Seçim kampanyaları hakemli olsaydı, sarı ve kırmızı kartlar havada uçuşurdu gibime geliyor

18
Reklam

ABD’de seçim kampanyalarını izlerken, adayların kendilerini ve yapacaklarını anlatmaktan ziyade, rakiplerine neden oy verilmemesi gerektiği üzerine yoğunlaştıkları dikkatimi çekmişti.

Rakiplerine aşağılayıcı isimler takmaktan tutun, asker kaçağı olduğunu ileri sürmeye, gönül ilişkileri bulunduğunu ima etmeye kadar bir dizi iddia…

Orada adaylar televizyonlarda bireysel olarak da tanıtıcı reklamlar yapabiliyor ve çoğu da reklam videosunu rakibi aleyhine iddialar için kullanıyor.

Başkan adaylarının sağlık durumları da kullanılan malzemeler arasında.

‘Çakma haber’ deyiminin henüz keşfedilmediği o dönemde, rakipler hakkında kullanılan olumsuz bilgilerin büyük çoğunluğu çakmaydı.

Videolarda ortaya atılan, TV reklamlarından duyurulan çakma bilgilerin üzerine bazı medya organları da atlıyor ve gerçek ortaya çıkana kadar yalan dünyayı dolaşmış, bu arada seçim de yapılmış oluyordu. 

Hatta, telefonla aranan rakip parti sempatizanı olduğu bilinen kişilere yöneltilen, “Falan partinin adayının ülkenin birlik ve beraberliğine aykırı söz ve davranışları olduğunu bilseniz ona yine de oy verir miydiniz?” türü sorularla, doğru olmayan bir düşünceyi o kişinin aklına sokmak gibi yöntemler de kullanılıyordu.

İlk karşılaştığımda, adayların birbirlerini aşağılayıcı propagandalarına ne kadar şaşırdığımı anlatamam.

Reklam

ABD’de bu tür yöntemler bu seçimde de fazlasıyla kullanılıyor. Orada seçim Kasım ayında, vakti yaklaşsın, araya yapay zeka ürünü sahtecilikler de mutlaka girecektir. 

Önümüzde bir yerel seçim var ve bu seçimde bazı partilerin ve bazı adayların rakip partiler ve adaylar hakkında sarf ettikleri iddia ve ithamlar bana o günlerden edindiğim izlenimleri hatırlatıyor.

Alt tarafı belediye başkanı seçilecek, ama liderler de illeri-ilçeleri dolaşarak her gün konuşmalar yapıyor ve kendileri hakkında sarf edildiğinde hoşlanmayacakları, mahkemeye başvurabilecekleri ifadeleri rakipleri için rahatlıkla kullanabiliyorlar.

Öyle sıradan, rakibi faka bastırmak, yalanını yüzüne vurmak için kullanılan ifadelerden söz etmiyorum; doğrudan küfür edilse bu denli iz bırakmayacak ağır sözler…

Zora düşürmek için gerçekleri ters yüz eden bilgiler…

Çoğu kez, rakipler bu tür saldırılara ne cevap vereceklerini bilmez duruma düşüyor, bazıları karşı tarafın laf ve hakaret sağanağı karşısında, onunkine benzer bir üslubu da benimseyebiliyor.

İki taraflı hakaretler, iddialar, ithamlar ile kirlenen bir kampanya dönemi geçiriyoruz.

Siyaset bilimine Amerikalıların soktuğu bir propaganda yöntemi bu.

Reklam

Adı da var: Negatif kampanya ya da olumsuz propaganda…

Rakibi zora sokan yöntemle mücadele hiç kolay değil. Yalan veya çakma bilgiyi, iddia, itham veya iftirayı cevaplamaya kalkıştığı takdirde, politikacı, kendisine yönelik tezviratı, onu daha önce hiç işitmemiş insanlara da ulaştırmış oluyor çünkü.

Cevap verilmediği takdirde ise, bu defa, onları işitenlerin hiç değilse bir bölümü, “Demek ki doğru” diye düşünebiliyor.

Konuyu derinlemesine irdeleyen Prof. Alison Ledgerwood, negatif kampanyanın herkesi etkilediğini tespit etmiş durumda. Araştırmaları, saldırılan adayın taraftarlarının bile saldırıdan etkilendiklerini gösteriyor.

Ledgerwood’un dediği şu: “Olumsuz fikir bir kez yerleştirilince, onu sarsmak pek zor.”

