Onu kapat, bunu böl, dikensiz gül bahçesi özlemi yerine gelsin.. Oysa gül dikeniyle güzel…

43
Reklam

Korona virüsü kimi öldüreceğini biliyor; zaten bu sebeple bütün ülkelerde yaşı ileri olanlar riskli grubu teşkil ettikleri için daha fazla koruma altına alınıyorlar.

Yaşı ileri olanlardanım, ben de kendime göre gençlerden daha fazla tedbir alma ihtiyacı hissediyorum.

Bir de kendisiyle mücadelede ön safta yer alan sağlık personelinin canını hedef alıyor korona; dünyada salgın yüzünden hayatını kaybeden hekim ve hemşire sayısı binlerle ifade ediliyor.

Dün bizde de rakamlar açıklandı. Sağlık bakanının verdiği bilgiye göre, koronaya yakalanan sağlık çalışanı sayısı 29 bin 865, bu yüzden hayatını kaybedenlerin sayısı da 52 imiş… Konuyu yakından izleyen Ankara Ticaret Odası’na göre bu rakam daha yüksek; ATO 39’u hekim olmak üzere 90 sağlık çalışanının korona yüzünden öldüğünü bildiriyor. Eczacılardan da korona kaybı 12 olmuş…

Türk Tabipleri Birliği (TTB), sağlık çalışanları başta olmak üzere koronadan ölenlere dikkat çekmek üzere siyah kurdele takma eylemi başlatma hazırlığında. Saygı duruşu ve yürüyüş eylemleri de düşünülüyor. 

Saygı beklenirken…

Salgın mücadelesinde ön safta yer alan ve hayatlarını feda eden bir meslek kesiminin en azından saygıyı hak ettiği düşünülmeli değil mi?

Nitekim, dünyanın her tarafında, sağlık personelini kutlama alışkanlığı yerleşti. Toplu bulunulan her yerde onlara duyulan saygı en yüksek perdeden ifade ediliyor.

Reklam

Bizde tuhaf bir gelişme yaşanıyor.

TTB’nin salgının ciddiliğini vurgulamak ve bu arada kendilerinin fedakarlıklarını da hatırlatmak amaçlı programına tepki gelmekte gecikmedi. İktidar cephesinin –‘Cumhur İttifakı’nın- küçük ortağı partinin genel başkanı TTB’yi ‘ihanet oluşumu’, siyah kurdele takma niyetini ise ‘zehirli ve zillet bir komplo’ olarak tanımlayıp TTB’nin kapatılmasını istedi.

Yeni moda bu: Siyaseten beğenilmeyen kişiler için cezaevleri, kurumlar için ise kapatma veya bölünme düşünülüyor.

Şehir Üniversitesi kapatıldı, barolar da bölündü.

“Elinde çekiç olan her şeyi çivi olarak görür” diye bir söz var. Bu deyimdeki ‘çekiç’ sözcüğünü ‘güç sahibi’ olarak, ‘çivi’ sözcüğünü de ‘beğenilmeyen kişi ve kurum’ olarak düşünebiliriz. 

Çekici olan illa gördüğü her çiviyi çakacak.

Bu son gelişme tekil bir yaklaşım da değil. 

Hak arama, bunu yapmak üzere yollara düşme de uygun görülmüyor.  

Reklam

Anayasa Mahkemesi de hedefte

Anayasa Mahkemesi şehirler arası yollarda gösteri yürüyüşünü yasaklayan kanunu iptal etti geçen hafta. Yasağı anayasanın uygun gördüğü bir hak arama yönteminin engellenmesi olarak gördüğü için… 

Ne oldu sonrasında?

Bir bakan kararı beğenmediğini Anayasa Mahkemesi başkanını hedef alan şu sözlerle ifade etti: “Sokaklarda özgürce yürüyüş hakkının ortadan kaldırılmasını onayladınız. Polis koruması almana gerek yok. Bisikletinle işe git gel bakalım. Anayasa Mahkemesi Başkanı’na söylüyorum, kendi arabamla tek başına gitmeye ben varım sen var mısın?” 

Akıl alır gibi değil.

Ülkede can güvenliğinin bulunmadığını, devleti temsil edenlerin ancak zırhlı araçlarda ve yanlarına polis eskortu alarak bir yerden diğerine gidebileceklerini düşünmemizi sağlayan bu cümlelerin sahibi herhangi bir bakan da değil; insanların can güvenliğini de sağlamakla sorumlu olan bakan…

Gündeminde nicedir anayasaya aykırılık iddiasıyla açılmış bireysel davalar yanında özgürlükleri kısıtlayıcı yasalarla ilgili başvurular bulunduğu bilinen Anayasa Mahkemesi’nin karar vermede fazla acele etmediği fark ediliyordu. 

Sebebi şimdi daha iyi anlaşılıyor.

Mahkemenin eski performansından uzaklığı görevlerinden bir bölümünü üstlendiği Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) de dikkatini çekmiş olmalı ki, AİHM başkanı Strasburg’tan kalkıp Ankara’ya kadar gelerek Türkiye’nin tarafı olduğu uluslararası kurumlar ve anlaşmalardan doğan mükellefiyetlerini hatırlatma ihtiyacı duydu.

Korkarım, Anayasa Mahkemesi anayasayı özgürlükler açısından doğru yorumlayan birkaç karar daha alırsa, birileri onun da kapatılmasını gündeme getirebilir.

Aşırı bir beklenti gibi mi geliyor, gelmesin, dikensiz gül bahçesi isteniyorsa, iktidarlar onun da bir yolunu bulurlar.

