Bugün 29 Ekim, size garip gelecek bir önerim olacak: ’Cumhuriyet’ kavramı üzerinde düşünmeye ne dersiniz?

27
Reklam

Bugün 29 Ekim, Cumhuriyet Bayramı. Aynı zamanda resmi tatil günü.

Çalışanlar resmi tatillerde o günü çalışmayarak geçirirler.

Acaba yıl içerisinde çalışmadan geçirilen günler bulunmasının anlamı nedir?

Sorunun cevabını en iyi, çalışarak geçinen memurlar, işçiler verebilir. Onlardan herhangi birine soruyu yönelttiğimizde alacağımız cevabı hepimiz biliyoruz: Dinlenmek… Günlük hayatın her zamanki meşgalelerinden uzak saatler geçirmek…

Doğrudur, çalışanların ara sıra durup dinlenmeye ihtiyacı bulunur. Hafta sonu iki günlük tatil yetmez, yılın bir bölümünde daha uzun süreli tatiller de yapılır.

Ancak yukarıdaki sorum Cumhuriyet Bayramı vesilesiyle yapılan bir günlük tatilde.

Dinlenirken o günün anlamı üzerinde düşünmeyi de deneyemez miyiz?

Cumhuriyet neden, demokrasi neyi olur?

Reklam

Cumhuriyet, bildiğimiz gibi, devletin belirli bir kişi veya kesimin değil, halkın bütününün tercihlerini yansıtmasıdır. Krallar, emirler, sultanlar yerine halkın kendini yönetmesine cumhuriyet diyoruz.

Burada temel öge, kolayca anlaşılabileceği üzere, halktır.

Halk kendisini seçilmiş temsilcileri eliyle yönetir.

Türkiye 100. yılını doldurmasına az bir süre kalmış olan bir cumhuriyet. Halk o kadar uzun zamandır kendisini yönetiyor.

Hiç değilse prensipte böyle.

Başımızda bir sultan, bir kral yok; halkın tercihlerini yansıtan bir yöntemle seçilmiş bir parlamento ve yine halk tarafından seçilmiş bir cumhurbaşkanı var.

Cumhuriyet kavramına uygun bir durumdayız.

Cumhuriyet bir yönetim sisteminin adıdır, onun varlığını sürdürebilmesi için gerekli olan yöntem de demokrasidir.

Reklam

Dünyada adı cumhuriyet olan, fakat demokratik olmadıkları için dışarıdan bakınca bile öyle olmadığı anlaşılan, içeride de çatısı altında yaşayanları mutlu etmeyen ülkeler bulunmaktadır.

Ülkelerin cumhuriyet olduğu iddialarını tam yerine getirebilmeleri için demokratik de olmaları gerekiyor.

Şu anda içinde yaşadığımız süreçte halkların karşı karşıya kaldıkları en ciddi sorun yılların cumhuriyetlerinin dahi demokratik olma iddialarının giderek zayıflamasıdır.

Demokratik olma iddiası zayıflayınca cumhuriyet olma niteliği de tartışmalı hale gelir.

ABD ne, cumhuriyet mi?

En bilinen örnek olan ABD’yi ele alalım.

ABD isminde cumhuriyet bulunmasa bile bir demokratik cumhuriyet. Devleti kuranlar kurduklarının cumhuriyet, hedeflerinin de demokrasi olduğunu birbirleriyle yazışmalarında belli ettikleri gibi yazılan anayasaya da onların bu tercihi yerleştirilmiştir.

Bir çok yönden çok sayıda ülkeye yönetim tarzının sağladığı güç bakımından örnek bir ülke olmayı da başarmıştır ABD.

Oysa tarihi boyunca halkının bir bölümüne eşit muamele etmeyen bir ülkeydi ABD; bugün bile mesela iş hayatında kadınlar aynı görevi yapan erkeklerden daha az gelir sağlamaktalar.

Siyah-beyaz ayrımcılığı 1960’lı yıllardan itibaren bütünüyle kaldırılmış gibi görünse bile, bir siyahi Amerikalı kendini beyaz hemşehrisi kadar eşit görmemektedir.

