Kulis: Levent Göktaş’tan İnan Kıraç’a uzanan bir yakın Türkiye siyaset tarihi

22
Reklam

Türkiye’nin siyasi tarihi çoğu faili meçhul kalmış cinayetler ve ses getirmiş suikastlarla doludur.

‘Faili meçhul’ denilmesi lafın gelişi; yoksa yakınlarını o tür cinayetlerde kaybetmiş kişiler, aileler cinayeti kimin işlediğini veya işlettirdiğini bilirler…

Ses getirmiş suikastların çoğunun failleri diye de birileri yakalanmış, hatta hemen hepsinde fail diye gösterilenleri yargı mahkum da etmiştir; ancak yakınlarını suikastlarda kaybetmiş kişiler ile ailelerin, kendilerine “Suikastı bu işledi” diye tanıtılanların gerçek failler olduğundan genellikle kuşku duydukları bilinir.

Uğur Mumcu suikastı (24 Ocak 1993) sözgelimi…

Türkiye’nin yakın tarihine kalın harflerle kazınan bu suikastın ‘failleri’ diye yakalanan tiplerin gerçek katiller olduğundan Uğur Mumcu’nun eşinin kuşku duyduğu kayıtlara geçmiştir. Dönemin içişleri bakanına bu kuşku aktarıldığında, acılı eşe, bir duvarın varlığından söz edilmiş, bir tuğlanın çekilmesiyle duvarın çökeceği büyük bir tehlike olarak belirtilmiştir.

Ahmet Taner Kışlalı suikastı da (21 Ekim 1999) öyle. Kardeş çocuğu yazar Hıncal Uluç kuşkusunu birkaç yazısına da taşımıştır…

Hrant Dink suikastine (19 Ocak 2007) fail olarak gösterilen tiplerin arkasında esas kimin veya kimlerin bulunduğu yolunda rivayetler muhteliftir. Aile fertleri kamuoyuna açıklanan resmi görüşü kabul etmediklerini her fırsatta tekrarlamışlardır.

Necip Hablemitoğlu suikastı (18 Aralık 2002) son günlerde yeniden ülke gündemine oturdu. Yakın tarihe kadar o suikastı planlayıp sonuca ulaştıran olarak gösterilenler ile şu sıralarda fail olarak adları faş edilenler tamamen farklı kişiler…

Reklam

O olayda da aile fertlerinin resmi görüşten tatmin olmadıkları yolunda haberler alınırdı.

Hürriyet gazetesinde de bir dönem yayın yönetmenliği yapmış olan gazeteci Çetin Emeç de garip bir suikastta (7 Mart 1990) hayatını kaybetmişti. Onu öldürdü diye birileri yakalandı, yargılandı ve mahkum da edildi. Ancak o suikastın faili olarak gösterilen kişilerin gerçek failler olduğuna ailesi bir türlü inanamadı.

Örnek olması için Emeç suikastının faili olarak tanıtılanları ailenin kabulde zorlandığı konusunu biraz açayım.

Çetin Emeç’in eşi Bilge Hanım, suikasttan yıllar sonra -2011 yılında- o zamanlar çıkan Vatan gazetesinden Sanem Altan’a bir röportaj verdi ve orada “Yakalanan katilin gerçek olduğunu düşünmüyorum” diye bir cümle sarf etti. Bu röportajdan sonra önemli bir ismin arayarak “Bitmiş kapanmış bir konuyu neden açıyorsun?” diye Bilge Emeç’i azarladığını da yine Sanem Altan yazdı.  

Birbiri ardına bu suikastları sıralamamın elbette bir anlamı var. Bu hain eylemlerin hepsi, yalnızca değerli bir aydının hayatına son vermekle kalmadı, işlendiği döneme ait dengeleri bozmaya da yaradı.

Uğur Mumcu suikastından sonra CHP’nin ve o zamanki lideri Deniz Baykal’ın çizgileri keskin biçimde değişti.

Herbirinin ardından kitleler sokaklara döküldü ve suikasta uğrayana biçilen kimlik adına, onun vücudunu ortadan kaldırdıkları düşünülen kitleler ve onların fikriyatı aleyhine bir hava yaratıldı.

