Avrupa Birliği ile aynı yolun yolcusu muyuz ki, yolumuzu ayırmaktan söz ediliyor?

26
Dünkü (17 Eylül 2023) Hürriyet'in birinci sayfasından..
Reklam

Dünkü Hürriyet’in birinci sayfasının tam ortasında, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın önünde mikrofonlu bir fotoğrafına eşlik eden, büyük harflerle şu manşet cümle vardı: “AB İLE YOLLARI AYIRABİLİRİZ”.

Hürriyet haberden yine büyük harflerle bir alt cümle daha çıkartmış: “AMERİKA YOLUNDA AB’YE REST”.

‘AB’ harfleriyle kast edilenin Avrupa Birliği olduğunu biliyoruz. Yollarımızı ayıracağımız işte o…

İyi de AB ile yolumuz bir miydi ki, şimdi ondan ayrılacağız?

Başka sorularım daha olacak ama önce Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ne dediğine kulak verelim:

“AB’nin Türkiye’den kopuş hamlelerini yaptığı bu dönemde biz de değerlendirmemizi yaparız. Avrupa Birliği ile yolları ayırabiliriz.”

Türkiye, AB ile, adı Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) olduğu 1960’lardan beri irtibatlı. AET adını Avrupa Birliği (AB) olarak değiştirip kendisine ekonomiden daha geniş bir alan belirlediğinde, Türkiye onun müstakbel üyesi konumundaydı…

Yunanistan’la beraber…

Reklam

Sonunda Yunanistan AB trenine atladı, biz yaya kaldık.

İlk kopuş o zaman oldu.

Sonradan bazı iktidarlar ara istasyonlardan birinde trene binme girişimlerinde bulundularsa da, tren o istasyona uğramadı.

Ta ki, AK Parti iktidara gelene kadar…

AK Parti’nin ilk hükümet programında AB ile tam üyelik taahhüdü vardı.

O taahhüt karşı taraftan da -AB’den- kabul gördü; 2004 yılı sonunda yapılan AB Zirvesi’nde, üye ülkelerin devlet veya hükümet başkanları “Türkiye ile ortaklık müzakereleri başlayabilir” kararını verebildiler.

Eş zamanlı olarak Avrupa Parlamentosu da Türkiye’nin AB üyeliğinin yolunu açan bir karar aldı.

Tam üyelik müzakereleri, 3 Ekim 2005’te başladı. Arkası gelmedi ama. Türkiye ile AB arasındaki üyelik müzakereleri 2006 yılında durdu.

Reklam

Esas kopuş da Türkiye üyelik hevesini kaybettiği için o tarihte oldu

Neden oldu bu?

Sorumun geniş biçimi şu: AB üyesi olabileceği zar zor da olsa 2004 yılında üye ülkelerce kabul edilmiş olan Türkiye, yaklaşık 10-12 yıl sonra, ne oldu da AB üyeliğine kabul edilemeyecek ülke haline dönüştü?

Bu sorunun cevabı, 2016 yılından bu yana, Avrupa Konseyi ve Avrupa Parlamentosu tarafından duyurulan kararlarda yer alıyor.

AB üyeliği için iki alanda belirlenmiş olan şartların yerine gelmesi bekleniyor.

İlki Kopenhag kriterleri

Adayların demokrasi, insan hakları, hak ve özgürlükler gibi temel konularda üye ülkeler standardında olmaları gerekiyor. 

Türkiye’ye “Aday olabilir” dediklerinde, -2004 yılında- ülkemiz o standartlarda olmasa bile onları benimseyebilecek bir arayış içerisinde görünüyordu. Üzerinde müzakere yürütülen 35 fasıldan bir çoğu bir çırpıda bu sayede geçebildi.

Bir başka yerine getirilmesi gereken şartlar için de Maastricht kriterleri var AB’nin…

Çok sıfırlı parasından altı sıfırı atabilmiş, 1 TL’nin 1 dolara yakın değerde olduğu, enflasyonu tek haneli hale gelmiş bir ülke olarak Türkiye, o kriterlere de fazla uzakta değildi.

[Merak eden internet ansiklopedisinden ‘Maastricht kriterleri maddesine göz atsın, bugünkü halimizi o kriterler açısından mukayese etsin. Üzülmek istemeyene tavsiye etmem ama.]

Uzun lafın kısası, Türkiye ile AB çoktandır aynı yolun yolcusu değil zaten; bu sebeple, “Biz de değerlendirir ve gerekli görürsek yolumuzu ayırırız” demenin fazla bir anlamı yok.