Bulmasına bulurlar fakat o tür sapmalar başka alanlarda -hatta haklı davalarda bile- güç sahiplerinin yolunu tıkar. 

Son zamanlarda uluslararası arenada talep edilen hak aramalarda karşılaşılan zorluklar, kendisini anlatamama ve ittifak ilişkisi içerisinde bulunulan başka ülkeleri yanında görememe durumunun sebebini biraz da bu anlayışın dıştan da görünür hale gelmesinde aramak gerekir.

Türk Tabipleri Birliği’nin korona günlerinde sağlık personelinin üstlendiği fedakarlık gerektiren görev eşliğinde toplumdan ve iktidar sahiplerinden beklediği saygıyı hatırlatmaya yönelik eylemini ‘zelil bir kumpas’, örgütün kendisini de ‘ihanet oluşumu’ olarak görüp kapatılmasını istemenin ülkeye ve iktidara kazandıracağı bir şey yok.

Kaybettireceği ise çok.

Anayasa Mahkemesi’ni hedef alan sözlerin de öyle.

Titreyip kendine gelme zamanıdır.

ΩΩΩΩ

Reklam

43 YORUMLAR

  1. Dinci olmak suç değildir zira bir insanın inanç hürriyeti vardır. Bir kişi isterse dünyanın öküzün boynuzu üzerinde durduğuna da inanabilir ve bunu ifade edebilir. Fakat böyle bir kişiye kızıp da ‘öküz’ derseniz hakaret kabul edilir ve suç teşkil eder, başınız belaya girebilir. Yani öküzlük yapmak suç değildir fakat öküze öküz demek suç olabilir.

    Şu hukukla bir türlü anlaşamıyorum! 🙂

  2. Şayet yaşlı komşusunu iki arkadaşının refakatinde döven Halil Sezai Paracıkoğlu adlı o çok “yiğit” türkücüyü kendilerinden bilmeselerdi, “Türkiye ne hale geldi” yaygarasını koparırlardı.
    Hiç kuşkunuz olmasın…
    Herhangi bir intihar vakasını bile mahut yaygaraya meze yapanlar bu fırsatı asla kaçırmazlardı.
    Yerleştirmeye çalıştıkları algı şu: Erdoğan ve AK Parti Türkiye’yi her bakımından bitirdi, mahvetti, yok etti…
    Lakin bilmedikleri de şu:
    “Türkiye ne hale geldi” vaveylası “Türkiye hangi haldeydi?” sorusuna mündemiçtir.
    Gelgelelim, bu sorudan şeytan gibi kaçıyorlar.
    Türkiye bugünlere bankaların hortumlandığı, Cem Boyner’lerin “Güneydoğu’dan toprak satalım, borçlarımızı ödeyelim” dediği, IMF’den 1 milyar kredi almak için sömürge valisi edalı Kemal Derviş’lerin Meclis’ten 15 günde 15 yasa çıkarttığı, marangoz imamlardan aldıkları direktifler doğrultusunda karar veren yargının “hukukun üstünlüğü” tesmiye edildiği günlerden geldi…
    Bozguncular bunları ve daha nicesini duymak istemiyor.
    Varsa yoksa, “Yandık bittik tükendik” yaygarası.
    Bozguncular münferit bir hadiseden kolektif cezalandırma / aşağılama üretmekte de oldukça mahirler.
    Didim Belediyesi CHP yerine AK Parti’de olsaydı, AK Parti’yi çoktan “tecavüzcü parti” ilan ederlerdi.
    Bir vakıftaki münferit sapıklık üzerinden nasıl şirretleştiklerini unutmuş olamazsınız.
    Geçenlerde bir sapık şeyh bozuntusu üzerinden bütün şeyhleri / tarikatları nasıl aşağıladıklarını da gördük.
    Oysa (Kurtuluş Savaşı’mıza katılmak için tee Libya’dan koşup gelen) Atatürk’ün yanındaki adam Sünusi tarikatının şeyhiydi.
    Yunus Emre’miz de Hacı Bektaş’ımız da tarikat ve dergâhın simge isimleridirler.
    Karıştırılmasın; FETÖ ne tarikattır ne de cemaat. Sadece ve sadece Gladyo’dur.
    Hukuku ve demokrasiyi araçsallaştırdığı gibi dini de araçsallaştırmıştır, hepsi bu!

    ***

    “Türkiye ne hale geldi” yaygaracıları “Türkiye’nin nerden geldiğini” duymak istemedikleri gibi günümüzdeki hiçbir güzelliği de görmeye tahammülleri yok.
    Bunların Engin Altay’ları tevekkeli, “Bu hükümet dünyanın en doğru işini bile yapsa bizim bu hükümeti alkışlayacak halimiz yok” demedi.
    Her çirkinliğin izini sürüp zoraki de olsa AK Parti’ye yamıyorlar ama siyasetle alakasız güzellikleri görmek bile istemiyorlar.

  3. Bahri bey! Karşısındaki kim olursa olsun; höt diyene al sana bi zöt diyen politikacılar görmek istemiyoruz devletimizin başında! Ne çektiysek o yumuşakçalardan çektik yıllardır; aynı soytarılar meclis çatısı altında başörtülü türk kadınını görünce başımıza kahraman kesilirdi eski türkiyede…
    Bahri bey siz de sevinin başlar yüksekte,
    Ölsek de sevinin eve dönsek de!

