yardım çağrısı hakkında “devleti aciz gösterme” suçundan soruşturma açıldığı açıklandı.
    Böyle bir suç Türk Ceza Kanununda yok.
    Orman Kanununda da böyle bir suç yok.
    KHK ile de suç ihdas edilemez.
    Çok pardon Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminde KHK ile yapılamayacak bir şey yok.
    En azından trollere göre .
    Böyle olmayan bir suçtan biri hakkında şikayette bulunulduğunda Cumhuriyet Savcısı ilgili kişinin ifadesine dahi başvurmadan “atılı suçun yasal unsuru bulunmadığından” KYOK yani takipsizlik kararı vermeli.
    Şüpheli gidip ifadesinde ” ben devleti aciz gösterdim” dese bile sonuç değişmez.
    Bir de res’en soruşturma açıldığı açıkladı.
    Ne günlere kaldık.
    Muhalefetin dediği gibi res’en değil reisen.

  4. Ben yurt dışına gezmeye gittiğim (ABD, Canada, ve AB ülkelerine) zaman Kadınlara verilen hakların çok fazla olması nedeni ile aile hayatını olumsuz etkilemesin’den dolayı pak hoşuma gitmiyordu.(bu konuda görüşum ayni değişmedi)
    Fakat bu ülkelerin insanların’da yalan, iftira, yan gelip yatma, iş beğenmeme, mevki makam diye bir dertleri olmadığı için’de kula köle olmak gibide bir ahlak zafiyetleride yok.
    Ne iş buluyorsalar onda çalışiyorlar vede çok çalışkan mütavazi sadece insanlari değil canlılari ve doğayi severler ve korurlar. İşte bu insanları Analar eğitiyor. Eğer Babalari belli ise maddi ve manevi çocuklarına destek veriyorlar. Açıkcası Erkek değil doğurduğu çocuktan (istisnalar hariç) kadın ve devletin aile bakanlığ sorumlu oluyor.

    Dünyada,erkeklerin egemen olduğu! Tek Ülke olmasakta 1.sirada biziz. Kadını özeliklede çocuk terbiyesinde ikinci hatta hiç söz sahibi yaptirmayan,
    biz ve bize benzer ülkeler batmaya, cahilleşmeye,
    fakirleşmeye, ve yok olmaya mahkümdür.

    Müslümanız diyiyoruz AMAA İslamın (İ)sinden dahi haberdar değiliz.

    Eskiden CHP zamanlarında hırsızlık yolsuzluk vb gibi olaylar vardı fakat çok çabuk açığa çıkıyordu ve anında halk onları deviriyordu. Fakat kendini dindar Müslüman olarak tanıtanlar, başta ülke insanını robotlaştır’dılar! Nasılmı?İslamda ŞİRK ve yasak olan herşyı İslamın Şarti hatta farz olarak ülke insanına lanse ettırdıler. (TARIKA ve Seyhler) Buda başta İnsan özeliğini yitirdi, ve hem Ekonomiyi vurdu hemde ahlakı çökertti. Buda yetmazmiş gibi!
    Son 10 yılda’da Türkiye’de adete cani ve cahillik doktorasi yapmiş AKP trolleri’ni dünyaya ihraç ettiler. Bu ihracat’ı yaparlarken hazineyide tam takır ettiler. Çünkü bu ihraractlar dünyayı kokutup halkını insan olduklarından utandıracak kadar insan kılıklı canavar ve parazitler. Bunların yaptıkları tahripler verdikleri rüşvetler milletin cebinden çıkıyor.

    Hiç sıkılmadan utanmadan, ahlasizliklarını dünyaya servis yapiyorlar.

    • Sayin yorumcu keske “şu fikrinize katılmıyorum” diyebilseydim ama ne yazıkki hiçbir fikrinize katılamıyorum, affınıza sığınarak …