Bu tür olumsuz propagandaları benimsemiş olanlar kazanıyor, ama ülke bu tür yöntemlerin ortaya çıkardığı tablodan zarar görüyor. Demokratik sistem de zehirleniyor.

ABD’de tarihi yarım yüzyılı geçen olumsuz propaganda üzerine oturan kampanyalar orada kalmadı, başka demokratik ülkelere de sıçradı. Bugün dünyada demokrasilerin tehdit altına düştüğüne dair sayısız kitap ve araştırma yayımlanıyor ve hemen hepsinde bu duruma gelişte payı olan yanlışlıklar arasında ‘negatif kampanyalar’ da yer alıyor.

Propaganda için yapılan çalışmalara yakından bakar, çeşitli düzeyden politikacıların ve onları desteklemek için ekranlara çıkan yorumcuların konuşmalarına kulak verir, yeni yeni beliren posterlere göz gezdirirken, ister istemez ben de etkileniyorum. 

Oyumu değiştirecek kadar etkilendiğimi söyleyemem ama sisteme isyan edecek derecede öfke dolduğumu hissediyorum.

Seçilecek belediye başkanları, çöplerimizi toplayacak, mahalleleri yaşanılır halde tutacak insanlar değil mi?

Neden bu kadar vahşi geçiyor kampanyalar?

ΩΩΩΩ

Reklam

18 YORUMLAR

  1. Ülkemizde yeni kurulan (4 senelik) bir parti ve onun genç lideri bu çirkin ve ahlaksız kampanya anlayışının dışında kalmaya özen gösteriyor. Geniş ve ehil kadrolar tarafından hazırlanan, kitapçıklar şeklinde düzenlenmiş kapsamlı çözüm önerilerini sabırla kendisine açılan her platformda dile getiriyor, şehir şehir dolaşıyor, bağırıp, çağırmadan, hakaret etmeden, yalan söylemeden neyin yanlış yapıldığını ve doğrusunun nasıl olacağını anlatıyor. Ülke genelinde çok yaygın bir örgütlenmeyi başardılar ve genel seçimdeki (sistemin haksızca ve sinsi bir mühendislikle zorladığı) ittifakın bu seçimde geçerli olmaması sebebiyle her yerde kendi adaylarıyla seçime katılıyorlar. Adaylara kapsamlı bir dürüstlük sözleşmesi imzalatıyorlar. Ne yazık ki ülkemiz seçmenlerinin çoğunluğu için bu hareket çok yüksek düzeyde kalıyor. Bizde babasının soyadı ile yola çıkıp şaşkın ve şapşalların oylarına talip olanlar daha fazla dikkat çekiyor. Ne ehil kadroları, ne programları, ne ülkeyi 21. yüzyılda yönetecek bir vizyonları ve hazırlıkları var ama konjonktürel bir durumun keyfini sürüyorlar. Ne zaman yukarıda tanımladığım bu nadide hareket geniş kitlelerin ilgisini çekmeye başlar, o zaman çocuklarımız ve torunlarımız için ümitlenebiliriz. O zamana kadar halimize hayıflanıp durmaya devam…

  2. Belediyeler hizmet yeri olmak gibi bir fonksiyon üstlenmek istiyor mu?
    Muhtarlıklar hatta kaymakam lık müessesesi!…
    Ne kadar gerekli dir???🤔 artık, acaba gerekli midir bundan sonra??
    YENİ YÜZYIL!… Ne anlam ifade ediyor bağzılarına !!! göre?
    Uzaya gitmek miii???…
    Ay’a 4şeritli yol yapmak mııı??..
    Neyse… uzatmayalım çünkü parmağıma yazık oluyor, yoruluyor!!
    -büyük şehir belediyesi yeter. İlçelere birer şube (başınada müdür) yetmez mi?
    -sgk-elektrik su idareleri..
    -muhtara ihtiyaç olduğunu sanmıyorum ama fakat, illede olsun dersen hükümet konağı veya belediye binasında bir oda!!!
    -Kaymakam lık makamı olur yeri gibi kullanılırsa birgün gelir,
    Hükümet konağındaki dairelerin müdürlerine ne diye aylık verelim?
    (Şimdi, 600 vekile ne gerek vsr? diyen de olabilir:))))) ).
    BÜTÜN BUNLARI NE DİYE YAZDIM?:
    yapay zeka!!!!…………………🧠
    yeni nesil Zkuşağı!!!!……..👨‍👩‍👦‍👦👩‍👦🤖
    (biraz ufkumuzu genişletelim🤗).