  4. Libya’da yıllardır süren iç savaşın sonlandırılması ve siyasi sürece yeniden dönülmesi açısından en önemli gelişmelerden biri 21 Ağustos’ta rakip Trablus ve Tobruk yönetimlerinin ateşkes ilan etmeleriyle yaşandı. Ateşkes koşulları arasında 2021’de seçimlerin yapılması ve yabancı güçler ile paralı savaşçıların ülke topraklarından ayrılması da var. (Haberler)

    Paralı savaşçılar ve yabancı güçlerin Libya’yı terketmesi Türkiye’yi yakından ilgilendiriyor.

  5. Mim, kafadan teamül uydurma; bizde genellikle yüksekyargı organları adli yıl açılış törenlerinde devlet büyüklerimizin karşısına geçerler ve kürsüden en adi cümlelerle milli iradenin temsilcilerine küfredip aşağılarlar; bu teamül son yıllarda bir nebze olsun geriletilebildi ama hala kürsünün arkasında saklanıyor, her an milli iradeye saldırmak için fırsat kolluyor…

    • İçişleri Bakanı S.Soylu’nun AYM Başkanını mafya gibi tehdit etmesine ne diyorsun? Senden “bu kadar da olmaz ki veya böyle de söylenmez ki” diye bir çıkış beklerdim.

  6. Üstad biz bize benzeriz biz birbirimize hiç dinlemeye tahammülümüz olmaz “anneni’de al git diyen bizde, ipi alıp millete atan bizde, ben yaparım sen yapamasın diyen bizde, bir zamanlar başı örtülülere arabistana gitsin diyen bizde.”Bir milletin ahlakını değiştirmek çok zor bizim güzel yanlarımız var ama az da olsa kötü yanlarımızda var .bir gün düzelir ama biz ğörürmüyüz bilmem.

  7. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun Anayasa Mahkemesi Başkanı hakkında söylediği sözler Cumhuriyet tarihinde bir ilktir ve açık bir tehdittir. Devlet treninin raydan çıkmasıdır. Anayasaya açıkça karşı çıkan Hükümetin meşruiyetinin sorgulanır hale gelmesidir.

    Bu davranışı nasıl okumak gerekir emin değilim. Soylu’nun sözleri feci bir yanlış da olsa samimi bir tepki midir yoksa işin içinde başka hesaplar mı var? İlk izlenimim sözde derin devletin içindeki ayrışmanın genişlediğidir. Yakınlarda kokusu çıkar.

    • Hayır bu ilk değil sayın fkt; yine bir anayasa profu olan eski yök başkanı erdoğan teziç de a.gül cb adayı olunca çankayaya çıkamaz, yolda kamyon çarpar demişti!

      • Google’da “erdoğan teziç yolda kamyon çarpar” diye bir arama yaptırdım. Bir tek fehmi koru sitesindeki senim bu yorumun çıktı!

    • Sabahattin Önkibar bunun Soylu’nun azline neden olacağını söylüyor. üç gerekçesi var Önkibarın:
      1) bir vatandaşın işine bisikletiyle güven içinde gidemiyor olması iç işleri bakanının görevini yapamadığının ispatıdır ki Soylu kendi beceriksizliğini ilan etmiştir ve bu azlini gerektirir.(ki bu su götürmez bir gerçekliktir)
      2) “iç işleri bakanlığında “fetö”cü ataması yapmadım ve bakanlıkta “fetö”cü çalışan yok, eğer olmuş olsa o zaman ben “fetö”cüleri korumuş olurum” diye açıklaması var ancak kısa süre önce 30 kaymakam ve vali “fetö”den gözaltına alındı. bu da Soylu’nun “fetö”yü kolladığının delilidir, aynı şekilde azlini gerektirir.
      3) Berat Albayrak ve Soylu arasındaki anlaşmazlık herkesin malumu AKP nin gelecekteki liderinin Berat bey olabilmesi için Soylu’nun oyun dışı kalması gerekiyor.

  8. Cumhurbaşkanlığı sözcüsü sayın İ. Kalın’ın uzun açıklamaları düştü Hürriyet’e az önce. Okudum. “Sadece Türkiye ve Yunanistan ilişkilerinde değil aynı zamanda Türkiye-AB ilişkilerinde yeni bir sayfa açılmasını istiyoruz.” Kalın, “bu gibi sorunların bir kaç ay veya yılda çözülmesinin beklenmemesi ve gerçekçi olunması gerektiğini” filan ifade etmiş.

    “Ah ulen” dedim içimden, “Şimdi kendince üç beş kuruş birikimi olan bir vatandaş olarak Türkiye’de olmak vardı. . .” Öyle olsaydı, dalardım borsaya, fellik fellik kaz ithalatı yapan bir ithalat şirketi arar, elde avuçta ne varsa basardım o kaz ithalat şirketinin hisselerine.

    Ahmet Bey hiç hoşlanmıyor benim müneccimlik işlerine, ama, onun dediği gibi, müneccimlik kanıma işlemiş. Madem bunu biliyor, o zaman hoş görür diye aha buraya yazıyorum:

    Bu gidişle, kazın piyasa değeri altının dövizin değer artış hızını da sollayacak.

    Aklı olan, treni kaçırmaz, 2021’in ilk yarısına kadar olan kalan zamanı fırsata çevirir, koyunu ineği falan bir kenara bırakır, tez elden kaz besiciliğine başlar -benden söylemesi.