  5. İklim değişikliği kapımıza kadar geldi vurdu içeri girdi. En azından şimdiden iklim değişikliği ve doğa için neler yapılabilir? Doğanın genleri ile oynanınca intikamı çok acı oluyor. Geçmişte yapılan oto yollar köprüler çılgın projeler acaba doğamıza ne kadar uyumlu, yapılacak olan projelerin iklim koşullarını da göz önünde bulundurarak yapılmasını ümit ediyorum.
    Geçirdiğimiz Kurban Bayramı tatilinde tatil beldelerinin nufusu 1 milyonu geçti diye basında okuduk. Önümüzdeki tatillerde tatil beldelerine giden her bir insanımız kişi başı 3 fidan dikmiş olsa bir nebze de olsa faydası olur. Devletimiz orada yaşayan köylülerimize fidan yetiştirmek ve satışını bu köylülerimize vermeli. Yer kirası almamalı.
    Ülkemizin kaderi kuraklık olmamalı Devlet, Sivil Toplum Kuruluşları, Sanatçılarımız, Bilim adamlarımız el birliği ve halkımız ile fikir alışı verişin de bulunarak ülkemize çöle mahkum etmeyelim ne olur.
    Günü birlik çekişmeleri bir kenara bırakalım. Önümüzdeki seçimde ümit ediyorum ki bütün partilerimizin programlarında olması gereken , DOĞAMIZI, doğamızın içindeki canlıları nasıl koruruz, bir çok hayvan türünün nesli tükeniyor.
    Çocuklarımız ağaç sevgisi ve hayvan sevgisi ve doğa sevgisinden gün geçtikçe uzaklaşıyor. Aileler bir yere kadar yetebiliyor, eline tablet cep telefonu alan çocuklarımız gençlerimiz adeta dünyadan kopuk yaşamakta bir kısmı.
    Bütün devlet büyüklerimizin sen ben olayını artık bir kenara bırakıp gerçekten geleceğe göre konuşmaları gerekiyor. Hepimiz ölümlüyüz, tek gerçek arkamızda bir nesil bırakmak ve doğayı koruyarak geliştirerek yaşamak. Asıl olan.

  6. Sn. Koru devletimizde güçlüdür çeşitli vesilelerle test edilmiştir.Ornegin İtalya gibi bir ülke covid e yakalananlari kurtarmak için yaşlılar arasında BU ÖLSÜN BU YASASİN TERCİHİ YAPARKEN çok şükür her vatandaşımız sağlık hizmetini sonuna kadar aldı.
    Siz İngiltere’de ücret ödemeden bugün gidin bakalım ne durumda veya Amerika da bı dış cektiriverin bakalım kaç dolar ödeyeceksiniz.
    Çok şükür ayağımda bir operasyon için başakşehir Hastanesi’ne gittim ve 2 saatte tüm işler tamamlandı ve emekli olduğum için tek kuruş ödemedim.Devletin gücünü orada hissettim
    .Anlaşılan siz hiç böyle bir hizmet almadınız !!!

  7. Amerikan Chrest Vakfı’nın yöneticileriyle ilgili internette oldukça sınırlı bilgi olması şüphesiz manidar.Türkiye’ye yüz binlerce dolar para aktaran şirketin 19 çalışanı bulunması dikkat çekiyor. Başkanı da Anne Jensen. Uydurma fotograf. Amerikada yaşayanlar baksın bakalım ne faaliyet gösteriyor bu şirket.

    2010’da ortaya çıkan Wikileaks belgelerinde yer alan e-postada Anne Jensen’ın Türkiye ve Kuzey Irak hakkında bilgi talep ettiği, ayrıca TSK ile terör örgütü PKK arasında yaşanan çatışmalarla ilgili olarak da sözlü bilgi istediği görülüyor.CIA-STRATFOR’dan gönderilen e-postada o dönemde Türkiye-PKK arasındaki durum ve Hakkari, Mardin ve Kandil Dağı hakkında bilgi verildiği görülüyor. 

  8. Terörle mücadelede kararlılıkla alınan yol Türkiye düşmanlarının elini kolunu bağlayınca; teröristler sosyal medya, geleneksel yayın organları, STK’lar ve dernekler üzerinden etki alanını genişletme ve hedeflerini gerçekleştirme peşinde. Bunun son örneği olarak sosyal medya trolleri, yurt dışından fonlanan sözde gazetecilerle sanatçılar ve ajans görünümlü siyasi tetikçiler orman yangınlarında kendini gösterdi.
       Fehmi bey bunların amaçları ne olabilir sizce?

    • Fatih yakınlarda uzaya fırlatılan bir uzay aracı hedefine ulaşınca uluslararası uzay istasyonundaki yerine kenetlenişini canlı olarak izledik. Araç kendi içinden ve yerden kumanda edilerek 10 binlerce uzaklıktaki yuvasına kenetleniyor. Uzay araçlarında direksiyon yok, milimlik sapma hedefinden uzaklaştırır ama hiç bir sapma olmadan aracın yönünü nasıl değiştiriyorlar da küçücük yuvasına kenetliyorlar? Madem aklını fikrini böyle konularla meşgul ediyorsun o zaman bunu bilmen lazım.