Buna karşılık, ABD’de yalnızca Kongre veya başkanlık için seçim yapılmaz; hemen her kamusal sorumluluk taşıyan yerel ve federal görevli halk tarafından seçilir.

Günümüzde halk oyuyla seçilmiş başkan kendisinin ‘derin devlet’ tarafından tehdit edildiğini, bir ‘siyasi darbe’ ile devrilmek istendiğini ileri sürebilmektedir. Büyük sermaye sahipleri ile birlikte medyayı da suçlayan günümüzün ABD başkanının kendisi de büyük sermaye sahibidir ve seçilmesinde sahibi olduğu sermaye gücünün payı olduğu muhakkaktır.

Cumhuriyet yandaşları ile Cumhuriyet düşmanları, kim bunlar?

ABD’den söz ederken aslında hemen her ülkenin ABD’den aşağı kalmayan varlık sorunları bulunduğunu da unutmamamız gerekiyor.

Özellikle son zamanlarda seçimler sonuçta halkın iradesini yamultan iç ve dış etkenlere maruz kalabiliyor. ABD Kongresi son üç yılı “2016 seçimine bir yabancı ülkenin müdahale ettiği” iddiasını araştırmaya harcadı, hala soruşturma sürüyor.

Pek çok ülkede seçimler kendi halklarını bile şaşırtan biçimde sonuçlanıyor; belli ki, oralarda da halkın iradesine müdahaleler söz konusu.

Medya yanında sosyal medya da var bugünün dünyasında ve o mecralar bazen kötü amaçlarla da kullanılabiliyor.

Bu konulara neden girdim?

Sebebi şu: Bizde ne zaman 29 Ekim günü gelse “Cumhuriyet ve düşmanları” genel başlığı altına giren yazılarla dolup taşıyor gazeteler; televizyon ekranlarında konu tartışılırken bu yüzden kavgalar bile çıkabiliyor.

Oysa ‘Cumhuriyet’ için ‘düşman’ aranacaksa, o düşmanı ‘demokrasi’ kavramının içini boşaltanlar, halkın iradesi üzerinde oynamayı iş belleyenler arasında aramak gerekiyor. 

Bizdeki türden tartışmalarda ‘Cumhuriyetçi’ bilinenlerle onların ‘Cumhuriyet düşmanı’ diye yaftaladıkları, hepsi birden, aslında ‘Cumhuriyet’ kavramının içini boşaltma gayretindeki kişi ve kesimlerin kurbanıdırlar.

Mağdurlar kendilerini mağdur edenleri tartışacaklarına, mağdur mağdurla kavga ediyor…

Bugün olsun bu konu üzerinde düşünülmesini istedim. 

Cumhuriyet Bayramı‘nız kutlu olsun.

ΩΩΩΩ

Reklam

27 YORUMLAR

  1. Demokratik değil adil
    Cumhur kahır ekseriyet demektir. Kalabalığa baktığınızda sayıca hangi taraf galipse o cumhurdur. Başkanlar bir aileden gelmiyorsa o cumhuriyettir. Batılılar bir de demokratik diyorlar. Cumhuriyeti anlıyoruz, silah zoru ile başa gelmiyorsa veya iktidarı babasından miras olarak almıyorsa o cumhuriyettir.
    Demokratik ne demektir? Havada kalan bir sözdür. Merkezi yönetimde demokrasi olmaz. Laiklik ile ekseriyet sistemi bir arada olamaz. Demokratik olma batılıların kandırmaca kelimelerindendir. Devletin şekli ne olursa olsun devlet adil olmalıdır.
    Adil olma ne demektir? Bağımsız, tarafsız, etkin ve saygın yargıya sahip olan ve yargı üstünlüğünü kabul eden ülkeler adildir.
    Yüzüncü yılını kutlayacağımız devletimize adil devlet diyebiliyor muyuz? Bugün düşüneceğimiz budur. Cumhuriyet kanalı ile bize bıraktılar, atalarımız. Yüz sene sonra biz adil yargıya ulaştık. Gelin bunu tartışalım. Hakemlerden oluşan yargıyı tartışalım. Kuru tebrikler bir şey ifade etmez.
    Yüz yıldır ordu hep zaferler içinde biz ise kulaklarımızı batıya kiralamış başka bir şey duymuyoruz.