  9. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Avrupa ve ABD’nin demokraside, ekonomide yerle yeksan olması durumunda bile vatandaşları kalkındırmaya devam edeceklerini belirterek “Bu Türkiye modelidir. Başka yerde insani değerler üzerine bina edilmiş böylesine samimi bir demokrasi, adil bir kalkınma hedefi, köklü bir hak ve adalet ideali bulamazsınız” dedi. (17 Eylül 2020)

    Özellikle son yıllarda, R.T.Erdoğan’ın düzgün cümleler ile ifade ettiği ve bir devlet adamına yakışır söylemlerinde bir hususa özellikle dikkat ettiğini gözlemledim. Seçmenini tutmak ve belki yeni seçmenler kazanmak için yaptığı umut verici konuşmalarında yalan söylüyor durumuna düşmemek için şimdiki zaman ile gelecek zamanı ustaca birbirine karıştırıyor.

    – Eğer Avrupa ve ABD ekonomileri çökse bile Erdoğan Türkiye’yi kalkındırmaya devam edecekmiş. Bu kadar zor şartlarda bile kalkındırmaya devam edecekse bugün bunu haydi haydi başarıyordur algısı yaratılıyor.
    – Demokrasi, adalet ve adil kalkınma bir hedef ve ideal olarak sunuluyor, halen var olduğu iddia edilmiyor.

    Bu ince yönteme, “yalan söylemeden doğruları söylememe” diyebiliriz. Bu işin üstatları medrese kültüründen çıkıyor, bunu da belirtmek isterim.

    • bu tamamen Erdoğan’ın kendi inanç dünyasıyla alakalı bir durum sayın hocam. dini hamaset medrese ile sınırlı değil. bir idealde birleşen her dini grup o ideale ulaştıracak motivasyonu da hamasette bulur. esasen dini hamaset güzeldir. güzel olana motive eder çünkü. daima belli şartlara bağlı ümit aşılar.

      siyasi hamasetin kendisi yalandır. bir işareti bile olmayan şeyleri olacakmış gibi anlatır.

      Erdoğanın başta kendisi ve kitlesi dini hamasete aşina olduğu için siyasi hamaseti dini hamasetle karıştırıyor zannedersem. ne kendisi ne de kitlesi bu ayrımı yapamıyor.

  10. Neredeymiş gül,neredeymiş gül diken?
    Görsek ki bir gül,desinler bize diken!
    Kül bahçesine dönmüş gül bahçesinden
    Bir hatıra bile yok bülbül sesinden
    Gören gözler görüyor geleceğini,
    Geçmişinden sürüyor geleceğini;
    Ekilen rüzgâr fırtınalara gebe
    Az daha saklambaç,az daha körebe

  11. Erdoğan üç beş saat önce ne dedi? Şunları söyledi:

    “Tehdit dilinin işe yaramadığı, Türkiye’nin şantaja ve haydutluğa boyun eğmeyeceği, artık konunun tüm muhatapları tarafından anlaşılmıştır. Son günlerde meselenin çözüm yeri olarak diplomasi masasının öne çıkarılması elbette ülkemizin kararlı duruşunun sonucudur. Sürecin bu aşamaya gelmesinde Türkiye’nin sağduyulu, soğukkanlı ama bir o kadar da dirayetli tavrının önemli payı vardır. Bundan sonra da gereken olgunluğu özellikle göstermeye devam edeceğiz. Ülkemizle beraber bölgemizin de barış, huzur ve istikrarı için çalışmayı sürdüreceğiz.”

    Ben ne dedim üç gün önce?

    “Bernar 14 Eylül 2020 At 19:03

    Aha buraya yazıyorum: Oruç Reis bir kez daha arama yapmak üzere limandan ayrılmayacak. Orada demirleyecek, paşa paşa dinlenecek. Hadi bakalım iktidarın üfürükçülerinden birisi çıksın, bu açıklıkta, aksini iddia etsin. Tekrarlıyorum: Türkiye, araştırma gemisini geri gönderemeyecek, paşa paşa masaya oturacak. “Dediğin gibi olmayacak!” diyebilecek bir yiğit arıyorum.”

    Dış politikadaki gelişmeleri “yabancı basından da” (!) takip eden bir yiğit çıktı: Ahmet Bey. Ne dedi?

    “Muneccimlik damarlarında var. bende yazıyorum buraya oruç reis demir alıp sefere çıktığında burada herkesten özür dileyeceksin.”

    Şimdi, Ahmet Bey’e soralım:

    Oruç Reis ne zaman demir alıyor, Ahmet Bey? Rutin bakım işleri tamamlandı mı?

    • Sn Bernar beyciğim Oruç çıkmadı lakin yavuz için Navteks uzatıldı ayrıca meis için de nacteks ilan edildi .Yani korkup sinme yok . Ayrıca bakıma gelen gemi 3 günde sefere çıkmaz bekleyelim ve görelim .Biliyorsunuz iki tahmininiz var biri oruç reis diğeri seçim .
      Allah ömür verirse buradayız.
      İnşallah savaşsız anlaşma yapılır da bende sizden özür dilerim.
      amaç üzüm yemek bağcı dövmek değil.

  12. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu şöyle demiş: “Güvenlik soruşturmasını da kaldıralım, ne olacak… FETÖ’cüler girsin, PKK’cılar girsin. Bu ülke büyük bir mücadeleden geçiyor, bizi zorluk içinde bırakmayın, bizi naçar bırakmayın. Yapmayın, etmeyin bu ülkeye. Son aldığınız karar, şehirler arası yollar her türlü eylem ve etkinliğe açıktır. İyi açarız, dertlerini Anayasa Mahkemesi Başkanı’na anlatsınlar.”