  9. güçlü devlet, güçlü ülke, güçlü millet, güçlü insan derken güçlü olmanın biri olmazsa diğeri olmaz pek çok parametreyle dengelenen bir yapı olduğu kesin, ama en önemli parametre bence akıldır.
    kimi ülkeler var ki yeterli toprağı, kaynakları hatta parası bile olmasa aklı ve çalışkanlığı ile dünyanın en güçlü ülkelerinden biri olabiliyor, almanya gibi mesela. savaş sonrası hiç bir şeyi olmayan yanmış, yıkılmış bir ülkeden bugün gelinen yere bakalım.
    yeterli toprağı, kaynakları, iş gücü, iklimi, jeopolitiği olan bir de bize bakalım.
    kutuplaşmış ve kutuplaştırılmış bir halk, yüksek enflasyon, ağır işsizlik, düşük gelir, giderek ağırlaşan fakirlik, istikrarsız para, zayıflatılmış kurumlar, inanılmaz noktalara gelen israflar, önü açılmış yolsuzluklar, gerileyen tarım ve hayvancılık.
    kendine yeter bir ülke olmaktan bir kaç ürün dışında her şeyi ithal eden ülke durumuna düştük.
    buğday ithalatında ilk 3 ülke arasına girme başarısı bile gösterdik.
    bu yönetilmemenin resmidir.
    güçlü devletler iyi yönetilen devletlerdir.
    onları güçsüz göstermek mümkün değildir.

    almanya da askeri ücret brüt 1,500 euro civarında.
    yaşamsal bir ürün seçelim, sıradan bir şey olsun.
    bir kilo kıyma 5 euro.
    bir alman, asgari ücretiyle 300 kilo kıyma alabiliyor.
    türkiye de asgari ücret brüt 380 euro civarında
    bir kilo kıyma 7euro
    bir türk, asgari ücretiyle 54 kilo kıyma alabiliyor.
    ithal girdi sevdamız nedeniyle dünyada etin en pahalı olduğu ülkelerden biriyiz.
    almanya’daki gelir dağılımına göre asgari ücret alanlar olarak nitelendirilenlerin oranı çalışanların yaklaşık yüzde 14’ü. bizde bu oran % 40.
    dört kişilik ailenin açlık sınırı 2 bin 865 TL,
    yoksulluk sınırı 9 bin 332 TL.
    iç borç, dış borç, dengeler, politikler, kamu israfları, tam takır hazine
    hiç karıştırmıyorum bile.
    pandemi ile birlikte doğal olarak pek çok ülkenin ekonomik sorunları yanı sıra işsizlik oranları, enflasyon rakamları yükseliyor biz de ise durum bambaşka bir seviye de.
    her imkana sahip olduğu halde sınıfta kalan çocuk gibiyiz,
    aklını kullanamayan,
    kendisi için neyin doğru olduğunu düşünemeyen,
    parasını ve zamanını boşa harcayan bir çocuk gibi….

  10. Bundan tam 18 sene önce , 4Temmuz 2003 Cuma günü (Aynı zamanda ABD nin bağımsızlık günüdür ve 3 gün tatildir) Süleymaniye kentinde (Kuzey Irak) , bir Bnb. komutasında görev yapan 11Türk askeri , ABD nin 173 Hava İndirme Alayının komutanı tarafından , başlarına çuval geçirilerek tutuklandı ve başka bir yerde gözaltına alındı , 60 saat sonra yani yaklaşık 3 gün sonra yapılan temaslar neticesinde serbest bırakıldılar !
    Bu olayı, yaşı 30 un altında olanların hatırlayabileceklerini sanmıyorum ; hem milletimiz adına hem de TSK adına bu onur kırıcı oayın bizleri nasıl yaraladığını , hala bizler için nasıl utanç verici olduğunu , o günleri yaşayanlar çok iyi bilirler !
    Bu olay karşısında ne yapılabilirdi ?
    Ya , o anda orda görevli olan tim , ne pahasına olursa olsun asla teslim olmayacak ve gerekirse sonuna kadar vuruşarak şehit olacak , tarihimizin şanlı sayfalarında
    eşsiz bir kahramanlık destanı olarak yerlerini alacaklardı,
    Veya devlet , ABD ile hiç bir görüşme , konuşma , temas yapmadan Adana /İncirlik’te görevli 12 Amerikan subayını , aynı gerekçeyle (Valiye suikast ) misilleme bir hareketle gözaltına alıp tutuklayacak ve insiyatif alarak gelişmelere hareket edecekti ! Ne hazindir ki en kötüsü seçildi !
    Bu konuda anlatılacak bir çok örnek olaylar da var ; uçak kaçıranlara karşı yapılan Mogadişu ve Entebbe baskınları , İngiltere -Arjantin arasındaki Falkland savaşı vs.vs.
    Önündeki masaya yumruk vurarak büyük devlet olunmuyor !
    Herkese selamlar , saygılar

