Konya’da bir başarı hikayesi sergilendi.. Başarıya açız ve açlığımızı giderecek olaylara ihtiyacımız var.. Tebrikler…

16
Reklam

Kimse kusura bakmasın, bugün siyaset yazmayacağım.

İstanbul’un tekrarlanan seçimi yüzünden çivisi iyice yerinden oynadı ülke siyasetinin; söylemler de onlara yönelik yorumlar da iştah kapatıyor… Ne kadar kendi doğrularımdan şaşmamaya çalışsam da, güncel siyasete değgin yazılar ister istemez keyif kaçırıyor.

En başta benim keyfimi…

Bu sebeple bugün yazımı keyifli bir konuya ayırdım: Türk milli takımının Fransa karşısında dün gece aldığı 2-0’lık galibiyete…

En son birkaç hafta önce görüştüğümde, bir münasebetle bana “Hiçbir değer ne kadar uğraşılırsa uğraşılsın kolayca yok edilemez” diyen ve bunu şahsıyla birkaç kez ispatlamış olan Şenol Güneş‘in görkemli milli dönüşünü kutlamam şart.

Şenol Güneş diye gerçek bir adam var

Türkiye sahte kahramanlar, sahte şöhretlerle dolu bir ülke. Şenol Güneş ise böyle bir ülkede sahtelikten uzak gerçek bir adam.

Adam gibi adam.

Reklam

Aynı hocanın Türk milli takımının başında gittiği Seul’deki 2002 Dünya Kupası‘ndan takımımıza üçüncülük kazandırarak döndüğü, hocalığını üstlendiği Beşiktaş‘ı iki yıl üst üste (2015-2016 ve 2016-2017’de) ardı ardına şampiyonluklarla da tanıştırdığı halde, kendisini ‘halk gibi’ bularak küçümseyenler gözünde bir türlü hak ettiği yerin ona verilmediğini de not etmem gerekiyor.

Dün geceki zaferi de sırf ona getireceği şerefi göz ardı edebilmek için küçümseyenler mutlaka çıkacaktır.

Oysa millilerin yendiği Fransa milli takımı son Dünya Kupası şampiyonudur.

Olabilir, şampiyon olan takımın oyuncuları bu yıl değişmiştir ve yeni gelenler eski başarıdan uzaktırlar… Ancak durum bunun tam tersi: Fransa 2018 Dünya Kupası‘na çıkardığı takımın neredeyse bütün oyuncularını ve teknik direktörünü koruyarak Konya’daki maça çıktı.

Fransa milli takımının oyuncuları bir Avrupa karması kurulsa onda rahatlıkla yer alabilecek seviyede. Çoğu İngiltere’de Premier Lig‘te top koşturuyor, geri kalanı Avrupa’nın öndegelen takımlarının oyuncuları…

Teknik direktörleri Didier Deschamps takımının hücumda ve savunmada kendilerinden bekleneni veremediğini söylemiş maçtan sonra, ama ben aynı kanaatte değilim. Fransız oyuncular ellerinden geleni yapmaya gayret ettiler.

Yaptılar, ama daha iyi bir takım karşısında kaybettiler…

Dün ve bugün farkı

Reklam

İzlanda’ya üst üste birkaç kez yenildiğinde milli takımımız, o takımın hocası, “Fatih Terim’in nasıl bir takımı sahaya süreceğini ve ona nasıl bir oyun oynatacağını önceki maçların videolarını izleyerek öğrendik; ona göre hazırlandık ve kazandık” demişti.

Eminim, Deschamps da aynı yöntemi denemiş ve oyuncularına o yolda taktikler vermiştir. Türk milli takımı artık bu anlamda ezber bozuyor. Her maça farklı taktiklerle hazırlanıyor. Karşı takımın ne yapacağını doğru okuyan bir taktikle…

Tabii Konya’da buluşan bizim seyircinin hiç dinmeyen desteğini de bu hesaba eklemek gerekiyor.

Rakip takım bizim gençlerden daha fazla koştu, Fransızların pas trafiği bizimkilerin neredeyse bir misliydi. İstatistiklerin fazla bir anlam taşımadığı bir akşamdı dün gece. Akıllı oyun ortaya koyan takım kazandı.