    Bir kişi AYM’nin bazı iptal kararlarını sadece S.Soylu’nun bu açıklamasından öğrenir ve ayrıntısını merak edip araştırmaz ise ne olur? Süleyman Soylu’ya hak verir!

    Fakat araştırınca şu anlaşılıyor. AYM güvenlik soruşturması kanununu iptal etmiyor. Sadece 2018 yılında sonradan eklenen bir maddenin yeterli açıklıkta olmadığına ve idareye keyfi uygulamalar imkanı verdiği gerekçesiyle bu maddeyi iptal ediyor.

    Şehirlerarası yollarda yürüyüş hakkı konusu ise Bağımsız Maden İş Sendikası’nın itirazı üzerine gündeme geliyor. Bu sendika işten çıkartılan Somalı maden işçilerinin tazminatlarının ödenmemesi üzerine Manisa 1. İdare Mahkemesine dava açıyor. Sorunlarını duyurmak için Ankara’ya yürümek istiyorlar. Ben şahsen her türlü yolda gösteri yürüyüşü yapılmasına karşıyım, günümüz kalabalık hayatında büyük trafik sorunlarına yol açıyor bu tarz eylemler. Fakat bu örnekteki gibilerine karşı çıkamıyorum. Maden işçilerinin tazminatlarını ödememek de ne oluyor?

  13. Henüz fazla yorum yok ancak arkadaşlar güzel ve yerli yerinde açıklamalar yapmışlar , hepsine şahsen teşekkürler ! O nedenle ben bir iki konuya kısaca değinip geçeceğim ; Anayasa mahkemesinin eleştirilmesi konusunda şunu söylemek istiyorum : ” Merdi kıpti , şecaat arz ederken sirkatin söylermişl ” o zatı muhterem bunu daha önce iki kere daha yapmıştı ,ağzının payını veren olmayınca o da meydanı boş bulmuş , atıp tutuyor ee.. onun piri de öyle yapmıyor mu ! Başka bir zatı muhterem , daha yakınlarda uzunca bir süre o zillet dediklerinin merhametine sığınmıştı ! Ayrıca her şeye ve herkese zillet diyen kişi için ” Dervişin fikri ne ise zikri de odur ” deyip geçelim ! Doktorlar konusuna gelince ; bazen de eleştirdiğimiz doktorlarımızın çok zorlu ve olağanüstü bir durumla karşı karşıya oldukları doğrudur , o bakımdan Allah onlardan razı olsun , onlara yardım etsin , her şeyden önemlisi halkın anlayışlı olması ve dolayısıyla onlara yardımcı olması gerekir ! Ancak konunun çok çok abartılmasını da ben gerçekçi bulmuyorum , her meslek grubunda böyle olağanüstü durumlar vardır. Mesela askerler de zaman zaman çeşitli çatışmalara ,bölgesel muharebelere veya çeşitli operasyonlara giriyorlar, günlerce , haftalarca, hatta aylarca ,yıllarca bu görevlere devam ediyorlar ! Yani buna biraz da mesleki kader diyebiliriz ,Allah her şeyin hayırlısını versin inşallah ! Herkese selam ve saygılar .

  14. Ahmet Bey’e moral bozucu haber: Bugün, an itibarıyla, Hürriyet ve Yenişafak gazetelerinin toplamda 39 olan “ana haber” kutusunda, Doğu Akdeniz ile ilgili tek bir haber ya da yorum yok. Tam bir sessizlik ve suskunluk hali.

    Ama, T24’de, uluslararası haber ajanslarından alınan bir haber var.

    Okuyalım:

    “Yunanistan Başbakanı Kyriakos Miçotakis, Türkiye ile üst düzey diplomatlar vasıtasıyla görüşmeler yürütüldüğünü açıkladı.

    Haber ajanslarına göre, Miçotakis Çarşamba akşamı katıldığı bir etkinlikte, “Sayın (Cumhurbaşkanı Recep Tayyip) Erdoğan ile görüşmedik ancak danışmanlarımız temas halindeler. Bunun önemli olduğunu düşünüyorum… Eğer süreç böyle devam ederse, istikşafi görüşmelerin çok ama çok yakında başlatılmasına açığım” dedi.

    Ahmet Bey’e soru:

    Hürriyet’in ana haber kutucuklarına giren habere göre, “Nikahta ortalık karıştı, gelin bayıldı.”

    Doğu Akdeniz’in karışan nikahta bayılan gelin kadar haber değeri yok mu, Ahmet Bey?

    • Bernar bey ben haberleri sadece yandaş basından okumuyorum Onlar için nikah önemli olabilir lakin ben görüşmelerin yapıldığını dış basından izliyorum ve olması gerektiğini düşünüyorum.Yani yalnızca kabadayılıkla bu işler yürümez .Bakın azılı düşmanlar bile çark ederek barış anlaşması imzaladılar. Umarım bizimkiler ile YUnanlılar da bir noktada buluşup
      silah satıcılarının tuzağına düşmezler .Sanki Yunanistan düşmüş gibi biraz saksılarını kullansalar
      10 milyarlarca doları silahlanmaya harcayacaklarına masaya oturup 10 milyarlarca dolar ı ortak kazansalar halkları için çok daha iyi yaparlar. bazen sopa gösterip sonra durumu gözlemek daha faydalı olabilir.

