NATO genel sekreteri “Yüzyılın en büyük savaşı bu” diyor.. Öyleyse yeni bir düzene hazırlanalım…

44
"Ukrayna'dan" diye sunulan Gazze görüntüsü...
Reklam

Rusya’nın Ukrayna topraklarında gözü olduğu ve devlet başkanı Vladimir Putin’in de Kiev’de kendisine bakarak hizaya geçecek bir yönetim görmek istediği biliniyordu. Ancak bilinmeyen nokta, bu amaca erişmek için Rusya’nın –Putin’in- askeri bir müdahaleyi göze alıp alamayacağıydı.

Bütün dünya Rusya’nın –Putin’in- buna da hazır olduğunu dün ilk Rus askeri Kiev’e doğru yola çıktığında öğrendi.

NATO genel sekreteri Jens Stoltenberg Rusya’nın Ukrayna’yı işgal girişimine “Bu bir Avrupa savaşıdır” teşhisini koydu ve ‘yüzyılın en büyük savaşı’ olacağını da vurguladı.

Beklentilerin aksine, ABD’nin başını çektiği Batı blokunun, ülkeleri ve NATO ile Avrupa Birliği gibi kurumsal yapılarıyla, böyle bir savaşa hazırlıklı olduğu anlaşılıyor.

Rusya’nın da, kendisine yönelecek tepkilere ve savaşın istediği istikamette cereyan ettiğini göstermeye yarayacak algı operasyonuna hazırlıklı olduğunun emareleri var.

Winston Churchill’in, İngiltere başbakanı olarak yakından tanıklık ettiği İkinci Dünya Savaşı sırasında, “Gerçek henüz postallarını giyememişken yalan dünyanın yarısını dolaşmıştır bile” dediği bilinir. 

Savaşlar ve yalanlar

Propagandanın klasik yöntemlerle yapılabildiği bir dönemdi o sözün sarf edildiği günler; bugün ise yalan ânında bütün dünyada tura çıkıyor ve ulaştığı yerlerde gerçek muamelesi de görüyor.

Reklam

Örnek isteyenler gazetelere bu gözle bakabilirler.

Savaşın iki tarafı da, dünya ve Ukrayna kamuoylarını kendilerinin haklı olduğunu zihinlere kazıyacak bir propaganda seferberliğine günler öncesinden girişmiş bulunuyor.

Bir tarafta NATO genel sekreteri Stoltenberg, ABD başkanı Joe Biden, İngiliz başbakanı Boris Johnson, diğer tarafta da Putin ve bakanları kameralar karşısında zaman zaman gerçekleri çarpıtan açıklamalar yapıyorlar.

Yalanı en yoğun ve sınırsız kullanan da, ülkesindeki medyayı yalanlarını yüzüne vuramayacak hale getirmiş olan Putin ve onun psikolojik savaşta kullandığı unsurlar oluyor.

Dünya medyasına ilk ulaşan Ukrayna’dan görüntüler Rus propaganda mekanizmasının ürünüydü. Bir kaynak, 10 Mayıs 2021 tarihinde Gazze üzerine İsrail’in gönderdiği füzelerin yarattığı tahribatın görüntüsünü yayarken, bir başka kaynak da 2015 yılında Çin’in Tianjin kentinde bir tehlikeli madde imalathanesinde meydana gelmiş patlamanın görüntülerini “Ukrayna’dan” diye paylaştı. Bu arada, bir başka kaynak da, ‘War Thunder’ adlı yeni bilgisayar oyununun reklam görüntülerini, yine Ukrayna olduğu iddiasıyla, dünya medyasının kullanımına sundu.

Bu arada Putin de, Ukrayna halkını kendi yanlarına çekmeyi veya hiç değilse pasifize etmeyi amaçlayan, her bakımdan gerçeklerle çelişen bir konuşma yapmayı ihmal etmedi.

Nasıl olsa kimsenin gerçekleri çarpıtmasını sorgulamayacağı düşüncesiyle…

Savaşlar ve yeni dünya düzenleri

Reklam

“Yüzyılın savaşı” günümüzün teknolojik imkanları kullanılarak yürütülecek… Sadece çağdaş -hatta çağın ötesinde- özellikler taşıyan silah ve gereçler ile de değil, sosyal medyanın en son unsurlarının kullanıldığı siber alanda da…

Hangi taraf sonunda üste çıkarsa, dünyamızın yeni düzenini istediği gibi şekillendirme şansını o taraf yakalamış olacak.

Savaşlar, hele bir de NATO genel sekreteri Stoltenberg’in iddia ettiği gibi ‘yüzyılın savaşı’ özelliğine sahiplerse, ardından dünya için yeni bir düzene geçiliyor.

Dört yıl süren ve henüz ikincisi çıkmadığı için zamanında ‘Büyük Savaş’ olarak anılan Birinci Dünya Savaşı, dünyada imparatorlukların sonunu getirdi ve ulus-devlet kavramına uygun bir yeni düzenin önünü açtı.

İkinci Dünya Savaşı’nın ve 60 milyon insan kaybının ardından “Bir daha böyle bir yıkım yaşanmasın” gerekçesiyle başta Birleşmiş Milletler olmak üzere yepyeni kurumların devreye girdiği iki kutuplu dünya düzeni oluştu.