Varmış gibi görünmesinin sebebini de hatırlatayım: Birkaç ay önce -11-12 Temmuz 2023’te- Vilnius’ta gerçekleşen NATO Zirvesi sırasında, o güne kadar ısrarla İsveç ile Finlandiya’nın üyeliğini bloke eden Türkiye, itirazından vazgeçtiğini bildirmişti

Bu yeni durum sonrasında AB ile yeniden üyelik hevesi Ankara’da doğmuş olabilir.

Hevesi büyüten NATO genel sekreteri Jens Stoltenberg‘in “Türkiye’nin AB üyeliğini destekleriz” açıklaması oldu.

Joe Biden da olumlu şeyler söylemiş olabilir.

Gümrük Birliği anlaşmasının güncellenmesinde bile AB fazla aceleci davranmıyor, tam üyelik bir tarafa…

“Kopenhag kriterleri olmazsa Ankara kriterleri uygularız” denilmişti, öyle bir kriter de ortada yok.

Durum özetle budur arkadaşlar.

ΩΩΩΩ

Reklam

26 YORUMLAR

  1. 21 yıllık süreçte bizler AB üyeliğini “gündemimizden” çıkartmıştık zaten. Sadece İsveçin Nato üyeliğine “ok” dedik diye de AB nin bizi tekrar üyeliğe kabul etmeyeceğini bilecek kadar AB yi ve ABD yi tanıyoruz değilmi? Etrafımız da dönen birçok şey “siyaseten” söylenebilir ya da yapılabilir ama buna inanmayıp gündemini bunlarla doldurmaması gerekenler de bizleriz…

  2. serv yürülüğe girmeden AB ye girebilecek misin
    3 milyonluk Güney kıbrıs ın pnaylamadan girmedeğin yer.
    Kürt devleti krulmadan giremediğin
    Yunanistan a ege yi toptan vermeden giremediğin

    yani işte mış gibi giden bir iş.Biz mış gibi yapalım onlar da mış gibi yapsın.

    ABD oğlanları da ipi efendilerin elinden gitmesin diye mış gibi yapalım diyorlar.

    Beyaz efendilere lolo yapmayalım .Ne derlerse yapalım.

  3. “-Özgürlük en güçlünün kanunudur.

    -Güçlü duygular zayıf duyguları hiç bir şekilde dikkate almaz.

    —Duygusal durumların iradelerimiz üzerinde yapabileceği şeylerin abartılıyor olması mümkün değildir. Bize her şeyi yaptırabilirler: Ölüme ve en büyük acılara hiç tereddütsüz göğüs germemizi sağlayabilirler.

    -Popüler bir liderin ağzından çıkan mutlu/duygusal bir ifade demokrasinin, şimdiye dek tutarsız ve anarşik tüm kuvvetlerini oldukça net bir amaca yönlendirebilir.” (Alıntı)

  4. avrupa ile yolları ayırabilir-mişiz,
    aman ne iyi.
    bütün yollar romaya çıkmıyor sonuçta.
    uzun zamandır yollarımız pek çok şeyle ayrıldı zaten değil mi?
    refahla mesela, adaletle, adil paylaşımla.
    bu durumda avrupadan yolumuzun ortadoğuya dönmesinden daha doğal nolabilir? hazır toplumsal bilincimiz, kolektif zihniyetimiz milyonlarca arap göçmenle seyrelmişken. iyice gerilerken.
    kopenhag kriterleri ile bizim ne işimiz olabilir bu haldeyken???

    • Her fırsatta teröre ve teröristlere sahne üreten, insan hakları adı altında etnik bölücülüğü kışkırtan AB’nin bu kurumunun ürettiği metinler, birliğin sözde rıza üretme aracı olması hasebiyle önem arz ediyor.

      Fakat bu metinlerin kaynağının da izini sürmek çok önemli.

      Zira bu raporlar niyetlerini deşifre ediyor.

      Türkiye Raportörü Nacho Sanchez Amor, “Türkiye’nin AB üyeliği, jeopolitik pazarlıklar sonucu değil, Türk yetkilileri ülkedeki temel özgürlükler ve hukukun üstünlüğündeki gerilemeye son verilmesi için gerçek bir çaba içine girdiğinde gerçekleşecektir” diyerek, bilindik Avrupa Birliği açıklamalarına bir yenisi eklerken, aslında ustaca bir perdeleme yapıyor.