  15. AKaPe mükemmel, Soylu beceriksiz ve müstafi bu ağız başka bir ağız Kuzguncuk kokuyor, burası pelikan konağı tarafından gelir bu esinti nerede duyulsa tanınır. Biraz çürük balık, biraz bot kokusu karışığı nemli ve semli bir kokudur pelikan dergahının esintisi…

    • bunların alayını yöneten onlara liderlik eden Erdoğan diyorum Bernar hoca yok öyle bir şey diyor inanmıyor. size katılıyorum sayın hocam.

      • Doğru söylüyorsun Baran. Anayasaya göre tek yetkili ve sorumlu Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dır. Ayrıca ülkeyi 18 yıldır yönettiğine göre fiilen ve vicdanen de böyledir.

  16. Evet sn.bernar, bu tadına doyulamayan aym de başbuğun katıldığı darbeyle kurulmuştur ve hala tepemizde vesayet edebiliyor görüyorsun!
    Sayın bahçelinin zenginlik kaynağı neresiymiş görmek istersen osmaniyeye bir git, herhangi bir kişiye sor bakalım, sana söylerler…

    • Ahmet Bey, “Gel bu taraflara da Kıbrıs Cumhuriyeti’ndeki Rumların burnunun dibinde nasıl deniz dibi oyduğumuzu bir gör” diyor. Siz de, “Osmaniye’ye git” diyorsunuz. Az biraz da bilet, yolluk, harcırah durumlarına da gelsek?

  17. Sayın Koru!
    Doktorlar ve Anayasa Mahkemesi hedefe konulmamış!
    Durum tespiti yapılmış!
    Moodys’in ne kadar haklı olduğu ilan edilmiş.
    S&P ve Fitch’e %100 gollük asist yapılmış

  18. RTE gerçek cemaatle Çamlıca Camisinde cuma namazı kılıncaya dek TC pandemi konusunda başarılı söylemi palavradır. Artık onlara (doktor ve sağlıkçılar) daha çok muhtaç ve mahkum olduğunun farkında değildir. TC dışarıdan,Türkiye içinden çok daha doğru şekilde görülmektedir. TC fotoğrafını çekip servis eden medyanın % 90 ı yandaştır. Nalıncı keseri gibi hep kendilerine yontmaktadırlar. Ama mızrak çuvala sığmamaktadır. Örnek mi? Çoookk. Sağlık Bakanlığı’nın azraille anlaşmış gibi koronadan ölüm sayılarına bakınız. “Maaşını dolarla mı alıyorsun” diyen ekonomi bakanının söylemlerine, doların, euronun kuruna, ekonomi değerlendirme kuruluşların TC’ne verdiği notlara bakınız. Dünya korondan kırılıp geçerken, 81 ile birden değil, kafalarına göre il il belirlenen kurallara bakınız. Düğün,nişan,cenaze kalabalıkları engellenirken festival gibi düğün yapan AKP lilere, dandik açılışlara, yönetimin cümbür cemaat halkın yanındayız gösterişlerine bakınız. Yumruk yemiş boksörün hakem 8 derken tek gözle başını hafifçe kaldırması durumundaki ülkeme üzülüyorum.

  19. öncelikle bir doktor olarak şunu söyleyeyim; Türk Tabipler Birliği, hekimlerin en büyük mesleki örgütüdür deniliyor.hayır hayır.Doktorların çok büyük bir kısmının kesin bir düşüncesidir ki TTB kesinlikle doktorları temsil etmiyor.TTB ye aidat veren kamuda çalışanlar arasında neredeyse yok gibidir.Özel de çalışan hekimler ise yasal zorunluluk olduğu için veriyorlardı.Bu yasal zorunluluk devam etmesine rağmen onlarda aidat vermiyorlar. Yani kendilerini temsil etmediğini ve doktorlar lehinde gerçek anlamda icratları olmadğını düşünüyorlar.TTB nin radikal sol ve pkk nın elinde olduğunu ve sadece siyasi bir muhalif yapı olduğunu düşünüyorlar. TTB kapatılsa hekimlerin % 95 den itiraz gelmez hatta memnun olurlar
    Maalesef yazar da bilerek yada bilmeyerek bu oyunun içine dahil olmuş.Milleti doktorlar ve sağlık çalışanlarının fedakarlıkllarını TTB ye mal ederek milleti kandırmaya çalışıyor.

    • Şu halde, bundan sonra, “Adem Sezer, bütün hekimlere bedeldir” diyeceğiz.

      “TB kapatılsa hekimlerin % 95 den itiraz gelmez hatta memnun olurlar.”

      Ne diyebiliriz ki?

      Vay anasına sayın seyirciler! Fehmi Bey de, ben de, pek çokları da ayakta uyuyormuşuz, haberimiz yokmuş.

      Uyandık, bari sizi bulmuşken soralım ‘doktor'(!) bey:

      Balığa gidebilir miyiz?

      • Sn bernar tüm meslek odaları için söylenen geçerlidir.Ben de bir EMO uyesi olarak aynı fikirdeyim .Tek dertleri aidat toplamak ve sol çevrelerin saksakligini yapmak .Üyelerin sorun ve gelisimlerine yönelik hiçbir çalışmaları yoktur.
        Tabiki kapatilmamalilar maalesef TC partilerinin değişik okumuş versiyonlaridir

  20. Soylu açıklama yapıyor sonuna kadar haksız ve beceriksiz olduğunu beyan ediyor.Tabi başka bir ülkede olsa bu durumda bakan istifa eder , ancak bizim genlerimizde koltuk bırakmak gibi bir özelliğimiz olmadığı için göreve devam .Peki anayasa mahkeme başkanı neyapıyor ? Çık sende bir açıklama yap
    korkma .Meydan bu kadar boş bırakılırsa adam da istediği gibi at oynatır ağzına gelen herşeyi söyler.Yaşadığımız sıkıntıların birçoğunda yönetim suçlu ise ona bu fırsatı verenler de en az o kadar suçludur.