Afganistan’ın işgali (1979), ABD ve müttefiklerinin Mücahit gruplara sağladığı imkanlarla yürütülen vekalet savaşı sonunda (1989) Sovyetler Birliği dünya sahnesinden çekilmek zorunda kaldı ve tek kutuplu yeni düzen devreye girdi. Sovyet hakimiyetindeki coğrafyadan, Doğu Avrupa ve Orta Asya’da çok sayıda bağımsız ülke doğdu. İkinci Dünya Savaşı sonrası düzenin kilit esaslarından biri olan bölünmüş Almanya, o aralıkta, yeniden birleşme imkanına kavuştu.

Gerçekten bir ‘Avrupa savaşı’ halini alacaksa, Ukrayna’da kıvılcımı atılan yeni savaş da bir gün sona erecektir ve ardından büyük ihtimalle ‘yeni dünya düzeni’ denilebilecek değişiklikler de zuhur edecektir.

Savaşın taraflarını -bir tarafta ABD ve AB’yi, diğer tarafta Rusya’yı- buna da hazırlıklı sayabiliriz.

Genellikle çatışmacı ortama hazırlıksız yakalananlar, içinde yer alsalar da almasalar da, savaşlardan en fazla etkilenen ülkeler oluyor.

İlk büyük savaşta Osmanlı kaybedenler arasında yer aldı ve imparatorluk yıkıldı.

Bir sonraki savaşa Türkiye girmedi, sonrasında Sovyet tehdidiyle karşılaştı ve NATO ile benzeri kurumsal yapılar içerisinde yer alarak kendisini Batı himayesine bıraktı. 

Afganistan savaşı sonrasında Orta Asya’da bağımsızlığına kavuşan ülkeler ile akrabalık bağları tesis edildi ve bunun getirdiği bir coşku da yaşandı; ancak savaş sırasında ABD yardımıyla oluşmuş Afgan örgütlerinden el-Kaide ve türevlerinin çıkması, İslam Dünyası ile birlikte ülkemizi de edilgen bir duruma sürükledi.

Geçen yüzyılın büyük savaşları dört yıl, Afganistan savaşı da on yıl sürmüştü; bu yüzyılın savaşının öyle uzun süreli olacağını sanmam. İki tarafın da elinde karşı tarafı yeryüzünden silmeye yarayacak ölümcüllükle silahlar bulunuyor. İki taraf da nükleere başvurmayı gerektirmeyecek beceride ileri teknoloji ürünü silahlara da sahipler.

Türkiye’nin çatışmanın duracağı döneme bugünden hazırlıklı olması gerekiyor.

Ekonomide yaşanan dev sorunlar önümüzü görmeyi zorlaştıracaktır.

Sorunların ortadan kalkmasına, hiç değilse hafiflemesine yarayacak adımlar atmak zorunda ülkemiz; yeniden demokratik, özgürlüklere saygılı bir hukuk devleti haline gelerek bu yolda ilk adım atılabilir.

Birinci Dünya Savaşı sonrasında Türkiye Cumhuriyeti ile akıllıca adım atılmıştı.

İkinci savaş sonrasında seçenekler arasında en doğrusu tercih edilebilmişti.

Afganistan savaşı sonrasında da, Türkiye, anayasasında yer alan ‘laiklik’ ilkesi ile kendisini İslam Dünyası içerisinde ‘farklı’ bir konuma taşıyarak yeni durumdan yararlanmayı yine bildi. AK Parti’yi iktidara o hava taşıdı.

Şimdi tanığı olduğumuz ‘yüzyılın savaşı’ da ülkemizi bir şeylere zorlayacaktır.

İktidarı ve muhalefeti ile ülkemiz gelişmelere hazır olmalı. 

ΩΩΩΩ

Reklam

44 YORUMLAR

  1. Rte uzun süredir hazırlığını yapıyor
    Dilah sanayini boşuna %15 den %70 lere taşımadı

  2. Doğu ve batı blokları savaşı ikinci dünya savaşına benzer bir durum ortaya çıkardı. Yıllardır üstün olan batı bloku, çok fena karizmayı çizdirerek üstünlüğü doğu blokuna kaptırmış olacak ve yeni dünya düzeni de doğu bloku tarafından dizayn edilecek.
    Biz ülke olarak ikinci dünya savaşında olduğu gibi savaşa girmeden yenik sayılmayalım yine.
    Etkileri şimdiden görülmeye başladı, Sibiryadaki soğuk şimdiden ülkemiz ekonomisini grip yaptı. Artık bundan sonra yöneticilerimiz ciddi tedbirler alırlarda bu grip kansere dönüşmez inşallah.
    Maşallah hiçbir fırsatı kaçırıyoruz. Taşı gediğine hemen koyuyoruz. Ülkemiz yöneticileri ekonomik olarak ilk tedbiri bu gece yarısından sonra yapılacak olan zamlarla almış oluyor hadi hayırlısı.
    Nass nass diye ülke ekonomisini allak bullak edenler şimdi küresel krizde ne yapacaklar. Halkın dövizlerirni yastık altındakileri toplayanlar şimdi ne toplayacaklar acaba….
    Bu savaşlar sürecince ve savaş sonrası, ülkeler savaşla enkaza dönerken, biz ise bu defa savaşa girmeden ekonomik enkaza dönüşme ihtimalini asla unutmamamız gerekir.

