Muhalefet sistem değişince sorunlar bitecek görüşünde.. Ben ise ‘‘Acaba’’ diyorum…

51
Reklam

Son zamanlarda tek sesliliğe dönüştüğü izlenimi veren muhalif söylem bugün ülkenin karşı karşıya kaldığı sorunları 2018’de yenilenen sistemin yanlışlığına bağlıyor. Özetle, ‘‘Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemi (CHS) ‘tek adam yönetimi’ne vücut verdi, sistem yanlışlar üretiyor, bunu değiştirecek ve sıkıntıları sona erdireceğiz’’ deniliyor.

Tek adam gidecek, sorunlar bitecek…

Acaba?

CHS’nin yanlışlığı ortada. Ülkemiz yeni sisteme geçildiğinden bu yana ciddi sıkıntılarla karşı karşıya kaldı. En son yaşanan ‘10 büyükelçi krizi’ de, OECD’nin G-7 tarafından kurulmuş bir yan kuruluşu tarafından ‘kara para ticareti’ ve ‘terörün finansmanı konularında sergilenen gevşeklik’ iddiasıyla ülkemizin ‘gri liste’ye alınması da Türkiye’nin itibarını zedeledi.

En ciddi yanlışlık da Türkiye’nin dış politikasında görülüyor. ABD ile sınırımızın güneyinde yaşanan sorunlara şimdilerde Rusya’nın Suriye’de bulunan Türk askerlerine yönelik saldırıları da eklendi. Oysa ABD ile ilişkilerimizin kötüleşmesi, Rusya’dan S-400 füze savunma sistemi satın almamız yüzünden başlamıştı.

Bunda CHS’nin kabahatleri yok mu?

Var elbette.

Kabahatlerin boyutunu muhalefet partileri sözcüleri fazlasıyla dile getiriyorlar, kamuoyu da onlardan öğreniyor.

Reklam

Ancak benim ‘‘Tek adam gidecek, sorunlar bitecek’’ formülüne itirazım da bu tablodan besleniyor.

Endişem, sistem değişse bile yanlışların sona ermeyip devam edeceği beklentimden…

Nereden kaynaklanıyor bu endişem?

Şuradan: TBMM’de Suriye ile ilgili bir tezkere görüşüldü. Hükümet, milletvekillerinden kendisine iki yıllığına Suriye’ye asker gönderme ve gerektiğinde yabancı askerleri Türkiye’de konuşlandırma izni talep etti.

Muhalefet partileri için tezkere görüşmeleri ve sonunda istenen yetkilerin oylanması, daha önce dile getiregeldikleri yanlışların kamuoyuyla paylaşılması yanında iktidar cephesi milletvekillerini de kendi yanlarına çekme bakımından önemli bir fırsattı.

Öyle olmadı ama…

İYİ Parti milletvekilleri tezkereye -bir kişi dışında- ‘evet’ oyu verdiler; AK Partili ve MHP’li milletvekilleriyle aynı çizgide buluşarak…

CHP bile başlarda iktidarın eline koz vermemek için ‘evet’ oyu kullanmaya hazırlanıyor gibiydi; son anda tavır değişikliğine gidildi ve iyi de oldu.

Reklam

Tezkerenin bayağı yüksek bir oyla kabulüyle ‘tek adam yönetimi’ Suriye’de öncesinden bile daha rahat hareket edebilme yetkisine kavuştu. Hem de 2023 yılı sonuna kadar…

Gerçekten anlaşılır gibi değil.

Fırsatın kullanılmaması bir yana, İYİ Parti Suriye’de uygulanan ve sözcülerinin ‘yanlış’ olduğunu vurguladıkları politikaya destek vererek o politikanın devamını sağlamış oldu.

‘‘Üzerimize gelirler, zor durumda kalırız’’ endişesinin bu tavırda rolü olduğu söyleniyor.

Gerekçe ne olursa olsun, kullanılan oy yanlışa destek anlamı taşıyor.

Siyasetin kodlarıyla ilgili bir durum bu ve CHS değişse bile sorunların ortadan kalkmayacağı mesajı anlamına geliyor.

Bir örnek olması bakımından AK Parti’nin iktidara geldikten kısa süre sonra karşılaştığı 1 Mart (2003) tezkeresi sırasında yaşananları hatırlamakta yarar olabilir.

O zaman sorunlu konu Irak’tı ve ülkesine yapılan uğursuz 11 Eylül (2003) saldırılarının arkasında bulunan El-Kaide örgütünü desteklediği ve elinde her zaman kullanabileceği ölümcül kitle imha silahları bulunduğu yolunda gerçekle uzaktan yakından ilgisi bulunmayan iddiaları ortaya süren ABD Irak’ı işgal etmek istiyordu.

Yalnız başına değildi, yalanına kanan İngiltere ve İspanya gibi ülkeleri yanına almıştı ve Türkiye’yi de yanında görmek istiyordu ABD. 60 binden fazla askerini Türkiye’de konuşlandıracak, bunlar için ülkenin limanları ile Irak sınırında kuracağı üsleri kullanımına açık tutacaktı.

AK Parti yönetimi Amerika’yı küstürmemek için talep ettiklerini ona sağlayacak tezkerenin TBMM’den geçmesini istiyordu.

Tezkere TBMM’den onay alamadı. CHP milletvekilleri şiddetle karşı çıktı, CHP sözcüleri tezkere Meclis’te tartışılırken sağlam argümanlarla yapılanın yanlışlığını anlattı ve 100 kadar iktidar milletvekili de ‘hayır’ oyu kullandı.

Sözün kısası, birbirine benzeyen iki ‘tezkere’ iki farklı sonuç verdi.

Irak’ı gerçek olmayan gerekçelerle işgale kalkışan ABD’nin üst düzey yetkilileri, ABD’ye destek veren İngiltere ve İspanya’nın liderleri yıllar sonra yanlışlarını itiraf etmek zorunda kaldılar. Goerge W. Bush’un yalanlarına kanan Tony Blair ile Jose Maria Aznar başbakanlıklarını kaybettiler.

Türkiye ve AK Parti kazandı.

Muhalefet 2003’te gücünü göstermeyi bildi.

Günümüzde ise, muhalefet olmanın gereğini yerine getirmeyen İYİ Parti, sistem değişse bile siyasetin yanlış kodlarının yerli yerinde kalacağı endişesinde olanları haklı çıkardı.

Sorumu sorayım: Sistem değişse de sorunlar bitecek mi?

Bu da cevabım: Hayli zor.