Oysa Hablemitoğlu suikastını planlayıp sonuca eriştirenler ile ilgili son bilgi doğruysa, onun vücudunu ortadan kaldıran grubun, Hablemitoğlu’nun fazla uzağında bulunmayan kişilerden oluştuğu anlaşılıyor.

Reklam

İnfaz emrini Levent Göktaş vermiş.. Suikast öncesi hedef alınan kişinin günlük hareketlerini Nuri Gökhan Bozkır günlerce izlemiş.. Cinayeti de Tarkan Mumcuoğlu işlemiş…

Her üçü de Özel Kuvvetler Komutanlığı‘nın Muharebe, Arama, Kurtarma (MAK) grubu mensubu asker kimlikli kişiler…

Ulusalcı diye bilinen kişilikler…

Levent Göktaş, daha önce, ‘Ergenekon’ soruşturmaları sırasında gözaltına alınmış, bir süre cezaevinde de kalmıştı…

Arandığını öğrenince, kendisini gözaltına almak üzere kaldığı yere gelen ekibi yanıltarak kayıplara karıştığı anlaşılıyor Levent Göktaş’ın…

Kayıplara karıştığı günlerde en son İnan Kıraç’ın patronu olduğu Kıraça Holding binasına uğradığı da gelen haberler arasında.

İnan Kıraç..

Zaten, şu sıralarda ABD’de cezaevinde tutulan ve mahkemeye çıkarılması öncesinde FBI tarafından sorgulandığı bilinen Sezgin Baran Korkmaz (SBK) olayı ilk patladığında, elinde bulunan şirketine ait hisse senetlerini geri almak için, İnan Kıraç’ın Levent Göktaş’ı aracı olarak SBK’ya gönderdiği öğrenilmişti.

İşin ilginç tarafı şu: Hablemitoğlu suikastini planlayıp infazı gerçekleştirdiği iddiasının muhatabı olan grubun lideri Levent Göktaş’ı SBK ile ihtilafını çözme işinde aracı tayin eden ve arandığı sırada en son holdinginde onu ağırlayan İnan Kıraç, yukarıda Çetin Emeç’in uğradığı suikastla ilgili kuşkularını gazeteciyle paylaştığı için Bilge Emeç’i azarlayan ‘önemli kişi’ydi de…

Acısı kuşkularla daha da büyüyen eşe “Bitmiş kapanmış bir konuyu neden açıyorsun?” dediği biliniyor…

Arandığı sırada holdingine uğradığında Levent Göktaş’ı da “Burada ne arıyorsun?” diye kapıdan çevirmiş midir acaba İnan Bey?

Kendi gazetecilik deneyimlerimden biliyorum, başka bazı her fırsatta kendisinden söz edilmesinden hoşlananların aksine, fazla ortalarda gözükmek istemeyen, gölgede kalmayı yeğleyen iş insanı tipine örnektir İnan Kıraç

Daha Hablemitoğlu suikastı ile Levent Göktaş arasında doğrudan ilişki olduğu iddiası haberlere dönüşmemişken, SBK ile ihtilafını çözsün diye onu avukatı olarak devreye soktuğu duyulduğunda bu sebeple çok şaşırmıştım.

“O kadar avukat arasından neden Levent Göktaş?” sorusu eşliğinde…

Hiç karşı karşıya gelmedik ama İnan Kıraç ile Kulis yazarınızın tanışıklığı eskilere dayanır.

Bayağı eskilere…

ΩΩΩΩ

Reklam

22 YORUMLAR

  1. 2011 yılında başbakan Erdoğanın İnan Kıraça söylediği şu sözler daha anlam kazanıyor.”Doğrusu Kıraç’ı bu işlerin içinde görmek istemem. Bu işlere bulaştığını duymak da istemem. Ama hakikaten, yazılanlar söylenenler doğruysa, bu tabii geleceğe yönelik herhalde kendisi de bazı riskleri üstlenmiş demektir.”