    • Ahmed bey tc merkezbankasındaki altın stokundan haberiniz var mı acaba? Yastıkaltındakileri de ekleyebilirsiniz onlara…

  3. Karadeniz’in ; yolu olmayan , kervan geçmez kuş konmaz bir dağ köyünde yaşayan Temel bir kış günü hastalanır .
    Günlerce yorgan döşek hasta yatar , kocakarı ilaçları , yayla çayı, sıcak bezler , özel şuruplar , ovmalar vs. hiç fayda vermez .
    Bir yandan da Temel , kendini kasabadaki doktora götürmeleri için her gün yanındakilere yalvar yakar rica eder , durur.
    Ancak bu kış mevsiminde ,yolu olmayan köyde , Temel’i sırtında veya kızakla doktora götürecek babayiğit erkekler bulmak da pek mümkün değildir.
    Ve bir gün nihayet Temel Hakkın rahmetine kavuşur !
    Vasiyeti üzerine de mezar taşına şunlar yazılır ,
    – Eleyurum , eleyurum (ölüyorum ) tedum paa inanmadunuz , aha şindi eldum , ne oldi !
    Zavallı Ukrayna’nın durumu bu fıkradan farksızdır .
    Dünkü kıvır zıvır , ne idüğü belirsiz devletçikler ; prosedüre bile tam uyulmadan apar topar NATO’ya , AB ne alınıyor ama koskoca Ukrayna devleti yıllarca bekletiliyor !
    Özellikle elini korkak alıştıran , Rusya’dan çekinen ve fakat korkunun ecele faydası olmadığını çok acı bir şekilde gören NATO için bu durum hem oldukça güven sarsıcı ve hem de yüz kızartıcıdır ,hatta bir utanç vesilesidir !
    Aylardan beri Ukrayna sınırındaki askeri yığınaklanma devam ederken bile NATO , ayının niyetini sezip son bir hamleyle ve büyük bir özgüvenle , cesaretle Ukrayna’yı içine alarak bir emrivaki yapabilirdi !
    Ayı da işte o zaman kelimenin tam anlamıyla şapa otururdu !
    Şimdi ise ne yazık ki NATO şapa oturdu !
    Allah Ukrayna’ya yardım ve merhamet etsin

  4. TEK ADAMLAR SEBEP, SAVAŞLAR SONUÇ
    Savaş, tek adamların iktidara gelme, iktidarlarını pekiştirme ve iktidarda kalabilmeleri için başvurdukları en önemli yöntemlerden biri.
    Savaş, kimlik siyasetlerinin de en somut hali.
    Kimlik siyaseti içeride de ayrışma ve tabanlarını sıklaştıa için kullandıkları bir araç.
    “Söz konusu koltuksa gerisi teferruat” Anca bize söylenişi farklı.
    Bize söylerken “koltuğun” yerine “vatanı” koyuyorlar.
    Maalesef ki, sürüler bunu afiyetle yiyor.
    Savaşlar sebep sefalet te sonuç.
    Savaşlarda ekmek fiyatı sogulanmaz.
    Mermi fayatı ise sorgulanamaz.

    • ABD nin çıkardığı savaşlar da tek adam rejimi m?
      Gece gündüz algı ,operasyon da
      alakalı mı alakasız mı uyuyor mu uymuyor mu önemi değil salla gitsin

  5. „Savaşlar ve yalanlar“

    Alman Dıṣiṣleri Bakanı dün televizyonda, Putin’i ve Rus Dıṣiṣleri bakanını kastederek, gözlerimizin iҫine baka baka yalan söylediler dedi.

    Bütün gücü elinde tutan tek adamın ülkesini ve dünyayı nereye götürebileceğini gösteren somut bir örnekle karṣı karṣıyayız.

    Demokratik bir ülke iktidarının böyle bir ṣeye teṣebbüs etmesi bu kadar kolay olmazdı.

    • Almancı arkadaş sen bizimle kafa mı buluyorsun?
      “gözlerimizin iҫine baka baka yalan söyleyenler
      Alman Dıṣiṣleri Bakanı, önceki ve şimdiki başbakanlarıdır!”
      Kuzeyde yapılan gaz borusunun ucu almanyaya giriyor, rusyaya değil!
      Asıl yalancı; “ukraynaya silah veremeyiz, rusyaya filan saldırır eder…” diyen sosyalist alman başbakandır, ok?

    • Almancı arkadaş “Demokratik bir ülke iktidarının böyle bir ṣeye teṣebbüs etmesi bu kadar kolay olmazdı.” demişsiniz ama güneydeki sevdiğimiz ufaklık canı istediğinde her yere saldırabiliyor, yoksa orası demokratik bir ülke filan değil mi?

      • H..Gayret,
        Bu cümleye neden böyle alındınız?
        “Demokratik bir ülke iktidarının böyle bir ṣeye teṣebbüs etmesi bu kadar kolay olmazdı.”

        Putin’le dıṣiṣleri bakanının yalan söylediğini okuyunca neden üslubunuz bozuldu?

  6. Burada maalesef güme giden Ukrayna.
    NATO üyesi değil üstelik. Üye olmayı aklından geçirmesi bile yetti.Yaklaşık 45 milyonluk nüfusa sahip Ukrayna, iki filin dövüşmesinde zarar gören çimenler konumunda.