ΩΩΩΩ

Reklam

51 YORUMLAR

  1. “Almanyalı
    28 Ekim 2021 At 14:24
    Otokrat yönetimler genellikle tek parti iktidarlarından oluşuyor.”
    Elhak öyledir!
    Yalnız hiçbir bilgiye dayanmayan safsatalardan da kaçınmak gerekiyor, çünkü;
    otoriter rejimlerin arkasında o ülkenin özel sektörü yani tüsiadı vardır(oligarklar!) ve bu da çok önemli destektir…
    Türkiyede ise böyle bir durum göremiyoruz, mevcut yönetimin arkasında sadece karahalk var…
    Yetmez mi???

    • H. Gayret, „mevcut yönetimin arkasında sadece karahalk var“, diyorsun. Grev hakkına layık görmediğin Karahalk değil mi? Bu ne büyük çelişki! Bana bir zamanların Doğu Almanya’sını hatırlatıyor.

  2. “ykostem
    28 Ekim 2021 At 21:17
    “Avrupa Birliği aday üyeliği suya düştü.”

    Avrupa Birliği üyeliği suya düştü.

    ***

    “…Avrupa Konseyi’nin üyelikten ihraç mekanizmasını çalıştırması ihtimali konuşuluyor. ”

    Türkiye’nin Avrupa Konseyi üyeliginin ASKIYA ALINMASI ihtimali belirdi.”
    Avrupa konseyi üyesi olmak ne işimize yarıyor ki???
    Yani kime ne faydası vardır???

    • Adamlar eskiden tel duvar çekmişlerdi aramıza.
      Şimdi duvar ördüler bizim güney sınırı mıza ördüğümüz duvar gibi. Birde kale kapısı yaptırırlar yakında.
      Bizde ancak Melih kapısı gibi bir kapı yaparsak belki oradan kapının deliğinden bakarlar önce?
      Soru: sen kimsiniizz?
      Birşey mi istemiştiniizz?

  3. CHP Kemal Kılıçdaroğlu, Muğla ziyaretinde akla ziyan ifadeler kullandı. Kılıçdaroğlu, ittifak ortağı İYİ Parti’nin tezkereye ‘evet’ dediğini unutarak Suriye tezkeresine evet demenin Cumhuriyete ihanet etmek anlamına geleceğini söyledi.
    Vay be HDP Türkiye Cumhuriyetine sahip çıkıtı şimdi.
    HDP ve CHP Cumhuriyete sahip çıkmış Sevim. Koş.Koş

  4. KILIÇDAROĞLUNA SALDIRI GÖRÜNTÜLERİ
    Ülkemizin birliğine ve düzenine yemin etmiş ve sorumlusu bir şahıs, Kılıçdaroğluna saldırı göntülerini özendirecek, azmettiricek ve teşvik edecek şekilde taraftar kitlesi ve tüm Türkiye’ye izlettiriyor.
    Ortalığı karıştırmadan uyuyamıyorlar.Tamam anladık.
    Olayı sadece rahat uyumakla izah eksik ve yetersiz kalır.
    Asıl amaç Kılıçdaroğlu’nu iyice tahrik edip CB adayı olmasını sağlamak.
    Sadece Kılıçdaroğlu da değil, CHP tabanını da bu yönde tahrik etmek.
    Demek ki, en kolay rakip gördükleri kişi Kılıçdaroğlu.

  5. Bu konu hakkında ; çeşitli yönlerden , çeşitli fikir ve düşünceler beyan edilebilir, konu enineboyuna tartışılabilir .
    Ancak şu bir gerçek ki dünyada bu güne kadar her yönüyle mükemmel bir yönetim sistemi bulunamamıştır .
    En iyi olarak kabul edilen demokratik sistemlerin de aksayan veya bazı olumsuz yönleri vardır.
    Burada önemli olan , bu sistemleri yürütenlerin mutlaka fazilet ( erdemlilik) sahibi olmasıdır .
    Fazilet sahibi olanlar , sistemlerin aksayan , zayıf veya olumsuz yönlerini pek ala telafi edebilirler .
    Dediğim gibi konu belki de akademik bir tez konusu olacak kadar geniş kapsamlıdır , burada bir kaç cümleyle bir şeyler söylemenin pek yeterli olacağını sanmıyorum .
    Ben şahsen ,bir çok konuda dengelerin çok sağlıklı bir şekilde işletildiği ve korunduğu , mükemmele yakın bir yönetim olarak kabul edebileceğimiz ABD deki başkanlık sisteminin örnek olabileceğini düşünüyorum .
    Herkese selamlar ,saygılar

    • Sayın namlu “mükemmele yakın bir yönetim olarak kabul edebileceğimiz ABD deki başkanlık sisteminin” bazı küçük kusurları da yok değil sanki; örneğin en çok oyu alanı değilde 2’inci geleni başkan yapmak gibi falan:) haa bir de arada sırada tüm yönetimi kilitlemek ve memur maaşlarını bile ödeyemez duruma düşmek gibi, merak etmeyin çok yakında…
      mükemmele yakınmış!!!
      İdare edecek kadarlık bir sistemi kurun da, mükemmeli de eksik kalıversin:)

      • Evet , ayrıca iki yılda bir milletvekili seçimi yapılması gibi bazı kusurları var , ben de zaten o nedenlerle mükemmele yakın dedim .
        Kaldı ki mükemmel bir sistem de olsa artniyetli yöneticiler , mutlaka onun da açıklarını bulurlar yani önemli olan fazilettir , değil mi?
        Selamlar, saygılar

  6. “Baran
    28 Ekim 2021 At 10:07
    adam “Türkiye’de yabancı askeri kuvvet bulundurma” yetkisi almış senin konuştuğun konulara bak…

    seçim darbesiyle beni devirmeye çalışıyorlar yetiş ey kızılordu deyip ankaraya rusun kızılordusunu dikerse ne yapacaksın acaba?”
    Baran bilip bilmeden atıp tutma!
    Yarın bir kısım azerbaycan ordusunu türkiyeye getirip iran sınırımızda konuşlandırsak fena mı olur? Azerbaycan artık iran hava sahasını kullanarak nahcivana uçamıyor, farkında mısın?

    • bu meseleyi önceki gün yazmıştım az ucundan sen görmemiş olabilirsin. tezkerenin oylandığı gün de sosyal medyada bir tartışma vardı, kimler tartışıyor diye baktım milliyetçi kesimler tartışıyor;

      bir rus kanalında “ağrı dağı ve karsı topraklarımıza katalım” şeklinde bir tartışma yapılıyor. bizim milliyetçiler de bunun üzerine tartışıyorlar. ermenistan karabağ savaşında azerbaycanın arkasında türkiyenin olduğunu ve türkiyenin azerbaycana desteğini etkisiz hale getirmek için karsta ve ağrıda bir cephe açılırsa karabağı geri alabiliriz konusunu tartışıyorlarmış ermeniler felan filan…bu tartışmaların elbette tezkereyle alakası var.

      tebrizdeki valiye tokat olayı burası türk yurdu niye türkçe konuşmuyorsun da farsça konuşuyorsun tokadı olduğu iddiaları var.

