Yalancı liderler neden cazip? Soru bana ait değil, örnek de bizden değil…

16
Reklam

Şöyle bir seçim sonrası senaryosu üzerinde kafa yoralım: İktidar cephesi sandıktan en çok milletvekilini çıkarsın, ancak parlamentoda hükümeti kuracak çoğunluğa sahip olamasın. Hükümetin kurulması ve iktidar cephesinin yine iktidarda kalması lazım. Böyle bir durumda seçim öncesinden başlayıp kampanyanın bütününde dışlanmış bir veya birden fazla partiyle koalisyon pazarlığı yapılır mı?

Bu varsayımsal akıl yürütmeyi Türkiye’de yapılacak ilk seçimle ilgili sandıysanız yanıldınız. 

İsrail’de önceki gün yapılan iki yıl içindeki dördüncü seçimden yine hükümet kuracak bir çoğunluk çıkmadı. Ülkenin en uzun süreli başbakanı olma rekorunun sahibi Benjamin Netanyahu’nun partisi Likud en çok milletvekili çıkarmayı yine başardı, ama milletvekili sayısı yeterli değil. 

120 üyeli ve tek başına iktidar olabilmek için 61 sandalye gereken İsrail parlamentosu Knesset’te yalnızca 30 milletvekili ile temsil edilecek Likud. Eksiğini geleneksel iktidar ortakları olan ülkenin ‘dinci’ partileriyle kapatmaya çalışacak. O tanıma uyan üç parti bu seçimde toplam 22 milletvekili çıkardı. Niyeti tam bilinmeyen ‘sağcı’ Yamina Partisi de çıkardığı anlaşılan yedi milletvekiliyle destek verse bile sayı (59) yine de yetmiyor.

Koalisyon pazarlıklarında destekçi partilerin fire vermesi de söz konusu olabiliyor. 3-5 milletvekilli bir partinin daha desteğine ihtiyacı olacak iktidar cephesinin…

İşte varsayımsal akıl yürütürken sürekli dışlanan bir partinin desteği senaryosuna yer vermem bu tablo yüzünden… 

Netanyahu’nun vaadi: İsteyeni Mekke’ye götürecek

Kampanyası sırasında katıldığı bir TV programında Netanyahu’nun “Sizlere Tel Aviv’den Mekke’ye doğrudan uçuşlar başlatmayı vaat ediyorum” sözü verdiğini Jerusalem Post gazetesinde okuyunca çok şaşırmıştım.

Reklam

[Vaatte ‘Mekke’ deniliyor, fakat herhalde kast edilen Mekke’ye en yakın havalanının bulunduğu Cidde kenti olmalı.

Netanyahu ABD’yi devreye sokarak etrafındaki bazı Arap ülkeleriyle ‘İbrahim Akdi’ adını verdiği bir yakınlaşma hamlesi başlatmıştı. Mısır ve Ürdün’den sonra dört Arap ülkesiyle daha diplomatik ilişki kurabildi. Beşinci ülkenin Suudi Arabistan olması bekleniyor.

Önceleri “Tel Aviv’den Mekke’ye uçak seferi müjdesi” Suudi Arabistan ile yakınlaşma beklentisine bağlandı. Şimdi ise daha farklı değerlendiriliyor. Netanyahu sandıktan iktidar olmasına yetecek sayıda milletvekili çıkaramazsa sarılacağı formül olarak yeni kurulan ve Birleşik Arap Cephesi adıyla katıldığı ilk seçimde yüzde 3.25 olan barajı aşmayı başaran partiye gözünü dikmişe benziyor. 

“Mekke’ye uçak seferi” vaadi İsrail vatandaşı Araplara ve dört milletvekili çıkarması beklenen o partiye atılan bir buket sanki.  

Evet, İsrail’in Arap vatandaşları ve Knesset’te milletvekilleriyle temsil edilen Arap partileri var. İsrail’in sınırları içerisine kattığı ve vatandaşlık verdiği Arap topraklarında yaşayan Araplar siyaseten aktif ve her seçimde Knesset’te temsil hakkı kazanıyorlar.