  2. Isminizi yazmamışsınız! Onun için size Doğrucu! Diye hitap Derek. Sizin yazınıza bende birşey ekliyeyım.
    Şimdiye kadar gelmiş geçmiş idareciler arasında, İslamı kendi çıkarlarına alet etmiş. Türkiyenın bütün kaynaklarını bitirmiş , kendinden olmayan bütün seçilmileri terörist diye görevden almış ve milletı 2ye değil 3e değil 10 parçaya bölmüş…
    Bir yüzükle gelip dünyanın on zengın siyesetçileri arasında 8. Soraya yüselmiş birsının Türkiye değil DÜNYADA birine dahal rastlanmişmi?
    Tereciye değil normal tere satmak çürük Tere satmaya çalışan yorumcu. millett uyuttuğunu zannediyor.
    sonra benim yorumuma Yorum yazdıği zeman savunduklarının bütün incilerini tek tek isbatı ve belgelerının kopilerini buraya yapıştıarak sergileyeceğim.

    Yazimi bey efendiye şu soru ile noktaliyorum.

    Reisiniz M Alinin cenazesinde neden proğramini yarida keserek apar topar geri döndü?

  3. iyi günler fehmi bey
    arap baharının 1. dalgasına bakacak olursak, 5 cumhuriyet sistemli devlette ortaya çıktığını görürüz: tunus.. mısır.. libya.. yemen ve suriye. kırallık sistemlerinde o bahar olmadı. tunus hariç arap baharının vurduğu devletlerde, rejimin başı saltanatı oğluna devretmeye hazırlanıyordu (suriyede bu saltanat zaten 2000 yılında, hafız esedin ölümüyle gerçekleşmişti). arap baharının 2. dalgasına baktığımızde yine aynı şekilde cumhuriyet sistemli ülkelerde ortaya çıktığını görüyoruz: cezair.. sudan.. ırak.. lübnan.
    demek istediğim, sizinde yazınızda belirttiğiniz gibi, demorasi yoksunu ülkelerde cumhuriyet sisteminin hiçbir anlamı olmadığıdır.
    cumhuriyet bayramınız kutlu olsun.

  4. “Pek çok ülkede seçimler kendi halklarını bile şaşırtan biçimde sonuçlanıyor; belli ki, oralarda da halkın iradesine müdahaleler söz konusu.”diyor sayin yazar, dogrudur; afganistan, irak, misir ya da abd benzeri ulkelerde secim sonuclari uzerinde oynandigini zaman zaman duyuyoruz… Az oy alanin kazandigi, kazananin kaybettigi ulkeler bile var. Nitekim rusyanin destegiyle trampin daha az oy almasi saglanmis ve boylelikle de baskan secilmis… Bati demokrasilerindeki; oy kullanmak icin sandik basina gitmeyi faydasiz bulan -olmus essek misali- secmenlerin secim sonuclarina sasirmalari da gayet dogaldir. Ama oy kullanmiyorsan bari kullananlara da saygin olsun. Bizim chp nin tek parti donemindeki “acik oy gizli sayim” yontemi de halk iradesine mudahalenin bir baska ornegidir. Son yillarda ise secimlere yaklasik %85 oraninda bir katilim saglanirken bile her seferinde sandik sonuclarina sasirabilen bi grup meczup da hep cikabiliyor tabii… Sonucta degisik propagandalarla halkin goruslerini etkilemek ve degistirmek suretiyle secim kazanmak suc degildir heralde; benim bir gorusumu etkileyen veya degistirebilen adaya oy vermemden daha dogal ne olabilir ki..? Yoksa chp secmeni gibi odun bile aday gosterilse sandiga tipis tipis gidip destekler miydiniz.? Allah devlete millete zeval vermesin; cumhuriyetimizi payidar kilsin; daha nice bayramlari hep birlikte kutlamayi nasip etsin..! Herkese mutlu bayramlar dilerim…

  5. Cumhuriyet Bayramımız kutlu olsun.

    Eskiden kulduk, köleydik Cumhuriyet ile vatandaş olduk söylemi yanlıştır. 100 yıl öncesine kadar ABD hariç tüm ülkeler Krallık ile yönetiliyordu. Cumhuriyet rejimi okuma yazma-oranı, ulaşım ve iletişim başta olmak üzere medeniyette belirli bir seviyeye gelmeden uygulanamaz. Örneğin henüz nüfus sayımı yapıp vatandaşlarını merkezi olarak kayıt altına alamamış bir ülkede seçim yapılamaz.