  2. Suikastleri durdurmak önlemek bitirmek
    Çökmelerin önüne geçmek
    Evlere kırmızı boyayla çarpı cızzıktırık atanları bezdirmek
    Kardeşi kardeşe düşman edenleri caydırmak
    Benim işim değil herhalde..
    Daha bıyıkları bile terlememiş masum yavruları, gençliği yok etmek
    Din inanç etnisite masalları uydurup, eksik bilgisinden faydalanarak insanları yanlış yönlendirmek, onları kandırmak
    Yalanlarla milleti oyalamak
    Aç açıkta işsiz kalmalarına sebep olmak
    Derseniz!…
    O kadar çok talipli gönüllü istekli varmış ki meğer!…
    Vallaa ne diiimm gari😠.

  3. Çok bilmiş kimi allamelerin buralara gelip sıkça karalayıp durdukları bir safsata vardı;
    “gerçeklerin bir gün ortaya çıkmak gibi kötü bir huyu varmış!?” diye…
    Sadece bugünkü yazıda bahsedilen muammalar değil, benzeri daha birçok vakayla ilgili bugüne kadar zerre kadar bir gerçeklik/hakikat ortaya çıkmış mıdır, çıktıysa buyrun yazın, biz de abad olalım, şerefyab olalım, aydınlanalım???
    Gerçekler gelip suratınıza otursa acaba tanıyabilir misiniz???
    Birkaç gündür adını yazmaya bile çekindiğiniz fb cumhuriyeti başkanının beslemesi holiganların sergilediği stadyum hayvanlığının dumanı üstünde tüterken;
    sözüm ona burada muhalif geçinen tosuncukların niyeyse ağzını bıçak açmıyor, nooldu, boğazınıza ejder meyvesi filan mı kaçtı, ıkının biraz çıkar:)
    HAKSIZ MIYIM SAYIN YK????

    • Sami bey valla biz burda her gün nelerle uğraşıyoruz, bakıyorum siz daha ilk günden hey maşallah, böyle devam et diye sayın yazara istikamet tayin ediyorsunuz,
      ama yarın öbür gün bi tatsızlık çıkarsa,
      sayın koruya veryansın edip sövüp saymak yok, ona göre!!!!

  4. Yıllar önce benzer bir cinayette yakınını kaybeden bir siyasetçi katil devlet dedi diye geçenlerde mahkum edildi. Siyasi hakları elinden alındı.

    Eskiden suçluları bulmak istiyormuṣ gibi yapılırdı. Ṣimdi her ṣey ortalığa dökülüyor ama devletin kılı kıpırdamıyor.

    Devlet katilleri yakalamıyor ama buna tepki göstereni susturuyor. Neden acaba?

    Bugünkü önemli yazısı için sayın Koru’ya teṣekkürler.

    • Almancı arkadaş cevap ver; akparti döneminde işlenmiş ve failleri yakalanmamış, açığa çıkarılamamış tek vukuat göstersene?

      • Tahir Elçi’nin katili kim H. Gayret.

        Sedat Peker Kutlu Adalı’nın nasıl öldürüldüğünü anlattı. Evet AKP öncesi oldu. Katilini ortaya çıkarmamak için bu bir sebep mi?

        Sedat Peker’in on bin dolar haraç verdiği milletvekili kim?

        Sedat Peker’e 5 milyon Dolar veren Mehmet Cengiz’e hesap sorulmayacak mı?

        Sadece bir kaç nokta saydım.

          • Faili meçhuller Almanya’da da varsa, Türkiye’de olması sizi rahatsız etmeyecek galiba.

            Siz robot musunuz, insan mı?

  5. Evet; “KULİS”!..

    Bir an “KULSİ”i okuduğumuz 90’ı yıllara yelken açmış oldum. Köprünün altından çok sular aktı, bir çok şey, hemen hemen her şey değişti ülkemizde; değişmeyen tek şey kaldı, o da, derin “KULİS”lere konu olan “Derin Mahfiller”deki mesai… Araçlar, şahıslar değişmiş olsa da değişmeyen tek şey ülkemizin siyasi, ekonomik gidişatına, “özüne” gem vuran derin mesainin devam ettiğidir.

    Eminim ki; bu yazı -yazarımızın her yazısı da- üst düzey olsun, derin, perde gerisi yapılardan olsun, ya da mağdur taraflardan birileri olsun, bir çokları tarafından okunuyordur; olur ki, yazıdan, yazıya yorum gönderebilecek! birilerinden bir bilgi kırıntısı ya da derin yapıları veya cürümlerini ifşa edecek bir falso yakalarız diye…Nerede; burayı beklentilerine bir zemin olarak görürler mi ki! Herkes işin kurnazlığında.