      Özellikle Türkiye’nin bağımsız dış politikası ve terörle mücadelesine yönelik de eleştiriler var raporda.

      Geçmişten bugüne bir bakın, AP’nin hazırladığı raporların kahir ekseriyeti dezenformasyona dayalı malumat esas alınarak hazırlanıyor.

      Hani bir zamanlar PKK dostu Kata Piri vardı. Onun raporları oylanırdı da kimse sormadan soruşturmadan rapor kabul edilirdi.

      Konunun özü şu…

      Her konuyu mevzuata bağlamış ve neredeyse doksan bin sayfayla mevzuat üretmiş bir yapının, özgürlük ve hukuk hakkında bu kadar retorik üretmesi boşuna değil

      Birlik ülkelerinde son yıllarda sürdürülen örtülü olağanüstü hal durumu, göçmenler hakkında yükselttikleri bariyerler, yabancı düşmanlığı pek de övünülen özgürlük ve hukukun mevzuattan ibaret olduğunu ortaya koymadı mı?

      Kaldı ki hukuk da görece refahı korumak üzerine tesis edilmiş mevzuat yığınıdır.

      Her fırsatta fikri takipten bahsediyorum…

      Doksan binlik mevzuat yığını, kuruluş felsefesinin dayandığı kölecilik müktesebatını gizleme aracı.

      Evet… Mevzuatlar, sömürge döneminde üretilen kirli stratejilerin üzerini örtüyor…

      Güce dayanan hukuk anlayışını ve emperyalist stratejileri gizliyor.

      Belki tekrar olacak ama, herhangi bir Avrupa ülkesinde etnikçi yapılara karşı nasıl sert tedbirler alındığını hepimiz biliyoruz.

      Ama, biraz önce dediğim gibi etnikçi terörü meşrulaştırıcı mevzuat üretmekten de geri durmuyor bu diyarın kurumları.

      Sonra da kalkıp Türkiye’nin terörle haklı mücadelesini eleştiriyorlar.

      Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “gerekirse AB ile yolları ayırabiliriz” sözü öylesine söylenmiş bir söz değil dolayısıyla.

      • “Doksan binlik mevzuat yığını, kuruluş felsefesinin dayandığı kölecilik müktesebatını gizleme aracı.”
        konunun özeti bu cümle zannedersem.

        yaşadığımız dünyanın bazı gerçekleri var bir de bizim ne anladığımız ve hayal dünyamız var.
        hiç kutsal kitapları okumadınız mı? daha en başlarda asıl mevzuya giriyor, melekler bile insanı kan dökücü diye tanımlıyor. tarih bilginiz nasıl? insan dünya sahnesinde gözüktüğü andan beri kölecilik var.
        nihayetinde biz 3D bir gezegende düalite gerçekliğinde yaşıyoruz.
        kendi atalarımız dün viyana önlerine, mısıra ya da irana düğün alaylarıyla gitmemiş sonuçta,
        yani bu kölecilik müktesebatı arabeskini bırakalım, yaşadığımız dünyanın bir doğası ve gerçekliği var,
        elbette mevzuatlar, kriterler, hukuk vs de olacak, doksan binlik yığın boşuna ya da işlevsiz olabilir mi, doğamızı değiştirmese de işler mümkün mertebe medeni bir çizgide tutulabilir değil mi?

        biraz tarih, biraz sosyoloji ve tabi bir parça akıl-mantık sayesinde bizim gibi ülkelerin birileriyle hele de avrupayla yollarını ayırmasının da zaten mümkün olmadığını anlayabiliriz, ekonomik olarak mümkün olmadığı gibi, (AB, 2022 yılında 103,1 milyar dolar ile ihracatımızdan %40,6 oranında pay alıyor ve toplam ihracatımızda ilk sırada)
        hiçbir açıdan mümkün değil,
        “gerekirse AB ile yolları ayırabiliriz” sözü öylesine söylenmiş bir söz,
        daha önce söylenmiş bir karşılığı olmayan artistik binlercesi gibi…

    • Didem hanım “milyonlarca arap göçmen” yokken
      “toplumsal bilincimiz, kolektif zihniyetimiz” tavan mı yapmıştı?
      Yabancı düşmanlığı/nefret söylemi insanlık ayıbır, suçtur, günahtır!!!!
      Sizin gibilere kalsa almanlar türkleri hemen deport etsinler, ya da fransa arapları?
      İyi de, avrupa ucuz işgücü olmazsa açlıktan ölür:))))

      • afedersin, bazı sıfatları kullansam daha iyi olabilirdi tabi ki
        bu durumda
        “zaten pek te parlak olmayan” toplumsal bilincimiz ve kolektif zihniyetimiz şeklinde düzelteyim madem.
        oldu mu?
        ortadoğunun haline bakınca, yorumumun bir nefret söylemi olduğu iddiası hayli mesnetsiz olmuyor mu?

