Cumhurbaşkanı Erdoğan bizim büyükelçilere dün neler söylemiş öyle.. Benim itirazım var…

27
CB Erdoğan XIV. Büyükelçiler Toplantısı’nda konuşuyor.. (Foto: T24)
Reklam

Meslek hayatımın önemli bir bölümü dış politika üzerine okumak ve yazmakla geçti.

Yeni Devir gazetesine, her birinde bir veya birden fazla yıl geçirdiğim Londra’dan (1977-78), Şam’dan (1979), Boston’dan (1980-82) yorumlu haberler gönderdim. 

Milli Gazete’ye, genel yayın yönetmeni olmadan önce (1984), Abdülkadir Özkan’ın yayın yönetmeni olduğu dönemde, ayrıntılı dış politika yazılarıyla katkıda bulundum.

Zamanında her ay 100 binin üzerinde satışa ulaşmış bulunan ‘İslam’ dergisinin büyük bölümünü işgal eden dış politika sayfalarını ben hazırlardım (1985-86).

Günlük yazılarla geçirdiğim son 40 yıla yakın süre içerisinde kaleme aldığım ne varsa, herhalde en az dörtte biri, dış politika konuludur.

ABD’de Harvard Üniversitesi’nde -Ortadoğu Araştırmaları Merkezi’nde- aldığım yüksek lisans eğitimim de doğrudan dış politika alanındadır. Massachusetts Institute of Technology üniversitesinin Uluslararası Araştırmalar Merkezi’nde de araştırmacı olarak bulundum (1980-82).

Yarım yüzyılı aşan yazı hayatımda yolum dünya liderleriyle de kesişti; bir çoğuyla bire bir tanışma, görüşme ve mülakat yapma imkanı da buldum.

Bu girişi bundan sonra yazacaklarımı biraz da benim bu arka-planımı düşünerek okumanızı sağlamak amacıyla kayda geçiriyorum.

Reklam

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, dün, Türkiye’yi dünyanın değişik ülkelerinde temsil eden büyükelçiler önünde konuşurken doğal olarak dış politikayı ilgilendiren konular üzerinde durmuş. Biraz önce göz attığım gazetelerin çoğunda, o konuşmadan şu cümle manşete çekilmişti:

‘‘Üç kıtanın kalbinde yer alan Türkiye, hadiseleri tribünden seyredemez. Sahada ve masada güçlü olmak bizim için tercih değil mecburiyettir.’’

Hiç kuşkum yok, bu cümleyi sarf ederken, Cumhurbaşkanı Erdoğan, o cümlede yer bulan iddiaya yürekten inanıyordur.

Sadece genel anlamını da değil, Türkiye’nin -daha doğrusu kendisinin başında bulunduğu ülkeyi yöneten kadronun- hadiseleri tribünden seyretmediğini, sahada ve masada güçlü olma mecburiyetini yerine getirdiğini de düşünüyordur.

Müsaade edilirse benim bu kabule itirazım var.

Bugün Türkiye dünyadaki gelişmeleri tribünden seyrediyor ve maalesef bundan öte bir şey yapabilecek güçte de değil ülkemiz.

O cümlenin gerçeğe yakın olduğu bir dönem vardı, ancak Türkiye bugün o dönemdeki konumundan oldukça uzak.

Kanaatimin temelinde ekonomik sıkıntılarla boğuşan bir ülkenin istese bile dünya olaylarını etkileyecek bir güce sahip olmasının imkansızlığı yatmıyor yalnızca; elbette bu da önemli bir sebep ama iddianın geçersizliğinin çok daha fazla sebepleri var.

Reklam

‘Arap haharı’ diye bilinen, birkaç ülkede devlet başkanlarının değişmesini getiren sürecin hemen öncesine kadar, ülkemiz, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dünkü konuşmasının o manşetlik cümlesini hak edecek bir görüntü vermekteydi.

Gerçekten de ‘Arap baharı’nın esin kaynağı da Türkiye idi.