[İsrail zaten bu yüzden işgal ettiği daha geniş toprakları sınırları içerisine katmıyor; o adımı atsa Arapların nüfus artış hızıyla fazla uzak olmayan gelecekte nüfusunun yarıdan fazlasını teşkil etme ihtimali var. İşgali ilhaka çevirmek yerine Yahudi yerleşim merkezleriyle Arap nüfusu sıkıştırmayı yeğliyor.]

Netanyahu Arapları koalisyona alabilir (mi?)

Ra’am lideri Mansour Abbas..

Yeni Arap partisi UAL (İsrail’de ‘Ra’am’ adıyla da biliniyor) Netanyahu ve partisi Likud tarafından sürekli dışlanmaktaydı. Yerleşim yerlerinde yaşayan radikallerin oylarını alabilmek için Ra’am karşıtı propagandalar yürüttü Netanyahu.

Reklam

Ra’am ise, lideri Mansour Abbas’ın diliyle, Netanyahu konusunda nötr olduğunu, ilkelerini uygulama fırsatı verecek her koalisyon formülünde yer alabileceğini açıklamıştı. 

Eksiğini Ra’am ile tamamlamayı düşünebilir Netanyahu.

Tabii, geleneksel olarak iktidar cephesinde yer alan radikal üyelere sahip ‘dinci’ partileri ikna edebilirse.

Düşüncesini hayata geçirmeye kalkar, itiraz edebilecekleri iknayı başarır ve Ra’am ile hükümet oluşturursa ortaya gerçekten garip bir koalisyon çıkabilir İsrail’de.

[Bu yazıda büyük çapta Amerikan Washington Post gazetesinde seçim sonrasında Henry Olsen imzasıyla çıkan yazıdan yararlandım.]

Yalancıdır hep aynalar

Jerusalem Post ile birlikte her gün göz attığım İsrail’de çıkan ve iktidarla ilgili politik tavrını bizdeki Karar’a benzettiğim seviyeli Haaretz gazetesi seçimin ertesi günü ilginç bir mülakata yer verdi. Amerikan Duke Üniversitesi hocalarından ekonomist Prof. Dan Ariely ile seçmen davranışları üzerine konuşmuş gazete. Tam sayfa mülakatın başlığı ilgimi çekti: “Yalancı bir lidere oy vermenin de cazibesi var.”

Prof. Dan Ariely

Orada doğduğu için İsrail’i iyi tanıyan Prof. Ariely seçmenlerin mantıklı davrandıklarını söyleyemiyor. Standart ekonomik teoriye göre mantıklı seçmen yok; mantık, oy kullanmak yerine, evde oturmayı gerektirir çünkü. Ekonomistlere göre tek oyla değişiklik sağlamak mümkün değil; bir daha uğramayacağın lokantalarda garsona bahşiş bırakmaktan farksız bir davranış oy kullanmak. 

Politikacıların sloganlarla toplumu çılgınca kamplara ayırarak sonuç almaya çalıştıklarını söylüyor Prof. Ariely.

ABD’de seçmenlerin Donald Trump’a yaklaşımını araştırmışlar. Haaretz’in “Netanyahu yolsuzluktan yargılanıyor, üstelik söylediklerinin gerçek olmadığı hemen ortaya çıkan biri; seçmen böyle birine nasıl oy veriyor?” sorusuna o araştırmayı hatırlatarak cevap veriyor:

“Halk ona (Trump’a) baktığında olumsuz yönlerini görüyor, ama iş becerme özelliğini de fark ediyor. ‘Bu adam beklentilerimizi karşılayabilir. Politika zaten iğrenç bir şey. Çılgınca şeyler yapmaya hazır bir gerilla savaşçısı lazım bize’ diye düşünüyor insanlar. Politikada yalancı bir lidere oy vermenin bir cazibesi var. Sorun, uzun vadede ödenen bedeldir. Gerçeğin önemini yitirdiği bir politik ortamda kimseye inanılamaz. (..) Eğer herkes aynı yönteme (yalana) başvurursa vatandaş ne yapsın? Kime inansın? (..) ABD’de Demokratlar Trump için ‘Yalancı o’ dediler, Cumhuriyetçiler ise ‘Ama iş yapıyor, becerikli’ diye düşündüler.”