  5. “Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu?”
    Bu Troller Reis AB gireceğiz derken Hepsi Avrupa Birliğini övüyordu; Şimdide Yeriyorlar.
    Allah Akıl versin Bunlara.

    Goygoycu: “Bilgisiz olarak, gereksiz yere çok konuşan kimse”, “Şakşakçı”.

  6. onlar bizi davet mi ediyorlar yoksa aranıza bizide alınmı diyoruz.
    Katılmak bizim zenginliğimizden pay almak istiyorsanız şartlarımız var onlarda belli diyorlar..

    • Sıktı artık

      AB’ye girmeyi çok arzu ettik ama anlaşıldı, almıyorlar, almayacaklar.
      Ne yapalım? Yalvaralım mı?
      İstenmediğimiz yerde bizim ne işimiz var?
      Avrupalılar ve Amerikalılar, İsveç’in NATO’ya girmesi için bize çok baskı yapıyorlar ama bir kerecik olsun İsveç’e teröristlerden arınması gerektiğini söylemediler… Çünkü hepsi aynı familyaya mensup… Verdileri sözü hangisi tutmuş ki?
      Tabii bizde de bir tuhaflık var. Üç beş zibidi için İsveç’i sıkıştırıyoruz ama teröristlere silah, mühimmat ve tahsisat yağdıran esas patron Amerika’yı nereye koyacağız?
      Halkın ortak feryadı:
      “Artık F-16’ları bedava da verse istemez…
      Alsın kafasına çalsın. Mümkün olsa da selamı sabahı bile kessek.”

      • “Mümkün olsa da ABD ile selamı sabahı kessek” mümkün değil mi gerçekten, ABD sizden vazgeçmiyor mu yoksa:)))

  7. Cumhuriyet’in yüzüncü yılında emekline 10bin lira BAYRAM İKRAMİYESİ verirsen!
    Not:KKILIÇTAROĞLU olsaydı 20bin verirdi🤗. (Canım benim yaa.. gerçekten gandi😊)

  8. AB’ne üye olmak için şartlar! fasada fiso işler. Bir torbaya koysan biter🤗.
    Asıl mesele AB’nin işine ne zaman ve nasıl yarar sağlaya cak sın?!?
    -ortadoğuda adamlar zaten eyalet kurmuş. Kendi vilayetleri gibi sanki☹️.
    (Gelsinler diye meclisten karar bile çıkarmaya çalışanlar!!!😡😡😡HEEEYYY!!!)
    -Mısır ile seni karşılaştırsa boruyu döşedi Mısıra. Mısır patlatıp seyredecek ordan senin çırpınışını, filim gibi👀.
    -Putin kanka mı dedin?!…
    Şu Afrikaya demir atıp Avrasyadan seni uzaklaştırmaya çalışan putin mi?
    Neticeye gelirsek:
    Avrupa seni Avrasya çin Rusya için lazım olursa diye ortadoğu için (sen zaten onlardan önce atlarsın ne diyosan yaparım abi😯) kenarda hep tutar;
    Hem sen ona girmek için sekiz takla atma boşuna,
    O sana bir girerse 80 senede çıkaramazsın!..
    ne kadar uğraşsanda😡.

