Yeni merak konum: CB Erdoğan TL’nin değerinin düşmesinde ne yarar görüyor olabilir?

31
Reklam

Dün ekonomi açısından ilginç bir gündü; uzun süredir 16 TL’nin altında tutulmaya çalışılan dolar birdenbire 17 TL’nin üzerine çıktı ve 17.20 tahtına yerleşti.

Bir günde dolar ve Euro karşısında 1 TL’nin üzerinde değer kaybetti güzelim paramız.

Nasıl oldu da oldu bu?

Hafta sonu Kızılcahamam’da kampa giren partisinin yönetici kademesindeki ve Meclis grubundaki isimlerden her cümlesi sonrasında alkış desteği alan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, pazartesi günü topladığı bakanlar kurulu toplantısının ardından bir konuşma yaptı da böyle oldu.

Unutmayalım: Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın AK Parti genel başkanı sıfatı da bulunuyor.

Konuşmasında ülkemize kazandırdıkları yeni ekonomi modelinden söz ederken faiz konusuna da değindi ve kimsenin faiz artırımı beklentisine girmemesini, tersine faizin yeniden indirileceğini söyledi Cumhurbaşkanı Erdoğan

Faiz konusu Merkez Bankası’nın (MB) görev alanına giriyor. Bankanın Para Politikası Kurulu ayda bir toplanıyor ve aylardır hep faizi en son indirdikleri yerde tutmaya devam ettiklerini açıklıyor.

Alışılan deyimle faiz konusunu ‘pas geçiyor’ MB kurulunun üyeleri.

Reklam

Buna alışıldığı için de herkes faizin aşağıya veya yukarıya doğru hareket etmeyeceğini biliyor(du). 

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Aşağıya inecek” demesinin etkisi, 24 saat sonra, doların değerinin yukarıya doğru hareketlenmesiyle ortaya çıktı.

MB yasası gereği ‘bağımsız’, fakat Cumhurbaşkanı Erdoğan‘ın sözünü dinliyor…

Hala elinde TL tutan insanların yabancı paralara hücumu doların değerinde 1 TL’lik artış getirdi. [1 Euro da 18.50 TL oldu.]

Yarın bu hareketlenme devam ederse doların değeri daha da artabilir.

Doların değerinin artmasının ülkemizde yaşayan kimseye bir yararı yok. Tasarrufunu dolarda tutanlara bile…

Özellikle dolar cinsinden borçlanmış iş insanları, ticaret erbabı ve sanayiciler için ise, dolardaki yukarıya doğru her hareketlenme, TL cinsinden kazandıkları paralarla dolar cinsinden borçlarını ödemede zorluk yaşayacakları için, ölüm ıslığı gibi bir şey.

İhracatçılar için bile durum kötü. İhracattan elde ettikleri yabancı para kazançlarının %40’ını MB’de bozdurmak zorunda ihracatçılar; ürettikleri malların girdileri içerisinde bedelini yabancı para cinsinden ödemeleri gerekecek ithal malları ağırlıkta; onlar da ödeme günü geldiğinde dolar ve Euro’yu yeni değerinden satın alacaklar.

Reklam

Devlet için de ‘TL-dolar’ dengesinin yerli paramız lehine bozulması kötü. Yabancı bankalara borçları ile otoyol, köprü, şehir hastanesi müteahhitlerine taahhütlerini dolar ve Euro cinsinden ödeyeceği için devlet de zorlanacak. 

Sonuçta devletin gelirleri hep TL cinsinden…

Liderinin bir sözüyle TL’yi bir günde ucuzlatan hükümet için de hayırlı değil bu gelişme. TL’nin değerinin düşmesi, enerjide dışarıya bağımlı olunduğu için, zaten şikayet konusu haline gelmiş elektrik ve doğalgaz ücretlerine yeniden zam yapılmasını gerektirecek. Benzine ve mazota da. İthalat girdisi fazla ürünler ile birlikte tohum, gübre ve mazota dayalı tahıl ürünleri de pahalılanacak doğal olarak.

Vatandaşın şikayetleri ayyuka çıkacak.

Lafı daha fazla uzatmaya gerek yok; Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Faizler daha da aşağıya inecek” açıklamasının tetiklediği ‘dolar-TL dengesi’nin TL aleyhine bozulması iyi bir şey değil.

Kötü bir şey. Hem de herkes için kötü bir şey.