    • Sayın Fehmi Koru, bu sözünü ettiğiniz güçle fonlanmış medya ve fonlanmış gazeteci konusunda ne düşünüyorsunuz. Bu sizi hiç mi rahatsız etmiyor? Neden bu konuda bir eleştiriniz yok?

    • Bu konuda unutttuğum bir açıklamayı ilave etmek istiyorum:
      Yukarıda sözü edilen 173 ncü Hava İndirme birliği ,Irak’taki 4 ncü ABD Tümenine bağlı idi .Yani o tümen de işin içinde idi , onun komutanın emriyle bu elim hadise meyana gelmiştir.
      Ama ne yazık ki o Tümenin o zamanki komutanı olan Raymond Odierno , 2015 de bizim Gn.Kur. Bşk.nımıza madalya takmıştır !
      Başka hiç bir şey söylemeye gerek yoktur !

  11. Sayın Fehmi Koru’ya çağrımı tekrarlıyorum: Tüm araç gereçleriyle üzerimizde denenen “rızanın imalatı” Naom Chomsky “manufacturing consent” hakkında ne düşünüyorsunuz

  12. Devletimiz gerçekten güçlü imiş.
    Gerçeklerin ne kadar örtülebileceği, ne kadar saptırılabileceği, ne kadar ters-yüz edilebileceği konusunda acayip güçlü olduğunu gördük.
    Her bir olay bize önce bunu gösteriyor.

  13. Bizde herşeyi tersinden anlama algılama yedirmeye çalışma hastalığı var!
    -birilerinin emirverdiği.. başka birşeydir, ”işbirliği” başka.
    -bir ülkeden borç alıp faiz ödemek başka şeydir, hibe almak başka,
    -komşudan bir fincan kahve almak başka şeydir, bahçesinden incir çalmak başka.
    *Akla takılan sorular için: babasının hayrına mı veriyor, seninle işbirliği yapmasa yapabileceği başkası mı var?
    Dinimize inancımıza gelenek göreneklerimize, ananeleremize bağlıyız. elhamdülillah çoğnluğumuz müslüman. islamı biraz derinden anlayıp yaşayabilsek!..
    -Hem faizin haram olduğuna inanır, hemde dil ile doğruyu ikrar ederiz. faizi de indiririz enflasyonuda.
    -Bir siyasinin gizli görüntüleri çekildi diye kızıl kıyamet koparılan ülkede……
    (ahlaki değerlerimiz, haksızlık hukuksuzluk başka bir yazı konusu olduğunda konuşulur)
    Senin evinin içini eskiden bir aile bireyi ötmezse dışardakiler bilemezdi. şimdi öğrendiğimize göre fanlamalar, fonlamalar havada uçuşan hatta arabalara konulan yeşile boyanmış mangırlar .. 🙂 , herbişeyi biz bilemez ken, elin keferesi herşeyin kaydını tutmuş.
    Belkide asıl dert etmemiz dikkat etmemiz gereken,
    -açık ve şeffaf olabilmek, hesap verebilir olmak, kimseye boyun eğmemek.
    Son söz:ya göründüğün gibi ol, ya olduğun gibi görün!

