Yazıya ‘Fransa’ ile başlayacağım, ama bu bir Türkiye siyaseti yazısıdır.
Fransa’da dün yapılan başkanlık seçimlerine katılan adaylardan Emmanuel Macron ile Marie Le Pen ikinci tura geçme başarısını gösterdi. 15 gün sonra (7 Mayıs) yapılacak ikinci tur seçiminde, büyük bir sürpriz olmazsa, Macron’un ipi göğüslemesi bekleniyor.
İlk turda.. Macron.. oyların yüzde 24’ünü alırken.. Le Pen’in oyu.. yüzde 22…
Tabloya baktığımda gördüğüm
Bu tablo, Türkiye’de yaşayan ve cumhurbaşkanını olağanüstü yetkilerle donatmayı amaçlayan ‘Türk tipi başkanlık sistemi’ için anayasa değişikliği referandumundan henüz çıkmış bir ülkenin vatandaşı olan sizlere/bizlere ne söylüyor?
Doğrusu bana çok şey söylüyor.
Sistemler.. günün ihtiyaçlarını karşılamak için değil.. gelecek düşünülerek oluşturulurlar. Bunu yaparken de, sistemi oluşturanlar, o günün durumuna ve mevcut siyasilere bakarak tercihte bulunmazlar. Bulunmamaları gerekir.
Referandum kampanyasını hatırlayın: Türkiye bunun tam tersini yaptı; birikmiş güncel sorunları çözme amaçlı bir anayasa değişikliği paketi söz konusuydu ve yetkilerin Tayyip Erdoğan tarafından kullanılacağı hesap edilerek hazırlanmıştı paket…
[Bu konuda uyarı yerine geçecek Ömer Faruk Koru imzalı ayrıntılı değerlendirme OCAKmedya sitemizde yer aldı; ben de referandum öncesi bir yazımda ona atıfta bulundum.]
AK Parti tabanında tereddütler vardı, ama kampanyanın gücü tereddütleri büyük çapta gidermeye yaradı.
Tayyip Erdoğan’ın.. 2019’da yapılacak cumhurbaşkanlığı seçiminde.. 2014’te olduğu gibi.. ilk turda yüzde 50’nin üzerinde oy alması mümkün. İkinci tura kalınsa bile, rakibinden fazla oy alması ise daha mümkün.
Öyle değil mi?
Diyelim, 2019’da bu senaryo tuttu, peki ondan sonraki seçimlerde (2024, 2029 ve sonrasında) ne olacak? Tayyip Erdoğan popülerliğinde ve oyların büyük bölümünü toplayabilecek bir aday her seçimde bulunabilecek mi?
Fransa’da olan
Fransa’da olana şimdi biraz daha yakından bakabiliriz: Ülkenin yerleşik siyasi düzeninde sağı ve solu temsil eden iki partinin (Cumhuriyetçi Parti ile Sosyalist Parti) adayları bu seçimde ikinci tura kalmayı başaramadı.
15 yaşındayken, ikisi de doktor olan anne-babasının muhalefetine rağmen.. kendisinden 24 yaş büyük bir kadınla evlenen.. Emmanuel Macron.. kısa süre önce kurduğu ‘En Marche’ adlı partinin adayıydı; Marine Le Pen ise.. Milliyetçi Cephe (Front National) adını taşıyan.. çoğu Müslüman ve birazı Türk göçmenleri ülkeden göndermek.. ve Fransa’nın Avrupa Birliği’yle ilgisini kesmek dahil.. bir dizi aşırı politakayı savunan partinin…
“Ne güzel işte” mi diyorsunuz?
Üzerinde biraz daha düşünün derim ben de…
7 Mayıs’ta Le Pen ipi göğüsleyip cumhurbaşkanı olamasın diye.. adayları ilk turda elenen yerleşik partiler.. Macron’a destek olma vaadinde bulundular…
‘Ehven-i şer’ sayılan adaya…
Kerhen…
Böyle bir kargaşa işte.
İşin bu noktaya varacağı daha önceki iki cumhurbaşkanlığı seçiminden belliydi zaten: Şimdiki cumhurbaşkanı Françoise Hollande ilk turda oyların ancak yüzde 28’ini alabilmişti; selefi Nicolas Sarkozy ise yüzde 31’ini…
İlk turda alınan oylar adayın toplumdaki gerçek karşılığını göstermesi bakımından önemli.
Olağanüstü yetkileri yüzde 25’lik biri kullanırsa?
Yapılacak bir seçimde bizde de birinin ilk turda yüzde 25 civarında bir oy aldığını.. ve toplumun yalnızca dörtte birini temsil ettiği halde.. ikinci turda seçilerek cumhurbaşkanı olduğunu düşünün… Yasa gücünde kararname çıkaran, yasaları veto edebilen, bütçeyi kotaran, parti genel başkanı olduğu için milletvekili listelerini hazırlayan, yargı dahil bürokrasinin tepe noktalarına doğrudan atama yapan, iç ve dış politika önceliklerini belirleyen biri.. ama yalnızca yüzde 25’lik bir kitleyi temsil etmekte…
Meclis’i erken seçime de götürme gücüne sahip bir cumhurbaşkanı ve halkta sadece yüzde 25 desteği var…
Fransa’da 7 Mayıs’ta yapılacak seçimde Fransızlar tam da böyle birini Elysée Sarayı’na yerleştirmiş olacaklar…
Hollande ve Sarkozy Fransızları tercihlerine pişman etmişti, yeni başkan herhalde tüy dikecektir…
Umarız bizde böyle bir durum ortaya çıkmaz.
ΩΩΩΩ