    • Devlettin teamüllerine göre yüksek yargı başkanları siyasi sataşmalara cevap vermez. Bu durumda Cumhuriyet Başsavcısının Soylu hakkında res’en soruşturma açması gerekir. Tabi mevcut şartlarda bunu hayal edemiyoruz.

  21. Yorumculardan Ahmet Bey’in canını sıkmak için bir kez daha hatırlatıyorum. Bundan 1 ay bir hafta önce, 3 yılı aşkın süredir ülkesini Tayland ve Kamboçya köylerinden izleyen sıradan bir vatandaş olarak, aşağıdaki satırları yazdım:

    [Bernar 10 Ağustos 2020 At 08:16]

    “Erdoğan, virüs salgını konusunda da halka yalan söylüyor. (. . .) Erdoğan’ın bu konuda da gerçeği saklayıp bizlere yalan söylediği çok, ama çok yakında apaçık gün yüzüne çıkacak. Ben takip ediyorum olan biteni hayli yakından: Rezil durumdayız. Tekrar ediyorum: Rezil durumdayız.”

    Diyelim, ben zevzeklik ettim. Yani, diyelim, Erdoğan dahil, bu ülkeyi ve devleti yönetenler yalan söylemezler, dolayısıyla, yalan söyleyip gerçekleri çarpıtmıyorlar.

    Bu durumda, şunu sormak kaçınılmaz oluyor:

    Siz ne işe yararsınız, beyler?

    Ben, binlerce kilometre uzaklardan, “Rezil durumdayız. Tekrarlıyorum: Rezil durumdayız” diyorum. Yönetici, “Pandemi konusundaki başarımızı şimdi fırsata çevireceğiz, Türkiye’yi en gelişmiş ekonomiler arasına sokacağız” diyor.

    Yöneticisin.

    Hadi diyelim becerksiz ve kifayetsizsin.

    Yahu insanın aklına durumun tersine dönebileceği ihtimali düşmez mi? Durumun şöyle olması halinde biz de şöyle yaparız kabilinden bir planı olmaz mı?

    Haftalardır eğitim öğretim alanında ne yapacağımızı bir karara bağlayamadılar. Mesai saatlerini çeşitlendireceğiz, bu konuda çalışıyoruz diyorlar. İki hafta oldu, neyi nasıl yapacakları belli değil.

    Gelmiş burada Ahmet Bey, “Taviz falan yok. Oruç Reis olağan bakımı yapıldıktan sonra yine görevine dönecek.” falan filan diyor.

    Yahu gerçekten bir taviz söz konusu değil ise, gerçekten de durum geminin olağan bakımı falan filan ise, gemiyi limana geri çekme kararının bir taviz, bir geri adım atma olarak düşünülebileceğini hesaba katar, şöyle şeyler söylersin:

    “Gemimiz, olağan bakımı için Antalya limanına geri çağrıldı. Bakım işi yaklaşık 1 hafta (ya da 2, veya 3-4) sürecek. Bu süre zarfında diğer sismik gemimiz X, Oruç Reis’in yerini alacak.”

    Duydunuz mu böyle bir şey?

    Ne bakımın ne kadar süreceği söyleniyor.

    Ne de, şişinip durdukları yerli sismik araştırma gemilerinden birini yolluyorlar diğerinin yerine.

    Yöneticisi bu, yandaşın aklı bu kadar.

    Daha sonraları Ahmet Bey ve diğer yandaşların canlarını sıkmak için, daha önceki kehanetlerimi hatırlatıp da bitireyim:

    Bernar 5 Eylül 2020 At 07:46

    “İktidar yanlıları, gerek ekonomi gerekse pandemi konusunda Türkiye gerçeklerinden bihaber yaşıyorlar. Üç hafta kadar önce de yazdığım gibi, bu her iki alanda da Türkiye’yi Kasım ayından itibaren bir cehennem bekliyor. Belirsiz bir gelecekten söz etmiyorum. Sadece iki üç ay sonra, buradaki “cehennem” sözcüğünün bir abartı olmadığını, buradaki en Reisçi kişler dahi kabul etmek zorunda kalacaklar.”

    2021 yazına girilirken, Erdoğan’ın oyu yüzde 25-26, MHP’nin oyu yüzde 7 civarı, beyler. Erdoğan, önümüzdeki iki ay içinde baskın seçime gitmezse, 2021 ortalarında iktidarını kaybediyor ve partisi dağılıyor. . .

    • Sn bernar bey uzaklarda olduğunuz için buraları goremiyorsunuz .Oruç reis gitmedi ancak diğer navtex leri görmüyorsunuz GKR bin burnunun dibinde araştırma yapıyorlar.
      Ayrıca adı üzerinde pandemi bu tüm dünyada tekrar artışa geçti İspanya’da ki günlük vaka sayısıni bilseniz bu illetin bize mahsus olmadığını anlayacaksınız.