      Hayrettin bey tebrizi de alın suriyeyi de alın nahçıvan azerbeycan arasındaki koridoru da açın tamamen

      • Sakin ol şampiyon, her şeyin bir sırası var, artık türkçağı başladı, durmak yok yola devam!!!

    • tamam rus askeri demem çirkin oldu hakikaten ama birbirinden çetrefilli hangi meseleyi ele alırsan al bütün hamlelerin merkezinde seçimlerin olduğu hakikatini değiştirmez. siyasi partiler de bu gerçeğe göre hareket ediyorlar sonuçta.

      askeri konuları en iyi askerler bilir elbette ama sonuçta seçim kaygısıyla tehlikeli hamleler ortalığın toz duman olmasına da neden olabilir.
      ben bir vatandaş olarak merak etmeyim mi, bu işlerin sonu nereye varır diye.

    • İran Çin ile 400 milyar dolarlık bir anlaşma yaptı, bölgedeki gelişmeler bu anlaşmanın etkisini sıfırlama çalışmaları da olabilir bilemeyiz.

    • kendi askerini afganistana, suriyeye, ıraka, libyaya gönderenler kendi sınırlarını yabancı askerle mi koruyacaklar? ben de hiç düşünmeden alakasız cevaplar yazmışım. halbuki bu saçmalıklar hiç bir cevabı hak ediyor muki.

  7. Otokrat yönetimler genellikle tek parti iktidarlarından oluşuyor. Demokrasininin bu zayıf tarafını koalisyonlarla telafi etmek mümkün gibi. Iktidarda seri alınan kararların nelere sebep olabileceğini geçtiğimiz günlerde yaşadık.

    Millet ittifakı ilerdeki koalisyonlara zemin hazırlarak Türkiye demokratik sistemi pekiştirebilir.

    Ittifak safhasındaki görüşmeler, tartışmalar ilerde partiler arasındaki üslubu da etkieyecektir.

    • Almancı arkadaş koalisyonların zayıf tarafını nasıl telafi edebiliriz, onu da bi yazsaydın keşke?
      Sizin orada hala bir hükümet yok farkında mısın? Yerine bir kayyum bile koyamadılar, hala idareyi merkel yürütüyor…

      • H. Gayret, Almanya’da koalisyon görüşmeleri seçmenin beklentisinden daha hızlı yürüyor.

        Büyükelçilerin ikinci açıklamasında bir geri adım yok, sadece Türkçe tercümesinden o anlam çıkıyor. Bunu Erdoğan biliyor mu, bilmiyor mu?
        Benzer bir durum Almanya’da olsa bu soruyu koalisyon ortakları sorardı.

  8. sistem degişse sorunlar elbette bitmeyecek. Ama sorunlari cozecek ortak akil devreye girecek. uzlasma ve akil cercevesi genisleyecegi icin sorunlari cozme kabiliyeti artacak.

    • Dur yolcu!!!
      Ortak akıl dediğin muhalefet partilerinin toplamı gibi bir şey mi nedir?
      Eğer öyleyse, bırak dağınık kalsın!
      En azından ayrı ayrıyken daha az zarar verirler memlekete:))))

      • Anlamaz kinleri öfkeleri bitmişlikleri her şeyin önünde senin söylediklerini en iyi bilen bunlar ama hizmet ettiği cemiyete ters başaramaz yapamaz o kalite ve kişilik onların mayasında tutmaz

  9. ÖDLERİ KOPMUŞ
    Hariciyenin başı 10 büyükelçi krizinde, büyükelçilerden valizlerini toplayanlar olduğunu açıklamış.
    Bir Türk filminde nereden biliyorsun sorusuna “kendimden biliyem” cevabı veriliyordu.
    Büyükelçi krizinde valiz toplama olayı olmuştur.
    Ancak bu kurlardaki artış nedeniyle bir banka mıdır?
    Krizin merkezindeki hariciye midir?
    Büyükelçilerden valiz toplayan var ise, bunlar 10 ülkedeki bizim elçilerimizdendir.
    Bunu zaman gösterecek.

  10. SADECE EKONOMİK Mİ?
    Verilen zarar için sadece ekonomik alana odaklanılıyor.
    Eğitimden -ahlaka, hukuktan-siyasete, spordan-sanata akla gelebilecek her alanda büyük tahribata yol açtılar.
    Hırsızlık bir din haline getirildi.
    Her alanın normaline dönüş için gereken süre farklı olacaktır.
    En önemlisi de, normale dönüş süreleri hesaplanırken-öngörülürken, bunlardan sonra “devamlı en doğru yapılması ” varsayımı üzerine
    olacaktır.
    En doğru yapılamaz, hatta üzerine bir de yanlış yapılır ise olay “silbaştan ” noktasına gelecektir.
    Ülkemiz koşullarında özellikle en doğruya karar verip uygulayabilmenin ne kadar mümkün-ihtimal dahilinde olduğunu taktirlerinize arzediyorum.
    Bana göre görünürde en büyük tahribat ekonomik olmakla birlikte, en kısa sürede ekonomik sorunlar çözülebilir diye düşünüyorum. 5 yılda hissedilir şekilde düzelebilir.
    Ancak sosyal, özellikle ahlaki alanda çok daha uzun yıllar gerekebilir.
    Bir diğer önemli husus yapmak zor, yıkmak çok kolaydır.
    Tarihte değişim ve dönüşümler iki şekilde olmuş:
    1- Aşağıdan gelen yani toplumsal bir talep ile,
    2- Yukarıdan gelen bir müdahale yani tepeden inme.
    Bu şekillerin doğruluğunu yanlışlığını tartışacak değilim. Özellikle 2. şıkka kategorik olarak karşı olduğumu açıklamalıyım.
    En etkili değişim ise iki yöntemin de aynı anda uygulandığı durumlardır.
    Yani toplumdan çok ciddi bir dönüşüm talebi gelecek, aynı anda bu talebi karşılayacak yukarıdan karşılık gelecek.
    Ülkemizde bu koşulları görebilen var mı?