Halkı Müslüman demokratik bir ülke olarak Türkiye, bir yönüyle Batı’nın önemli global örgütlerinden Avrupa Birliği (AB) ile tam üyelik müzakerelerini yürütürken, bölge halkları için olumsuz sonuçlar verecek savaşına -Irak- taraf olmayı 1 Mart tezkeresi -2003- ile reddettiği halde ABD ile ‘stratejik ortak’ statüsünü de koruyabiliyor, daha önceleri ‘dört tarafı düşmanlarla çevrili’ bir ülke görüntüsü vermişken o zamana kadar geçen 10 yılda ‘komşularla sıfır sorun’ politikası yürütüyor ve pek çok yabancı devlet ve hükümet başkanı tatilini AK Partili mukabillerinin davetiyle ülkemizde geçiriyorlardı.

Görüşüne değer verilen bir ülkeydi Türkiye.

Devlet adamlarının global alanda ağırlığı vardı.

Arap sokaklarına da hakimdi etkisi ve o insanların devlet adamları bu sebeple Ankara’yla aynı frekansta bulunmaya özen gösteriyorlardı.

Zaten o sayede de Türk ekonomisi en verimli dönemini yaşıyor, fert başına milli gelir rekor seviyeye ulaştığı gibi, dünyanın 10 büyük ekonomisinden biri haline gelineceği rüyaları görülebiliyordu.

Devlet adamları ve üst düzey bürokratlar dünya liderlerinin rutin buluşma zeminlerine konuşmacı olarak davet ediliyorlar, onlar da gittikleri her yerde merak edilen kendi başarı hikayelerini anlatıyorlardı.

Şimdi oluyor mu bu saydıklarım?

Hayır, olmuyor.

F-35’in ortaklığından itilen ve çok daha önceleri kendi ülkemizde üretimi yapılmış F-16’ların modernizasyonuna bile ters bakılan bir ülkeyiz. Birleşik Arap Emirlikleri, Mısır, Suriye ile gel-gitlerimiz ortada. AB üyeliği hayali yok oldu; üstelik Türkiye kurucularından olduğu Avrupa Konseyi’nde sıkıntılar yaşıyor. Filistin davası konuşulamıyor bile; biz İsrail ile ilişkileri bir dargın bir barışık yürütürken, Körfez ülkeleri Kudüs’ü nihayet başkent ilan etmiş İsrail ile ‘İbrahim Mutabakatı’nda saf tuttular.

Rusya var ya!

Var mı gerçekten? Yoksa Putin’in çizgisinde olunca ilgi gören, biraz farklı davranınca hoş bakılmayan bir halde miyiz?

Dünyanın dört bir tarafından gelmiş ülkemiz büyükelçilerinin yüzlerini, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ağzından ‘‘Üç kıtanın kalbinde yer alan Türkiye, hadiseleri tribünden seyredemez. Sahada ve masada güçlü olmak bizim için tercih değil mecburiyettir’’ cümlesini işittiklerinde görmek isterdim doğrusu.

ΩΩΩΩ

Reklam

27 YORUMLAR

  1. Yurt dışında geçirdiğiniz yillarda ülkemizi hep monşerler temsil ederdi, onlardan çok etkilenmişsiniz. O devir bitti.

  2. Köyde yaşayan bir yakınımdan dinlemiştim. Ahırdaki ineklerden birinin çok huysuz olması nedeniyle babası onu her seferinde ya satmak ya da kurban ederek ondan kurtulmak istediğini söylemekteymiş. Ama annesi buna karşı çıkıyormuş. İneğin huysuzluğu da süt sağma esnasında oluyormuş. Sütü sağan kişi eğer eğer annesi ise inek hiç huysuzlanmıyor hiç bir sorun çıkarmıyormuş. Çünkü ikisi arasındaki iletişim şekli sevgiye, övgüye dayanıyormuş. Her süt sağma esnasında onunla insanmış gibi konuşuyor, seviyor, okşuyormuş.
    Fakat bir başkası sütü sağmaya kalktığında süt kovası her seferinde ineğin tekmesiyle devriliyor süt boşa gidiyormuş. Her zaman annesi bu işi yapamadığından çareyi annesinin başına örttüğü örtmeyle bir baskası deniyormuş. Bir süre durumu farketmeyen inek durumu farkettiğinde ise yine aynı durum oluyor kovayı deviriyormuş. Zor bir durum tabi. Ancak babası farklı bir yöntem bulmuş, süt sağılacağı zaman elinde bir sopayla ineğin yularından tutup elindeki değneği göstererek sorunu çözmüş, bu yöntem işe yaramış ama daha az süt alabilmişler. Daha öncesinde ne oldu da sopayla tanıştırıldı onu bilemiyor ancak üzülerek tahmin edebiliyoruz.
    (Örnek biraz absürt gibi gelebilir ama hisse alınabilir)

    Ülkelerin iç ve dış siyasette ki durumunu buna benzetiyorum. Sahada ve masada olanlar ya güvendirenler ya da gücendirenler oluyor. Güven verenlerle, mecbur bırakanlar yani..