  3. Sayın Koru,
    Kampanyaların neden bu kadar sert geçtiğini soruyorsunuz.
    Benin cevabım; belediyelerin rant üretme ve dağıtma kapısı haline geldiği yönünde ancak sizin bu sorunuzun cevabını benden daha iyi bildiğinize eminim.

  4. Özal zamanında seçmen yerel seçimlerde oyunu rakibe kullanarak hükmedenlere gözdağı verirdi!
    Şimdiki siyasetçi figürü, kendine bir şamar oğlanı bul ve keline keline!…🤕
    Genelde yerel seçimler ful çeker hükümet lehine. Ama lakin, bu defa!……. denir
    HER SEFERİNDE..
    Muhalefet uyanmış🥱, kanmayacağız senin gündem belirleme yöntemine😯😊..
    başladı demeye(geç oldu bir 20 sene!)
    Bazan evini dahi döşersin verirsin!
    Der sana, DAHA VERSENE!!!!
    Bunun dibi sonu YOKTUR!
    Doğrusu: KALİTELİ GÜZEL YAŞAM!
    Aylık -güvence(sigorta) aş-iş olmalı, girmeli mutlaka her bir eve🤔.
    Çocukları canlı!, okuluna gidip gelen!,
    Okulu bitince hemen işe (mesleğine) girip FAYDALI BİR BİREY OLMALI ailesine ülkesine vatanına milletine🤗🤗🤗🤗
    İşte o zaman çıkarsınız siyasetin ZİRVESİNE

  5. insanlar niçin hakaret eder?
    öncelikle çaresizlikten. yetersiz kalan insanlar öfkelenirler ve hakaret ederek işi götürmeye çalışırlar. hakaret zekadan yoksun olunca da karşı tarafı değil, kendilerini kötü durumda bırakırlar.
    siyasetimiz her şeyde olduğu gibi bu konuda da ciddi sıkıntı yaşıyor, geçen seçimde fake videolar bile izlemiştik. herkesin hain, herkesin ajan ve terörist olduğu yerde en çok hainler ve ajanlar rahat ederler değil mi? toplumda da kutuplaşmalar bir süre sonra da düşmanlıklar olur, iyi bir şey mi bu? düşman yaratarak, kutuplaştırarak seçim kazanmak kısa vadede kazanç getirse bile uzun vadede yıkım getirir. yaşadığımız coğrafya bunun acı örnekleriyle dolu.
    bazı enteresan gelişmelerde yaşanmıyor değil,
    mesela demirtaşın açıklamasında bir akp göndermesi vardı, önemli olduğunu normalde düşünmezdik ama ahmet türk te chp ile değil erdoğan ile sorunlarımızı çözebiliriz mealinde beyan verdi bunu da önemli bulmayabilirdik ama takip ettiğim bir medya kanalı dikkatimi çekenleri sıraladıktan sonra efgan alanın diyarbakırda yaptığı bir çağrıya işaret etti, orada sayın ala çözüm sürecini hatırlatmış ve başkalarının hayal edemediği şeyleri yine yapabiliriz demiş. bazı ileri gelenlerin destek verdikleri on X paylaşımlarına da yer veriyordu kanal.
    geçmişte şeffaf olmayan girişimlerin sonuçlarını çok acı yaşadık ama her şeye rağmen terörü meşru zemine taşımanın, insanları ortak paydada kutuplaştırmamanın başka bir yolu yok. durumun böyle sürdürülemeyeceğinin farkında olan bir kesim var demek ki, radikal değişiklikleri her ne kadar seçimden sonra bekliyor olsak ta şimdiden enteresan bir hareketlenme de yok değil, mevcut durumun sürdürülemez olduğunu anlayanlar var demek.
    iyi ama milli güvenliğimiz her zaman söylediğimiz gibi asıl ve öncelikli ekonomiden geçiyor. sayın şimşek göreve geldiğinde rasyonel zemine dönmek dışında bir seçeneği yok demişti, cevdet akçay da geçenlerde pek çok kanalda dinlemişsinizdir “Ağırlıklı ortalama fonlama maliyeti mevduat faizi bağı kopmuş, politika faizi enflasyon bağı kopmuş, faiz kur bağı kopmuş durumdaydı.Tekrar ihdas ediyoruz.” dedi. ne demek istiyor, gerçekle ilişkimizi koparmıştık, bir sanrılar alemindeydik, onu ihdas ediyoruz yani yeniden oluşturuyoruz demek istiyor. uzun zamandır bizim bile burada defalarca dile getirdiğimiz gibi.
    israflarında bir çaresine bakılması gerekir elbette.
    cumhurbaşkanı yardımcısı cevdet yılmaz’a, cumhurbaşkanı’nın kullandığı sarayların tadilatı için ayrılan 1 Milyar 343 Milyon 935 bin TL’lik bütçenin harcama kalemleri mecliste soru önergesi olarak verilmiş, “TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş önergeyi, “TBMM İçtüzüğüne aykırı” olduğu gerekçesiyle 5 Şubat’ta iade” etmiş.
    sayın erdoğan 14 şubatta mısıra gidiyormuş,
    sisi, turistik bir sahil kasabasını bae’ye satmış haberleri vardı medya da.
    döviz krizi varmış o da tutmuş kasabayı olduğu gibi satmış.
    10 yıldır iktidarda, girdiği her seçimi kazanıyor.