Ariely mülakatını okuyunca Netanyahu’nun seçim kampanyası boyunca dışlayıp durduğu Arap partisi Ra’am ile pekala koalisyon ortaklığı kurabileceğini, Ra’am’ın da davet gelirse olumlu cevap verebileceğini düşünmeye başladım.

Prof. Dan Ariely’nin mülakatta sözünü ettiği birkaç araştırmasının peşine düşeceğim. 

ΩΩΩΩ 

Reklam

16 YORUMLAR

  1. Ayın korunun da her fırsatta tekrarlamaktan zevk aldığı bir ezberi vardı; “insanlar ekonominin durumuna bakarak oy kullanır” mış!..
    Bakıyorum bugün daha farklı sulara yelken açmışız:
    “Orada doğduğu için İsrail’i iyi tanıyan Prof. Ariely seçmenlerin mantıklı davrandıklarını söyleyemiyor. Standart ekonomik teoriye göre mantıklı seçmen yok; mantık, oy kullanmak yerine, evde oturmayı gerektirir çünkü. Ekonomistlere göre tek oyla değişiklik sağlamak mümkün değil; bir daha uğramayacağın lokantalarda garsona bahşiş bırakmaktan farksız bir davranış oy kullanmak.”
    Özellikle de “Standart ekonomik teoriye göre mantıklı seçmen yok; mantık, oy kullanmak yerine, evde oturmayı gerektirir çünkü.”kısmı çok güzel:)
    Demek ki neymiş; insanlar öyle ekonomi nasıl gidiyor, ya da bu yaptığımın bir mantığı var mı diyerek değil tamamen kendi inandığı davası veya ideolojisine göre ya da sosyopolitik aidiyetlerine, saplantılarına göre oy veriyormuş!
    Umarım bundan sonra farklı söylemleri aptallıkla suçlamazsınız!!!

  2. Didem hanımın ifadesiyle “yoldan geçen normal zekada, sıradan bir vatandaş” ne düşünür bilemiyorum ama meydanı boş bulup manifesto eleştirmenliğine soyunan marabalar sayın korunun dünkü yazısında geçen şu ifadeyi de bi yorumlasınlar:
    “Mühendisler kasiyer olarak veya kargo şirketlerinde dağıtım elemanı olarak çalışıyor, o da kendilerini çalıştıracak yer bulurlarsa.”
    Hasan bey her cümlesini yorumlamaya bayıldığınız bir yazıda bu cümleyi atlamak niye?
    Her fırsatta eğitim kurumlarımızı kötüleyen allameler; “okutur cahili echel ederiz!” lafzınca, normalde kargocuda çalışması gereken bir insanı mühendis olarak mezun etmiş olmak suç mudur???

  3. “Arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim.” Türk atasözü.
    Kimi seçtiğini söyle sana kim olduğunu söyleyeyim.
    Dünkü 450 milyon dolar ile ilgili aklıma gelen bir konu: Yaklaşık 25 yıl önce Merkez Bankası başkanı GE develüasyon öncesi 6 milyar 800 milyon doları satarak devleti net 3 milyar dolar zarara uğratmıştı.
    Yargılama esnasında bir olay daha açığa çıkmıştı. TL cinsi para peşin alınmadan veresiyeye yazılarak, eldeki dolar peşin verilerek satış yapılmış.
    Yani “satış” eksiksiz bihakkın yapılmış.
    O günün Yargıtayı da olayın görevi ihmal olduğuna hükmedip cezayı ertelemişti.
    Günümüzün yargısı ise (128 milyar dolar ile ilgili de) tanık olarak dahi kimsenin ifadesini alamıyor.
    450 milyon dolarda, satış bedeli olan TL peşin alındı mı acaba?

  4. Allah, “Zikri (Kur’an) biz indirdik. Onun için Zikri biz koruyacağız.” (Hicr, 15/9)
    İslam Dinini tek koruyan Allahtır.

    Efendim şunu şöyle yaparsak islam yükselir, islamı korumuş ouruz; misal şaşırtmaca taktiği(kandırma) gibi……..