Grubunda yaptığı üç maç sonunda ilk sıraya yerleşti milli takım ve böyle giderse karşısına çıkanları eleyerek başarılarını sürdürmeye de kararlı görünüyor.

Şenol Güneş bu takımı -2002’de olduğu gibi- önümüzdeki Dünya Kupası’na da götürmeyi başarabilir mi? Bu oyuncularla bunu başarabilir. Orada ilk sıralara tırmanmasını sağlayabilir mi bu takımın? Neden olmasın.

Milli takım hepsi de genç ve değerli futbolculardan oluşuyor. Bu çekirdek kadro üzerine başarıdan etkilenerek yeniden hevesleri artan yeni gençler de eklenir.

Başarılar başarıya aç milletimiz için de çok önemli.

Tebrikler.

ΩΩΩΩ

Reklam

16 YORUMLAR

  1. Koru, madem futbol Hastalarından görünüyor. Bu gün konu bu Maç olur, diye düşünmüştüm.
    Yanıltmadı. Fakat, değerlemelerinde eksikler çok. Bu yanıltmaya da yol açabilir.

    Dünya ŞAMPİYONU Rakip takımın adını DOĞRU koymak lazım, bir kere. Fransız SÖMÜRGELER
    İMPARATORLUĞUNUN AFRİKA SÖMÜRGELER takımı desek daha isabetli olamaz mı ? Bizim takımın da bir benzerliğinden aşağıda bahsedeceğiz.
    İ
    Bit kere – ittifak var galiba – Şenol HOca’da KASINTI hiç yok. Buğday taneleri veya Bilen*arif kişiler gibi mütevazi, kanaatımca, Galibiyetin ASLAN PAYI Şenol Hoca’ya ait.. Ç0cukları çok iyi motive etmiş
    ve de kaynaştırmış görünüyor. Ayrıca, uyguladığı üstün ve topyekun savunma -atar, attırmaz oyunu gibi ve İskitlerin rakibini kucağına çekip, hücuma geçtiği gibi – ve akabinde Ani HÜCUMLARLA rakibi yıldırdı. Takdire ve tebriğe şayan. Ne yazık ki, mütevazi insanlar bu ülkede hak ettiği saygıyı ve değeri görmüyor, diyebiliriz.
    İzlandalılar tekrar tekrar video seyretse de, aynı taktik orada da uygulanabilir.
    Ancak, Şenol Hoca, müstakbel bir santrafor bulup, yetiştirmeli, geç kalmadan. Her şeye rağmen muhafaza etmek yerine, çok gol kaçıran Kaptan’ın yerine, gene de bir başkasına şans tanımalı idi.

    MİLLİ TAKIMIN, nerdeyse GURBETÇİ Çocuklarından teşkil edilmesi, sizleri belki, epeyce düşündürür, fakat, Yeni F.Federasyonunu ve yani Başkanını düşündürmezse, bu utanç kime yeter ? Aksine,
    ANLI-ŞANLI Vergisiz BOL KASALI Üç Büyükler denen ŞIMARIK takımların hep, ECNEBİ oyunculardan DEVŞİRİLMESİNE sözü olan çıkmaz mı ?
    Bu meyanda teknolojik ve modern imkanlar konusunda olduğu gibi, AKP’nin burada da gördüğümüz bir başarısını da, hatırlatmadan geçemiyeceğim.
    AKP, Kur’an’da 100’ü aşkın ayette Allah’a ve Peygamber’e itaat edilmesi EMRİNİ, bu sahada da becermiş görünüyor. Cumhuriyet Tarihinin hiçbir hükumetinin hatırına bile getirmediği dinde de bir reformu daha gerçekleştirmiş görünüyor. Baktım Baş Örtülü pekçok kızımız özgürlüğün STADda tadını çıkarıyor, o biçim. Yaşar Nuri’nin gözü arkada kalmaz, demek ki. H. Karaman ne der, tam bilemem ama, Hüseyin Atay da AKP’ye bir plaket verir, artık. D.İ.B. Başkanlığına sormaya gerek var mı ? Bence YOK. REİS bu işi peydahlamıştır, herhalde artık, ahiret sarayını da ummaktadır. A.B. kapısı da belki, biraz aralanır, maçı izliyen oldu ise. Koru bile kaçırmış, bu fırsatı. Maç izlerken Süleyman beyin kızı, yanında miydı, dersiniz ?
    merak ettim de,
    Süleyman Hoca’nın yorumu bu gün birkaç defa okunsa UFUK açmaya yararlı olabilir mi ?

