Seçime az kala, muhtemel sonucu etkileyebilecek gelişmeler konusunda aykırı bir görüş dinledim

27
Reklam

Bir dost meclisinde seçimle ilgili senaryolar üzerinde çene yorulurken, neredeyse herkes, her şey olup bitmiş havasıyla konuşuyordu. Sandıklar açılmış, oylar sayılmış ve iktidarı rahatsız edecek bir tablo ortaya çıkmış havası ortama hakimdi.

Şaşırdığım, iddiaların cep telefonlarına kaydedilmiş kamuoyu yoklamalarına dayandırılmasıydı. Kimi bir yerlerden kendisine ulaştırılmış anket raporunu gösteriyor, kimi de gazete kupürlerini veya ekranlardan çektiği fotoğrafları…

Eh öyle. Kamuoyu yoklamaları büyük çoğunlukla İstanbul ve Ankara’da mevcut başkanların yerlerinde kalacakları sonucunu yansıtıyor. AK Parti sözcüsü Ömer Çelik, dün, “Geçen seçimde şu kişi önde diyenler yanıldı” tepkisini vermiş…

Bizler böyle konuşurken, siyasete yakın durduğunu bildiğim bir dostun sessizliğini bozmadığını fark ettim. Her konuda söyleyeceği olan birinin suskunluğu anlaşılır bir şey değildi.

Sonradan bana “Oradakiler içinde görüşlerimi işittiklerinde akıl sağlığımdan kuşkuya düşecekler olabilir diye sustum; beni ancak sen anlayabilirsin” diyecekti o dost.

Görüşlerini anlatınca neden çekindiğini anladım.

Seçimde sonucun oluşmasında bazı dış hesapların da dikkate alınması gerektiğine inanıyor o dostum. İçerideki hassas dengeleri tek belirleyici saymanın yanıltıcı olacağı kanaatinde.

“Avrupa’daki Türkiye’ye iyi gözle bakmayan, her gün birinden aykırı eleştiriler yükselen ülkeler mi?” soruma olumsuz cevap verdi. 

Reklam

Daha çok ABD ile Rusya’yı kast ettiği bir-iki sorumdan sonra anlaşıldı.

Rusya, başka ülkelerin seçimlerine uzaktan müdahale etmesiyle kötü şöhrete sahip olmuş bir ülke. Amerika’nın 2018 yılında yapılan başkanlık seçiminde Donald Trump’ın kazanması için sosyal medya üzerinden etkileme faaliyeti yürüten trolleriyle çaba gösterdiği biliniyor. Avrupa’da birkaç ülkede daha seçimler öncesinde benzer faaliyetler gösterdiği ifşa olmuştu. ABD’nin yöntemleri daha farklı tabii.

Bir gün önce AK Parti genel başkanı da olan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan “Bu benim final seçimim” açıklamasını yapmıştı ve ben de burada onun bu açıklamasını İYİ Parti genel başkanı Meral Akşener’in ‘eve dönme’ mesajıyla birlikte yorumlamıştım. Dostum, o açıklamanın muhataplarının bizler olmadığımız kanaatinde. “O mesajı dışarısı duysun diye verdi Cumhurbaşkanı” dedi dostum.

AK Parti’den önemli isimlerin birbiri ardına verdikleri, o sözlerin yanlış anlaşıldığına, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın her zaman başlarında kalacağına dair açıklamalarının da içeriyi sakinleştirmek amaçlı olduğuna inanıyor dostum.

“Mesaj yerine ulaşmıştır ve bir daha tekrarlanacağını da sanmam” dedi.

“Putin son gelişmelerden rahatsız, ona da bir mesaj verilmesini beklemeliyiz” sözü ise bana boş bir beklenti gibi gelmişti. Biraz önce, internette dolaşırken, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dün yaptığı ve bugün gazetelerde yer alacak konuşması sırasında, Ukrayna savaşı konusuna değinirken, “Rusya’yı dışlayan plan sonuçsuz kalır” dediğini okudum.

Ve derhal dostumun “Rusya’ya da mesaj” beklentisini hatırladım..