    Allah demez mi ben Elçi gönderdim Mekkeli Müşrikler ona Muhammedil Emin diyorlardı.
    Elçim Mekkeli müşriklere dosdoğru davrandı demezmi.
    Ben size dosdoğru olun demedim mi derse.

  5. hazır platform bugün sakinken dünkü manifesto ile ilgili bir yazı yazacaktım ama ahmet taşgetiren ne düşündüysem söylemiş benden çok daha uygun bir dille,
    bari alıntılayayım,

    Ak Parti 7. Olağan Kongresi’nin “Manifesto”ya zemin olacağı söylemiyle etraf toparlanmaya çalışılmıştı. 2023’e giderken yeni hamleler yapılacaktı. Parti, Hükümet yeniden dizayn edilecek, Cumhurbaşkanı da Kongre konuşmasıyla bunun başlama vuruşunu gerçekleştirecekti.
    dinledim tüm konuşmayı. Olağanüstü düşük profilli bir Tayyip Erdoğan konuşmasıydı bu. Katılanların kendi kendilerine ürettikleri tribün heyecanı da olmasa, sessiz sedasız bitip gidecek bir iklim vardı. Bütün salonu ayağa kaldırıp “Tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet” andı bir heyecan yüklemesi ise, bu görüntünün dışardan bakıldığında merasimsel bir anlamın ötesine geçmediği anlaşılabilirdi. İçinde milletvekillerinin de bulunduğu bütün salonu böyle bir and için ayağa kaldırmanın garipliğini hatırlatacak kimse kalmadı mı oralarda Allahaşkına?

    Tayyip Bey, biliyorum yaptıklarını anlatmayı önemli bir siyaset dili olarak görüyor, ama diyelim bu Kongreye, iktidar partisinin kongresine, içerde – dışarda ciddi sorunların yaşandığı, pandemi tedbirleri yüzünden insan hareketlerine, işyerlerine tahammülü zor yaptırımlar uygulandığı, ekonominin sarsıntılar geçirdiği bir dönemde yapılan Kongreye, anlam katacak tek şey, yaşanan problemlerden çıkış için bir umut ışığı yakılıp yapılmayacağı değil miydi?

    Ne oldu?

    Hiç.

    “Battık lafına inanmayın. Yaşanan dalgalanma Türkiye’nin gerçeğini ve dinamiklerini yansıtmıyor… Yastık altındaki döviz ve altınları piyasaya sokun.” Yaşanan ekonomik fırtına – türbülans için söylenen bu.

    Sonra da üç alanda hamle iddiası:

    -Yeni anayasa yapmak.

    -Aile – Eğitim – Kültür alanında yoğunlaşma

    -Uluslararası sistemin yeniden tanzimi.

    Bir kere Cumhur İttifakı’nın iş tutma tarzı, mesela, partilerin katılımı ile yeni bir Anayasa yapma ihtimalini devre dışı bırakıyor. Çünkü Ak Parti MHP ile bir kamp oluşturuyor, diğer partiler de “Zillet İttifakı” diye niteleniyor. Ne yani “Zillet İttifakı” ile elele verip bir anayasa mı yapılacak?

    kalanı karardan okursunuz artık.
    manifesto nerde?
    ben de görmedim…
    yok…
    bütün paraları tükettik, hadi artık yastık altı paralarınızı çıkın var.
    tıpkı pek çok devlet pandemi paketi açıklarken bizimkilerin biz bize yeteriz eban numarası açıklaması gibi.
    geçen gün hükümete oldukça yakın bir gazeteci de ekranlarda akp dökülüyor dedi, neyse ki durumun vehametini görenler çoğalıyor.
    taşgetiren” Allah encamımızı hayreylesin” diyor.
    ben de akıl fikir istirham ediyorum, malum hayra ulaşmak için önce belli bir sayıyı aşmak gerekiyor.

  6. Sonuç: demek ki arap sokağını(bizdeki tabirle; tarlasını!) birileri çoktan sürmüş bile, ya da işleyen bir demokrasinin cilveleridir bunlar…
    Ama yorumcumuz yahya özal gibi güneydeki sevdiğimiz ülkeyi bir dindevleti olarak gören kıt akıllı yarıaydın taslaklarına kalsa sadece otoriteye saygılı olunmasını isterler!
    Yazarın şu ifadesine de bakılırsa sürülen sadece arap tarlası değil sanki:
    “Jerusalem Post ile birlikte her gün göz attığım İsrail’de çıkan ve iktidarla ilgili politik tavrını bizdeki Karar’a benzettiğim seviyeli Haaretz gazetesi seçimin ertesi günü ilginç bir mülakata yer verdi.”