İyi de sonuçta herkese ve bu arada partisi ile kendisine de zararı dokunacak bir gelişmeye yol açan o açıklama Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından neden yapılmış olabilir?

Açıklamasının böyle bir sonuç doğuracağını bilmiyor olamaz; çünkü daha önce de benzer açıklamalar yaptığında denge bozulmuş ve TL ile doların arası açılmıştı.

Konunun hassasiyetini de bilmesi lazım Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın; her fırsatta kendisinin ‘ekonomist’ olduğunu söylüyor ve böyle bir sonucun doğacağını bilmek için ekonomi okumuş olmak da gerekmiyor zaten.

İki gündür bilebilecek durumda olan yazarlar ve yorumcuların ne yazıp ne dediklerini daha dikkatle izliyorum; en açık sözlüleri bu soruya cevap veremediklerini itiraf etmekle yetiniyorlar.

Soruya cevap teşkil etmek üzere ortaya atılan gerekçelerin çoğu spekülasyondan ibaret.

Niyet okunarak verilen cevaplar beni tatmin etmiyor.

Kuşkularım büyüyor.

Acaba bakanlar kurulu toplantısında ekonomi konusu açıldığında hükümet üyelerinden bir veya birkaçı enflasyonla mücadele için faiz artırımına gidilmesi gerektiğini dillendirdi de, on/lar/a verdiği cevabı gazeteciler önünde de tekrarlama ihtiyacı mı duydu Cumhurbaşkanı Erdoğan?

Kendilerine bu kuşkumu yönelttiğim bugünkü AK Parti’nin içini bilebilecek dostlardan “Hiç mümkünü yok” tepkisi aldım.

Onlara göre, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kesin inançlı olduğu bir konuda iknaya açık olmadığını bakanları biliyor ve bu sebeple kendisinin yanında ‘faiz’ sözcüğünü ağızlarına almıyorlar.

Danıştığım biri, isim de vererek, aynı konuşmada seslendirilen ve ekonomistlerin dudak bükmekle yetindikleri “Ülkemizde enflasyon yok, sadece hayat pahalı” tezini bir bakanın o toplantıda savunmuş olabileceğini söyledi. [Aylık 2.98 ve yıllık %73.5 olarak ilan ettiği ‘şey’ için ‘enflasyon’ sözcüğünü kullanmıştı TÜİK.]

Hayat pahalı gerçekten, ama enflasyon yüzünden pahalı.

Olan bitene bakıyorum da işin içinden çıkamamada yalnız olmadığımı fark edip rahatlıyorum.

Ekonomi hocaları, bu alanda dirsek paralamış uzman kişiler, geçmişte MB’de, TÜİK’de, Hazine’de en üst makamlarda görev yapmış her eğilimden insan, TL’nin yabancı paralar karşısında acze düşmesini getiren gelişmenin sebebini açıklamada çaresiz kalıyorlar.

Muhalifler bile.

Türkiye ekonomisini yakından gözleyen yabancılar bu işe ne diyor acaba?

Şimdiki merakım bu.

Onlar da şaşkınsa hiç şaşırmayacağım.

ΩΩΩΩ

Reklam

31 YORUMLAR

  1. Sayın, Korunun bu yazısı siteye konulur konulmaz internette başka sitelerde de yayınlandı. Çünkü çok vahim bir konuyu gündeme getirdi. (BANA GÖRE)Türkiye bir aile ve yandaşlar için peşkeş çekilmeye devam ediyor olmasını milletin gözüne sokar gibi açıklanmış bir yazi.
    Saray ve çevresi bu gibi laflari özelikle sonucusunu bilerek ve istiyerek söylediler..

    Ya kadınlara ne demeli? Adam kalkıp hem cinslerine Sürtük diyiyor kadınlar o lafı ve söyleyeni alkışlıyorlar.. hemde DINI SIMGELEYEN baş örtüleri ile. Oysakí Kuranı Kerim iftirayi yasaklıyor bunlar o yasağı dahi dinlemiyor! Bizde buna güce kölelik(Tapma) derler.

    Beni en fazla rahatsız eden Inandığım DÎNI kullanarak kendi menfaatleri için Türkiye’nin soyulmasına yardım ve yataklık eden hem cinslerim. Çünkü AKP Yİ ayakta tutan kadınlar.
    Bana inanmıyorsanız Türkiye’deki TARIKATLARIN cematlerine bakın an az 80 % kadılardan oluşuyor.