Dostum, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile MİT Başkanı İbrahim Kalın’ın temaslarda bulunmak üzere birlikte Washington’a gitmelerini de yalnızca yakın ve uzak dış politika konularıyla ilgili görmüyordu. Görüşürken, “Dönüşleri sonrasındaki siyasi gelişmeleri gözlemek lazım” dedi.

Reklam

Bizim bunları konuştumuz gün, New York merkezli ekonomiye not veren kuruluş Fitch’in Türkiye için sevindirici haberi ülkemize ulaşmıştı. Dostum haberi elindeki gazeteden bulup gösterdi:

“Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Fitch, Türkiye’nin kredi notunu bir basamak yükseltti. Fitch’ten yapılan açıklamaya göre, Türkiye’nin ‘B’ olan kredi notu ‘B+’ya çıkarılırken, görünüm de ‘durağan’dan ‘pozitif’e revize edildi.”

Ardından da “Bu bir” dedi o dost…

Ramazan arifesi bir kafede oturmuş kahvelerimizi içerken kendisinden dinlediklerim, beni, o güne kadar bildiklerimi yeniden gözden geçirmeye sevk etti ama, ayrılırken kendisine, “İyi ki, biraz önceki birlikteliğimiz sırasında diğer dostlar önünde bunları söylemedin” demeden edemedim.

“Komplocu” diyeceklerinden emindim çünkü.

ΩΩΩΩ

Reklam

27 YORUMLAR

  1. Bugünün iki ilginç olayı:
    1-)bir başgan adayına malvarlığını açıkla, rakibin açıkladı sen niye açıklamıyon? diye sormuşlar.
    El cevap:”malda yalaan!..” pardon o derviş hikayesiydi.
    “Mal Allah ın biz emanetçiyiz” demiş:))
    Hoca şöyle demiş bir fıkrada:
    Yedikçe öldüm bittim diyen adama;
    “Efendi ver kaşığı da biraz da biz ölelim”
    Şu Malları birazda biz emanet alsak!:)))
    2-)bir kediyi site asansöründe tekmeyle:((
    Bu kişiye mahkeme 2 yıl gibi ağır! bir ceza vermiş😯.
    Ben cezaya bakmıyorum!!!!
    Hikaye:ABD de biri kediyi asmış internette tak tuk çak çuk dedikçe kedi suya batıp ölmüş!!!
    Fee Biiii Ayyyy nede cia hiiç oralı bile olmamış🙈🙉🙊
    İki ay sonra adam (burda cani! diyebiliriz)
    Kedi yerine bir “insan!” Asmış!!😯😯😯
    ANAFİKİR E ŞIKKI🤗

  2. MASAL EKONOMİSİ
    İşitme cihazlarına bakıyorduk.Bir markanın
    2022 yılında en düşük cihaz fiyatı 2 bin TL iken şu an 13 bin TL olmuş.
    En iyi cihaz 2022 yılında 25 bin TL iken şu an 75 bin TL olmuş.
    Yan iki yılda enflasyon;
    –Zenginler için % 300,
    –FAKİRLER için % 650
    Neymiş?
    Enflasyon %60 İMİŞ

  3. Dünyada gerçek demokrasilerde, savaş kazanan liderler bile 2 dönemden öte iktidar olamaz. Herhangi bir ülkede tüm olumsuzluklara rağmen birileri sürekli kazanıyorsa orada “Kasa hep kazanır” yöntemi vardır.