  7. yalan söylemek bir tercihtir.
    hayatın her anında, her sözümüz öncesi, her davranışımız öncesi önümüze iki yol konulur ve seçmemiz istenir. ve biz her an seçim yaparız.
    özü sözü doğru olan her iş ve durumda öyledir. bozuk olan ise fırsat arar.
    o nedenle insanlar mesela siyasetçi olduğu için yalancı olmaz, yalancı olduğu için uygun bir mecra seçer. öte yandan dürüst, namuslu pek çok siyaseti seçmiş insan var. onlar da hizmet etmek için seçmişlerdir. öyleyse, kimin neden seçtiğini anlamak için ne yaptığına ve ne söylediğine bakmak gerekir.
    doğru mu konuşuyor, yalan mı söylüyor?
    niyet hayır, akıbet hayır.
    niyet bozuk olunca sonuç ta bozuk oluyor haliyle, çünkü yaratılışında kendi içinde değişmez yasaları var. yoldan çıkmana izin verilir, yoldan çıktıkça batarsın, battıkça yoldan çıkarsın. bu bir aile reisi ise ailesini, bir şirket yöneticisi ise şirketi, bir ülke reisi ise tüm ülkeyi felakete sürükler. tarihte bunun pek çok örneği var ama tarihe de bakmaya gerek yok, herkes kendi tarihini yazıyor değil mi?
    güç insanı yoldan çıkarır, ama dönüştürmez. iyi bir insanı yolsuz, uğursuz yapmaz. ama yolsuzluğunu, uğursuzluğunu katlar, gücü miktarı kötülüğü artar.
    elbette herkesin içinde kötülük vardır, yapısal bir yazılım bu. cep telefonumuzdaki bir sistem uygulamasını silebiliyor muyuz? sistem izin vermiyor değil mi? lakin aktive etmeyebiliriz, kullanmamayı tercih edebiliriz, atıl bırakabiliriz, başka bir uygulama ile fayda artırma yoluna gidebiliriz, ama o uygulama kalıcı olarak telefonumuzda olacak gerçeğini değiştiremeyiz. bizler de dünya yazılımında içimizde olan kötülük gerçeğini değiştiremeyiz ama aktive de etmeyebiliriz, veya başka bir yazılımı aktive ederek faydalanma yoluna gidebiliriz yani dini terminoloji ile söylersek şeytanımızı müslüman edebiliriz.
    etmiyorsak işte yalanla başlar, haksızlık, uğursuzlukla devam eder, arsızlık, yolsuzlukla büyür ve riaset kibriyle kökleşir. adı firavun olur döner tebasına
    -ben sizin en yüce rabbinizim der.
    hem sapar, hem saptırır.
    yaratılışın değişmez yasaları vardır…

    • Didem hanım galiba sizi de allah söyletiyor:
      “…yani dini terminoloji ile söylersek şeytanımızı müslüman edebiliriz.” ifadenize de bakılacak olursa epeyce bir yol da alındı demektir.
      Ha gayret!!!