    Erdoğan bu lafları söyleyince Süleyman’cılara yapaciklari operesiyon iddialarının doğru olabilecağıne inanmaya başladım.nede olsa bayağı zengin camaat.
    Gülencilerin fabrikalarını iş yerleri yandaş proven şirketlere nasıl peşkeş çektiklerine şahit olduk.
    Türkiye Cumhuriyeti 2014 de Rahmetli oldu.
    TC kurucusu Atatürk’ün Partisi CHP’de 15 Temmuz 2016 gecesiinde TC nin ruhuna Fatiha okuyarak Tayyip Cumhurriyetine onay verdi.

  2. Ben ve biz dili önemli. Babacan çok mütevazi adam. Konuşurken ben düşürdüm enflasyonu tek haneye, 2008 krizini ben atlattım, Türkiye’nin AB ile baş müzakerecisiydim, ben yaptım reformları demiyor hiç bir zaman. Arkadaşlarımız yaptı diyor. Yine yaparız diyor.

    Siyaset ve ülke yönetimi hep bir ekip işi. Tek kişinin karar vereceği bir yer asla değil. Tek kişilik kararların bizi getirdiği yeri gün be gün hazin bir şekilde yaşıyoruz, giderek daha fakirleşerek, giderek ülkenin ufkunun daha da karardığını izleyerek, giderek ve giderayak yolsuz bir ekibin (burada ekip çalışıyorlar) ülkeyi soymasını izleyerek.

    İktidar ise ben diliyle yürüyor. Ben ve senle siyaset yapıyor. Sen kimsin ya diye efeleniyor. Yanında üç beş yalaka dışında omurgalı bir tane adam bırakmıyor. Başını kaldıranı eziyor, saf dışı bırakıyor. Bu da siyasi islamcıların emire itaat ve kuzu kuzu uçurumdan yuvarlanma hikayelerinin tekrarı. Demokrasiden nasip almamışlar. İtiraz ve eleştiri kültürleri yok. Biattan başka da bir seçenekleri yok. Cezasını da tüm ülkeye çektiriyorlar.

    Neyse! Umarım bu sefer ürkek korkak çekingen muhafazakarlara ders olmuştur bu. Bir daha da dindar kindar siyasal islamcılara ve dahi yandan çarkçıları cemaat tarikat dernek vakıf yolsuzlarına fırsat vermezler. Epey bir gidecek yolumuz var.

    • Kim olursa olsun, ne zaman olursa olsun “sömürgecilerin” derdi, Allah’tan başkasına boyun eğmeyen / direnen İslam’ladır. Efendilerine kuyruk sallayan “Amerikancı İslam’ı” her daim baş tacı etmişlerdir.
      “Siyasal İslam” dedikleri de gerçekte “Amerikancı İslam”dır.
      MİT Müsteşarı Korgeneral Fuat Doğu’nun 60’lı yıllarda tercüme faaliyetiyle Türkiye’de temellerini atmaya çalıştığı budur.
      O Fuat Doğu ki, “Ben MİT müsteşarlığı yapmadım, CIA’nın şube müdürlüğünü yaptım. Bir CIA yetkilisi gelse, beni Sinop’a götür dese onu oraya götürmekle memurum!” diyendir.
      Hülasa, “İslami diriliş ve direnişe” karşı “Siyasal İslam” üretilmiştir.
      Yani, Filibeli Ahmet Hilmi’den Necip Fazıl’a, Nuri Pakdil’den Sezai Karakoç’a, Atasoy Müftüoğlu’ndan Mehmet Akif’e, Cahit Zarifoğlu’ndan Akif Emre’ye, İsmet Özel’den Sadık Albayrak’a kadar bu toprakların “ruh kökünün” dili ve ifadesi olan aydın ve sanatçıların oluşturduğu “geleneğin” önünü kesmek için.
      Cehalet sarhoşluğu, “küresel sistem yandaşı zibidi muhalifler”in ortak özelliğidir.
      İçlerinde hayli ünlü olan adı lazım değil bir aktris de geçenlerde eski mankenlerden Tuğçe Kazaz’a “Yallah Arabistan’a” demiş.
      Neden mi?
      Neden olacak, aziz ve mukaddes İslam’ı savundu diye.
      Zaten İslam’a karşı olsaydı, “Çağdaş, barış elçisi, hümanist, modern Türk kadını…” diye göklere çıkartırlardı.
      Tuğçe Kazaz ağızlarının payını verince de hemen “arşiv fareliğine” soyunmuşlar.
      Şaşkaloz şuurla malul bu şebelek zekâlıların sıkıştıklarında her zaman yaptıkları budur.
      Ölçü, izan, insaf hak getire.
      Her şeyden önce, dünde yaşamıyoruz, bugün önemli. Kaldı ki bunlar hiç değişmediler; dün de bozguncuydular, bugün de!
      Atatürk bezirgânlığı yapıyorlar ya, Can Dündar’ların veya Özgür Demirtaş’ların Atatürk’üne inandıkları için, yoksa hiç işleri olmaz.
      Mesela…
      Attila İlhan veya Oktay Sinanoğlu’nun Atatürk’ü gelse ve Che Guevara’nın “Düşmanın seni seviyorsa sende bir puştluk var demektir” sözünden mülhem, “Benim cephede savaştığım müstevliler neden sizi destekliyor, sizde bir puştluk mu var çocuklar?” diye sorsa…
      “Ama Paşam, siz de 19 Ocak 1920’de Vahideddin’e yazdığınız mektupta, ‘Âcizleri, halife hazretlerinin gökyüzü seviyesindeki sarayının eşiğine bizzat yüz sürmek şerefinden mahrum kalmanın daha fazla devam etmeyeceği ümidi ve her zaman tekrarladığım sadakat ve bağlılık duygularımın sonsuz olduğunu padişahın huzuruna bir defa daha sunmayı başarma fikriyle bahtiyâr olarak…’ demiştiniz!” diyerek yine arşiv fareliğine soyunurlardı.