  4. H.B. 12 Mart 2024 De 23:37

    herkes yorumunu, düşüncesini özgürce yazabilmeli, karşı çıkmak için değil, ikna etmek için hiç değil, katıldıklarımız ve katılmadıklarımızı paylaşmak için.
    mesela ben miladın başlamasını cumhuriyet dönemine atfetmem. osmanlı da çeşitli kutuplaşmalar da hep olagelmiş, yenilik yanlısı olanlar, gelenekselciler, reformistler, bağnazlar ve tutucular, tanzimatçılar, jön türkler, ittihatçılar bir çok görüş ve fırka kutuplaşagelmişler şimdi yüzlerce yıl ayakta kaldığı için referans almamak yanlış olur ona bakarsak paşamızın dediği gibi bu devlet ilelebet payidar kalacağına göre osmanlının bir kaç yüzyılı da nedir?
    Kur’an’ı türkçeye neden tercüme ettirdiği yoruma açık demek zanlara açık demektir ama ortada döneminin en doğru kişisi seçilmeye çalışılarak, çalışmalarına müdahale edilmeden ortaya konmuş, bugün bile değeri tartışılmayan bir hizmet gerçeği var değil mi? bugün elimizi attığımız her yerde bir tefsir bulduğumuz için belki o gün insanların kendi dillerinde dinlerini öğrenebilecekleri bir kaynak sunmanın ne anlama geldiğini farkedemiyor olabiliriz, okuma yazma oranı bir yandan hızla arttırılırken bir yandan da “Kitab”ımızın anlaşılmasını istemesinin değerinin önemli olduğunu düşünenlerdenim. ötesi zandır. hüsnü zan etmek, sui zanda bulunmak bize kalmıştır.
    bazı şakşakçıları lüzümsuz abartılara girerken M.K.Atatürk Paşamız bir nebze olsun “Efendiler, durun bakalım, durumu fazla abartmayalım” diyebilmiş mi? sormuşsunuz kendisini yüceltenler olduğu gibi suikastler düzenleyenler de vardı değil mi? ama paşamız zaten “benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır” diyerek hepsine gerekli cevabı vermiştir. pek çok anektoddan bir tane aktarayım.
    https://anitkabir.org/anektodlarla-ataturk/diger-anektodlar/ovulmeyi-sevmezdi.html
    rüyaların çeşitli katmanları vardır, pek çoğu bilinçaltımızın bilincimizle iletişimidir, yani kendimizden kendimizedir.
    paşamızın hatalarını kabul etmek kadar, bu ülkeye olan birbirinden değerli katkı ve hizmetlerini hakkını vererek resmen takdir etmekle de konuyu kapatmak ve geleceğe bakmak mümkün kanımca. herkesin özellikle bir devlet adamının zaafları, hataları, yanlışları, haksızlıkları elbette vardır, olmuştur, hiç kimse eleştirilmez değildir, benim de eleştirilerim var ama dehasını görmeme engel olmuyor.
    dualardan istifade etmeye son nefesinde başlamıştır zaten, Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz diyor kitabımız, bizim sevdiklerimize gönderdiğimiz dualar, hatimler, dilekler zaten O’nun dilemesiyle mümkündür, dua müminin silahıdır diyor hz Muhammed, çok güçlü bir araçtır, gücünü içtenlikten alır, gider mi, alır mı diye düşünenin duasını bilmem ama 100 yıldır gönderilen dualardan, hatimlerden, sevgi, saygı, minnet ve teşekkür dolu içtenliklerden istifade ettiğinden hiç kuşkum yok.
    ben kutuplaşma yok demiyorum, bilakis. bugün bütün coğrafya da kutuplaşma var, sadece sekülerlerle değil, din grubu olduğu iddiasındaki herkes arasında kutuplaşma var. her grup diğerini, pek çok tarikat ötekini tekfir ediyor üstelik. kendi aralarında bile birbirleriyle kenetlenemiyorlar, ortadoğuya bakın, hepsi mezhep savaşı adı altında birbirini doğruyor, bunca fırkaya bölününce nasıl köşe bucak kenetleneceğiz?
    bunun için hoşgörü ve anlayışa dayalı bir zeminde buluşmak gerekiyor ama kimse kendi zanlarından kurtulmak istemiyor değil mi?

    • Didem hanım yine dinlerarası diyalog ya da
      ne olursan ol yine gel gibisinden bir yol öneriyorsanız kalsın, biz tokuz:)