  2. Futbol piyasasında profesyonel olarak milyonları kazanabilirler. Haklarıdır, helal hoş olsun…

    Ancak, futbolcular ve teknik ekip açısından Milli takım, pirimin hiçbir zaman sözkonusu olmaması gereken bir takım olmalı. Bu parayla ölçülen bir görev değil. Para değeri varsa vakıf oluşturmalı orada toplanmalı. Milli ekibin her elemanı bu primlerini yerli futbolcu/sporcu yetiştirme vakfına hibe etmeli. Bu fon Anadolu’dan yeni yeni fidanların keşfi ve yetiştirilip Milli Takıma kazandırılması için kullanılmalı. Ekibin her elemanı hibe işini seve seve yapabilmeli.

    Mill takım mensuplarının anıl terlerini/akıl terlerini/akın terlerini en fazla milli maçlara ayırmaları gerekir. Bu iş “Akıl*İman Sentezi”yle başarılmayacak bir iş değildir. Bu bir meziyet standardıdır. Bu ahlak ve aidiyet standardı gösterilebilirse, başarıları istikrar kazanır.

    İşte bu haliyle Milli Takım ülkemizdeki siyasilere de yol gösterici olabilirler. Ülkemizde cebelleşmeyi siyaset sanan ucuz/bayağı siyasetçiler, yerlerini zamanla partiler-üstü düşünebilen ahlak ve akıl sahibi başarılı siyasetçilere bırakırlar. Her alanda; eğitim, üretim, spor ve siyasette yozlaşmadan kurtulmalıyız.

  3. Bernar bey, ne güzel acikliyor, kimler tarafindan milli takim artı diğer takimlarla birlikte ne duŕuma düşürüldğünü.
    Aslinda dünya 3. olduktan sonra Şenol Guneşi terörist ilan etmediklerine şükür etmek gerek.
    Demekki, Dünya kupasind! kırdığı rekor sayesinde Erdoğan tarafından terörist ilan edilenlerde otel odalarinda birbirlerinin boğazına sarilmadiklari için onlara terörist ünvani verilmış…Herhalde, o teroristlik unvani, milli siporculardan başarili olanlarin alin terleri ile kazadiklari paralari Amerkan markali danişmanlara hiba etmek içinmiş.

    Bence Şenol hocaya Türk halki destek vermeli ve torpillpilere karşi korumali. Yoksa Allah korusun hemen harcarlar.
    O zaman esas harcanan Guneş hoca değıl Turk futbolu olur.

    Dünkü maç bana tarihini tam olarak hatirlamiyorum! Buyuk bir ihtima Ekim 1966 da Moskovda Rusyayi yenen Türk milli takimini hatırlattı. Helki maçi anlatan sipiykerin gooool diye bağiriş şekli aynen rahmetli Orhan Ayhanin bağirişi gibi idi.
    Turgay Şenerin son maçı oluşu ve 13 dakika falan oynadiktan sonra kaleyi hatirladiğim kadari ile Göztepe kalecisı Ali ye birakmişti. (Galatasaray kalecisi Yasinde olabilir) fakat benim aklimda kalan Ali.
    G Slı Ayhan Elmastasoğluda gol atmıştı.

    Şenol hoca dün bizleri sevindirdi Allahta onu ve ekibini sevindirsın.
    Amin.

  4. Ya bazı okurların hafızası pek güçlü değil, ya da Fehmi Koru okurlarının futbolla ilgilenmeyen insanlar olduklarını düşünüp bol keseden atıyorlar nasıl olsa bilen çıkmaz diye. Oysa, her şey, üstelik de hayli kısa bir süre önce, hepimizin gözleri önünde yaşandı:

    Nerdeyse önüne gelene kaybeden, Avrupa Uluslar Kupası ve Dünya Kupası eleme guruplarında hiçbir varlık gösteremeyen, ve buna rağmen Futbol Federasyonu tarafından pirime boğulan bir milli takımımız vardı.

    Oyuncularının milli takım kamplarında pirim paylaşımı yüzünden birbirine girdiği, kendi içinde üç guruba ayrılıp adeta çeteleştiği bir milli takımımız vardı.