      ABD, Rusya’nın etrafını çepeçevre kuşatmasaydı, büyük ihtimal Putin bu harekâta gerek görmezdi.Moskova’nın burnunun dibine kadar askerî yığınak yapmak, iyi niyetli bir yaklaşım değil elbette.

    Kayıtlara göre NATO üyesiyiz.Bugüne kadar hiçbir hayrını görmedik tabii.
    Aksine, bölmek parçalamak için uğraştılar.Bölücü terör örgütlerini var gücüyle desteklemekten çekinmediler.Hem de gizlice değil, açıkça. NATO’da bizden başka ne kadar üye ülke varsa, neredeyse tamamı bize cephe almış gibi davrandı.Hiçbiri dostane tavır içinde olmadı.Parasını ödediğimiz hâlde, uçak, silah ve savunma sistemlerini vermemeyi tercih ettiler.

    Saldırı başladığı anda, bu gelişmeyi bekleyen Avrupa ülkeleri ve ABD, yaptırım gücü ve anlamı zayıf sözler sarf etmeye başladı. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ni toplantıya çağırmaktan bahsettiler.Şaka gibi.Kimler var o konseyde?Toplanınca ne olacak?
    Veto hakkına sahip daimî üyeler: ABD, Birleşik Krallık, Fransa, Çin ve Rusya.
    İçlerinden sadece bir tanesi itiraz etse, gündemdeki konu kabul edilemiyor. O hâlde hangi Birleşmiş Milletlerden, hangi Güvenlik Konseyi’nden bahsedilebilir?

    Kanarya Sevenler Derneği’nden bir farkı olmadığı ortada.

    • Gerçekten nankörlük bu söylenenler. NATO’nun ne faydasını gördük öyle mi? Yakında Rusya üzerinize abanınca faydasını anlarsanız, ama geç olur. Başkan da şimdiden çark etmiş, “NATO bir şey yapmalı” demiş. Sen kimsin NATO üyesi değil misin diye sormamış kimse. Bedava NATO’nun şemsiyesinden faydalanan, ama hiç bir katkı yapma. İkircikli davranışlar ve söylemler. Çık o zaman o NATO’dan, bak bakalım kim ne yapıyor. Bu kadar Türkiye’yi istikametsiz, hedefsiz, işbirliksiz, yalnız ve zavallı bırakmanın bedeli ağır olur. Bunu anlamayan, geçmişten habersiz, geleceği olmayan sefil bir yönetim hemen gitmeli. Türkiye iyiyi hakediyor. Bu sefilleri değil.

      • Endercim “Bedava NATO’nun şemsiyesinden faydalanan, ama hiç bir katkı yapma.” demişsin de;
        Türkiye örgüte katılım paylarını ödememiş mi, borç filan mı takmış, nedir bedava olan, biraz açar mısın?
        Haa, natoda görevliyken 15temmuzdan sonra üniformaları ve kırmızı görev pasaportlarıyla almanyaya sığınan tosuncukların maaşlarını niye kestiniz diyorsan o başka tabii…

  7. Rusya imparatorluk hayalleri gören bir diktatörlük. Aynı hayalleri kuran başka kendini bilmezler de var. Dünya ne çektiyse bu haddini bilmez ihtiraslı ayılardan çekti. Afganistan dağlarında darmadağın olan ayılar bu sefer de Ukrayna bataklığında çamura boğulacaklar. Bütün dünya bu kez de bu sefillere hadlerini bildirecek. Ülkemiz yine yanlış ata oynadı. Yine nerede olduğu belirsiz. Yine kaybedecekler listesinde en başa namzet. Çünkü çeteler elinde oyuncak olmuş durumda. İçerde birliğini sağlayamamış, her yerinden oyulmuş vaziyette. Ne ekonomisi, ne insan kaynakları, ne eğitimi ve ne de yönetimi düzgün. Hazırlıksız yakalandık yine yüzyılın savaşına.

  8. “Birgün onlarında Başkent i işgal olacak!..
    Bu son haber verişim olabilir belki!..
    Onlar bunlar şunlar sessiz!..”
    Tv’ de spiker çaresiz ? böyle yayın yapıyor?
    Dünyayı sessiz kalmakla suçluyor, bir anne duygusuyla genetik olsa gerek.
    Oysa ne kadar acımasız olduğunu bilmiyor dünyanın kadıncağız.
    Allah kimseyi çaresiz yalnız bırakmasın!
    Polatlı ya kadar gelen düşman kuvvetlerini hatırladım irkildim.
    Panik havası yaratmakla kalacakmı asker?
    Saldırılan ülkenin kendini savunması, ölmemeye çalışmak!
    Birde İspanyol gemilerinin Amerika kıtasını keşfine işgaline engel olmak!
    Hep derim,
    -güvenlik güçleri – kurumu olayları olurken önleyebilir mi?
    -yoksa varlığı ile caydırıcı güç olup başlamadan bitirmeli mi?

    • Caydırıcı arkadaş polatlı filan demişsiniz de; içiniz rahat olsun mehmetçik taa libyalarda, aden denizinde daha bilmem nerelerde görevinin başında, nöbetteyiz; ne yunanı ne ankarası bilader?