    • siyasi yapı çok dengesiz, çok karmaşık, bir o kadar da kaotik. taban-tavan arası bağ kuvvetli. körü körüne siyasi tarafgirlik objektif görüşe büyük engel. partiler üstü bakış yaygın değil.

      iyi parti ve mhp milliyetçilik kümesi içinde ak partiye hizmet ediyor, tabanları da öyle. tek farklılık arz eden parti chp, o da toplumsal önyargılarını aşmakta çok zorlandığı ortada. deva, gelecek ve saadet partileri gibi küçük partiler de diğerlerinden farklı değil.

      sağ duyulu akıl tamamen ortadan kalkmış görünüyor. bu görüntü kolayca giderilemez bir güvenlik sorununa dönüşmüş durumda.

      siyasi suçlara karışanlarda kendini kurtarma telaşı kolay farkedilir biçimde görünse de suça karışanların çokluğu birlikte hareket etmeye itiyor onları. iyi parti yanıltmasın kimseyi çember daraldıkça o da kurtuluşunu iktidar kanadına yanaşmakta buluyor.

      soslal medyada herkes dalga geçiyor ama sadece Cihat Yaycı değil, bir iktidar değişiminde başının yanacağını bilenler yunanistan saldıracak vaveylası koparıyorlar. bunun nedeni Türkiyede bir eksen değişme ihtimaline karşı NATO nun yunanistana yığınak yapması.

      çember daraldıkça Rusyaya sığınma çabaları iyice açığa çıkıyor.

      akıl almaz şeyler yaşanıyor. sanki Rusya onları NATO ya karşı koruyabilecekmiş gibi çocukça tepkiler veriyorlar. çaresizlik içinde kıvrandıkları çok belli. ama buna rağmen millette tık yok. hala abuk sabuk konularla eğleniyorlar.

  11. Karı koca ; genç bir delikanlı olan evlatlarının , neye karşı eğilimi olduğunu ve gelecekte muhtemelen ne olacağını merak edip kendilerince bir test yapmak isterler.
    Bu maksatla delikanlının odasındaki masanın üzerine bir dini kitap, bir miktar para ve bir de bir bardak şarap koyarlar ve bir delikten de onu izlemeye başlarlar .
    Dışardan gelip de masasının üzerinde bunları gören delikanlı ,bir süre olan bitene bir anlam veremez , meraklı gözlerle bir masadakilere , bir etrafına bakınır.
    Daha sonra masanın yanındaki sandalyeye oturarak bir yandan şarabın yudumlarken bir yandan da kitabı şöyle böyle karıştırmaya başlar , şarabı bitirdikten sonra da kitabı rafa yerleştirir , parayı sayar , cebine koyar ve kapıyı çekip gider .
    Delikanlının hal ve hareketlerini dikkatle izleyen anne baba , sonuç olarak kesin bir kanaate varamamışlar ; ancak adam yine de endişeli ve dalgın bir şekilde karısının yüzüne bakarak ,
    – Eyvah hanım , demiş , bizim oğlan bu gidişle galiba siyasetçi olacak !
    Selamlar, iyi günler

  12. Kılıçtaroğlu ne zaman adaylık için münferit bir çıkış yapsa, Metal Akşener, Kılıçtaroğlunu köşeye sıkıştıran açıklamalar yapıyor.
    Meral Akşener, İmamoğlu konusunda verdiği bu güçlü mesajların hiçbirini Kılıçdaroğlu için kullanmadı şimdiye kadar. Akşener en önemli hamlelerinden birini yaptı. Kılıçdaroğlu’nun önünü önce tarihle sonra maneviyatla kesmeye çalıştı. Ama asıl bundan sonra Kılıçdaroğlu’nun hamlesi ne olacak? 
    Anlaşıla savaş büyük!

    Siyasi tarihimizde belki de ilk kez tanık oluyoruz, bir parti genel başkanı, bir belediye başkanı için PR yapıyor. Hem de herkesi şaşırtarak… Artık kendi hayali “başbakanlığı” için mi yol açıyor yoksa dayatılan küresel bir projenin gereğini mi yapıyor zaman içinde göreceğiz.
      Herhalde bunun tek nedeni de “başbakanlık” gibi bir siyasi ikbal değil. Öyle olsaydı Akşener, “Oğlum” dediği Ekrem İmamoğlu için adeta bir “mürit” gibi çalışmaz, daha makul çıkışlar yapardı. Anlaşılan ortada daha büyük bir siyasi proje var. Siyasi kulislerde Akşener’in ekranlara çıkıp övgüler düzmekle kalmadığı, aynı zamanda CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu dışında kalan “Millet İttifakı”ndaki bütün küçük partilerin genel başkanlarını tek tek arayarak İmamoğlu’na destek vermelerini istediği konuşuluyor. Bu da sadece iktidara yönelik değil, CHP’yi de içine alan muhalefeti yeniden dizayn eden bir hamle. 

  13. “Tezkere meselesinin aslı nedir?’ konusuna girmeden önce Türkiye’nin önünü tıkayan İYİ Partinin yapmış olduğu ikinci vahim hatayı belirtmek lazım ki, bu İYİ Partinin daha “partileşmediğini” göstermektedir.

    Birincisi; 2018 Cumhurbaşkanlığı seçiminde Millet İttifakının tek aday -Abdullah Gül- isminde “kendi nefsini” ön plana çıkararak ittifakı işlevsiz hale getirip -adeta- Cumhur İttifakı çıkarına rol üstlenmiş genel başkanının tavrından dolayı birleşememesi…

    (CHS ile yapılacak yeni seçimde de aynı süreç için aynı siyasi öngörüsüzlüğü “Ben Başbakanlığa talibim” diyerek Millet İttifakını adeta kısır bir siyasi harekete dönüştürerek CHP’nin eline terke etmesiyle yeniden göstermiş oldu Sn. Akşener. -Yazık!-)

    İkincisi; Yeni tezkerede iktidar cenahının yanında yer alarak -özellikle tezkerenin diğer bir maddesi olan “…aynı amaçlara matuf olmak üzere yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye’de bulunması” ifadelerinin vuzuha kavuşturulması elzem olduğu halde tezkereye “evet” oyu kullanması oldu. İyi Partili Durmuş Yılmaz “ret” oyu vermekle beraber üst yöneticilerin “çekinser” ifadelerle “evet” oyu kullanmasına rağmen…

    Yazımın başındaki “Tezkere meselesinin aslı nedir?’ sorum, aslında 2007 yılından bu tarafa yılda bir kez uzatılmak kaydıyla hem Irak’a hem de Suriye’ye onlarca kez tezkere süresi uzatılmış olduğu ve içeriğiyle alakalı değil; “aynı amaçlara matuf olmak üzere yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye’de bulunması” ifadeleri ile alakalıdır: 1Mart 2003 Irak tezkeresi, CHP milletvekillerinin ısrarlı red ve ikna çalışmalarına AK Parti milletvekillerinin de katılmasıyla reddedilmişti; bu tezkereyle yabancı askerlerin ülkemizde konuşlanmasına malesef sağ-milliyetçi muhafazakar partilerin oluruyla tanık oluyoruz…

    Tezkerenin uygulanması koşulları ve kararı tamamen Cumhurbaşkanına hem de 2 yıl süreyle bırakılıyor. Hem iki yıllık süre, hem de tamamen “tek adam” yürütmesine bırakılan tezkere, “aynı amaçlara matuf olmak üzere yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye’de bulunması” maddesiyle “Tezkere meselesinin aslı nedir?’ sorumu hak etmiyor mu?