  9. Avrupa Birliği’nin Türkiye’ye karşı yıllardır sürdürdüğü iki yüzlü ve ayrımcı politikalarını herkes bilmektedir. Ancak önemli olan Avrupa Birliği’nin Türkiye’ye karşı yürüttüğü oyalayıcı ve çifte standartlı politikasının arkasındaki sinsi stratejinin ne olduğunu anlamak gerekir. Avrupa’nın bütün derdi Türkiye’nin sürekli kuşatma altında tutulması ve zayıflatılmasının sağlanmasıdır. Bunu Yunanistan, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Ermenistan, PKK, FETÖ ve DEAŞ gibi artık ve aparatlarla koordineli şekilde yapmaktalar. Hatırlatalım 2 Şubat 2023 tarihinde 8 Avrupa ülkesi ve ABD, güvenlik gerekçesiyle bir anda Türkiye’deki büyükelçiliklerini kapatmışlardı. Bu süreçlerde Türk Silahlı kuvvetlerine hakaret eden, terör örgütlerini öven, Türkiye aleyhine her türlü yalan ve iftirayı atan içimizdeki dışarının terminal uçları ve sosyal medya üzerinden yapılan algı operasyonlarını da unutmamak gerekir. Ellerine geçen her fırsatta Türkiye’ye ambargo uygulamaya kalkan, Türkiye’deki etnik, dini ve sosyal fay hatlarını ayrıştırıcı şekilde kaşımaktan çekinmeyen Avrupa ve ABD, her geçen gün daha da büyüyen ve güçlenen, böylece bölgede ve küresel sistemde ağırlığı daha da artan Türkiye’den rahatsızlar. En büyük korkuları ya bu Türkler tekrar çıldırırsa! Bizler çıldırmayacağız ama bizim güçlenmemizden dolayı bazıları kafayı yiyecek gibi görünüyor. Sonuç olarak gerekirse Avrupa Birliği ile yolları ayırabiliriz. Bundan sonrasını sen düşün Avrupa.

  10. Bilmem ki fazla bir şey söylemeye gerek var mı veya nerden başlasak , hoş bunun ciddiye alınacak bir tarafı da yok zaten .
    Hani bizim Ankara kriterlerimiz vardı , ne oldu !
    Yahu önce biz adam olalım, hatta onları bile geride bırakalım ve onlar bizi gerçekten kıskansın, ondan sonra da biz onlara girecegimize onlar gelsin bize girsin , elimizi tutan mı var !
    Tam 60 senedir , kapısında elpence divan bekliyoruz , yalvarıp duruyoruz!
    Kendimize bakmadan meydan okuyor efelik taslıyoruz!
    ” He de geç ” !

    • Başkan Erdoğan’ın ifadelerinden anladığımız şu: Bu aşamadan sonra mesele sizin meseleniz, dert sizin derdinizdir. Türkiye ile iyi geçinirseniz lehinize olur; kötü geçinirseniz bu Türkiye’nin aleyhine olmaz ama sizin aleyhinize olur.
      Küresel finans krizi, pandemi ve Brexit AB’yi ciddi manada sarstı. AB yönünü, sağduyusunu, insicamını kaybetti. Şimdi de Türkiye’yi kaybetmek üzere. Kendileri bilir.
      Lozan’la başlayan, hep tek taraflı ilerleyen, sadece Türkiye’nin verdiği ve hiç almadığı, çoğu zaman da Türk hükümetlerinin ezikliği ve kompleksiyle hastalıklı ilerleyen Türkiye-Avrupa ilişkilerinde bir dönüm noktasının zamanı gelmiş de geçiyordu. İlişkileri bir süredir eşitleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şimdi ipleri kopararak Türkiye’yi bir üst seviyeye çıkarabilir.
      Erdoğan bize “ne yaparsak yapalım bizi kabul etmeyecekler” gerçeğini yaşatarak öğretti. AB ile yolları ayırarak Türkiye’nin bir hayalini daha gerçekleştirebilir. İhtiyacımız olan özgüven ve ipler koparsa, inanın bu milletin özgüveni tavan yapar.

  11. Sayın yazar bodoslama sormuş:
    “Avrupa Birliği ile aynı yolun yolcusu muyuz ki, yolumuzu ayırmaktan söz ediliyor?”
    Elcevap:
    Türkiye avrupa ailesinin bir ferdidir.

    • Ailenin en merkezindeki ferdi..

      BAE de Avrupa ailesinin bir ferdi, Suudi Arabistan da Avrupa ailesinin bir ferdi Rusya da Avrupa ailesinin bir ferdi. Başka… Hindistan Pakistan Çin Hepsi Avrupa ailesinin birer ferdi artık. G-20 zirvesi “tek dünya tek aile” diyerek toplanmadımı.

  12. Türkiyenin yarısı + göçmenler,Erdoğanın o konuşmasından, üye olduğumuzu zannederler.
    Sonradanda. Reis değini yaptı derler, olubur biter.

  13. ZORLA MEDENİYET İŞTE BU KADAR
    Kravat takmakla medeni olunmuyor.
    Kanun ile de, anayasa ile de olunmuyor.
    “Bedevileri inkar ve ifsat yönüyle şehirlilerden daha şerir görürsün” Tevbe-97
    Sûreten medeni, sîreten bedevi.
    Sûreten şehirli, sîreten köylünün de köylüsü.
    “Küpün içinde ne varsa, dışarıya o sızar”
    Türk atasözü.
    Bugün olmasa yarın, yarın olmasa öbür gün mutlaka sızacaktı.
    Ve sızdı da.
    Libya’daki baraj gibi patladı
    Takiyye ile buraya kadar.