  9. Türkiye seçimini yanlış yaptı yine. Dostum Putin’in yanına sokularak batıya kazık attı. Bunu yazdılar bir kenara. F-35 projesinden attılar. AB kurumlarından da yavaş yavaş uzaklaştıracaklar. ABD üslerini Yunanistan’a kaydıracak. Türkiye yine dımdızlak ortada kalacak. Çünkü sürekli iki yüzlü davranıyor. Batıdaymış gibi ama Rus casusu gibi de aynı zamanda. Bu durumda size güvenmezler elbette. Olan Türkiye’nin yıllarca emek verdiği batı tipi demokrasi, liberal ekonomi, hukuk devletine olur. Nitekim hepsinden çark etmiş vaziyetteyiz. Giderek dostum Putin’e ve onun orta Asya’daki bilimum diğer diktatör kuklalarına benzedik son yıllarda. Halkımız bunu mu istiyor. Sormak lazım. Çoğunluk istemiyor görünüyor. Ancak azgın bir azınlık, ve devleti ele geçirmiş çeteler Türkiye’yi bağımsızlıkçılık ayağı ile giderek daha otoriter ve daha diktatör bir yönetime doğru sürüklüyorlar. Ukrayna savaşı turnusol kağıdı vazifesi görecek. Türkiye’nin foyası ortaya çıkacak. Dostum Putin’e mi taraf olacak, yoksa hala adının yazılı olduğu batı ittifakı tarafında mı göreceğiz. Yine aynı tarihi tekerrürü göreceğiz gibi. Hala Almanya yenildiği için yenik sayıldık diye sayıklayanlar, yakın gelecekte Putin yenildiği için bizi de yenik takıma yazdılar diye dizlerini dövecekler. Ülkemiz bu sefil yönetimi haketmiyor gerçekten.

  10. Potinin saldırgan tutumu..
    Karadenizi Rus gölü haline getirmek…
    Kırımı da aldı mı var ya…
    Zaten doğudakiler desen hazırolda duruyorlar falan
    Hepsi algı yönetimi, ülke yönetimi değil.
    Tek gerçek, K.denizin Putin’in kontrolüne girmesini önlemek!
    Kanal manal ukryn felan fiştan
    Rodostan Romanya’ya RORO hatı çekecek sanki?
    Sonuç: emtea petrol level atladı?
    Ekonomi bir tık üstte?️
    Putin’i açık ettiler?
    Silah uçak satanlar mı! Ben istersem satarsın?
    K.deniz potinin kontrolüne bir girerse varya… Yandınız?
    Eee hatçeyi bırak netçeye gel,
    En büyük olee kim acaba artık?
    Girmek için önce sıraya girerler mi dersiniz??

  11. ABD ile AB, Kiev’e kadar ilerleyen askerleriyle Rusya’yı, bir ikinci Afganistan macerasına sürüklemeyi başardı mı? (Sn. Yazarımızın önceki yazılarındaki tezi bu idi.) Böyleyse Rusya’nın ikinci kez yıkılışını seyredeceğiz sakin sakin!

    Bu arada Montrö Sözleşmesine maddelerine başvurulacak mı, ya da sözleşme şartlarının uygulanmasına gerek duyulacak mı? Gerek duyulacaksa eğer Türkiye’nin tavrı nasıl olur; enerji, S400 ile Suriye ve Libya konularında neredeyse geri dönülmez ilişki geliştiren devletimiz, Rusya’nın lehine de aleyhine de gelişebilecek durumlarda egemen politikalar geliştirebilecek mi?

    Yeni bir dünya düzenine doğru yol alıyoruz varsayımı dünden bugüne ortaya çıkmış bir durum değildir herhalde. Ukrayna’ya gelinceye kadar Rus genişlemesi Kırım ile başladı aslında; o günden buyana Rusya’nın kadim emperyal niyetleri diğer başat devletlerce okunmamıştır diyemeyiz. En yakınındaki ve Boğazları sınırları içerisinde bulunduran ve Montrö Sözleşmesiyle de etkin bir güce sahip devletimiz de Rusya’nın niyetinden bihaber değildir.

    Ne var ki, SSCB’nin çöküşünden günümüze, dünyanın tek kutbu olan ABD’nin Ortadoğu’da 2000’lerden bu tarafa esnek kalmasından oluşan boşluktan mütevellit, hem TSK’da bazı subayların ve hem de devlet içindeki bazı yerleşik kliklerin SHANGAY beşlisinden yana tutum takınmaları, devleti, kararlarında ikircikli konuma taşımış ve 20 yıla yakındır hamasi söylem ve tutumlar ile de bölgesinde tek başına karar alıcı veya oyun kurucu zehabına kapılmasıyla beraber aslında, kutuplara evrilecek güç dengeleri arasında salınım yaşayan bir pozisyona itmiştir. Bu durumu, Türkiye’yi BATI Blokundan ve kurumlarından neredeyse itilmesine taşımış, rica ve minnetle yürütülen Rusya-Türkiye ilişkilerindeyse kazanan taraf hep Rusya olmuştur. Bu -değerli- yalnızlığı hamasi nutuklarla geçiştirmeye çalışan ülkemiz aslında bir karar alma sürecine girmiştir veya şartlar, onu buna zorlamaya yüz tutmuştur.