  3. Kira artışı bir yılda en fazla yüzde 25 olabilir diye yasa çıkarmış iktidar. Vay be! Akla bak. O zaman domatesin fiyatı da en fazla yüzde 25 artar diye bir yasa çıkarsın. Hazır başlamışken.

    • Herşeyimiz kurallı düzenli itinalı planlı programlı olsa şikayetçi olurmuyuz acaba?
      Borsada ani sıçrama düşüş için fren var.
      Medyada tu kaka sözler hatta elli yıllık filimde kadeh buzlu gösterilmezse ceza var.
      Dövizde ayar var.
      Enflasyon oranı vs ben söylemem karışmam.
      Taksim meydanında gösteri vs ben anlamam.
      Daha neler neler, ama fakat lakin…
      1 ₺’lık maydanoz için 4 lira mazot yakan çifçi,
      8-10 durak işe gitmek için 8-10 ₺ otobüs bileti ödeyen asgari ücretli,
      Motor meslek eğitimi alıp iktisat üniversitesi ne devam eden genç! öğrenci,
      15 ₺ ya bir lt süt alan lohusa anne ve içecek yavrusu bebeği,
      Üç tarafı denizle çevrili güzel ülkemin balık yiyemeyen zavallı insanı,
      Binlerce metre kare arazi içinde tahıl yokluğu çeken…
      Ammaaan boş ver yaaa 😠

  4. Yorumsuz…Recep Tayyip Erdoğan:
    – Benim vatandaşım çöpten rızık topluyorsa, pazarlardan atık topluyorsa, meydanlar ‘açız’ diye bağırıyorsa, ev kirasını elektriği suyu ödeyemiyorsa, %25’i açlık sınırının %50’si yoksulluk sınırının altındaysa ülkeyi bu hale mevcut hükümet getirmiştir. | 2002

    • “Fakir neden fakirdir?
      –Çalmasını bilmediği için fakirdir” Loder Lideri.
      Demek ki neymiş?
      Fakirlikten kurtulmanın, zengin olmanın yolu, çalışmak üretmek, ticaret yapmak değil,
      tek yolu hırsızlık yapmak imiş.

  5. Şamil Tayyar, muhalefetin adayı ve reisimizin en büyük rakibi kötü ekonomidir diyerek aslında kralın çıplak hatta siyaseten en büyük zaafiyet noktasının adı enflasyon olmayan hayat pahalılığı olduğunu twitter marifeti ile ifade etmesinin üzerinden çok bir zaman geçmedi. Haliyle nato mermer, nato kafa tayfası gibi memleketimizden imf’yi kovan başbuğumuz, bizleri ergenekondan çıkarıp köprüler ve otoyollar ile şerefyab eden, türkleri, tel dolap ile yaptığı mücadeleyi kazanıp geniş dört kapılı buzdolaplaırna kavuşturan, milleti refaha ve feraha kavuşturan şeklinde bir güzelleme yapmak yerine azcık ucundan mahcup bir şekilde meselenin sadece muhalefetin adayı değil hayat pahalılığı ve ekonomi olduğunu çıtlatmış oldu.