    Diğer maddelerini geçtim -kabul ediyorum; ülkenin bekası ve güvenliği açısından Türkiye’nin sınır dışında asker bulundurması olağan ve uluslararası anlaşmalardan doğan hakkı- peki; bu konjonktürel durumda “yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye’de bulun(durul)ması” ihtiyacımız nereden ve neden kaynaklanıyor? Hangi yabancı ülkenin! “yabancı askerleri”?.. ABD, İngiltere, Fransa; Rusya mı? ..

    Tezkerenin bu maddesi -yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye’de bulunması maddesi- 1 Mart 2003’te reddedildi; yeniden kabul edilmesi bir rövanş alma mıdır NATO tarafından ya da tezkerenin bu maddesi Rusya’ya mı kapı aralamaktadır?

    Bu soruların cevabı elbette ki bizlere ulaşmaz, lakin mecliste grubu bulunan partilerin ve tezkere maddelerini görüşen milletvekillerinin bu konudaki görüşleri nelerdir, duyanınız oldu mu?
    (Muhalefetin, görüşleri ile eleştirilerinin sadece iktidara yönelik olduğunu görüyoruz ve onlarda, yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye’de bulunması konusunda ya bildiklerini, onlara -liderlerine- söyleneni konuşmuyorlar ya da bu konuda onlarında bir bildikleri bir şey yok.)

    Tezkerenin 2 yıl süreyle uzatılması bana, aklıma şunu da düşündürdü: Bir erken seçim beklemeyelim.

    İYİ Parti -liderliği-, Tayyip Erdoğan’a kabul ettirilen!? CHS içerisinde bir görünmez aktör, Millet İttifakı içerisinde ise bir “Truva Atı” gibi duruyor…

    Baksanıza, Cumhur İttifakın en hayati meselelerinde -zımni olaraktan- onların yanında yer almasını nasıl da beceriyor. İYİ Partinin içerisinde olduğu bir Millet İttifakı, hem ittifakın olgunlaşmasına engel teşkil ediyor hem de başarılı olmasına…

    Bu haliyle bir iktidarı söz konusu olmayacak ki galiba, sistem değişse bile siyasetin yanlış kodlarının onlar için de -İYİ Parti için de- yerli yerinde kalacağını söylemiş olalım.

    Ben hislerimi paylaştım; İYİ Parti -liderliği- başkaca ne yapmaya çalışıyor, bilen var mı?

    • Siyasetin kısır döngüleri partilere peyderpey sirayet ediyor malesef. “Bak şunlara işte x’lerle kolkola yürüyorlar!” Propagandasını olmadan bertaraf etmeye çalışan acizlik sahnelerinden biri yine.
      O olmasa Saadet “ittifak değil anlaşma!” gibi birşeyler söylüyor?
      Adam tutturmuş şu parti öcü bu kaka?
      Ya hu sizde o partiye değil seçmene gitmeyi bir deneyin bakalım noluyor?
      Onda aradığını niçin sende bulamıyor?
      Yabancı derken, Rus ABD hatta Fransız askeri kastedilip, birde sınırın bu tarafına konuşlandırmaya talep varsa!??
      Keşke biraz güvenlik, uluslararası ilişkiler (momşer falan demeyip hergün tvlerde kimolduğu belli olmayan lar yerine yetişmiş insanlar açıkotırum yapsalar) bilgimiz de olsa.?

  14. 2003’teki tezkere, ABD’ye yardım etmek içindi.Bu bakımdan CHP gayet tutarlı; Baykal döneminde karşı çıkmışlardı.
    Baykal’ın CHP’si böyleydi.

    Ya Kılıçdaroğlu’nun CHP’si?
    2003 tezkeresi ile günümüz tezkeresi içerik bakımından yüzde 180 farklı, onu ne yapacağız?.

    Hem de FETÖ’nün nefret ettiği eski CHP ile FETÖ’nün sevdiği günümüz CHP’si arasındaki fark kadar.

    Kılıçdaroğlu’nun CHP’sinin “aslanlar gibi” karşı çıktığı günümüz tezkeresi ise, ABD’nin yardım ettiği terör örgütlerine karşı sınır güvenliğimizi teminat altına almaktan ibaret.

  15. Ender şunlara cevap ver.

    30.000 polis darbeden dolayı cezaevine atıldı. Bu polisler üzerinde silah olduğu halde neden darbeye katılmadı?

    Askeriye ve Mit’e eleman alınırken 7 ceddi araştırılır öyle alınırdı ve her rütbe atlamada tekrar araştırılırdı.

    Her sene Yüksek askeri şura toplantılar yapılırdı ve namaz kılıyorlar diye 200-300 asker ordudan atılırdı. Orduda namaz kıllanlara izin yoktu cemaatci nasıl olsun?

    180 ‘ne yakın general atıldı ordunun yarı paşası darbede olacak o darbe gerçekleşmez mi?

    Bir general olmak için 40 sene geçmesi gerekir. 2016’dan çık 1975 yıllara gelirsin. cemaatin ne okulu nede dersaneleri vardı?

    • Cematin itirafçı kripto elemanları bile 40 yıldır askeriyede nasıl yapılandıklarını anlatmışken, Teoman arkadaş ya cemaatin ne olduğunu bilmiyor, yada cematin sivil kanadından. Teomana Cematin içinde yetişmiş Zaman gazetesi yazarı olmuş Ahmet Dönmez’in cemaatin adım adım darbeye gelme sürecini yazdığı ve münferit sosyal medyadaki cemaatin mahrem yapılanmasında bulunan kişilerin itiraflarını anlatan adreslerini atayım, belki inceler.

      https://www.ahmetdonmez.net/zeytinyagi-su-mahrem-hizmet/

      https://youtu.be/nXjqiYtHNmk

      https://youtu.be/gOzxW7KaSCE

      https://youtu.be/Pkzkcnz7r8k

    • cemaatçi denmiyor zaten. PDY-Feto deniyor. PDY’nin eski ve yeni yüzüne birden indirdi yumruğu. ÜÇÜNCÜ bir damar daha var yumruğu yiyecek olan… O da yakındır !

      • Murat arkadaşa katılıyorum, hayırlısı inşallah, allah devlete millete zeval vermesin…

    • Cemaatin tamamı darbeye aktif katılmadı elbette. Yoksa başarılı olabilirdi. Ama darbenin göbeğindeydi cemaat.

      Akıncı’da yakalanan imamlar, Adil Öksüz ve Kemal Batmaz, arsa almaya geldik diye ifade vermişler. Ama darbeyi idare etmek için oradalardı. Pekçok videoda sivil imamlar hep aktif rollerde görülüyorlar.