    BATI’nın planı nedir; bu saatten sonra başta NATO’yu yeniden ihya etmek ile diğer müttefik ilişkileri genişletecek/geliştirecek midir, müttefikler arası siyasi-ekonomik erk paylaşımı nasıl taksim edilecektir; biz bilmiyoruz ama eminin devletler katında basına yansıyanın aksine, dünya kamuoylarına yansımayan uzun vadeli gizli/kapalı kapı diplomasi çalışmaları olanca hızıyla devam etmektedir. Ve sanırım, Türkiye’de bu diplomasiden azade değildir.

    Çin’in bu konjonktürdeki tutumunu irdelemek yabana atılacak durum değildir. Ekonomik daralmadan çıkmaya odaklanmış Çin, edindiği ekonomik ve siyasi kazanımları şimdiden berhava edecek tutumu takınmayacaktır; temerküz ettiği çiçeği burnunda ekonomik (sermaye) ve siyasi gücünü Rusya’nın yedeğinde kalarak harcamak istemeyecektir.

    Çin gelişmesiyle Rusya’nın güç temerküzü, dünyamızı geniş zamanlı keskin bir kutuplaşma sürecine itiyor doğru; ama bu şimdiden gerçekleşen bir durum değil…

    Yaşadığımız son badireler/tecrübelerle beraber uzun vadeli akılcı karar verebilme yetisine sahip olmuştur herhalde devletimiz.

    • Maalesef hiç bir tecrübenin faydası olmamış görünüyor devletimize. Türkiye resmen bir eksen kayması yaşıyor ve yalpalama sürecinde. Nereye kayacağı da belli değil. Batıdan, sadece batı değil, batının tüm temel zihniyetinden uzaklaştık. Demokrasi, insan hakları, hukuk devleti anlayışı, kurumların bağımsızlığı, liberal ekonomi, denge ve denetleme toptan çöpe gitti. KHK’larla yönetilen bir çadır devletine döndük. Kanun devleti dahi diyemiyoruz. Her gün hukuğun içine ediliyor. Mahkemelere hukuku tanımama emri veriliyor. Kriz üstüne kriz darbesi yiyor ülkemiz. Her alanda ve tüm dünyada yalnız kalmış durumda. Ukrayna krizi var, kenara geçmiş NATO bir şeyler yapsın diyor. Sen kimsin diye kimse sormuyor. Bu kadar yalpalama iyi sonuçlanmaz. Bunun hesabı ağır olur. Biz halk olarak bu devlet yönetimindeki beceriksizliği haketmiyoruz. Devletimiz bu çetelerden kurtarılmalı ve tekrar hukuk düzenine ve demokrasiye dönmeliyiz.

    • İsmail bey şu yabancı düşmanı, sığınmacı düşmanı nefret söyleminden bir vazgeçin artık, insanlık öldü mü?

  12. Allah mazlum Ukrayna halkının yardımcısı olsun.

    Ukranya Putin’in talepkârlığı karşısında çaresizdiler.
    Ama medet umdukları Batı’nın derdinin Ukrayna’nın özgürlüğü, bağımsızlığı ve refahı olduğu  masalına  kendilerini çok fazla kaptırdılar.

    “Turuncu Devrim” günlerinden beri Rusya’yı Ukrayna’ya çekmeye çalışan ABD’nin Başkanı, bunca olan bitene rağmen bölgeye tek bir asker bile göndermeyeceğini  söylüyor. Tıpkı Arap Baharı gazı verdiği ülkelerin halklarını kaosun, terörün ortasında yalnız başına bıraktığı gibi.

    Biden’ın desteğiyle iktidarı alıp Türkiye’yi ABD’nin dümen suyunda yönetme hayali kuranlar ve geleceğini bu projede görenler, Ukrayna’dan ders almaları gerek.

  13. “İkinci savaş sonrasında seçenekler arasında en doğrusu tercih edilebilmişti.”
    Keşke bunu açık yazsaydınız, ne demek istediğiniz anlaşılmıyor, ya da nereye çekersen oraya…
    2. Dünya savaşı sonrası 1950 seçimleri ve çok partili siyasi düzene geçiş ama sonrası malum…

    • Neresini anlamadınız. Gayet açık. Siz de anladınız ama anlamamazlıktan geliyorsunuz. Türkiye ikinci dünya savaşı sonrası batı bloğuna girdi. Yoksa Rusya açıkça Kars, Ardahan ve boğazları istedi. Bunun karşılıklığında Türkiye tek parti diktatörlüğünden demokrasiye geçiş yaptı. Ancak demokrasi öyle geçtim deyince geçilmiyor. Ne parti kurmayı ve yaşatmayı, ne hukuki bir düzen kurmayı Türkiye beceremedi. İnsan haklarında, adalette, eşitlikte ve her alanda Türkiye minik adımlarla ilerledi. Diktatöryel heveslerden vazgeçmedi. Buna Menderes de dahil. Bugünkiler de. Gelen gitmemek için her türlü sahtekarlığı ve sistemi kendine yontma işini yapıyor, demokrasiyi de paspas ediyor. Ondan sonra da niye bana darbe yapıldı diye şikayet ediyor.

      • Baştan aşağı bütün dedikleriniz çok doğru ve gerçeğin taa kendisi !
        Buna ben , müsadenizle , bir de bizdeki siyasi ahlaktan yoksun oluşumuzu eklemek isterim !
        Böyle olunca da demokrasimizi bir türlü rayına oturtamıyoruz .
        İyi akşamlar

        • Mucib bey bakıyorum “Baştan aşağı bütün dediklerini” yalayıp yutmuşsunuz ama bu “siyasi ahlaktan yoksun oluşumuzu” biraz açar mısınız?