    • Sebil abi adı geçen mebusa maaşı az geliyor olabilir, beğenemiyorsa istifa etsin, biz de helal olsun zerre kadar da olsa şahsiyeti varmış diyelim, ok?

      • Uzum uzume baka baka kararmis. Simdiye kadar, elbirligi ile ulkenin altini ustune getirdik. Hic birimiz cikip ettik mi ki de, o milletvekili istifa edecek.

  6. Faiz düşsün elbette bu hazırdan para kazanılmasını önler, reel ekonomiye katkı sağlar. Ancak faizi düşürmek için ekonomik koşulların uygun olması gerekir. Dinimiz açısından haram olan bir şeyin azı da çoğu da haram zaten. Buna bireylerin kendisi dikkat etmeli. Ancak devletin ekonomi politikası açısından bir zarara neden oluyorsa o zaman faizi indirmek doğru olmaz değil mi? Ayrıca 3600 ek gösterge uygulaması ile herkese 600 puan artırıldığı söylense de bu parasal olarak herkese aynı miktarda yansımıyor. Arada dağlar kadar fark var. 3600 ek gösterge değeri eşik değer yani 3000 den 3600 e çıkan birinin emekli ikramiyesi 50 bin tl artıyor emekli maaşı da 1400 tl artıyor. ancak 2200 den 2800 e çıkan birinin emekli ikramiyesi yaklaşık 5000 tl artarken emekli maaşı 150 tl artıyor. yani puan olarak eşit artsa da parasal olarak arada uçurum var. 3599 olsa yine fazla bir artış olmuyor 3600 den sonra büyük bir parasal artış oluyor. 3600 göstergesi bu sebepten önem ifade ediyor. yüzde 0,01 ilerin bile önem taşıyacağı bir seçim öncesi böyle adalet ve hakkaniyetli olmayan bir uygulama oy kaybettirecektir.

  7. Sen yazdığına inanıyormusun adam ben ekonomistim diyor da başka bir şey demiyor bunlar ben bilirimin sonucu ithal bakan sayesinde iki dönem ekonomiyi düzelttiniz her şeyi ben yaptım oldu dediniz ama ithal bakanın projesi sayesinde ülke düzlüğe çıkarken lastiği patlatmak için elinizden geleni yaptınız evde otururken eşiniz yada çocuklarınızın yüzüne bakarken bu yalana bende ortağım diye yüzünüz kızarıyormu acaba .

  8. Paranın izini paradan ekonomiden anlayan sürer. Biz şu sıralar halk ekmek kuyruğundan o bahsettiğiniz patika yolu bulmaya çok uzağız syn Ender.
    Sadece yutup tan mafuatik kanallardan halkın öğrendiği, Amerikan trolleri buradan yazarsa anlayabildiğimiz zarrlar halklar hukuklar bizi bilgilendirmeye yetermi?
    Bilgilensek nolcek ki? Ammaaan sende.

  9. Kemal Kılıçdaroğlu iktisat mezunudur yani ekonomistir bazıların diploması sahtedir.

    Bugün Ahmet Taşgetirin yazıya ilginç başlamış Birileri Ekonomist olduğunu Hatırlatsın.

    “Şöyle bir soruyla girelim:

    -Diyelim Kılıçdaroğlu aday oldu, başkanlığı kazandı ve SGK yönetimindeki tecrübesinden yola çıkarak “Ben ekonomistim” deyip ülkenin ekonomi politikasını belirlemeye başladı. Nasıl olurdu?”

    Kemal Kılıçdaroğlu Kimdir ?

    Tunceli’nin Nazımiye ilçesinde doğan Kemal Kılıçdaroğlu, ilk ve ortaöğrenimini Erciş, Tunceli, Genç, Elazığ gibi Anadolu’nun çeşitli yerlerinde yaptı. Yükseköğrenimini yapmak için girdiği Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’nden (şimdiki adıyla Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi) 1971’de mezun oldu.

    Lisans öğrenimini tamamladığı 1971 yılında, girdiği hesap uzman yardımcılığı sınavının ardından Maliye Bakanlığı’nda göreve başladı. Daha sonra hesap uzmanı olan Kılıçdaroğlu, bir yıl Fransa’da kaldı. Hesap uzmanlığını 1983’e kadar sürdürdü ve aynı yıl Gelirler Genel Müdürlüğü’ne atandı. Burada önce daire başkanı olarak görev aldı, daha sonra aynı kurumun genel müdür yardımcılığını yaptı.