    • Didem hnm, daha önce de yazdım. İnternette rastladığım vaktiyle Habertürkteki bir programda Atatürk’ün Kuran’ı neden tercüme ettirdiği konusuna girilmiş. Belgelerinin gösterildiği bir programdı. Paşamızın sağ olduğu dönem ve akabindeki dönemde ders kitabı olarak okutulmuş kitaplardan direkt alıntılar yapılıyor. Paşamızın din konusunda önyargıları fazla kanaatı oluşuyor. Önyargılar yaptığı işlere söylemlere de yansımış. Onun için belli bir kesim dört elle sarılmış, yücelttikçe yüceltmiş gibi bir hal var. DiN konusu ucu acık bir konu. O geçiş dönemindeki söylemler yanlış anlaşılmalara sebeb olmayacak hassasiyette olmalıydı. Bu hassasiyeti gösterememiş gibi geliyor bana Paşamız. Bir yerde rastlamıştım. Bizzat içinde olduğu bir diyalog/anekdot “Üzüm helal miymiş te ondan yapılan şarap neden haram olsunmuş”. Daha başka örnekler de vardır, aranırsa. Ne lüzum var, dimi? Paşa bu işleri neden vazife edinmiş. Eğitim ENöncelikli bir konu iken, neyi isbat etmeğe çalışıyor o dönemde. Tavır takınmak kutuplaşmaya taraf olmak diyorum. Yobaz diye etiketlenip aforaz/şiddetle bertaraf edilenler arasında kimbilir ne kadar masum insan da vardı. “Müminler, birbirlerini sevmede, birbirlerine merhamet ve şefkat göstermede, tıpkı bir organı rahatsızlandığında diğer organları da uykusuzluk ve yüksek ateşle bu acıyı paylaşan bir bedene benzer.” demiş Hz. Peygamber. Tavır ve şiddet yerine “Akıl*İman Sentezi” üzerinden neden birleştirici olamadı. “Ne şiş yansın ne kebap” halk arasında o kadar aklı mı yoktu şeklinde düşünüyor insan. Önyargısı fazla olanda akıl tutulması olabilir ve malesef şiddete sevkedebilir insanı. Böyle bir yaratıktır insan.

      Biraz önce baktım “benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır” ifadesini suikast teşebbüsünden sonra söylemiş. Bu reaksiyoner bir tavır. Ben anlatamıyorum galiba. Proaktif olmalıydı. Değerler senteziyle muhaliflerine ikna yoluyla birleştirici olabilirdi diyorum. Onun için bir “Deha” olması zor deha değil önyargılıydı, kanımca. Misal, Edison bir “deha”, ancak ahlak/etik açıdan eleştirilecek yanları vardır (misal, “Tesla” kullanıp hakkını yemiştir). Suikastlar malesef olabiliyor. Her olayı yobaz ve yobazlık diyerek geçiştirmek de pek doğru bir yaklaşım değil. Bizimki gibi dine bakış içerikli kutuplaşma bile gerekmiyor. Kennedy kötü gitti, Reagan çok ucuz kurtuldu. Bizde Özal da ucuz kurtuldu (akabinde nasıl öldüğü de şüpheli). Ya Menderes ve arkadaşlarına ne demeli? Kutuplaşmanın şiddet yüzünü gösterdiği bir başka örnek. Orijin noktası M.K. Atatürk Paşamız (Diktatörce vurdu taşa-CeHaPe’yi kurdu Paşa!). İnkar edebilir miyiz?

  5. fidan ve kalin gelecegin CB adaylarimi demek istiyorsunuz. haklisiniz galiba.
    Ama erdogan farkli dusunuyor bence davutoglu tecrubesi ortada bence daha fazla kendisinin kontrolunde olacak birini tercih edecek.

    • Akp lideri, kazanımları dışarıdan birine emanet etmez. Akp kontrolündeki %95 medyasının sürekli Dahi diye cilaladığı şahsı, Ekrem İmamoğlu canavarına yem olmaması için geri çekti, İstanbula çaresizce iddiasız bir aday gösterdi.

  6. EVE DÖNEMEYENLER

    İstanbulda yaklaşan deprem tehlikesine karşı Toki başkanlığı çevre bakanlığı yapmış mühendis adaya düşük profil, liyakat sıralaması yapılsa 18 milyonluk istanbulda 18 milyonuncu gelecek ekreme yüksek profil diyen yazar seçimleri kazanmışta, avrupa seçim maniplasyonu yapmasın diye aleme ayar veriyor. Ekremin can dostu para sayarken ankara şeysi ise bırakın belediye başkanı olmayı bir iki dakika aynı masada oturup herhangi bir konuda sohbet etme kabiliyeti olmayan bir aday. Ama ne diyelim kuzguna yavrusu karga görünür.