    • Başkan Erdoğan’ın “Biz de Avrupa’dan vazgeçeriz” sözleri de tesadüf değildir. Hem Asya’da hem de Afrika’da, tüm gönül coğrafyamızda Türkiye’ye mahkum ve muhtaç olan Avrupa’nın ta kendisidir. Aptalca attıkları tüm adımlar onların yüzünde şamar gibi patlayacaktır.

      • “Gönül coğrafyası”
        Gönül rengi yeşil mi?
        Bu coğrafyada kaç tane yargılanmama garantili soygun projesi yapılabilir?
        Ne davası ?
        Soygun davası mı?
        Başörtülüleri içeri tıkma davası mı?
        Yoksa AİHM’de ‘”..başörtüsü aynı zamanda hijyen kurallarını da aykırıdır” diye hükümet savunması yapma davası mı?(L.Ş–Türkiye)
        Benim yazılarıma tapındığınız hükümetinizin AİHM savunmalarını öğrenmeden cevap vermeyiniz.
        Siz de(hükümetiniz gibi) başörtüsünün hijyen kurallarına aykırı olduğunu düşünüyorsanız cevap yetiştirmeye devam edebilirsiniz.

        • Türkiye bugünkü dünya sisteminde ciddi bir yer tutuyor.
          Özellikle pandemide görüldüğü üzere ciddi bir kriz yaşayan ve bu krizi atlatmak için istikrara ihtiyaç duyan Avrupa Birliği’nin, Türkiye’nin sistem için özellikle güvenlik açısından neye tekabül ettiğini bilmemesi elbette mümkün değil.
          Fakat, kendi gücünü aşan bırakın güçlü bir üyeyi güçlü bir komşu bile işine gelmiyor.
          Onun için kendi yolumuza bakmalıyız.

      • erdoğanın avrupa birliği ile yolları ayırırız lafına bir güldüm bir güldüm.
        avrupanın canına minnet.
        ihracatımızın önemli kısmı avrupa birliğine rusya çine güveniyorsak onlarla olan ticaretimizde milyarlarca dolar aleyhimize açık veriyoruz.
        avrupa bizim neyimize muhtaç toggumuzamı.
        züğürt tesellisi ile yıllar geçiyor.
        tarım ürünümüze muhtaçtılar artık o bizde de yok.ithalatçı olduk.
        borçlarımız için ise dövize ihtiyaç var o da avrupa da ve abd de var.
        körfeze güvenmeyelim onlar karşılığını almadan günahlarını bile vermez.

        • Türkiye AVRUPA’ya veda eden İNGİLTERE ile yeni ufuklara yelken açtı. AB’nin yanı sıra en çok ABD de rahatsız oldu.
          Rusya’nın Ukrayna’ya dalması AB’nin enerjide sarsılması, ABD’nin yine çok güçlenmesinin önünü açtı. İNGİLİZ AKLININ İPEK YOLU
          PROJESİNE, şimdi birlikte BAHARAT YOLU ile cevap veriyorlardı. Bu yolun mimarı da Washington’du.
          Türkiye şimdilik dışarıdaydı.
          Tam da bu arada BAŞKAN ERDOĞAN New York’a gidiyor ve ilk konuğu ELON MUSK oldu.
          Fabrika için Türkiye’ye gelme ihtimali vardı. Başkan Erdoğan’ın karşısında oturan ELON MUSK da olsa oradaki kurumsal kimlik PENTAGON’du. Kurulması istenen fabrika da ABD’nin Türkiye ile temasındaki tonu anlamamıza yetecekti…
          TESLA’nın gelmesi ya da STARLİNK üzerinden ortak adım atılması doğrudan ABD DERİN DEVLETİNİN kalbinin devrede olduğuna işaret edecekti. Gelirlerse ABD ile Türkiye’nin yeni bir sayfa açtığını, Ankara’nın Londra ile olan ilişkilerini dengeye getirdiğini anlayacaktık.
          Gelmezlerse Türkiye’nin İNGİLTERE ve bakiyesi ile uzun yolculuğunu sürdürdüğünü görecektik…
          KÜRESEL ÇAPTAKİ OYUNCULARIN İLİŞKİLERİ BÖYLE OLURDU. Bize düşen de izlemekti… Bakalım…

Yoruma kapalı.