  3. ak parti nin sonunu muhalfet degil zamlar getirecek… zam zam zam zam secimlerden once goz boyama islemleri ile zamlar unutulacak saniliyor. millet ak parti yi siliyor. benden soylemesi…

  4. Siz ve sizin gibi muhafazakar muhaliflerede benim itirazım var.sizlere Bediüzzaman bak ne diyor.
    Zerratı günahkârlardan mürekkeb bir hükûmet, tamamıyla masum olamaz. Demek nokta-i nazar, hükûmetin hasenatı seyyiatına tereccuhudur. Yoksa seyyiesiz hükûmet muhal-i âdidir. Ben öyle adamlara, anarşist nazarıyla bakıyorum. Zira onlardan birisi -Allah etmesin- bin sene yaşayacak olsa, âdeta mümkün hükûmetin hangi suretini görse, hülya ile yine razı olmayacak. Şu hülyanın neticesi olan meylü’t-tahrib ile o sureti bozmağa çalışacak.
    Münazarat – 17
    Hicbirseyi begenmeyen durmadan şikayet eden ve HAYALİNDEKİ sureti gayeyi hayal yapıp ama o anki halide nazara almayıp durmadan yıkmaya eleştirmeye bozmaya çalışana yanlıs anlaşılmasın fikri anarşist diyor bunlara hiçbirseyi begendiremezsin.cünki hayalindeki suret eniyinin eniyisidir.dolayısı ile bu olmadığı zaman mesela iyi ona göre kötüdür.o iyiye karşi olur.ve o iyiyi de bozmaya tahribe çalışır..elestirir..noksan bulur.begenmez.
    Bu gibi muhalifler
    Allah etmesin- bin sene yaşayacak olsa, âdeta mümkün hükûmetin hangi suretini görse, hülya ile yine razı olmayacak. Şu hülyanın neticesi olan meylü’t-tahrib ile o sureti bozmağa çalışacak.
    Şu an bizim muhafazakar dedigimiz muhalefetin hali😊

    • “..hükûmetin hasenatı seyyiatına tereccuhudur’ Yaşamda kalmak için bu doğru olabilir ve ancak istisnai durumlarda (savaş, kıtlık, doğal felaketler vs ) kabul edilebilir. İstisnalar üzerinden genelleme yapmak bizi doğru sonuca götürmez.
      Fakat yaşamın hakkı verilerek iyi yaşamak ve yaşam kalitesinin sürdürülebilir olması isteniyorsa o yeri yurt edinmiş her yurttaş yönetenlerini eleştirme hakkına sahip olmalıdır.

    • Bediızzaman’ın bu sözleri Atatürk hükümeti zamanına mı ait yoksa cumhuriyetin ilanından önceki döneme mi ait. Mesela padişahlar iktidarı zamanlarına ait olabilir mi? M.Kaya için önemli olmayabilir ama benim için önemli bu sorunun cevabı.

      • Baran kardeşim bu bütün dönemler için gecerli bir durum.cumhuriyeti osmanlısı yok.bu bir müfritane bir durum.bunun m.kemal veya osmanlı ile ilgisi yok.burda mesele hangi yönetimde olursa olsun kendi kurdugu hayalindeki (belki olmasi gereken )düzeni görmeyince olanida yıkmak bozmak tahrip etmeye çalışır.hayalindeki durum olana kadar durmadan tahrip ve bozmak….Bediüzzaman bu durum için şunu da der..”Bazan hasen ahsenden ahsendir.”yani bazan güzel daha güzelden daha güzel olabilir.

      • Bu sözler 2.meşrutiyet döneminde osmanli dönemine ait…ama genel ve her zamana hitap eden fikirler…

  5. Eleştirel cümlelerinize kesinlikle katılmıyorum. Türkiyede hükümet nihayet iktidar olabildi. Önceki hükümetler sürekli vesayet tehdidi altında idi. Hergün bir general, bir sendika başkanı, savcı, patron konuşur tehdit ederdi. 80 tane farklı ülkenin devlet adamını Cumhurbaşkanlığı törenine getirmek az iş mi?