  7. Halk-seçmen iktidar dakiler ile muhalefet tekiler arasında pres oldu, gres yağı da fayda etmiyor artık:((
    Var mı bunun bir ÇIKIŞ YOLU?
    Vardııırrrr!!! Vardır! Bu millet bulur🤔.

    • 31 Mart’ta İstanbul seçmenleri, kendilerine söz verip sonra da “hatırlamıyorum” bahanesine sığınan İmamoğlu’nu çok istediği uzun tatiline çıkartacak.

  8. Ülke maalesef gettolara bölünmüş durumda. Artık laikler ve muhafazakarlar birbirlerini dinlemiyorlar. Dizilere bakınca daha net görülüyor bu. Çok farklı iki dünyayı resmediyor diziler. Birbirine hiç benzemiyor bu iki dünya ve bir arada varoluşları da çok zor görünüyor bu yüzden. Bu hengamede Kızıl Goncalar farklı bir tarz denemeye karar verdi. İki dünyayı bir arada resmetmeye çalışıyor. Bu iki kesimi konuşturmaya ve belki uzlaştırmaya. İlginç bir deneme oluyor. Bu resmi sevmeyen iktidar ceza üstüne ceza yazıyor ama henüz pes ettiremediler, hala milyonlar izliyor. İktidar malum kutuplaşmadan mamalanıyor. O yüzden ne kadar çatışma, ne kadar diğerinden uzaklaşma ve diğerini dinlememe varsa bu iktidara hayat veriyor, o yüzden hep bu eli oynuyor. Kızıl Goncaları yapanlar bu oyunu nihayet gördüler belki ve hadi bu dünyaları konuşturalım dediler ve ilk defa farklı bir iş yaptılar. Aslında anlatılan hikaye gerçek. Tarikatlardaki küçük yaşta kızları evlendirme sorunu etrafında dönüyor hikaye. Ama bunu vurdum kırdım sonuna kadar kötüledim şeklinde değil her iki tarafı da konuşturarak ve doğruyu arayış yolunda kırmadan dökmeden iki tarafı sorun etrafında bir araya getirerek çözmeye çalışıyor. Çok başarılı şu ana kadar diye düşünüyorum. Belki demokrasiye de bir katkı olur. Ve ilk defa herhalde laikler böyle bir deneme yapıyorlar. O yüzden daha da kıymetli. Muhafazakarların artık söyleyecek bir hikayeleri kalmadı. Tüm sermayeyi yediler çünkü.

    • İlahi ender bey, demokrasi işini dizilerde mi arıyorsun artık?
      Sandık geliyor işte, herkes karşılıklı konuşsun içinde:
      Tuzu kuru sahil kentleri kırmızı, bozkır sarı bir harita!
      Bunu görmek için filozof olmaya gerek yok ki:)

  9. -Yerel seçimler için diş güçler devreye girecek kadar küçülmemişlerdir. Zaten mercek ile güççük şeysilerini Böyyük deyu yutturuyorlar millete:))
    -İstanbul Ankara gibi büyük şehirleri kaybetmesin diye bir çaba olabilir miydi? (Olmadığı annaşıldı olan oldu geçen seçimde). İktidara şiişt dediler belkide!
    -bir dost! un dediği gibi, Ortadoğu da Asya’da bunca şey olurken, TR gibi bir ortak (sözde ortak onlara göre maraba) kaderine ASLA TERKEDİLEMEZ!
    Her ne kadar Avrupa sınırına tel çekmeselerde (Yunan yaptı gerçi) surun dışından vazgeçmiş değil batı!!!
    DAHA KARPUZ KESECEKLEERRRRR!!!…☹️
    HELVASINI KARIP AFİYETLE YİYECEKLEERR
    (Biz böyle birbirimizi yemeye devam ettiiimiz sürece😡).

  10. Her hangi bir konuda kendi düşündüğünü yazmaktan çekiniyor musun, korkuyor musun, utanıyor musun ki her yazınızda başkalarının (dostlarının!) fikrini aktardığını anlatır yazılar yazıyorsunuz sizin aklınız fikriniz yok mu? yoksa ima ettiğiniz şeylerden kolayca kıvırmak için mi bu taktiği kullanıyorsun ey yazar !