    • “DİDEM
      10 Şubat 2024 De 09:45
      insanlar niçin yalan söyler?
      öncelikle çaresizlikten. yetersiz kalan insanlar öfkelenirler ve iftira ederek işi götürmeye çalışırlar. hakaret zekadan yoksun olunca da karşı tarafı değil, kendilerini kötü durumda bırakırlar.”

      “10 yıldır iktidarda, girdiği her seçimi kazanıyor.” dediğiniz general darbeyle başa geçmiş bir diktatör bozuntusu, kaç seçime girmiş ki?
      İlkinde darbe, sonra da seçim,
      onu da doğal olarak kazanmış:)
      “girdiği her seçimi” derken,
      on yılda toplam kaç seçim kazanmış olabilir?

      • “insanlar niçin hakaret eder?
        öncelikle çaresizlikten. yetersiz kalan insanlar öfkelenirler ve hakaret ederek işi götürmeye çalışırlar. hakaret zekadan yoksun olunca da karşı tarafı değil, kendilerini kötü durumda bırakırlar.”

        “10 yıldır iktidarda, girdiği her seçimi kazanıyor.”

      • Google’a mısır seçimleri yazdım, Abdülfettah sisi oyların yüzde 90’ını alarak 3.kez Cumhurbaşkanı seçildi başlıklı haberler sıralandı. 4.den itibaren saymaya devam edersiniz:))

        • Baran bey mısırdaki seçimlerle ilgilendiğiniz kadar türkiyenin seçimleri ve sonuçlarıyla da ilgilenseydiniz keşke, yoksa avrupa demokrasileri faşizme doğru yelken açarken sina çöllerinde mi çarnaçar demokrasi arıyorsunuz?

          • yok hocam! ben değil, oralarda istikbal arayanlar ulu bilge reyiz ile küçük patron olan ortağı devlet bahçeli arıyor:))

  6. Sadece karalama ile bitseydi yine iyiydi. Pek çok siyasi, sivil toplumcu, cemaatçi vatandaş suç olmayan suçlardan dolayı hapis yatıyorlar. Anayasa mahkemesi kararlarına rağmen hapiste esir tutuluyorlar, haklarından mahrumlar. Meclis, Yargıtay, mahkemeler, siyasi partiler çok açık Anayasa hükmüne rağmen AYM kararlarını tanımayıp, mahkemeyi ve dolayısıyla anayasayı boşa çıkarıyorlar. Anayasa sonuçta vatandaş hakları demek. Vatandaşı tanımayan, hak ve hukuk tanımayan bir kaos ve çeteci siyaset döneminden geçiyoruz. Daha iyiye gideceğine dair de bir belirti yok.

    • Ender bey “Anayasa sonuçta vatandaş hakları demek.” filan demişsiniz de,
      onu hiç okumadığınız nasıl da belli oluyor:)
      Bir de milleti beğenemezler,
      bence biraz daha balık tüketip göbek epilasyonu filan yaptırın:)

  7. Kısaca çamur at izi kalsın diyoruz buna Türkçede. Bizimkiler bunu asırlarca önceden keşfetmişti zaten. Ateş olmayan yerden duman tütmez de bir başkası. Karalama işini biz herkesten daha iyi biliriz.