    • hergun zam yapmak buyuk is!!. buyuk elciler ne ki gel desin gelirler!! git dersin giderler o kadar!!!. ama zam oyle mi zam yapmak her babayidin harci degil…
      birazda marketlere gitseniz iyi olur… ekmek bulamadigimiz icin super bulus olan simit mi yesek acaba. zamlarin acisina iyi gelir herhalde…

  6. Katılmadığınız ve şikayet ettiğiniz konuların hepsi ABD emperyalizmine yalakalık etmemekten kaynaklanan sorunlar. Ne yapalım ? Amerikaya köleliğe devam mı edelim? Büyük davası olanların büyük düşmanları olur. O da büyük bir mücadeleyi gerektirir.

  7. Tek kelimeyle bu yazıdaki kanaatinize “katılmıyorum”
    Bu görüşümü izah eden cümleler kurmayı da zâid görüyorum.
    Evet, bazı sıkıntılarımız olabilir ama, kesinlikle eskisinden çok iyiyiz dış politikada..
    Zaten, yazınızdaki birçok argümanlar, yakın geçmişteki gelişmelerle tekzib edilmştir.
    Vesselâm..

    • ic politikada coooik iyiyiz ali bey dis politika karin doyurmuyor bugun yogurda 10 peynire 23 tl zam geldi uc harfli marketlerde. calisanlara sordum hergun 110 kaleme zam geliyor dediler. bu millette can da kalmadi parada hergun zam zam zam . yaşasin !!!! dunya devletiyiz.!!!! kendine yaramayan baskasina nasil yarasin yeteeeer artik bu zamlar dur deyin
      aldigimiz ucretler sabit zamlar degisken. size oy moy yok unutun. hulya avsar da duysun. artik simitde karin doyurmuyor…

      • Deprem oldu, 11 şehir ilçeleri köyleri ile yıkıldı, 50 bin insan öldü. Bunun bedelini ödeyeceğiz ne bekliyordunuz. Birde muhalefetin sıkıştırması sonucu 5 milyon kişiyi emekli ettik onlara da 120 milyar ödeyeceğiz. Yapacak bir şey yok bundan sonra böyle

  8. eski ezik günleri özlüyorsunuz herhalde, her 10 yılda bir darbe, komutanın başbakana küfrettiği bir ülke, eskide kaldınız, eskidiniz

    • Ali bey ben de zaten o yüzden muhalefet yarıştan çekildi diyorum ya:)) artık iktidar İç işlerinde olduğu gibi diş işlerinde de tek başına iki arada bir derede cebelleşip duruyor. Erdoğan muhalefete bakıp bir cesaret bekliyor ama ı-ıııh muhalefet pek karışma taraftarı değil. Size kolay gelsin!

    • DEVLETİN KUYRUĞU MU? KENDİ KUYRUĞU MU?
      Zavallı vatandaş, devletin kuyruğu sanarak kendi kuyruğunu sımsıkı yakalamış.
      Devleti yakaladığını sanıyor.
      Onlar kaçın kur’ası?
      Kendi kuyruklarını yakalatırlar mı?
      Gerçeği ögrendiğinde dönülmez akşamın ufku olacak.
      Teşbihte hata olmasın bazı yılanlar, başka yılanın kuyruğu sanarak kendi kuyruğunu yutmaya başlarmış.
      Kendi kuyruğu olduğunu, can çekişirken anlarmış.

    • zamlarin hepsi yeni. hicde eskimiyorlar.sayin yalin uyarici birde zam yapanlari uyarsaniz nasil olur acaba…

    • simdi markete girip cocuklarina istedigini alamayanlar eziklik hissetmiyorlar mi? sayin yalin uyarici.

  9. BM GÜVENLİK KONSEYİ GEÇİCİ ÜYELİĞİ
    Türkiye, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin
    2009-2010 yılı geçici üyeliği için 2008 yılında yapılan seçimde, ilk tur için gerekli 128 oyun epey üzerinde 151 oy alarak seçilmişti.
    2014 yılında ise ilk turda 109, İspanya ile girilen ikinci turda ise 73 oy alabilmişti. Ve haliyle seçilememişti.
    Bu gün aday olsa 50 oy alabileceğini düşünmüyorum.
    Buyurun saha, buyurun masa.
    Tek derdiniz “kasa” olursa, saha da hikâye, masa da.
    Sahi manzara-i umumiye için daha dün birinci ağızdan ne ifade edildi?
    –Kötü ” gidişat” Mart 2024’te son bulacakmış.
    Bu ifade salonu dolduran yandaşlar tarafından
    “deli gibi” alkışlandı.
    Böyle yandaşı bulsam, ben de zırvalara zirve yaptırırım.