    • Bilmediğin bir şey var ikisi de yazarın kendisi ama galiba ikisi de birbirinden tuhaf. Analizleri dikkate bile alınamayacak ölçüde berbat. Tuhaf olan bir dönem aynı yönde gayret gösterenler şuan 180 derece farklı. Yine bir gazete var tıpkı küçük sözcü, bu tiplere iktidar ne yapsa yaranamaz. Eskiden okuduğum bir yazı vardı Türkiye mantar gibidir asla batmaz.(İnşallah). Birde unutmadan eskiden beri şikayet edenler 40 yıldır şikayetleri hiç değişmedi. Sadece isimler değişti. İktidar partisi içinde görev alanlar veya destekleyenler uzaklaştırılınca tıpkı muhalefet gibi oldu. Muhalefetteki kişiler ise öyle eleştiriyorlar ki eski arkadaşlarını Allah Allah seçilseler bunlar yan yana ülke yöneteceklerdi. Şimdi ne vasıfları yeterli nede guvenilirlik siz değil miydiniz seçim belli olsun adayınız hazırdı. Milleti ne yediğinizle oyaladiniz. İmamoğlu Cumhurbaşkanı olarak güvenilir ama İBB başkanı olarak güvenilmez.

  11. Yaklaşan seçimler açısından bana öyle geliyor ki bizi pek kaale alan yok, malesef. Ancak, ABD ve Rusya iki taraf ta bizleri ayrı ayrı yanlarında görmek ister. Korona, Trump delisiyle papaz olayının da etkisiyle iyice bozulan ekonomisiyle, Türkiyenin hızla toparlanmağa ve gelişmeye ihtiyacı var. Bunu esas alarak iki tarafı da idare etmeğe çalışan, fırsat çıkarsa bölgemizde devam eden savaşlarda olabildiğince arabulucu roller üstlenmek en iyi diplomasi olur, kanımca. Kapalı kapılar arkasında gelişen planları bilemeyiz ama sanırım yapılmağa çalışılan da bu. Güneydeki savaşta arabuluculuk şansını çoktan yitirdik. Ukrayna-Rusya savaşı için özelde elimizden ne gelebilir ki? Genelde tüm avrupa tamamen işin içinde. Biz ne yapabiliriz meçhul. İletişim trafiğinin parçası olmak iyi, en azından.

    Putin, Batı’ya verdiği mülakatta İstanbul’da yapılan bir görüşmeye değinmişti. O mülakatta Putin’in değindiği bir başka ilginç konu da Perestroyka sonrası (veya Putin siyasi piyasada henüz yeniyken) ilişkiler kötü değilken Rusya’nın NATO’ya girme teklifi olmuş. ABD ve elebaşlar bunu değerlendiriyor ve sözde “hayır, bu mümkün” değil cevabı veriyor. Putin’in yaramazlıklara başlamasında böyle bir psikoloji de rol oynamış olabilir mi? Bu bizim AB’ye girme teşebbüsümüzün sonucuna benziyor. O teşebbüste ABD ve İngiltere bizim girişimizi destekliyordu, hatırladığım kadarıyla. En önemli takozlardan biri bencil Yunanistan olmuştur. İki taraf ta silahlanma yolunda şimdi… Kan dökmekten başka neye yarayacaksa, artık. Halbuki komşu-komşu bölgenin güzelliklerini paylaşmaya yönelik, karşılıklı güvensizlik duygularını giderici bir dostluk projesi AB’de olmak fena mıydı. Girebilseydik, ne 9/11, ne Irak, ne Suriye, ve ne de Gazze savaşları olurdu. Avrupadaki o pozitif ortamda, Ukrayna-Rusya savaşı da biraz zor olurdu sanıyorum….

  12. Senin dostundan Reisin haberi olsa hemen İbrahim Kalını kaldırır senin dostunu getirir.Genel seçimde ki gibi hayaller kuruyorsunuz az kaldı….