    Takımın kaldığı otelde bir futbolcunun gecenin 03’unde bir diğerinin odasına dalıp ağzına tabanca dayadığı, bir diğerinin uçakta yaşlı bir gazeteciyi yumrukladığı bir milli takımımız vardı.

    Spor gazetelerinin ve televizyonlardaki spor programlarının aylarca Terim-Arda-Burak arasındaki kavga ve o kavgaya ilişkin dedikodularla dolup taştığı bir milli takımımız vardı.

    Pek çok futbolseverin, bırakın ekran karşısına geçip maçını izlemeyi, artık ilgi ve saygı duymadığı için bir maçı olduğundan bile haberdar olmadığı bir milli takımımız vardı.

    Başarısız bir teknik direktör ile başarısız bir furbol federasyonu yönetiminin para yüzünden mahkemelere düştükleri bir milli takım yönetimimiz vardı.

    Ne çabuk unuttunuz?

    Amiyane tabirle, dün geceki zaferden AK Parti’ye ekmek çıkmaz.

    Türk futbolunun duayen teknik direktörü sayın (ve çok sevgili) Şenol Güneş geldi, Luçesku ile başlayan “milli takımı kokuşmuşluktan çıkarma” operasyonunu başarıyla devam ettiriyor.

    Ahlaklı oyuncularla, bu ahlaklı ve (pirim değil) ülkesi için ter dökmeye gönüllü çocuklarla kendi karakterini, bilgi ve ustalığını harmanlayarak bizlere dün geceki sevinci yaşama fırsatı veren sayın Şenol Güneş’e ne kadar teşekkür etsek azdır.

    Kokuşmuş bir enkaz yığınından hepimizin umutla yüzünü döneceği bir milli takım yaratma doğrultusunda çok ümit verici adımlarla başladı çok iyi bildiği işine.

    Kendisine ve ülkesi için ter döken oyuncularına başarılar, bol şanslar.

  5. Dün Milli maçtaki çoşkulu Türk bayraklarını görünce bir yerlerde okumuştum….

    Dr. Rıza Nur hatıralarında derki;

    “Abdulhamid düşmanlığı gözlerimizi o kadar kör etmişti ki Mekteb-i Tıbbıye’ye İngiliz bayrağı çekecek kadar alçalmıştık”….

    Milli maçta İlk defa Fransa ya karşı galip gelebildik hem de çok iyi oynarak…

    Hep beraber sevinmek lazım…

  6. Uyutma
    İnsanlığı morfinleyip, uyuşturup sömürmek için Sermaye’nin elinde araçlar vardır.
    1) Okullarla gereksiz şeyleri ezberleterek 30 yaşa kadar meşgul eder sonra da firmasına tercümanlık yaptırır.
    2) Sanat adı altında filmler ve romanlarla hayal alemine sokar insanları, dünyadan hayattan kopartır. Uyanıkken gördükleri rüyalarla yaşarlar.
    3) Maçlar icat eder, beyinlerine hareketleri doldurur, öbür taraftan da ülkede Dolar yükseliyormuş, enflasyon oluyormuş, belediye başkan adayını oyuna getirmişler, bunlar vız gelir. İstanbulluların bir ümidi daha suya düştü.
    4) Nihayet partiler, kulüpler, dernekler, vakıflar, sendikalar, odalar say sayabildiğin kadar. Herkes bunlardan ümitli, bunlarla meşgul.
    Biz ne yapmalarıyız?
    a) Önce Kur’an seminerlerini takip etmeli ve katkılarda bulunmalıyız.
    b) Hak düzen, Adil Düzen, ortaklık düzeni, Kur’an düzeni olan semt kooperatiflerinin statüsünü öğrenmeliyiz.
    c) Uygulamalarla semt kooperatiflerinin statüsünü oluşturmalıyız. 10.000 ortaklı Ar-Ge çalışmalarına katılmalıyız.
    d) Semt kooperatifleri dışındaki olayları uzaktan takip etmeli, görüşlerimizi söylemeliyiz ama onların içinde yer almamalıyız. Örnek olarak partide aktif rol almalıyız. Ben 73’ten sonra hiçbir partide yer almadım.
    Adil Düzen’e göre İnsanlık Anayasası böyle oluştu.