      Darbede sadece cemaat de yoktu, başka unsurlar da vardı muhtemelen. Ama baş aktörler onlardı.

      Atılanların hepsi girişten beri cemaatçi değildi. Sonradan devşirilmişlerdi muhtemelen. 40 yıl sorusuna cevap. Yine hepsi aktif olarak katılmadı darbeye.

      Cemaat darbe yapacak kapasitede değildi elbette. O yüzden başarısız oldu. Başka unsurlara güvendiler. Ahmet Dönmez’in araştırmasına göre Akar’ı darbeye katılacak diye biliyorlardı. Öyle kandırıldılar. İktidar devlet gücünü kullanarak kolay oyuna getirdi hepsini. Böyle olacağı baştan beri belliydi. Hatta bir yazar aylar öncesinden böyle olacağını yazmıştı bile. Kalkışmayın diye uyarmıştı.

      Darbenin arkasından çıkan toplu atılmalar, listelerin hazırlandığını, hepsinin fişlendiğini ve darbe ile de döngünün tamamlandığını gösteriyor.

      Olayın tamamını tüm ayrıntıları ile öğrenmek zaman alacak. Belki de hiç bir zaman. Karanlıkta bırakılması tercih edilecek. Meclis raporunun ortaya çıkamaması gibi.

      • Ahmet Dönmez yazılarını okuduğunuzdan emin misiniz? Ahmet Dönmez yazılarında Hulusi Akarın Cemati ve Fethullah Gülen’i darbe yapmaya nasıl ikna etmeye çalıştığını anlatıyor, sen tam tersini söylüyorsun.

  16. -Bir sonraki dönemde, şu anki chs ni savunan partiler, ​muhalefete geçerse eğer,
    Bu sistemi değiştirmek isteyenlere destek verirler mi acaba?
    İşte ben o zaman buna bakarım☺️
    -7 yıllığına 1 kez seçilebilmek!
    -Gensoru vermek, vesaire eski sistemin kontrol mekanizmalarının işletilmesi!!!
    Ve daha birçok kural kaide şimdiden muhalefetteyken! görüşülüp ortak bir karar alabilmek!!!
    (Yazarımız tezkereye evet oyu veren partilere şaşırıp aynı tas aynı hamam gider mi telaşesini dile getirmiş! Bence Böyle gitmez!??)
    Hatta benim bakış açıma göre, 4/5 çoğunlukla ve referandum tercihlerinizi de kullanarak isterseniz siz…
    (Merak etmeyin bizim insanımızı öyle bir cendereye sıkıştırmışlarki, ne bağımsız özgürce bir şey düşünebiliyorlar, ne geleceği görebiliyorlar.?)
    Unutmayın, bu ülke bir Atatürk yetiştirdi. Onlarca Padişahlar Selçuklular inanç kısmını anlatmıyorum bile..
    Kıbele Efes Ayasofya Mardin Fener, sadece bunlar bile yeter.
    Yeterki biraz iyiniyetle düşünelim. Umudumuzu kaybetmeyelim.

  17. Sayın Koru ,
    Tabi ki sorunlar bitmez . Sosyal olaylarda mükemmel çözümler yoktur. Ehven-i Şer vardır. Kötünün iyisini tercih .Kurumsal yapılar tam mükemmel çalışmaz , Zira kanun boşluğundan istifade etmek isteyen insanlar vardır.
    Ya da tamamen haklı olduğunuz konularda dahi yanlışa düşecek sonuçlar ile karşılaşılabilinir. Halk bank davası gibi.
    Nabi ne demişti. Selam verdim almadılar rüşvet degüldür deyu !
    En çok şikayet edilen konu, Sayın Cumhurbaşkanının uslubu . İyi de , bir devlet mekanizması ve bir bürokratik sistem içinde yer alan memurlar ordusu var. Hiçbiri kanuna muhalif bir iş yapmaz..İstisnalar çıkabilir. Sui emsal olmaz. 150 yıllık demokrasi tecrübemizde hala şikayet etmekten vaz geçip çözüm öneren bir duruma geçemedik. Benim bu düşüncelerim Akparti seçmeninin düşünceleri ile örtüşüyor olmalı ki , güvendikleri şahsiyete oy vermeye devam ediyorlar.

  18. Evet sistem değişmeli ve zihniyette değişmeli mutlaka iktidar partisinin içinde chp olmalı.

    Geldiğimiz duruma bakarmısınız? kendi toprağımızı bırakmışız yabancı topraklara girmek için tezkere oy veriyoruz.

    Şimdi Rusya veya çin Türkiye topraklarını girmek için böyle bir oylama yapılsa ne derdik acaba?

    Türkiye barıştan yana olmalı başka ülkelerin toprağına girmek için tezkere oylanmamalı.

    Bir sınır ötesi askerî harekât tezkeresi daha TBMM’de kabul edildi. Böylece, ipin ucunu kaçırmış, sağduyusunu yitirmiş, ülkedeki ve bölgedeki yangına körükle gitmeye niyetli iktidara on yıldır tırmandırarak sürdürdüğü savaş, kan, yıkım siyasetine devam onayı verildi. Hem de iki yıl boyunca… hem de ülkeye yabancı asker davet etmek dâhil her türlü yetki Tek adam’a devredilerek…

    Ekonomik, siyasal, toplumsal alanlarda ciddi bir darboğazda olduğumuz bu son derece kritik dönemde, iktidara iki yıl süreyle sınır ötesi operasyon yetkisi tanıyan tezkerenin Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kabul edilmesi ülkemizin devasa sorunlarını daha da büyütecek, halkımızın acılarına acılar katacaktır.

  19. “Ben bilmem, ağam bilir”, “bana değmeyen yılan bin yıl yaşasın”, “viran olası hanede evlad-u iyal var”, “gözlerimi kaparım, vazifemi yaparım” zihniyetinde olanlar karar mekanizmalarında çoğunluğu teşkil ettiği müddetçe, sistem hangi sistem olursa olsun netice değişmez.

    Aslında mevzuat yani kanun ve nizamnameler açısından sıkıntımız yok. Yürürlükteki Anayasanın “Milletin temsili” başlıklı Madde 80 “Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, seçildikleri bölgeyi veya KENDİLERİNİ SEÇENLERİ DEĞİL, bütün Milleti temsil ederler” diyor. Kendi partilerinin politikalarını benimsemedikleri halde ne kadar çok milletvekili partileri ile birlikte hareket ediyorlar ve yanlışları bir türlü dile getirmiyorlar. Yani işler bu maddeye göre yürümüyor. Çoğunluğun yaptığı kendilerini seçenleri temsilden ibaret.