    Kemal Kılıçdaroğlu 1991 yılında Bağ-Kur’a atandı. Burada genel müdürlük yapan Kılıçdaroğlu, 1992 yılında da Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Müdürlüğü’ne geçti. Daha sonra kısa bir süre Türkiye Cumhuriyeti Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nda müsteşar yardımcısı olarak görev yaptı. 1994 yılında Ekonomik Trend dergisi tarafından “Yılın Bürokratı” seçildi. Kemal Kılıçdaroğlu, 1999’un Ocak ayında kendi isteğiyle Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Müdürlüğü’nden emekli oldu.

    Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı çalışmalarında Kayıtdışı Ekonomi Özel İhtisas Komisyonu’na başkanlık eden Kılıçdaroğlu, Hacettepe Üniversitesi’nde de bir süre ders verdi. Daha sonra Türkiye İş Bankası’nda yönetim kurulu üyesi olarak görev yaptı.

    • İyi deyon hoş deyonda tahsis evladım,
      Son 10-15 senedir ellerin çocuklarını bıraktım, kendi evlatlarıma eğitim öğretim tecrübe liyakatı anlatamadım ki sana burdan ne anlatayım?😯
      “Okuyan ne oluyor ki dayı?” Dedi çırak bana!
      Tezini desteklemek içinde filan kişi bennen yaşıt hiç okumamış.,
      Eee, şimdi milyanlarla oyniyoo!!!😠
      Demez mi!😯 Şaştım kaldım
      70’li yıllarda mektuba cevabı yazıp yolluyodun Ankara’ya😊
      Fazla büyütme derim🤗.
      Bak diploma bile “ne gerek var! Diploması olmayan bile…” Derse çocuk ne cevap vereceğim? Sus sus.

    • Tahsin arkadaş dersimli kemalin en önemli meziyetini atlamışsınız;
      girdiği tüm seçimleri kaybetse de koltuğunu korumayı bilmiştir, az şey mi?

      • Hatirladigim, son belediye secimlerinde, partisi iyi basari kazandi. Hatta bazi yerlerde iki kere kazandi diye aklimda kalmis. Yoksa hafizam mi bana bir oyun oynuyor.

  10. Dıṣardan kredi bulmanın ҫok zorlaṣtığı bir zamanda iktidar iҫin en ucuz ve kolay dolar edinme yolları:

    1. Ihracattan gelen dövizden pay alarak.
    2. Turizmden
    3. Emlak satıṣından
    4. Banka döviz mevduatlarından
    Baṣka yollar da olabilir.

    Özellikle faiz üzerinden Türk Lirasına değer kaybettirerek ihracatı yükseltmenin ısrarla tekrarlanmasının bir anlamı olmalı…
    Faizi düṣürmenin dolaylı olarak ithalatı da yükselttiği ve sabit gelirli insanları ҫok zor durumda bıraktığı denenerek bilindiği halde Erdoğan neden bu konuda ısrar ediyor?

    Iktidar bu sayede seҫime kadar kendini ayakta tutmak istiyor olamaz mı?

    Yap iṣlet devret (YIP) projelerinin ve dıṣ borҫların ödenmesinin aksamaması lazım.

    Ṣeffaf olmayan iktidarlarda komplo teorileri artıyor…

  11. Döviz artırılarak hem 5’li çeteye paralar akıyor. Hemde yabancıların parasıyla Şirketlerimiz ucuzlatılarak kelepir batan Geminin malları diye şirketler yok pahasına satılıp yabancı yatırımcı çekmek istiyorlar ama adelet olmadığı için nazlanarak bazıları geliyor.