  14. “ameller niyetlere goredir” diye meshur bir hadis vardir.
    “help turkey” diye acilan sosyal medya geyiginin muntesipleri acaba nerden nasil bir yardim bekliyor idi ?

    amerikadan yangin sondurme filosu mu ?
    avrupadan itfaiye ordusu mu ?
    belki de elon musktan ve jef bezostan roket gonderip bi kac tank su basmalarini beklemislerdir 🙂

    ciddi ciddi ne bekleniyordu diye insan merak ediyor

    hukumet gerek bircok ulkeden ilgili kanallardan onca ucak ve helikopter istmesine yuzlerce insanin gece gunduz calismasina ragmen yapilan bu acul kampanyanin tek amaci devleti/hukumeti aciz ve de hakir gosterme propagandasindan ibaret (her zaman oldugu gibi)

    ne diyolardi gezide ” mesele agac degil sen hala anlamadin mi arkadas”
    amac ayni sadece senaryo farkli suyu cikmis hollywood filmler gibi.
    hukumet ise her seferinde malum “muhalif cevrelerden” zuhur eden bu tur cikislari sanirim gene ayni sekilde degerlendirdi, hakli da.-bi ara yazarda oyle mirildandi-

    destek istemek ayridir dilencilik yapmak farklidir..siyasi show yapmak da ayri bir şecaat (tokyada kesin altin madalya alirlardi bak bu alanda)

    yazarin sorusuna gelelim : her tur zirvasina baliklama atladigi herif yardim dan ziyade ‘destek’ istiyor ama dilencilik yapmiyor.
    yazarin elestirileri tutarli ve gecerli degil.

  15. Yaş meyve sebze ihracatı bir yılda 3 milyar dolara ulaştı diye sevinmişler ekonomi yönetimi.

    Adamlar bir telefon satıyor, senin tonlarca domatesinden daha fazla kazanıyor. Üstelik sen toprağı suyu talan ediyorsun.

    Eğitime önem vermezsen böyle sittin sene ırgatlığa milleti mahkum edersin.

    Milletin çocuğunu imam-hatibe, işsizliğe, köleliğe ve boş hayallere mahkum ettiler. Millet hakkını almayı ve hesap sormayı öğrenecek. Söke söke.

    • Domates de satacaksin SİHA. Da satacaksin.
      Herhalde artıran mutsuz oldunuz.Hollanda da çiçek satıyor ama vatandaşı rahatsız olmuyor.Mesleginiz nedir bilmem ama domates satmamak için acaba bu memlekete nasıl bir katkınız oldu .Onu yazında anlayalım.

    • Keşke olsa da sevinsek. Biz bir aşı bile almaktan aciz kaldık, parasızlıktan yada yolsuzluktan.

      Hollanda, Konya kadar bir ülke, ama sadece çiçek ihracatı 4.2 milyar dolar. Farklı liglerdeyiz maalesef.

  16. Devlet iban verirken güçlü vatandaş help derken devlet güçsüz. Bu siyasal islamcı ve milliyetçi kadroların devlet içinde örgütlenip kendi menfaatlerini milli beka gibi halka yutturmaları ve bu menfaatlerini hep önce düşünmeleri sonucunda bir mafya liderinin sözleri daha itibar kazandı.. Bu böyle gitmez….

  17. Türkiye’nin kısır gündeminde boğulup gidiyoruz. Siyasal İslamcılar Türkiye’yi bir narco mafya ülkesine dönüştürdüler. Herşey batak. Bir mafya babasına mahkum olduk haber alabilmek için.

    Öbür taraftan dünya ilerliyor hızlandırılmış şekilde. Yapay zeka, uzay yolculukları, Ay ve Mars’ın kolonileştirilmesi, dünyanın yörüngesine atılan binlerce haberleşme uydusu, sağlıkta atılan dev adımlar, ve herşey baş döndürücü bir hızda ilerliyor.

    Bizimkiler daha bir tane elektikli yerli araç yapacaklar. Avrupa ve Amerika önümüzdeki 20 yılda araçları büyük oranda dönüştürme planları yapmışlar bile. Yine mahkumuz yabancı teknolojiye. Bozuk para gibi eğitim bakanı harcayan ülkeden de başka şey beklenmez zaten.

    Yakında orman bakanının kellesinin alınışını da jet hızında izleyeceğiz.

  18. Bahçeli “yıkılmamızı isteyenler var” da demiş. Yok sen yıkılma. Çeyrek yüzyıldır bir partinin başına çakıldın. Hiç oradan inme otur orada. Türkiye’ye de bir kayyım atadın. Onu da hep destekle. Türkiye yansın boğulsun rezil olsun. Siz Türkiye’nin rantını yiyin elele. Türkiye’nin her günkü komedisi işte.

Yoruma kapalı.