    Dünyanın en zor işlerinden birisi kişilerin yetkilerini elinden almaktır. En kıskançlıkla savunulan şeyler kişilerin yetkileridir. İngilizce’de “Turkeys do not vote for Xmas” diye bir söz var. Yani “hindiler noelin gelmesine oy vermezler” diye. Çünkü Noel gelirse canlarından olurlar. Ondan dolayı da yeni sistem tartışmalarından önce Meclisteki milletvekillerinin kendi yetkilerini kendi elleri ile kısıtlanmasına oy vermeyeceğini düşünüyordum. Ancak beklentilerimin tam tersi oldu ve kendi yetkilerini kendi elleri ile tek bir kişiye devrettiler. Şimdi de teorik olarak isterlerse anında kanunları değiştirip o yetkileri geri alabilirler. Ancak böyle bir şey gerçekleşebilir mi? Mümkün değil.

    Aynı şekilde hakim ve savcılara da kimse talimat veremez. Anayasadaki hükümler çok açık Madde 138 “Hakimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanı kanaatlerine göre hüküm verirler”. “Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz” der.

    Ama işlerin buna göre de yürümediğini herkes biliyor. Zaten son zamandaki kriz de buna uyulmamasından çıkmadı mı?. Hakimler ve savcılar kendileri ile ilgili anayasanın çiğnenmesine izin verirse, diğer vatandaşlar ne yapsınlar. Haklarını nasıl savunsunlar.
    Anayasa değişikliği öncesinde iyi kötü hakim ve savcıların HSYK’ya üye seçme hakları vardı. Aynı şekilde öğretim üyeleri de rektörleri seçebiliyorlardı. Bu yetkilerinin ellerinden alınacağı ortaya çıktığında kaç hakim ve savcı veya öğretim üyesi yetkilerini savunabildi? “Tabii viran olası hanede evlad-ü iyal var” değil mi?

    Yani bizim sorunumuz sistem sorunu değil. Zihniyet sorunu. Doğruyu veya hakkı savunma konusundaki cesaretsizliğimiz ve bedel ödemeye hazır olmamamız. “Armut piş, ağzıma düş” anlayışı her yerde. Kimse bedel ödemeye yanaşmıyor. O zamanda yanlışlar düzeltilemiyor.

    Neticede yazar bu yazısında sonuna kadar haklı. Sorun sistem değil, bizim kafamız.

    • “Anayasa değişikliği öncesinde iyi kötü hakim ve savcıların HSYK’ya üye seçme hakları vardı.”
      “Sorun sistem değil, bizim kafamız.”
      Maalesef gerçekten de öyle görünüyor:)))
      Çünkü bildiğim kadarıyla hakim ve savcılar hala o yerlere/kurullara üyeleri seçebiliyorlar!?
      Ne gibi bir hak kaybı olmuş ki?

  20. Gül gibi çatı adayı varken illaki ben başbakan olacağım diye tutturan ve seçimde madara olduğu gibi bir de kendi partisinden bile daha düşük oy alarak tarihe geçen beyaztoroslu madamdan başka ne bekliyordunuz ki?

    • Millet ittifakı tezkere ile dağıldı. Paydos ettiler. Reisten başka dişe dokunur lider yine yok. Ne diyorduk bu millet 20 yıldır reisten daha iyisini bulamadı. Bulacağı da yok. Reisle yola devam. Ha bu arada unuttum sanma H. Gayret beyciğim. Allah (c.c) ile aran nasıl. Ona yakalama kararı çıkarttırdın mı. Çok uzaklarda arama onu şah damarından daha yakın.

  21. Dünden devamla:

    Cemaatçi arkadaşlar mağdurlar bu iktidar döneminde. Haksızlığa uğrayan çok. Bu sebeple kendi yanlışlarını görmek istemiyorlar. Suçu hep başkalarına atıyorlar. Ahmet Dönmez’in dediği gibi (bu adam dönmüş galiba) “Fethullah Hoca, Fethullah Gülen’e yenildi, hepimiz yenik sayıldık” diyorlar. Kendilerinin hiç bir suçu yok yani.

    Böyle böyle yanlışlar görülmediği ve bazı gerçekleri bile bile inkar ettikleri için de kimse kendilerine güvenmiyor. İtiraf etseler de güven olmayacak belki, ama şu anda hiç bir ihtimal yok.

    Elbette darbeyi konuşuyoruz yine. Türkiye’nin makus talihini. Ve son 15 Temmuz darbesini. Bu son darbeyi cemaatçi asker ve siviller yaptı konusunda herhangi bir şüphe olduğunu ben düşünmüyorum. Ancak o cepheden yazanlar konuşanlar hala öyle değil demeye getiriyorlar. Olayın karanlıkta kalan yönleri de böyle demelerini kolaylaştırıyor. Ancak inkar edilemez pek çok ayrıntı bu işi cemaatin yaptığını söylüyor. Bunları eminim kitaplar, haber yazıları, mahkemeler kayıt altına aldı, ancak şöyle herkesin şüphesiz evet demesini sağlayacak, daha geniş kesimlere hitap edebilecek belgeseller ve filmler yapılmadı. Yapılamaz da. Burası Türkiye. Meclis bile bir kıytırık darbe komisyonu raporunu yayınlayamadı. Her alanda beceriksiz olduğumuz gibi bu da yapılamaz Türkiye’de. Yaparsa yabancılar yapar yine.

    Cemaat içinden açık itiraflar ve büyük dönüşler çok gelmedi maalesef. Sadece gizli ifadelerle ve itiraflarla çemberi genişletme işi yapıldı. İktidar daha fazla mağdur oluşturma gayretinde bunu yaparken. Buradan siyasi bir hedef peşinde sadece. Türkiye’nin barışı, huzuru, demokrasisi, sosyal yapısı umurunda değil. Rant ve yolsuzluk için yapmayacağı ihanet de yok. Cemaat de bu işi baştan beri kolaylaştırdı. Her zaman bu yolsuzluğun bir parçasıydı. Menfaatler çatışınca darbeye kalkıştı. Şimdi de mağduru oynuyor. Kendi taraftarlarına bunu satıyor, başka alıcısı da yok. Olan alttaki garibanlara oluyor. Onlar saf saf bu hikayeleri yiyor ve sürünüyorlar, ve umutla bunlar gider yine diriliriz diye düşünüyorlar. Ancak bu şansları yok artık. Bunlar gidecek, yine olmayacak. Güven kaybı sonsuz, geri gelme ihtimali de sıfır.

    Cemaat ve iktidar beraber yürüdüler ilk 10 yıl. MGK 2004’ü herkes biliyor. Sonrasında tüm bürokrasi ve orduda cemaat yapılanmasının hangi siyasi kararlarla yapıldığı da biliniyor ve çok açık. Beraber yürüdüler bu yolları. Ne istedilerse verildi karşılıklı. İlginç bir şekilde yargıda ve HSYK’da cemaat yapılanmasının önünü açan ise CHP. Yetmez ama evet anayasasını AYM’ye götürüp yargıda cemaat tekelleşmesinin önünü açan (çarşaf liste) resmen CHP oldu. Sonrası 17/24. Sonrası darbe.