  12. Merhaba,
    Sayın Koru yıllardır yazılarını severek takip ediyorum; ilk kez bir yazınıza yorum yazmak istedim. Kanaatim enflasyonun bilerek yükseltildiğidir. Enflasyon gizli vergidir, aslında soygundur. Ben dinimizdeki ribanın (faiz) kağıt para düzeninde boyut değiştirdiğini, yüksek enflasyonun gerçek anlamda tefecilik/riba olduğunu düşünüyorum. Bir kişiye 100 altın verip 130 olarak geri istemekle, 130 altın değerindeki kağıt parayı verip, daha kişinin cebine girmeden 30’unun eritilmesinin yada alınmasının aynı tefeciliğin/ribanın farklı bir şekli olduğunu düşünüyorum. Bu anlamda bizim İslam İktisatçılarının kağıt para düzenini bile tam anlamıyla anladığını sanmıyorum. Bugün yapılan, yanlış yönetim sonucu ortaya çıkan krizde devletin asgari ücretliden bankada parası olan herkese bu faturayı enflasyon olarak yansıtarak onlardan tahsilat yapmasıdır. Şöyle ki normal şartlarda enflasyon oranı kadar getiri elde etmesi gereken mevduat sahibi yada döviz sahipleri faiz düşürülerek ve dolar da arka kapıdan düşürülerek enflasyonun çok çok altında bir getiriye maruz bırakılmışlardır. Aslında bu toplumsal olarak herkesten tahsilat yapılması demektir.
    C.başkanının faiz sebep enflasyon sonuçtur denkleminin hükümetin kendi icraatlarıyla sebep olduğu enflasyonun/soygunun hedef şaşırtılarak faize yüklenmesi, aynı zamanda mütedeyyin seçmen kitlesine göz kırpmaktır. enflasyona sebep olan iktidar bunu ben değil bu lanet faiz yaptı diyerek hedef şaşırtmaktadır. Toplumsal yoksullaşma tüm bunların teyididir diye düşünüyorum.

  13. Kahrolsun bağzı alışkanlıklar ve alıştırıldığımız şeyler 😊. Neler derseniz bunlar:
    -Amerkanyada eyalet sistemi var ve şeysini uzattığı her yerde sopayı kaldırıyor vee..
    Bizde şaşırıyoruz, komşumuz eyalet sistemine mi geçmiş diye😂.
    (Biz geçmişiz tam demokrasiye ya🙂)
    -Bir parti toplantısından 85 milyon lehine kararlar alınmış olarak çıkılmasını bekliyor çoğu zavallılar. (Yada hedef saptıranlar).
    (Ülke ile ilgili toplantı seçmenle değil kurumlar, partiler yada bizzat partili olmayan halkla olur).
    -Komşuda kan gövdeyi götürüyor, biz diyoruz ki dur hele, eyaletçiler totocular stalincilerle bir konuşak hele.
    -En möhim ve günceli de, bir ayakkabı tamiri için hesaplanan gider (asgari ücret, kira enflasyon, çay çorba parası derken) 4250+…
    Ya hu ayakkabı 60 ₺- 1300 ₺ arası bir aralıkta😯
    (60 lık olan tamir edilmez, 1300 lük ise tamirciye götürmez)
    Çin gibi yerlerde ucuz işgücü…
    Merdiven altı gibi yerlerde imalathane..
    1+0 yerde 3 kişi…
    Son söz:
    Faiz kur hikayesi ne olur nereye evrilir bilemem. Ama, faiz haram deyu mu bu faiz indiriliyor merakında olanlara şaşarım.
    Faiz lobisini sistemini değiştirmek için faiz kur problemin %0 (sıfır) olmalı😊 ki,
    Akıl iman sentezi yada imece veya ver bir teneke buğday al bir metre fistan devrine geçilsin!
    Yoksa verirler eline pasta önce yersin taze taze,
    Sonra bayat kömbeyi kemirirsin.

  14. TAAMMÜDEN
    Taammüd kastın en yoğun hali.
    Kastın da iki unsuru vardır.
    Bilme ve isteme.
    Hareketinin sonuçllarını, bilerek hareketi isteyerek gerçekleştirme.
    Taammüd için ayrıca tasarlama ve planlama tabirleri de kullanılır.
    Buradan çok kez dile getirdim:
    –Bu kadar yanlış, yanlışlıkla yapılamaz. Ancak bilerek ve isteyerek yapılabilir.
    Elinizde milyarlarca dolarınız var ise, dolar kurunda her artış yurt içinde alabileceğiniz şirket ve gayrimenkul sayısının artması demek.
    Ayrıca bilerek kuru yükseltip bu esnada dolarınızı bozdurup, sonra düşürerek düşükten tekrar aldığınızda eilnizde “aynı miktar dolar” ve milyarlarca TLnizin olması demek.
    Yani milyarlarca TL yada karşılığı dolar “hırsızlık”demek