      • Endercim, putin bey de bugün ukrayna ordusuna “yönetimi ele alırsanız sizinle daha iyi anlaşırız” diye çağrıda bulunuyordu;
        sence ukrayna halkının da “niye bana darbe yapıldı diye şikayet etmeye” hakkı yok mudur?
        Yoksa vur abalı zelenskiye mi?

  14. Tek dişi kalmış canavarı yaratan, sürdüren BATI, Dünya’daki katliamların, soy kırımların, köleliğin, ırkçılığın, insanlar arasına nifak sokmanın, sahtekarlığın da mimarı ve yaratıcısıdır. Dünyayı ve doğayı katleden yegane güç olmasına karşın arsızlık ve utanmazlığını sürdürmektedir. Bilinen tarihi yazanlar da onlardır. Çünkü galip olan onlardır. ABD, AB, en az Rusya kadar suçludur bu gün yaşanılanlardan. Ukrayna’nın başına gelenler, ayrılık yanlılarına umarım ders olur. El bilmemnesi ile gerdeğe girilmez. Ayyaşlar dediklerinin kurduğu devleti, burun kıvırdıkları Lozan ve Montrö antlaşmaları sayesinde koruyabileceklerinin farkına varırlar inşallah. Hemen her gün küfür ettikleri İnönü’nün 2.Dünya savaşında gösterdiği devlet adamlığının yüzde birini gösterebilirler inşallah. Bu durumlara on yıl dayanabileceğini söyleyenler bilmez; TC İnönü’nün politik dehası ile 2. Dünya Savaşı’nın yıkımlarından diğer devletler kadar zarar görmemiştir. Millet ekmeksiz kalmış ama, babasız bırakılmamıştır. Daha ilk gün tvlerde Ukrayna sokaklarında gezen tanklar, yarı yanık, yarı yıkılmış evler gördük. Savaşın her türlüsüne karşı olmak gerekir. Bize saldırılırsa elbette karşılık verilir. Ama etimize, gücümüze bakmadan, kasan tamtakır, ekonomin diplerde iken efelenmenin kimseye yararı yok. Umalım ve dileyelim bu günkü sahtekarlar topluluğu (NATO) görüşmelerinde hamaset yapmak yerine sağduyulu davranırız.

  15. KUTSAL CEHALET

    Cahaletin çağımızda olduğu kadar kutsandığı, değer kazandığı başka bir dönem olmuş mudur bilemiyorum. En büyük iki şehrimizi liyakat sıralaması yapılsa son yüzdelik dilimde bile yer almaları çok zor olan iki düşük profile emanet ettik.
    Şimdi bu da yetmezmiş gibi Muhalefetin, reklam parasını yüklediği belediye başkanının yüzünde rabbiyessir gören lideri Rusya ile ilişkileri bitirmemizi, akkuyu nükleer santralini kamulaştırmayı ihtar etmiş hükümete. Bu kadın akkuyu santralini büyük ihtimalle su kuyusu zannediyor. Ruslar tarafından yarıya getirilen inşaatı kamulaştırınca yardımcısı deprem dönemlerinin ünlü müteahhidi beyaz saçlıya yaptırmayı mı planlıyor nedir:))
    Dünki yorumumun altına birisi “hatay da çoğunluk suriyelilere geçerse, onlarda bağımsızlık isterse görürsün” falan yazmış. Bu ne saçmalık diyip geçecektim fakat bu cümleyi sözcü gazetesinin 140 metrekare yasal hakkı olan yazlığını “atamın selanıkteki evi 340 m² idi sırf onun anısını yaşamak için 340 m² çıkardım diyen hamakat abidesi yazarından aldığını gördüm. Öncelikle şunu söyleyim. Afganlar ve suriyeliler benim düşmanım değil. Benim düşmanım chp ve iyi parti. Hatay da 100 yıl sonra ne isteyecekler diye dert edineceğime 2023 seçimlerinde bunlar iktidara gelince müslümanlar ne yapacak diye dert edinirim. Yani başörtülü hakim savcı görevine devam edebilecek mi” Kuran kursları, diyanetin sıbyan mektepleri eğitime devam edebilecek mi diye korkarım. Andımızı yüksek sesle söyleyemediğim için yine dayak yermiyim diye korkarım. Çocuklarımızı kamalist dogmanın elinden kurtaramayacak mıyız diye dert ederim. Evde torun seveceğine kendini meydanlara atan Meral in derdi ne sanıyorsunuz, bakmayın pahalılık falan dediğine tek derdi %20 den %78 e çıkan milli savunmada yerlilik payı. Bunları asıl delirten bu dur.
    Sonraki yorumda da rahip olayını anlatırım.

        • Peki hd kardeşim ; siz benim anladığım kadarıyla mütedeyyin bir insana benziyorsunuz .
          O halde bir müslüman olarak size böylesine bir kindarlık, husumet ,artniyet , aşağılama , küçümseme vs. yakışıyor mu !

    • CHP’liler en az ak partililer kadar müslüman Kemal Kılıçdaroğlu da en az Erdoğan kadar dindar ve müslüman.