    Ama yazarımız nispeten bunu sağlıyor. Düz okuyucular veya avam şunu anladı bu yazıdan; İnan Kıraç’ın, -uzun zaman KOÇ’un CEO’luğunu yapmakla beraber- aslında derin ilişkiler ağı içerisinde var olduğunu…Oysa hakkındaki bu bilgiler paylaşılmadan önce çok saygın bir iş insanıdır o. Çok saygı duyduğumuz, saygın nice iş insanları, patronlar ya da devletin en üst kademelerinde yer almış nice yöneticiler, politikacılar, siyasi parti liderleri günü geldiğinde haklarında bir kaset, bir yazı, herhangi bir ifşaat onların idam fermanı oluyor ve halkın gözünden düşmüş/düşürülmüş oluyorlar. Amaç da bu olsa gerek…

    Sanırız ki her şey sil baştan, tertemiz bir yöne evriliyor. Yanılıyormuşuz. Olan, miadı dolmuş olanların tasfiye ediliyor oluşu ile eskimiş bazı tekniklerin, yöntemlerin yerine, yenilerinin ikame edildiği imiş.

    Böyle değil mi ki: Mesela ülkemizde darbeler hiç eksik olmaz. Ekonomik krizler eksik olmaz.. Siyasi cinayetler eksik olmaz. Kırk yıldır devam eden terör eylemleri hiç bitmez (bitirilmez).
    Her yıl yüz milyarca dolar faiz ödemekten geri kalmayız. Bu hep artarak devam eder.

    Bu işlemler toplum nezdinde hep millilik ve din adına yürütülüyordu. Şimdi onlarında toplum nezdinde değeri dejenere oldu. İnsanlarımız artık millilikten ve dinden başka şeyler anlamaya başladı. Gençler kapağı yurtdışına atmakta çare arıyor. Yaşlılar umutsuz. Hemen herkes eşya, ile madde ile yemek-içmek, gezmek ile avunuyor. Mutluluğu sadece maddi refah elde ederek yaşayabileceğine inanan yığınca kitleler oluştu. Terörle savaşı asker -başkalarının çocukları- yapsın, dini başkaları yaşasın, yok yaşasın değil; siyasi parti liderleri kallavi bir kaç dini içerikli mesaj yayınlasın yeter. Aç, açıkta kalmayalım, doğalgaz anlaşmaları yapılsın, otomobilimizin deposu da boş kalmasın. Maaşımız ve sosyal yardımlar da kesilmesin. Eee…

    Şimdilerde bunlar da gerçekleşmiyor, ekonomimiz iyi durumda değil!
    Millilik ile din ve ona dair değerler de eski etkisini sağlamıyor. Bu milleti nasıl manipüle edeceğiz!

    90’lı yıllarda Siyasal İslam yükselme trendinde idi. Dindarlık, dini eğitimler gelişmeye yüz tutmuştu. Dini içerikli yayınlar, konferanslar, paneller, dini içerikli müzikler… Başına 28 Şubat balyozu indirildi, yetmedi dindar, demokrat, muhafazakar bir siyasi ekip eliyle içi boşaltılan, şekli ve siyasi bir din anlayışı geliştirildi…

    Millilikten, maneviyattan, ahlaktan soyundurulan bir çok insanımıza onu tatmin edecek ekonomik beklentileri de sunulamıyor artık. Ne olacak?

    Peki bu “DERİN YAPININ” sorum-nu mu?

    Halkı manipüle etme, ulusal ve uluslararası ilişkilerde, dış politikada ülkemizi, devletimizi, halkımızı dünya egemenlerine hizmet ettirmek adına bir çok siyasi cinayete imza atan, siyasete/idareye müdahale eden ve bir çok ülkede uzantıları olup, derin yapılarla, güçlü ekonomik/ticari kurumlar ile entegre olan -ülkemizde hala etkin olduğuna inanılan- “GLADYO” açığa çıkarılmadıkça yakın siyasi, ekonomik geçmişimizin tarihini bilemeyeceğiz malesef.