    • Dışişlerinde, 260 temsilciğimizle dünyanın en geniş 5 diplomasi ağından biri haline geldik.

      Afrika ortaklık politikamız kapsamında 54 ülkenin bulunduğu kıtada 44 büyükelçiliğimiz faaliyet gösteriyor. Latin Amerika ve Karayipler açılım politikamızla, bölgeyle ticaret hacmimizi 15 kat artırdık, büyükelçilik sayımızı 18’e yükselttik.

      Muhalefetin algı operasyonlarına, “Türkiye yalnızlığa itildi” kirli/kara propagandalarına rağmen Türkiye küresel siyasetin parlayan yıldızıdır.

      Sahada giderek güçlenen Türkiye, masada da kazanımlar elde etti.

      Libya’da meşru hükümetten yana müdahalemiz, bu ülkenin bölünmesinin önüne geçti.

      Can Azerbaycan’la sergilediğimiz dayanışma sayesinde hem 30 yıllık işgalin ardından Karabağ özgürlüğüne kavuştu, hem de Güney Kafkasya’da kalıcı barış ve istikrar adına önemli bir fırsat yakalandı.

      Suriye’nin kuzeyine yönelik harekâtlarımız güney illerimizin güvenliğini teminat altına alma yanında, terör devleti kurma heveslerini de kursaklarda bıraktı.

      Irak makamlarıyla eşgüdüm içinde yürüttüğümüz operasyonlarımızla bölücü terör örgütüne tarihinin en ağır darbelerini indiriyoruz. Irak ve Suriye istikrara kavuştukça, sığınmacıların gönüllü, güvenli ve onurlu geri dönüşleri de hızlanacaktır.

  10. Vallahülazim Reyiz bunları duyarsa haklı olarak ! kıyameti kopartır!
    Ne demek , bizim SIHA larımız, IHA larımız, OHA larımız ,TCG ANADOLU gemilerimiz var , varoglu var , daha ne olsun , ilk on ekonomiye inşallah gireceğiz!
    Türkiye Yüzyılımız var, zaten tek başına bu yeter de artar bile !!!
    Heeeeyyyttty !

  11. 1Mart teskeresini reddin bize ne gibi faidesi /zararı oldu bunu tarih yazacak.
    Putin niçin dönüp dönüp bizimkileri öpüyor onu da zaten canlı yaşıyoruz.🤗
    F35-F16-Fotö üçlemesi gökten niçin üç elma gibi düştü kafamıza???
    Bunu da yönetenler yaşıyor bizzat zannımca
    Yazarın tecrübeyle tespitleri:
    “..Birleşik Arap Emirlikleri, Mısır, Suriye ile gel-gitlerimiz ortada. AB üyeliği hayali yok oldu; üstelik Türkiye kurucularından olduğu Avrupa Konseyi’nde sıkıntılar yaşıyor. Filistin davası konuşulamıyor bile; biz İsrail ile ilişkileri bir dargın bir barışık yürütürken, Körfez ülkeleri Kudüs’ü nihayet başkent ilan etmiş İsrail ile ‘İbrahim Mutabakatı’nda…”
    Bütün bunlarda hükümetin sorunu hatası varsa:
    bedelini ülke olarak (açlıkla sıkıntıyla yani ekonomiyle) ödüyoruz!😡 hepbirlikte.
    Peki bunların müsebbiplerinin bedel ödediğini görecek miyiz acaba?
    İşte beni ilgilendiren☹️. Ölmeden önce görmek isterdim doğrusu…

    • Bu yeni süreçte belli isimlerin icra makamında olmaları, Türkiye için cephede elde edilen kazanımların masada korunacağı bir normalleşme dönemine girdiğimizi gösteriyor.

      Bölgesel ve küresel barışa katkı sunarak, düşmanları azaltıp, dostları çoğaltarak ama asla geri adım atmayarak…

Yoruma kapalı.