    İngiltere, Almanya, Fransa ve benzeri gelişmiş ülkelerin tarihine baktığımızda şunu görüyoruz. Bilim, teknoloji ve kültür-sanat hayatındaki büyük gelişmeler krallık rejimlerinde ve laik düzenin tam yerleşmediği dönemlerde gerçekleşmiştir. Örneğin Isaac Newton 1643-1727 yılları arasında yaşamış ve o büyük eserlerini vermiştir. Sanayi Devrimlerinin yükseldiği bir dönemde yaşayan Karl Marx (1818-1883), kapitalizme karşı sosyalizmi savunduğu halde hapse dahi atılmamıştır.

    Bir rejimin adının cumhuriyet olması yetmez. Günümüz ve yakın geçmişten örneklere bakalım. İran, Irak, Suriye, Libya, K.Kore, Sudan v.b. cumhuriyet rejimlerine sahipler. Buna yakın geçmişteki S.S.C.B. ve Ç.H.C. örneklerini de ekleyebiliriz. Fakat 1295 yılında ilk Parlamento düzenini kurmuş İngiltere hala Meşruti Krallık ile yönetiliyor, İngiltere Cumhuriyeti diye bir ülke yok fakat gerçekte Cumhuriyet rejimine sahipler.

    Bunları niçin hatırlatıyorum. Bir ülkenin gelişmesi için Cumhuriyet rejiminin gerek şart olmadığını tarih yazmış. Bundan daha önemli olan terörizm ve sapık fikirler dışında düşünce ve ifade özgürlüğünün (demokrasi) olmasıdır. Nitekim bu konuda başı çeken ABD-İngiltere ve onlarla birlikte hareket edenler dünyaya hakim durumdadırlar. Sosyolojik şartlar gerçekleştiğinde Cumhuriyet rejimine geçilmesi doğal bir sonuçtur.

    Türkiye Cumhuriyeti ise bir Kurtuluş Savaşı sonrası kurulmuş olması bakımından tarihte ilk örnektir. Kurucu baba M.K.Atatürk doğal olarak Kurtuluş Savaşımızın da baş kahramanıdır. Atatürk Cumhuriyet rejimini kurmakla kalmamış, yüzyıllardır başarılamayan gelişme sürecini de başlatan devrimler yapmıştır. (1923 yılında okuma-yazma oranı %10 kadardı, onların da çoğu gayrı-müslimlerden oluşuyordu). Atatürk kimilerinin karşı çıktığı o devrimleri yapmasaydı, Türkiye bugün Irak ve Suriye benzeri bir ülke olurdu.

    Kısacası tabelaya değil içeriğe bakalım. Hamasiyat değil akılcılık üretelim. Sahi S-400’lere ne oldu? Hani güneydeki BEKA sorunu için kullanacaktık! Geldiğimiz hale bakın, palavracı S-400 Cumhuriyeti olduk.

    Kimse umutsuzluğa kapılmasın. Kurucu babamız M.K.Atatürk Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerini çok sağlam atmıştır. Buna inanmayıp hayal kuran gericiler ancak henüz uyanmamış cahil halkı bilinçlendirme görevini ifa etmektedirler de haberleri yoktur.

    Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar olacaktır. (M.K. Atatürk).

  6. Demokrasi : Organize olmuş azınlıkların organize olamamış çoğunluğu yönettiği yönetim biçimdir.
    Demokrasi : Toplumların hak ettiklerinden daha iyi yönetilmemesini garanti eden yönetim biçimidir.
    Bu iki tanım yüzleşmemiz gereken iki gerçek.
    Seçimlerin çözüm üretmesi için ise iki koşul var:
    1-Seçmen iradesinin tamamen serbest ve özgür ortamda oluşması;
    2-Seçmen iradesinin tamamen serbest ve doğru şekilde sandığa yansıması.
    Günümüzde bu iki koşuldan hiç biri hiç bir şekilde vücut bulup hayata geçmediğine göre, seçimler sadece göstermelik ve dekor alarak kalacak, hali ile Cumhuriyetten de Demokrasiden de bahsetmek anlamsız olacak, sadece kendimizi kandıracağız.