    Bu yapı çözülmedikçe bize rahat yok…

    Siyasi sorunlarımız devam edecek,

    Ekonomik sorunlarımız devam edecek,

    İnsani sorunlarımız devam edecek,

    Milliliğimiz tartışılmaya devam edecek…

    28 ŞUBAT sonrası dindar, muhafazakar, demokrat hareketlere çok umut bağlanmıştı malesef; onlar da “ağa” takıldılar galiba.

    Maattesssüf!

    • Her ne kadar o yıllardan bugüne ülkemizde çok şey değişti deseniz de sizin ezberlerinizde değişen pek bir şey yok anlaşılan?
      Günümüzde “Araçlar, şahıslar değişmiş olsa da” derken nelerden söz ediyorsunuzdur bilemiyorum sanki araçlar da şahıslar da yerli yerinde gibi. Şöyle ki;
      artık 90 model beyaztoros modelleri ya da 28şubatın damperli kamyonları revaçta değil belki ama faili meçhul dönemin içişleri bakanı olan madam hala kanlı canlı aramızda yani?
      90lı yıllarda, güvenlik güçlerince kürt köylerinin yakılması/boşaltılması, özellikle kürt kökenli işadamı ve bürokratlara yönelik infazların tadı damağında kalmış olmalı ki bugün de “ben başbakan olacağım!” diye ünleyip duruyor ortalıkta…
      Hatta aynı yılların mağduru olduğu savlanan kürtçü terörün siyasi kanadı hdp/shp koalisyonu bugün dahi elele kolkola değil mi?
      Değişen tek şey de artık aralarına aldıkları madamla birlikte halay çekiyorlar, hepsi bu!
      NE DERİN MAHFİLİ, NE MESAİSİ, HER ŞEY KABAK ORTADA DEĞİL Mİ?
      BÜTÜN TÜRK DÜŞMANLARI GİZLENMEYE BİLE GEREK DUYMADAN AYNI ÇATININ ALTINDA TOPLANMIŞ(ZİLLET İTTİFAKI) KİMİSİ MECLİSTE HER GÜN TÜRK IRKINA SÖVÜP SAYIYORLAR, KİMİSİ DE DAĞDA, ELİNDE SİLAHLA KAHPECE SALDIRIYORLAR!
      EĞER BİR MAHFİL ARIYORSAN ÖNÜNE BAK YETER!!!!
      “Bir an “KULSİ”i okuduğumuz 90’ı yıllara yelken açmış oldum. Köprünün altından çok sular aktı, bir çok şey, hemen hemen her şey değişti ülkemizde; değişmeyen tek şey kaldı, o da, derin “KULİS”lere konu olan “Derin Mahfiller”deki mesai… Araçlar, şahıslar değişmiş olsa da değişmeyen tek şey ülkemizin siyasi, ekonomik gidişatına, “özüne” gem vuran derin mesainin devam ettiğidir.

    • Her ne kadar yeterli gözlem yapma imkanından mahrum olsam da kıt okumamla şunu rahatlıkla söyleyebilirim;

      Milletin kutsal saydığı değerleri, bayrağı devleti milleti kendilerine siper yaparak her türlü suçu işlemekle övünen ve devletin kurumlarından en tepesine kadar çöreklenmiş bir güruh adaletten korktuğu için hukuktan kaçarak putin diktatörlüğüne sığınmaya çalıştıkları çok açık görülebiliyor. Ama yanlış kapıya sığınmaya çalıştıkları da bir o kadar açık bir gerçek.

      Çünkü konuşurken dişlerini gıcırdatarak konuşan öfkeli Nihat Genç bile hukuk arayışına çıkıp herkesi hukuka davet ediyor yazısında.

      Elbette er ya da geç adalet galip çıkacak, bundan hiç şüphem yok.

      • Baran bey kimlerin nerelere kaçıp kimlerin kucağına sığındıklarını biliyoruz heralde;
        sahi şu askeri helikoptere atlayıp yunanistana turneye giden, sonra da firar edip sığınma hakkı alan tiyatrocu 8 adet komandomuz vardı, nooldu onlara?
        Nereye kaçıp sığındılar ki, bak şu işe..!?