  8. Muhalefetin, yaklaşan yerel seçimlerde hizmet özürlü CHP adaylarının belediye başkanlıkları kazanmasına yönelik gayretleri, ironik. Bu güruhun favorileri arasındaki İBB Başkanı’nın seçim öncesi bol keseden yaptığı vaatleri şimdi unutturmaya çalışması da ibretlik. Hele kuruluşundan itibaren her sene en az 3-4 bin konut yapan KİPTAŞ’ı 5 senede ancak üç beş yüz konut yapar hale getirmişken…
    Başarılı olduklarını iddia ettikleri başkanların kentsel dönüşüm, sosyal konut ve birçok konudaki sözlerinin yüzde beşini bile yerine getirmediğini bilenlerin, yalan söylerken yüzlerinin kızarmayışı, tek avantajları. Oluşturmaya çalıştıkları algıların milletimiz nezdinde karşılığı olup olmadığı, meselenin püf noktası. At gözlüğü takanlar hariç, müşterileri olmadığının altını da çizmek gerek.
    Halka hizmeti Hakk’a hizmet bilerek gece gündüz demeden çalışanları karalamak için yalanlardan medet umanların durumu, ’tilki uzanamadığı üzüme koruk dermiş’ sözündeki gibi. ‘Kedi uzanamadığı ciğere murdar dermiş’ de aynı…

    • “Buyurun cevaplayın”
      İktidarın İstanbul Büyükşehir belediyesi başkan adayına soruyorlar:
      Epey veri toplamışsınız. Çeşitli vaadleriniz var.
      Bu vaadleri bakan iken de yapabilirdiniz.
      Bakan iken neden yapmadınız?
      Cevaben, “Eeeee” bile diyemiyor.
      Çok ağır bir travma geçirmiş gibi şaşkın şaşkın bakıyor.
      Buyurun mikrofon sizde!

  9. BIÇAK–OTOMATİK SİLAH
    Mücadele eden iki kişiden birinin elinde bıçak, diğerinde de otomatik silah var.
    Elinde bıçak olanın bir şansı var mı?
    Hiçbir değeri olmayanlarla mücadele etmek maalesef buna benziyor.
    Hem kafalarında ve vicdanları da fren mekanizması olarak hiçbir değer yok.
    Hem de bizatihi kendileirinin hiçbir değerleri yok.
    Ve bu vb. güruhlar sırf “değersizliklerinin avantajı” nedeniyle her yeri işgal ediyor.
    Ve ne kadar hukuksuz, ne kadar etik ve ahlak dışı olursa olsun bir süre sonra bu durum kanıksanıyor ve normalleşiyor.
    Hukukta “de fakto yani fiili durum” ve”de jure yani hukukî durum” kavramları var.
    Bir süre sonra fiili durum hukukîleşiyor.
    Atı çalan Üsküdar’ı da Tuzla’yı da geçiyor.
    Amerika’da yaşanan tüm olumsuzlukları yaşamak zorunda mıyız?
    Kara propagandadan gerçek ötesi algılara kadar?
    Maalesef evet.
    “Hiçbir şey olmasa da birşeyler oldu”
    “Kandil’le görüşmeseler de önemli değil”
    siyasi tarihimize geçmiş, ancak seçmenin zihninde bilinçli yada bilinçaltı etkiyi bırakmış örnekler.
    İlkeli ve dürüst insanların işi gerçekten çok zor.

    • Sayın yk “İlkeli ve dürüst insanların işi gerçekten çok zor.” derken umarım aym başkanından sözetmiyorsunuzdur?
      Zerre kadar ilkesi olan bir hukukçu,
      darbe yadigarı bir makamda ve yine darbe mahsülü bir anayasanın üzerinde oturup,
      sırtındaki cübbeden utanmadan
      ona buna hukuk dersi veremez!
      Bu mudur dürüstlük?

    • DEM Parti’nin “kapalı kapılar” yerine “şeffaf” bir işbirliği istediği için CHP ile ittifak yapmadığı da konuşulabilir. Ama gerçek hiç de sanıldığı gibi değil.
      Asıl şimdi “kapı arkası” görüşmeler devreye girecek.
      DEM Parti kimi bölgelerde CHP adaylarının desteklenmesini işaret edecek.
      Öyle ya Kandil’den gelen talimat da bu yönde değil miydi?
      CHP ve DEM Parti arasındaki organik bağ dün de vardı bugün de var yarın da olacak.

Yoruma kapalı.