  8. Bir grup siyasetçi ; seçim çalışmaları nedeniyle ,özel bir minibüsle ,Teksas’ta oldukça sarp bir yoldan geçerlerken , sürücünün bilinmeyen bir sebepten direksiyon hakimiyetini kaybetmesiyle yüzünden uçuruma yuvarlanır.Yakındaki bir çiftlikte kazayı görenler bir kaç kişi hemen kaza mahalline koşarlar , büyük güçlüklerle uçurumdan aşağı inerek kazazedelere yardım etmeye çalışırlar .Ancak kazazedelerin hepsi ölmüştür ! Hal böyle olunca ne yapacaklarını veya ne yapmaları gerektiğini düşünmeye başlarlar . Uçurumun çok derin ve sarp olması , ayrıca bölge şerifinin gelmesi de oldukça gecikeceğinden ve çevredeki yabani hayvanların da cesetleri parçalama tehlikesi olduğundan hepsini orada topluca gömmeye karar verirler.
    Ertesi günü oldukça geç saatlerde bölge şerifi gelir , kaza hakkında ve yapılan işlemler konusunda ayrıntılı bilgiler alır , ancak tam emin olamadığı bir konuya açıklık getirmek ister,
    – Gerçekten hepsinin ölmüş olduğuna emin misiniz , nefes alan , ses çıkaran , konuşabilen yok muydu ?
    Çiftliğin cahil fakat bir o kadar da saf ve temiz işçileri şöyle cevap verir ,
    – Vallahi şerifim , bir iki tanesi öyle ah , uh diye mırıldanıyordu ama bilirsiniz ,bunların hepsi siyasetçi , hepsi yalancıdır , onun için onlara pek inanmadık !
    Herkese selamlar ,iyi günler

  9. Merhum Yazıcıoğlu 12 yıl önce bugün şehit edildi. Herkes onu taktir eder ama çook az insan oy verirdik. İnsanlar böyle, çok iyi ve dürüst olması anlamsız kalıyor. Lakin başka ülkelerde öyle değil, örnek Yeni Zelanda, Almanya. Biraz araştırdım ikisi de çok mütevazi ve dürüst biliniyor. Adaletli oldukları yazılıyor, ülkelerini birkaç müteahhit ile değil ehil insanlar ile yönettiği, yargıya ve diğer kurumlara asla müdahale etmediklerini okuyoruz. Ve maalesef bu tavırda bir tane müslüman ülke ve lider yok… Yazık…

    • “Merhum Yazıcıoğlu 12 yıl önce bugün şehit edildi. Herkes onu taktir eder ama çook az insan oy verirdik. İnsanlar böyle, çok iyi ve dürüst olması anlamsız kalıyor.”

  10. Maalesef yalan ve siyasetin iç içe girdiği bir zamanda, toplum olarak artık kabullenmiş durumdayız gerçi başka da altarnetif yok bu durum bize mahsus değil tüm dünya siyasetinde böyle.
    Peki niye böyle oluyor

    Tavuk mu yumurtadan çıkıyor yumurta tavuktan

    Siyasette yaşanalar tıpkı tavuk ve yumurtanın çıkış hikayesi gibi

    Toplumda söyle bir söylem vardı

    Halk nasıl ise öyle yönetilmeye layıktır.

    İşte bu sebeple tavuk ve yumurtanın çıkışı gibi işin içinden çıkılmaz bir kısır döngü

    Ama gerçek şu ki

    Toplumun bireyleri olarak ilk önce kendimiz aynaya bakmalı ve daha sonra başkalarına

    Saygılar…

    • Çok doğru önce aynaya bakıp sonra başkalarını elestirmeliyiz.Bu işler sadece bu yönetim zamanında olmadı.Her dönem kendi zengini yarattı. Cortukler . Bayirdirlar ismini unuttuğumuz nice müteahhitler mahşerin beş atlısı gibiydiler.
      Asıl sorun şu : Bu işler muhafazakar bir yönetim zamanında olması . Kul hakkına encok dikkat etmesi gereken insanların bunu meşru görerek devam etmeleri.Ben buna üzülüyorum yoksa bugün kaybedersiniz yarın kazanırsınız.Ama muhafazakar dindar insan algısı öyle bir yara aldı ki bunun tamiri maalesef çok bedeller ödenerek düzeltilecek.

  11. Her politikacı yalancıdır.Bunu biliyoruz istisnalar hariç.Belku bir veya iki lider söyleyebiliriz Türkiye tarihinde.3 u bulmaz.Ornek ECEVİT onunda Türkiye’yi nasıl bir yıkıma götürdüğünü hatırlayananız var mı?
    Maalesef siyaset rant için yapılıyor ülkede, maalesef en çok iş yapana bizler de oy veriyoruz.

    • “…istisnalar hariç.Belku bir veya iki lider söyleyebiliriz Türkiye tarihinde.3 u bulmaz.Ornek ECEVİT…”

Yoruma kapalı.