    Evet siyaset hiç bu işte yokmuş gibi davranıyor da, öyle olmadığını hepimiz biliyoruz. Hepiniz odadaydınız. Sadece hesap verme zamanınız gelmedi. Ama o da gelecek. Dua edin de demokratların eline düşün.

    Buradan tek adamlığa geleceğim. Tek adam, cemaate rağmen olmadı, cemaat onu tek adam yaptı. Vesayeti o sayede tek adam aştı. Ama hedef sadece iktidar olunca ve sistemin hiç bir dengeleyici kurumu kalmayınca, ipler bir kişinin eline geçince, bu işi idare edemeyecekleri de gayet iyi anlaşıldı. Birbirlerini yediler. Şimdi iki tarafın tamamen tükenmesini izliyoruz. İktidar da yenildi ama tam farkında değil henüz.

    Bundan sonrası? Sistem o kadar demokrasiden ve hukuk devletinden uzaklaştı ki, artık buradan bir daha demokrasiye dönüş olacak mı herkes kuşkulu. Batı bile pes etti ve elini eteğini çekiyor Türkiye’den görüntüsü var. Bu gerçekten endişe verici bir durum. Herkesin çok iyi düşünmesi ve doğru hamleler yapması gerekiyor. Özellikle muhalefet. Durumu sadece onlar kurtarabilir. Mutlaka dışarı açılım yapmak zorundalar. Biden seçilmeden önce muhalefete açık çek verdi ve destekleyeceğim dedi. Avrupa’nın önde gelen demokrat ülkeleri hala Türkiye’den tam umut kesmiş değiller. Mutlaka onlarla ortak çalışılmalı. İktidarın ırkçı yabancı düşmanı söylemlerine itibar etmemeli ve bu fırsatlar ile işbirlikleri değerlendirilmeli.

    Evet the Cemaat ve iktidar bitti, asıl işimiz şimdi başlıyor. Türkiye sadece bu gericilerden muzdarip değil. Yılların vesayetçileri var ve aleste bekliyorlar. İttihatçılar, Kemalistler, Avrasyacılar, ırkçılar var, var da var. Eğer dikkatli olunmazsa bir sonraki despotun eline düşeceğiz (aslında düştük). Yapabileceğimiz tek şey gerçeği açıkça ve cesurca söylemek ve demokrasiye daha fazla taraftar bulmak. Çünkü bu çeşitlilikte bir ülkede bir arada ve medeni bir şekilde yaşamanın başka yolu yok. Despotların elinde tahakküm altında ve fakir olarak (ama gururlu 🙂 yaşamak istemiyorsak.

    Bu despot gruplar küçük olabilirler ama her zaman tehlikeliler. Taliban görüyorsunuz, 70 bin kişi deniyor. 80 milyonluk ülkeye el koydu. Cemaat küçücük bir azınlık, ama ülkeyi darbeye ve sonunda tek adamlığa teslim etti (tek adam gider ama tek adamlık sistemi kalabilir, kendileri de zaten aynı tiptenler, tek adamcı).

    Valla iş çok. Ülkeyi adam etmek kolay değil. Benden söylemesi. Herkes çok çalışmalı. Yoksa düze çıkamayız bir daha. Sistemden öte problemler var ülkenin önünde.

    • Ender bey bizi bırak, sen kendini kurtar:)))

      15 temmuz neden aydınlatılamıyor?

      çünkü 15 temmuz’u yapanlar iktidardalar ve kullandıkları birimler (asker ve sivil) görevlerinin başındalar da ondan.

      ne zaman tam aydınlatılır?

      iktidar değişince ve 15 temmuz’da görev yapan tüm personel değişince.

      bu mümkün mü peki?

      imkansıza yakın ama kimse de sonsuza kadar yaşamıyor.

      • Yalanın kötülüğü ve günahın büyüklüğü üzerine sayfalarca eser verip de yıllarca talebeliğini yapan Adil Öksüz için “Ben bilmiyorum Adil diye birisi” diyen Fethullah Gülen için ne diyorsun Baran.  
              https://youtu.be/nXjqiYtHNmk

        Baran 15 Temmuz günü kampta Pensilvanyada neler olmuş merak etmiyormusun.

        https://youtu.be/gOzxW7KaSCE

        • Fatih sen hiç 60-70 yaşlarındaki çiftlerden şöyle bir söz duydun mu: “vay anam ben 30 senelik karımı tanıyamamışım” ya da “40 senedir evliyim, 40 senelik kocamı bu güne kasar tanıyamamışım” duymadıysan şimdi duydun işte.

          Ahmet Dönmez’in anlattıkları cemaatte çok az sayıda insanın süreç içinde neler konuştukları hakkında malumat sahibi olmamızı sağlamaktan başka hiç bir anlam ifade etmez bana göre. Sen bütün manaları tek bir kişinin yazılarına yüklüyorsan o da senin problemin, beni ilgilendirmez.

      • 15 Temmuz ile ilgili ilerde “süper bir operasyondu” diyecekler çıkacak herhalde 🙂 Hatta Binali bir ara ağzından kaçırdı (“Hoşuma gitmeyen proje”). Ama bu gerçeği değiştirmiyor. Cemaat darbeyi başlattı ve kamikaze yaptı. Yapmasalardı yine temizleneceklerdi, ama hain damgası yemezlerdi.

    • adam “Türkiye’de yabancı askeri kuvvet bulundurma” yetkisi almış senin konuştuğun konulara bak…

      seçim darbesiyle beni devirmeye çalışıyorlar yetiş ey kızılordu deyip ankaraya rusun kızılordusunu dikerse ne yapacaksın acaba?

      • Özgür Suriye Ordusunu Suriyeyi özgürleştirmek için mi kurmuşlar da maaşlarını bizim vergilerimizle ödüyorlar?

        • Baran kim kimin maaşını ödüyormuş ben bilmiyorum ama güneydoğulu korucuların maaşlarına zam yapılmasını engelleyen chdp ağzıyla konuşuyorsun!
          Türkiyenin güvenliği için sınır ötesinde mücadele eden her birlik, tsk, öso, kürt şahinleri, türkmen tümenleri, kim olursa, kendilerine ne kadar maaş ödense azdır!
          Yoksa eskiden olduğu gibi ankarada, istanbulda mısır gibi patlatırlar bomba yüklü araçları…
          Sınırötesinde kellekoltukta türk milleti ve devleti için mücadele veren her savaşçıya ancak şükran duyun!!!

Yoruma kapalı.