  15. dolarin yukselmesi elinde dolar olan sirketlerin veya kisilerin bazi hedef sirketlerin borc yukunun artmasi ve batmasi ve tabi elinde dolari olanin bu hedef sirketi satin almasiyla sonuclanir. bu durum bazi holdinglerin ve stratejik sirketlerin batmasini saglayabilir. istenen sonuc bu olmali… veya bazi ulkelerle yapilan anlasmalar dolar 22 tl uzerine yapilmisti. bu da bir etki olabilir. bu sadece bir analiz…

  16. Evvelki gün, market kasasında sıra bekliyordum.
    Kasiyer, önümdeki müşterinin yaptığı alışverişin tutarını ‘ şu kadar lira’ deyince müşteri de o miktarı tekrar etti ,
    — Yani şu kadar Tayyip lirası, öyle mi !
    Adam TL yi Tayyip lirası diye okuyor ; bu ince ve zekice espriye doğrusu ben de çok güldüm!

  17. VARDIR BİR BİLDİĞİ.
    Aklın almadığı eylemlerle,büyük zararlara sebep olmak,
    Aynı deneylerı aynı şartlar altında yapıp,farklı sonuçlar çıkmayacağını ilkokul öğrencilerinin çoğu bilir.
    Demek ki,bilmediğimiz bir program işletiliyor.
    Herşey gizli saklı.
    Nerede 150 milyar dolar.
    Emin ellerde olamaz mı.
    Ticari sır,bilmiyoruz.
    Çoğu geri verilmek için emanete verilmiş olamaz mı.
    Seçim için biriktirilmiş stoklar olamaz mı.
    Seçim e üç ay kala büyük bolluk ve ucuzluk yaşatılması muhtemeldır.
    Ülkemizde son 50 yıldır,tekrarlayan seçim öncesi uygulamalar.
    Seçim sonrası ise malum senaryo.
    Tekrarlayan işlemler.
    Devletimizin genlerinde eflasyonla mücadele yoktur.
    Devlet,kayıtsız ekenomi olduğundan çoğunlukla,para basarak herkese salma vergi vurur kolayca.
    Bundan vazgeçmez.
    Devlet siyasi partileri nekadar radikal olursa olsunlar ,iktidara gelince kısa sürede uysal hale getirir.
    Olan da tam budur.
    Eflasyondan gelir dağılımı bozulur.
    Sabit gelirliler en çok zarara uğrar.
    Bu ülkenin kaderi bu.
    Biz nekadar ekseriyet itibari ile değişirsek,devletimizde en fazla bizim kadar değişir.
    Yapacağımız iş,dünyada iş gören yeteneklerle kendimizi donatmaya çalışmak.
    Dünyanin her yerinde geçerli bir kabiliyetimiz olmalı.
    Yoksa gündemin esiri oluruz.
    Kuyruğunu yakalamaya çalışan sincaptan farkımız kalmaz.

  18. Bunda anlamayacak ne var. KKM öncesinde de aynısını yaşamıştık. Yaşasın enflasyon korumalı süper bono.

  19. Katili ve suçluyu bulmak için her zaman parayı izlemek gerekiyor. Bu işten, yani faiz indirimi, evet ülke ve çoğunluk halk kaybediyor. Bunu görmüyor da olamazlar. Ancak kesinlikle birileri kazanıyor bu işten. Buna İngilizcede “zero-sum game” diyorlar. Birileri kaybediyorsa, mutlaka birileri de kazanıyordur. Para buharlaşmadığı için. Burada yapılacak iş, iktidarın parayı nereden nereye çevirdiğini çözmek, yani parayı izlemek ve suçluyu bulmak gerekiyor. Akıl yürütmeyle yapacaksak bu işi, sonuçta birileri kurların uçmasından kazanıyor olmalı. Kim bunlar diye bakınca, o da çok açık gibi. İktidarın beşli çetesi bütün ihaleleri dolar üzerinden alıyorlar ve hepimizi donumuza kadar borçlandırıyorlar. Geçilmeyen köprüler, uçulmayan havaalanları dolar üzerinden para basıyor bu beşli çeteye. Devletin borcu diye bir şey yok. Biz çulsuz milletin borcu var dolar cinsinden, ve katlanarak artıyor. Paralar nerede peki. Kimse onu da sormuyor.

      • Aslında daha detaylı da gidebilirdim ama gerek yok herhalde. Paralar yüzer milyon dolarlar olarak kıtalar arası uçuyor. Kayıtlar Pandora belgelerinde, dünya medyasında, internette çarşaf çarşaf yayınlandı. Parayı izleyecek savcılar bulununca bu işler de çözülür. Yakında.

Yoruma kapalı.