    • Özgür irade diye bir iey yoktur.Tarih boyunca insan tekininin iradesini ve seçimini dinler, ideolojiler ve önyargılar yönlendirmiştir.

      Dolayısıyla liberal demokrasi masalı ömrünü tamamlamıştır.

      • eee faysal inci! yani?
        ne diyorsun?
        sen de katar emirliğinin mi daha iyi olduğunu söylüyorsun?
        kusura bakmayın ama, boş laflar ediyorsunuz.
        “liberal demokrasi masalı ömrünü tamamladı yaşasın kral” öyle mi?
        hiç yazarken düşünmeyi denediniz mi?
        yani demem o ki? ne dediğinizi biliyor musunuz?

        • Gayet iyi biliyorum Hamza,

          Sen de düşünme yetisi olsa
          böyle bir karşılık yazmazdın.

          • faydal hiçbirşey bilmiyorsun. yazın daha ilk cümleden sorunlu.
            – son cümlen ayrı felaket.
            – keşke şı yorumlar aynı gün içinde yayınlanabilse de ne kadar boş olduğunu herkes görebilse.

      • Faysal bey siz burada dini literatürden yorumlar yaziyordunuz biz de sizi dindar biri olarak biliyoruz. ‘Fakat özgür irade diye bir şey yoktur’ cumlesi dini inkar etmek değil midir? Öyle ya özgür irade yoksa sevap günah da yok dolayisiyla cennet cehennem de..öyle mi?(haşa)
        Çin sizi çok değiştirmiş faysal bey.

        • Baran Bey konumuz seçmenin özgür iradesi, iman ve kader bahsi değil.O konuları yetkin allame ve felsefecilere bırakın.

          Hangimiz oy verirken inanç, ideoloji, sınıfsal statümüz ve yaşam biçimimizden bağımsız tercih yapıyoruz?Ben yapabiliyorum diyen kendini kandırır.

          Liberal ekonomi ve demokrasi havarilerinin bize yutturdukları kararlarını özgürce verebilen insan teki yoktur.Bu ideolojik kandırmacaya ancak günümüzde sizlerin de dahil olduğu safdiller inanıyor.Batılı düşünürler arasında da savunucusu kalmadı.Harari’yi okumaya gayret edin, biraz ufkunuz açılır.

          Sizler gibi zihni vasatlıkta takılı kalmış zevat değnekçi misali kendileri gibi düşünmeyen her müslümanı tereddütsüz karalayabiliyor.Önce aynaya bakın lütfen.

          Ebeveyniniz müslüman olmadaydı, müslüman olma ihtimaliniz ne idi?Hiç cüşündünüz mü?İslamla müşerref olurken özgür iradenizin payını ölçelebiliyor musunuz?Bu sorulara ikna edici bir cevabınız varsa ondan sonra allamelik taslayabilirsiniz.

          Kader, Cüz-i irade ve Küll-i irade bahislerini de Hamza ve mim gibi allamelerle münazara edin.

      • Özgür irade yoksa insanlar biyonik robot mu yani ? O zaman sevap-günah da yok, dinler de palavra yani.

    • tayyip krallığı en iyisi. böylece organize olmuş azınlıın organize olamamış çoğunluğu yönetmesinin önüne geçilmiş olur.
      Yaşasın tayyip krallığı: toplumların hak ettiklerinden daha iyi yönetilmemesi garantisini geçersiz kılan bir yönetim sistemidir.
      Yaşasın y.k.
      Bize, cumhuriyetten daha iyi, halkın sarayda oturduğu ve uçan saraya binebildiği bir sistemi bulduğu için.
      Çok Çooook teşekkür ederiz.