  13. Halktan gizlenen Kandil uzlaşmasını CHP’li Burcu Köksal bir sözüyle ifşa etti.
    PKK’ya taviz veren Ekrem İmamoğlu suçüstü oldu.
    Ekrem İmamoğlu’na çuvalla taşınan milyonların videosu çıktı, adam dilini yuttu.
    Bir yandan gelsin paralar, diğer yandan PKK’nın siyasi uzantısıyla işbirliği…
    Bunlarda milli duruşun zerresi bile kalmamış…
    Kandil ile işbirliği yapanlardan hesap sormak boyun borcu değil de nedir?

  14. Tayyip ERDOGAN o koltuktan normal sekilde inmez. Davutoglunun basbakanlıgında kaybedilen secimi hatırlayın.Kaybedilen secimden sonra doguda artık yeniden toros arabaları goreceksınız denildi. Ankaranın gobegınde pompalar patlıyordu.Nihayet secim alındı her sey normale dondu.
    Bu ulkede herkes herkesi ve her kesimi suclayabilir ERDOGAN haricinde. Adam Turk usulu ekonomi dedi euru 35 enflasyon yuzde 70 lerde kimse hani noldu diyemiyor.FETO ve dıs gucler yapıyor ya butun bunları…Adam cıktı baskanlık sistemine gecelim Turkıye 3 katı daha buyuyecek dedi.İste baskanlık sistemi kimse yahu hani ne oldu diyemiyor.
    Adam Turkiyede gomlek koymadı hepsini giydı milli gorus gomlegınden sonra hepsini eskitti kirletti simdi yurt dısından gomlek getirtiyor burdakiler kesmiyor artık.
    Kimse kimseyı suclamasın.Efendimiz SİZ NASILSANIZ SİZİ İDARE EDENLERDE OYLE OLUR dememis mi.
    Enflasyon 90 yılları aratmıyor ekonomı Anap ın son donemi gibi rantcıları doyuruyor. Adının biri adalet olan 20 yıldır iktidarda olan iktıdar partisinin genel baskanıda olan cumhurbaskanı secimlerde mulakat sistemini .torpili kastederek. kaldıracagız diyor utanmadan sıkılmadan. 100 BİN İNSAN DEPREMDE CANINI KAYBEDİYOR tek bir devlet yetkilisi siyasetci istifa etmiyor etmeyi de dusunmuyor. Medyanın yuzde 85 sahıp olan ıktıdar “bana vicdansız bir medya verin, size bilinçsiz bir halk sunayım”diyen hitlerin propoganda bakanı gibi calısıyor adeta.

    SİZ NASILSANIZ SİZİ İDARE EDENLERDE OYLEDİR…

    • Adamım “Davutoglunun basbakanlıgında kaybedilen secimi hatırlayın.” diyorsunuz ama ben hatırlayamadım, akparti girdiği tüm seçimleri kazandı diye biliyoruz biz,
      öyle değil mi?
      İpucu verebilirseniz müstefid oluruz,
      kaybetti dediğiniz o seçimi hangi parti kazanmıştı peki?

    • Bundan çıkan hüküm şudur: Demek ki, bu milletin bir ettiği var; çekecek! Ne demiş büyük veli: ‘Haşa, zulmetmez kulunu Hüdası, Kulun çektiği, yaptığının cezası!’

  15. Yersen yoğurt içersen ayran! yazısı olmuş:)
    Rusyanın merhemi olsa kendi başına sürer,
    şu sıralar mapus damında yatan muhalif liderler ve eski oligarkların infazıyla meşguller…
    Papanın teslim olun çağrısına rağmen yiğit ukrayna ordusu rusya içlerine doğru hücuma geçti, her gün rus uçakları birer ikişer düşüyor, karadenizde savaş gemileri batırılıyor…
    Yalnız, papanın utanmadan ukraynaya yaptığı beyaz bayrak çağrısında arabulucu olarak türkiyeyi işaret etmesi de oldukça ilginç!
    Bu ortamda kim ne yapsın yalova belediyesini hangi partinin kazandığını:))))

  16. kapalı kapılar ardında rahatça söylenebilecek bir şey neden kamuoyu önünde söylensin ki.

Yoruma kapalı.