      Dünya Cihan savaşını konuşuyor bizim Türkler de birbirleriyle savaşıyor, Allahım ya Rabbim.

        • chp liler de ak partililer kadar (en az) müslüman ise Kuran okunmasını kim yasakladı. “Biz kuran dersi alırken jandarma bastı, bizi kovaladı hocamızı da alıp götürdü” diye anılarını anlatan rahmetli annem yalan mı söylüyordu. Ezan yasağını kim getirdi. Bizzat içinde bulunduğum üniversite öğrencilerine başörtüsü yasağını kim getirdi. Başı örtülü diye memurluktan atılanları kim attı. Daha dün eski bakanınız “başörtülü hakimin vereceği karara güvenmiyorum” demedi mi. Hadi beni geç, ortağınız davutoğlu “benim hayatım chp zihniyeti ile mücadele içinde geçmiştir” demişti. Ona sorun chp zulumlerini.
          Not: Dolar 30 lira olacak diyen, kur korumalı sistemden sonra “bu yöntemle dolar düşmez, al fırsatı veriyor alın alın” adamlarınızdan sonra 10 kuruş kuruş çıkmasını dert etmeyin, 10 kuruş 10 kuruş da düşer inşallah:))

          • Kur’an kurslarını yasaklayanlardan kaç kişi kalmış bilmiyorum ama o zihniyeti temsil edenler bu gün ak parti ve MHP’de toplanmışlar perinçekten aldıkları cesaretle dini grupları teker teker çoğu zaman da gruplar halinde hapishanelere balık istifi dolduruyorlar. Sen böyle kendi milletinden olan insanlarla savaşmaya devam edersen korkarım sıra sana da gelecek. Reisin acıması yok biliyorsun, benim adamım başkasının adamı da yok, sırası geleni atıyor içeri haberin olsun.

          • Başörtüsünü anayasa mahkemesine götürenler listesi orda ve hepsi siyasette onlardan kaç tane kaldığını bilmen
            Ya gerçekten cahil
            Ya algı yapan Fetö ajanıdır.
            tweetleri durmadan 5 e katlayın bu bahar gidecek
            “Haçılar namusunuza dokunmaz “

    • “Dünki yorumumun altına birisi “hatay da çoğunluk suriyelilere geçerse, onlarda bağımsızlık isterse görürsün” falan yazmış.”
      Sayın hd nin atıfta bulunduğu yorumcu yahya beyin görüşleri malum ama “aynı fikirdeyim”
      diyerek ona alkış tutan ahmet beyin durumu da sözcüsünün yozdilinden daha aşağılık duruyor sanki…

      “Yahya Özal
      24 Şubat 2022 At 11:00
      Hatay’ı o çok önemsediğiniz göçmenlere hediye ettiğinizde, çok uzak olmayan bir gelecekte Montrö ile elde edilenleri, rahip konusunda olduğu gibi “höt” denilince “işte möt” diye kaybettiğimizde umarım burada olma şansımız olur. O zaman konuşuruz boş hamasetlerini.”

      Yorumu Cevapla

      “Ahmet
      24 Şubat 2022 At 11:18
      Aynı fikirdeyim.

      Yorumu Cevapla”

      • Höt Möt

        Değerli vaktinizi almamak için yazmayacaktım fakat kısaca anlatayım bari. Sayın Yozdil anlatmıştı. İzmirde muhabirlik yapanken bir kavga ihbarı alıyor. Bir fuhuş yuvasında sanırsam abd li askerler kavga çıkarmışlar. Olay yerine gittiklerinde Türk polisi olay yerini kordon altına almış kendileri girip müdahale edemedikleri gibi gazetecileri bile içeri sokmuyormuş. Daha sonra abd askerleri gelerek kendi adamlarını alıp götürmüş. Tutuklama, ifade cezayı bırakın rahatsız bile edememişler. İkinci anı Rahmetli gazeteci Ömerli lütfü mete ye ait. “Yıllardır batı ajanları ülkemizde cirit atar, bunu biz herkes bilir, bütün ömrümce bir batı ajanını kelepçelenmiş olarak görememek bini kahrediyor.
        İşte kardeşlerim sizin neredeyse 100 yıldır parmağınızın ucuyla dokunamadığınız ajanlardan birini Recep Tayyip Erdoğan kelepçeleyip 2 yıl hapis yatırdı.

  16. “NATO genel sekreteri “Yüzyılın en büyük savaşı bu” diyor.. Öyleyse yeni bir düzene hazırlanalım…”

    ne yani sarkici turkucu zurnaci veya dansozlerimiz pardon “sanatcilarimiz” vardi suyu mu cikti simdi birden?
    ibb basinda zihin ozurlu pardon politik bir dehaniz var o hazirlar yahu..
    veya ana muhalefet partisi basindaki “degeriniz” var belki o hazirlar (baba muhalefet te pkk oluyor belkin )
    “sanatci” cenneti bir ulkeyiz a. ocalani da sanatci yaparsiniz bak o super hazirlar

  17. Rusya’nın hazırlıklı olduğu belli fakat Batı için aynı şeyi söyleyemeyiz.
    Savaş Ortadoğu’dan Avrupa’ya taşındı biraz da onlar ugrassinlar.
    Akittiklari kanların içinde boğulacaklar.
    Bunu zaman gösterecek.

Yoruma kapalı.