      • Söylediğiniz doğru, Ahmet Bey. Siz avantajlı konumdasınız. Biniyorsunuz uçağa gemiye, göz açıp kapayıncaya kadar Kıbrıs Cumhuriyeti’nin sahillerindesiniz. Elinizi asker selamı verir gibi kaldırıp gözlerinizin hizasına çekiyor, gözlerinizi bir kurmay amiral misali açık denize doğru dikiyor, “İşte budur. . .” diye içinizden gururla fısıldıyorsunuz: “Girmişiz Rumların burnunun dibine, sismik araştırma yapıyoruz. . .”

        Benim böyle bir şansım yok. Bu doğru.

        Virüs vakalarının tüm dünyada yükselişe geçtiğini bilmiyordum. Sizden öğrenmiş oldum.

        Norveç, Avusturya, Finlandiya, Yunanistan, Çek Cumhuriyeti, Polonya, Slovenya, Macaristan, Danimarka, Sırbistan. . . Bunlar da birer Avrupa ülkesi -yoksa değiller mi?

        Türkiye: toplam vaka sayısı 294.620, toplam can kayıbı 7.186.
        Norveç: toplam vaka sayısı 12.277, toplam can kayıbı 265.
        Yunanistan: toplam vaka sayısı 13.730, toplam can kayıbı 131.
        Avusturya: toplam vaka sayısı 34.744, toplam can kayıbı 757.
        Danimarka: toplam vaka sayısı 20.129, toplam can kayıbı 633.
        Finlandiya: toplam vaka sayısı 8.725, toplam can kayıbı 339.

        Diğerlerine de bir zahmet siz göz atın.

        O arada Kamboçya, Tayland için de veri paylaşmış olayım:

        Tayland: toplam vaka sayısı 3490, toplam can kayıbı 58.
        Kamboçya: toplam vaka sayısı 275, toplam can kayıbı 0.

        Turizm gelirlerinin Tayland ekonomisindeki büyüklüğüne, Tayland’ın dünya turizmindeki konumuna bir bakın. Başta Çinliler olmak üzere, bu ülkenin 2019 yılında kaç milyon yabancı turiste ev sahipliği yaptığına da bir bakın. Sonra, bugün de dahil olmak üzere, kaç aydır, hiçbir ülke vatandaşının 14 gün karantina süresini kabul etse bile, turist olarak ülkeye girmesine izin verilmediğini de bir öğrenin.

  22. 2009 at ordan iki sıfırı kaç yaptı 29.Yine at ordan iki sıfırı topla 2+9=11.Şimdi ikisinide topla 29+11=40 yapar işte milliyetçi hareket partisinin 40.yılı

  23. Alparslan Türkeş’in, kendince ülke yararına olduğunu düşündüğü işler yapmışlığı vardır. Örneğin, merhum Adnan Menderes ve hükümetinin iki bakanını idam sehapsına gönderen 27 Mayıs 1960 darbesini yapan, kendisine “Milli Birlik Komitesi” adını veren 37 darbeci subyadan birisiydi. Darbeci albay Türkeş, 27 Mayıs sabahı, darbenin bildirisini de radyodan kendisi okumuştu.

    Bu D. Bahçeli’nin ne yaptığını ben bilmiyorum. Ne bileyim, Türk tarımına sembolik de olsa bir katkısı olur diye -örneğin- yerli domates veya karpuz tohumu koleksiyonu gibi şeylerle uğraşmıyor. Koleksiyonculuk manasında bir hobisi yok değil: Toplamı, bir kaç yıl öncesine kadar 11 olan klasik otomobil koleksiyonu olduğunu biliyoruz.

    Herkes bilir ki, tıp eğitimi hem zordur, hem de masraflıdır. Sonraları tıp okuyup doktor olan arkadaşlarım oldu, oradan da biliyorum bunu. Doktorlar, 7 ayı aşkın bir süredir, aileleriyle mesafeli bir gündelik yaşam sürüyorlar. İnsanları (ki ezici coğunluğu Türk) hayatta tutma gayreti içinde, bizler iki milimlik el kadar maskeye katlanamaz görünürken, kat kat hava geçirmez tulumlar içinde çalışıp çabalıyorlar. Dahası, insanlara yaralı olma çabası içinde, virüs kapıp ölüme yenik düşüyorlar.

    Türk Tabipler Birliği, hekimlerin en büyük mesleki örgütü.

    İşi gücü senden benden vatan haini, zillet bilmem ne peydahlamak olan 11 arabalık klasik otomobil koleksiyoncusu, doktorları zillet addediyor, TTB’nin kapatılmasını talep ediyor. Yöneticilerinin de yargılanmalarını.

    D. Bahçeli, hafızam beni yanıltmıyorsa, ekonomi okumuş. Nerede çalışıp para kazanmış, ülkesine ne hizmetlerde bulunmuş, bilmiyorum (bilen bi zahmet yazıversin, öğrenelim). Ticarete atılmışlığı da yok görünüyor.

    Galiba, zenginliğini hep milletvekili seçilip hep kıyak maaş almaya, twit atmaya, idam cezasının geri getirilmesini talep etmeye, hain ve zillet keşfetmeye falan borçlu.

    Türkiye’nin, paranın kolay yollardan kazanıldığı bir ülke olduğu söylenir.

    Bunun bir gerçeklik payı var görünüyor.

    • Tbb yi kapatmak bir çözüm getirecekse elbette kapatılmalıdır, aym zaten darbe ürünü bir kurumdur ve hala yeni türkiyenin alnında kara bir leke gibi duruyor, ne diye bugüne kadar kaldırılmamış ki? Aym daha çok baş ağrıtır, benden söylemesi; devlet adamı ima etmez yapar!

Yoruma kapalı.