  7. birşey grçek anlamında kullanılmıyorsa, değerlenmiyorsa sorun görülemiyor, yada çözülmek istenmiyor demektir.
    bayramlar tatil değildir!
    brşeylerin paylaşılması, ortak paydada buluşmak, özümseme, sürdürülebilirlik açısından önemli ve hatta değerlidir.
    dini bayramda büyüklerinin elini öpen çocuğa sarılan dedesinin ninesinin sarılarak verdiği sevgi ve şevkat; o çocuğu, kişiyi ömür boyu hertürlü pislikten, kötülükten müsibetten korur.
    inanç itaat, biat, emmebasma tulumba gibi kafanı sallamak, papağan gibi anlamadan okumadan tekrarlamak değildir.
    kalben hissetmek, beynine kazımaktır.
    kalbinde hissetmediğin bir dayatmayı yapmadığın gibi yapana da kötü örnek olur.
    doğru olanı Atatürk tek başına mı yapmış, meclis ile bilikte mi karar verip uygulamış?
    peygamber tek başına mı herşeyi anlatmış, sahabe ile birlikte yaşayarak mı?
    ömer, kendi yemiş salkımı.. mı anlatmış, yaşayarak mı?
    cumhuriyet bayramları bir gün değil de niçin bir önceki günden saat 13:00 da başlar?
    cumhuriyet kavramı niye bu kadar önemliymiş acaba ki bizim de bir saddamımız, vahabi salmanımız, esadımız olamamış?
    birisi yada birileri koskoca kıtayı sermayesiyle niçin yönetemiyor? da teror örgütleriyle, kendi vatandaşlarımızı bize karşı kışkırtmayı deniyor da deniyor?
    yüz yıldır bu ülkede türk rum ermeni süryani ezidi kürt zaza gürcü laz çerkez tatar roman türkmen yörük hristiyan müslüman yahudi ve bilimum etnik ve inanç sahibi, birbirinden değerli insanımız barış içinde ve huzurlu bir şeklde yaşıyor?
    nasıl oluyor? kim? kimler? hangi kurumlar yada kurallar sayesinde bunu başarmış, sağlamış?
    bu birlikteliği çözmek, bozmak için neler yapmaya çalışıyorlar? başarılı oldukları konular var mı?
    başaramamış oldukları:
    ordumuzu tasfiye edebilmiş olsalardı???
    başımıza bir humeyni dikmiş olsalardı???
    insanımızı birbirine düşman edebilmiş olsalar dı?
    biz ve ülkemiz ne halde olur du?
    10 sn düşünün, gözünüzün önüne ıraklıları, suriyelileri, srebrnisyayı yapılan katliamları getirin ağznızdan birtek şu cümle cıkacaktır:
    Allahım bizi niye bu kadar seviyor, koruyorsun?..

  8. “Oysa ‘Cumhuriyet’ için ‘düşman’ aranacaksa, o düşmanı ‘demokrasi’ kavramının içini boşaltanlar, halkın iradesi üzerinde oynamayı iş belleyenler arasında aramak gerekiyor. ”

    Bu cümle demokratım diyenlerin birleşmesi gereken ortak noktayı gösteriyor.

  9. Sayın Koru yazının bana göre anlamı iki tarafıda birileri ” istismar ” etmiş hepiciğimizin cumhuriyet bayramı kutlu olsun

  10. Aslında demokırasiye en yakın Allahın kanunlaridır. 1,400 sene önce Müslüman kadınlara verilmiş haklar. Şu an demokırası ile idare edilen batılı ūlkelerde 120 sene öncesine kadar kadınlar yer yurt sahbi dahi olamiyordular.
    ABD anayasası 176 ve 1787 arasında yazıld, fakat kadinlara miras,mülk
    ve malvarlığı edinme hakkı verilmedi.
    Kadinlara 1880 lerda Susan Anthony’nin
    uzun yıllar mucadelesinden sonra verildi.

    Adina Cumhurriyetde desk, demokıraside desk, insanlar yöneticileri kendilerinin memuru değil amiri olarak gördūğū mudetçe, demokırası ile değil DİKTATÖRLÜKLE idare edilirler.