  7. Bu bir mucize…Neden?Çünkü büyük takımlarımızın durumu belli.Neredeyse tamamı yabancı.Diğer takımlarımızda farklı değiller.Aslında futbolumuzda ekonomimize benziyor.İkisi de ithal ikameli.Küçücük ülkelerin milli takımının neredeyse tamamı futbolda gelişmiş ülkelerde oynarken bizde neredeyse hiç yok.Futbolumuzu gurbetçi çocuklarına dayandırdık.İlginç bir ülkeyiz vesselam…

  8. Maçın tamamını izleyemedim, ancak özeti seyrettim. Golleri hakkıyla gayet te güzel attılar. Direktör Ş. Güneşin dediği gibi skor daha da farklı olabilirdi. Milli takıma bravo! Bizimkiler daha sonraki maçlarda çoğu zaman farklı bir psikolojiye giriyorlar; genellikle aynı gayreti ve istikrarı gösteremiyorlar. İnşallah bu sezon sonuna kadar aynı başarı disiplinini gösterirler…. Seçimlere moralle girilmiş olur, hiç değilse!

  9. bir takımın fertleri kendi aralarında yaptıkları çalışma sonucunda duygularını hissedebiliyor bir hedefe kilitlenmiş aralarında yardımlaşma doruk noktaya ulaşmış on bir veya on iki kişi bir bedenin azaları gibi hareket edebiliyorsa yapılan işin en iyisini yapabiliyorsa bu ister askeri takım olsun ister bir futbol takımı olsun ister bir siyasi kadro olsun başarının kapısı aralanmış demektir.

  10. Şu yazdığım objektif bir tespit olmayabilir;milli takımın çıkış yakaladığı zamanlar ülkenin çıkış yakaladığı zamanlara denk geliyor.Tarihin en başarılı milli takımı da Akpartinin yükseliş dönemlerine denk gelmişti.Umarım milli takımın çıkışı devam eder ve bu yine ülkemizin yeniden yükseliş zamanının geldiğini işaretler…

    • Yukarıdaki ilk iki cümleyi şu şekilde düzeltirsem daha doğru bir ifade olacak:Milli takımın tarihin en başarılı çıkışını yakaladığı zamanlar, Akpartinin ilk dönemiyle başlayacak ülkenin çıkış zamanlarının işaretçisi gibiydi. Umarım milli takımın çıkışı devam eder ve bu yine ülkemizin yeniden yükseliş zamanının geldiğini işaretler…

    • 2002’de Dünya 3.sü olan milli takımın iskeletini, 4 yıl üst üste şampiyon olup 2000’de UEFA ve Süper Kupayı kazanan Galatasaray oluşturuyordu. Yani AKP ile alakası yok. Ayrıca AKP(2002) ile AKP(2019) arasında da uçurum var. Türkiye’nin yükselişini AKP’nin yükselişine endekslemenizi de size yakıştıramadım doğrusu …

      • Değerli arkadaşım.2000 li yıllardaki milli takımın çıkışını AKP ye bağlamadım.Miili takımın çıkışı,o dönem ülkenin bir çıkışa geçeceğinin İlahi bir işareti gibiydi,demek istedim;bu bakış açısını objektif bulmayabilirsiniz…

        Öte yandan ilk 8-9 senelik dönemde AKP nin olumlu icraatler yaptığını da düşünüyorum.Fakat,”iktidar bozar,mutlak iktidar hepten bozar”hükmüne karşı direnemediler ve sonra bozulma ilerleyerek devam etti.O bozulma geçmişte yaptıkları birçok olumlu işi de negatife tebdil eyledi.Ancak geçmişte ne olup bittiğini ilerisi için muhasebe yapmak üzere not etmek gerekiyorsa ilk dönemin olumlu icraatlerini de hakkaniyet adına not etmemiz gerektiğini kendi adıma düşünmekteyim.Selamlar…

        • İlk dönem ben de AKP’yi desteklemiştim. Fakat sonra desteğimi kestim. Tuttuğum takım var, sanatçılar, v.b. var fakat parti veya lider tutmam. Siyasetçilerin yaptıklarına ve yapamadıklarına bakarım. Selamlar.

Yoruma kapalı.