Siyasetin içinde olmayan ama fazla uzağında da bulunmayan bir dostum var. Özelliği inatçı oluşu; kafasına taktığı bir konu oldu mu, onu herkese kabul ettirmeye çalışıyor. Buna karşılık her tezini “İstersen iddiaya girelim” cümlesiyle tamamladığı için, bahisçi de. İnatçılıkta onunla yarışsam bile bahislere girmekten kaçındığım için yolumuz fazlaca kesişmiyor.
Yerel seçime hayli zaman kala karşılaştığımızda bana “Galiba İstanbul seçimi iptal edilecek” demişti. Seçime üç-beş gün kala ise, bu defa ‘galiba’ kısmını da kaldırarak, “Göreceksin, İstanbul seçimi iptal edilecek” demeye başlamıştı.
Dediği de oldu.
Aynı dostumla dün karşı karşıya geldiğimde “31 Mart’ta yapılan seçim daha önce dediğim gibi iptal edildi; 23 Haziran seçimi ise hiç yapılmayabilir” deyiverdi.
Nasıl olacağı üzerinde düşünmemiş, ama arada tabloyu kökünden değiştirecek gelişmeler yaşanmadığı takdirde, bir veya birden fazla gerekçe bulunarak seçimin yapılmasının engellenebileceğini düşünüyormuş…
İtiraz ettiğimde, “Seçimin iptal edilip yenilenmesi için gerekçe bulunmadı mı?” diye tezine iptal edilen ilk seçimden destek arayışına girdi.
Her seferinde “İddiasına var mısın?” dediği halde bu defa beklentisini söyleyip bahis konusunu hiç açmadı.
Zihninizin bir tarafına kaydedin diye, henüz olgunlaşmadığını sezdiğim halde, tezini sizlerle paylaşmış oldum.
[İkidir yaşandığına göre artık bir alışkanlığa dönüştüğünden söz edebiliriz: Seçimler, hiç değilse önemli olanları, iki turlu yapılır oldu. İlkini 2015 yılında yapılan 7 Haziran ve 1 Kasım tarihli seçimlerde yaşamıştık; iki turda sonuçlandı o genel seçim. İkinci olarak da, İstanbul için yapılan seçim ikinci tura kaldı. Madem böyle, o halde iki turlu seçim sistemine geçmek daha doğru olmaz mı? Böylece YSK da tartışılan kararlar vermek zorunda kalmaz.]
İstanbul MHP için neden önemli?
İstanbul, anlaşıldığı kadarıyla, yalnız AK Parti ve CHP için değil MHP için de önemli. Ankara’da kulislerde yüksek sesle konuşulan, AK Parti’de karar alma mekanizması içerisinde yer alan isimler arasında iptali isteyenler ve kararı duyunca sevinenler olduğu gibi, daha güçlü bir çevre son dakikaya kadar tereddütteymiş…
AK Parti lideri de olan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da önceleri ikinci grup gibi düşünürken, MHP lideri Devlet Bahçeli’den gelen kuvvetli “İstanbul seçimi iptal edilmeli” çıkışlarından da etkilenerek birinci gruptan yana tavır almış…
[Devlet Bahçeli’nin tavrına bakarak AK Parti çevrelerinde konuşulan ‘komplo teorisi’ sayılabilecek çeşitli senaryolar var. Nedense pek çok kişi AK Parti ile MHP arasındaki ‘Cumhur İttifakı’nı çok değişik yönlerden değerlendiriyor.]
Acaba 31 Mart’ta sandıktan çıkan sonuç, yaklaşık beş hafta sonra yapılması kararlaştırılmış olan tekrar seçimde değişir mi? İlk seçimi Ekrem İmamoğlu kazanmıştı, tekrar seçim Binali Yıldırım’ı belediye başkanlığına taşır mı?
Bu soruya bugünkü duruma bakarak verilecek cevap belli: Ekrem İmamoğlu aradan geçen süre içerisinde daha da güçlenmiş görünüyor…
Tabii önümüzdeki beş hafta boyunca yürütülecek kampanyalar ve meydana gelebilecek yeni gelişmeler bugünkü tabloyu kökünden değiştirebilir.
[Yalnız benim değil, görüştüğüm neredeyse herkesin kanaati, Binali Yıldırım’ın zoraki aday gibi davrandığı, seçilirse bundan pek de memnun olmayacağı görüntüsü verdiği… Kendisine bir gencin yönelttiği ‘Seçim neden iptal edildi?’ sorusunu önceden hazırladığı belli olan ‘Çünkü çaldılar’ biçiminde cevaplaması bile isteksizliğine yoruluyor. YSK, kararını, ‘oylar çalındı’ diye vermedi ve olayı izleyen herkes de bunu biliyor çünkü.]
Ya tablo değişmezse? Hatta İmamoğlu’nun 23 Haziran oylarının 31 Mart’ta aldığından daha yukarıya tırmandığı seçim öncesinde yapılacak olan anketlere yansırsa?
İstanbul önemliyse…
Normal şartlarda kazanan kim olursa olsun, sandıktan çıkan halk iradesi neyi gerektiriyorsa, seçimlerin sağlıklı biçimde yerine getirilmesinden sorumlu olan YSK, hele bir de oy farkı çok fazlaysa, bu defa hiç gecikmeden mazbatasını ona verecek ve kendisini gecikmeden göreve de başlatacaktır.
Bu görüşümü aktararak tezini benimsemediğimi belli ettiğim dostum, “İyi ama, seçim sonrasında paylaştığın pek çok yazında İstanbul’un önemini ön plana çıkartan sen değil misin?” tepkisini verdi.
Ne demek istediğini anlayabilmek için devam etmesini bekledim, ama orada durmayı yeğledi.
Olmaz, günü belirlenmiş seçimin yapılmaması söz konusu olamaz herhalde, ama seçimin iptali ihtimaline de “Olamaz” demiyor muyduk?
ΩΩΩΩ