        • 15 Temmuz’da belindeki kemeri çıkarıp asker döverken video çektirip kahramanlık taslayan emekli binbaşı daha sonra bir de baktım ki 15 Temmuz darbesi hiç de göründüğü gibi değil; oyun içinde oyun o oyunun içinde de başka bir oyun var diyerek açıklama yaptıktan sonra ortadan kaybolan emekli binbaşı şimdi nereye kayboldu?

          Gördüğü oyunları çıkıp anlatsaya!

  6. Yurdun birçok yerinde sansasyonel patlamalar olaylar ve birçok kişinin hedef alındığı cinayetler..
    Halka korku verrir mi? verdi.
    Siyasetçi yada ilgili devlete mesaj mı? aldı.
    *Tespit tamam, çözüm?
    Adamları yakalayıp işi bitireceksin.
    Yakalayamadın mı!?
    A) vazifeni yapmadın!
    B) halka korku vermesi senin için möhim değil!
    C) aynı adam yada örgütün aynı işi heeeppp yapmasının yolunu açtın!😠.
    Kanıt mı:
    Asala!
    Aşırı siyasetçi örütler
    Dağdaki kandil yakıp gezenler
    Irak..
    Şimdi belki Suriye.
    15 temmuz ve Gül ün en lisi..
    Demem o ki,
    Adamı yakalamazsan!!!…
    Hep yap iyi yapıyon demek olarak anlar insan.
    Not , yıllarca yakakalanmaması hiç yakalanamayacağı, bilinemeyeceği anlamına gelmiyor!
    Sonuç: 15 temmuz kalkışması…
    Bebek katilleri …
    Son trend kaşık kepçe bıçak doğrama seansları…
    (Töbe töbeee Yarabbi..,😠)
    Sonuçlanacaktır eninde sonunda.
    Bir gün mutlaka🙂.

    • Mütereddit arkadaş “Halka korku verrir mi? verdi.” diye savlıyorsun da, kimi korkutmuşlar biraz daha açar mısınız?
      Bizim milletin pek öyle topla tüfekle korkacağını sanmıyorum ama neyse…

  7. Ömrünüz bu kirli ağın başımıza ördüklerini anlamaya, çözmeye ve anlatmaya uğraşmakla geçti değil mi Sayın Koru. Tarık Buğra’nın “Gençliğim Eyvah” romanını aklıma getirdi bu yazınız.

  8. Agatha Christie hayatta olsaydı , bu konuya herhalde balıklama atlardı !
    Biraz önce İsmail Saymaz’in bu konu hakkındaki yazısını da okudum , gerçekten mafyavari son derece karmaşık bir durum var !
    Özellikle 90 lı yıllarda bu faili meçhul cinayetlerin ülkeyi nasıl sardığını , yaşı müsait olanlar iyi hatırlar.
    Bana göre bir ülkede bir tek faili meçhul cinayet bile , o ülkede devletin olmadığını göstermeye yeter de artar bile !
    Gerisi devlete düşer!

    • Devlet hep yerinde mücit bey de…
      Herkes RTE olamıyor işte.
      Bir tilifon, iş yatar!
      Eskiden cep tilifonu vardıda siyasetçiler mi kullanmadı?
      Tunellere mi saklandılar?

    • İstihbarat yazarları çok komik, gözler önünde çatışmalar yaşanıyor, ölğmle sonuçlanan büyük kavgalar kapışmalar yaşanıyor, istihbarat yazarları CIA MOSSAD KGB MI6 başka bilmem ne istihbarat örgütleri devleti çökertiyormuş.

      Halbuki şimdilerin kapışanlarını kahramanlaştırma yarışındaydılar bir çok yorumcu yazar. Ortalık durulduğunda kimlerin en kahraman! oldukları da ortaya çıkar mutlaka.

    • Mucib bey görüldüğü gibi yaşa başa filan bakmıyor.
      “Bana göre bir ülkede bir tek faili meçhul cinayet bile , o ülkede devletin olmadığını DEĞİL, GERÇEK BİR DEVLETİN OLDUĞUNU göstermeye yeter de artar bile !”
      ŞİMDİ UYANDIN MI?

Yoruma kapalı.