    Çünkü, Bu tip idareciler aynen kurt gibi puslu havayı severler.
    Bunu görmek ve anlamak için 2011 den bu tarafa sadsce bizim çevremizmide şahit oluduklarımıza, bakmak yeterlıdır.
    Iran,Rusya, Esat, Netenyahu.
    Kurdukları İŞİDİ her zeman Allayıp pullayip, ortalığa salarak doyman bílmeyen ambarlarını doldurmay devam ediyorlar.
    İŞİDIN bizim elçilik görevlilerini rehin aldiklari zaman, hatta, IŞIT teröristlerinin arkasında Cuma namazı dahi kilmışlardılar.
    O, zaman bizimkiler “Eeeyy işit ” diye onlara
    Mūslümanlıklarını hatırlattıklarını, ne çabuk unuttular, ve şimdide,Teröröistleri öldūrdük diye Tiwet atiyorlar.

    • Secilmisler bizlerin oylari ile secilir ve istedigimiz zaman onlari gorevlerinden aliriz.Bu nedenle onlar bizim memurlarimizdir.itirazinizi anliyorum lakin daha iyisini bulamadugimiz ve kaos olmamasi icin mecburen SIMDIKILERINI secmek zorunda kaliyoruz.Beyenmesek de onlar bizim yoneticilerimiz maalesef.Ve onlara itaat etmek zorundayiz.

      • Ahmet bey! Mehmet Gündoğdu hocamızın son yazısında yer verdiği şu ayet mealinde ifade bulan prosesı nasıl işleteceğiz size göre? :
        “Ey iman edenler! Allah’a itaat edin, peygambere itaat edin, sizden olan ülü’l-emre de. Eğer bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz -Allah’a ve âhirete gerçekten inanıyorsanız- onu, Allah’a ve peygambere götürün. Bu, elde edilecek sonuç bakımından hem hayırlıdır hem de en güzelidir (Nisa,4/59).

      • ahmet bey merhaba!
        sizinle ilgili düşüncemi yazmıştım. her yorumunuzda haklı olduğumu hissetmek inanın pek hoş bir duygu değil.
        – seçmek zorunda olduğuna tapınmak zorunda olmanı pek anladığımı söylüyemem.
        galiba köle ruhu ile özgür insan ruhu arasındaki farktan olsa gerek.
        – köleliği kendinize yakıştırmanıza birşey diyemiyorum. inanın kölelik sizin için özel icat edilmiş gibi üzerinize şak diye oturuyor.
        – Sizi, mantıklı, özgür bir insan yapamam. ama her seferinde aslında ne olduğunuzu buraya yazabilirim. elimden de ancak o kadar geliyor.
        – siz kendinizi özgürleştiremedikten sonra kimse sizi özgürleştiremez.

        • Hamza bey siz kime tapıyorsunuz bilmiyorum Çok şükür allahtan başka ilah olmadığına inanırım.Her seçimde özgür irademizle oy kullanırız. siz ise herhalde kaos ortamından beslenip devletin tapusunu bilmem hangi ülkeye satacak yöneticilerin iktidara gelmesini bekliyorsunuz.Dün din iman ile ülkeyi kaosa sürüklüyen bilmem hangi iç çamaşırının suyunu içip şifa bulanlardanmısınız onuda bilmem ancak şunu bilin ülkeyi yönetenler hata yapabilir yanlış yapabilir bunun çözümü sandıktır. Bu halk AKP ve Sn Erdoğan ı iktidara getirdiyse buna saygı duymak zorundasınız. Bu saygıyı duymayacaksanız da söyleyecek bir şeyimiz yoktur.Özgürlük naraları atıp sakın demokrasiden bahsetmeyin.Herhalde bir sonraki lafınız bu aptal millet onları seçiyor diyeceksiniz. tarih kimin haklı olduğunu bir gün yazacaktır.

          • sen çocuksun! bir tane mantıklı cümle yazamayacak düzeydesin. birisine hiç itirazsız itaat tapınmadır. allaha tapman senin sadece dilinde.
            – yazdıklarını çevrendeki azbuçuk kafası basan birisine okut ve açık yüreklilikle düşüncesini sor. bir tane mantıklı cümlen yok.
            saçmaladığını bile farkedemeyecek düzeydesin.

          • Ahmet Bey,

            Hamza bu sitede saçmalama özgürlüğüne sahip tek yorumcumuz.

            Bırakın kendi çalıp kendi oynasın.

Yoruma kapalı.