‘Derin devlet’ konusunu kaşıyanlara ‘komplocu’ denirdi.. Baksanıza, Amerika da bugünlerde aynı konuyu konuşuyor…

35
Reklam

Her ülke ve siyasi kültürde tartışmaya değer bulunan konuların başında ‘derin devlet’ konusunun gelmesi tesadüf değildir. 

Değildir, çünkü insanlar anlamakta zorlandıkları gelişmelerle karşılaşıyorlar ve onları ‘derin devlet’ ile izah etmekten başka makul bir açıklama akla gelmiyor.

Bizde de öyle, başka ülkelerde de…

Ayrıca ‘derin devlet’ diye bir kavramın -ve tabii kurumun da- varlığı saçma sapan olayların yaşandığı bir ortamda, kendilerini günlük gelişmelerin uzağında tutar görünen birilerinin devleti ve insanlarını koruma ve kollama görevi yapmak üzere hazır bekliyor olması düşüncesi sıradan insanlar için rahatlatıcı bir unsur.

‘Derin devlet’in varlığına inananların da böyle bir yapı içerisinde kimlerin yer aldığını bildikleri söylenemez.

NATO kurulduktan ve dünyanın belli bölgeleri NATO’nun güvenlik şemsiyesi içerisinde kaldıktan sonra, başka ülkeler de ona karşı konuşlanmış duruma gelince, NATO’nun büyük ağabeyi ABD’nin her üye devlette oluşturduğu bir yapılanma ‘derin devlet’ olarak görev yaptı.

Gladio

Hepsi o kadar mı?

Reklam

Bazılarımıza göre, Türkiye’de ‘derin devlet’ diye anılacak bir yapılanma Cumhuriyet öncesine kadar dayanıyor ve bayrak nesilden nesile aktarılarak günümüze kadar geliyor.

Ne bileyim, belki de bu iki tez de doğrudur. Bir yandan kökü tarihimizde bulunan bir yapılanma içinden ve dışından gözeterek hep belli bir çizginin devlete hakim olmasını sağlarken, aynı yapı ülkemizi NATO’ya sokmayı ve girdikten sonra Gladio unsurlarının varlığını kullanmayı da başarmış olabilir.

Türkiye’nin Batı bloku içerisinde kalması, NATO üyeliğine karşılık Avrupa Birliği ile çok yakınlaştığı halde onun dışında kalması yalnızca Global derinlerin kararıyla mıydı, yoksa bu, aynı zamanda Türkiye’deki derin devletin de tercihleriyle örtüştüğü için mi mümkün olabildi?

Düşünmeyi hak ediyor.

Aslında konu üzerinde düşünmemin sebebi ülkemizde yaşananlar değil. ABD’ye bakıyorum ve oradaki ‘derin devlet’ yapılanmasının tartışma gündemine girmesi daha fazla ilgimi çekiyor.

ABD’de derin devlet mi var?

Var olduğunu ABD başkanı Donald Trump’ın kendisi ileri sürüyor.

Şu anda karşı karşıya kaldığı siyasi sorunların hepsini ‘derin devlet’ yapılanmasıyla açıklayan Trump’ın kendisi.

Reklam

[Arama motoruna girip ‘deep state, Trump’ yazın karşınıza gelecek başlıkların çokluğu sizleri şaşırtacaktır. Wikipedia ‘deep state’ başlıklı maddesinde, terimin ilk kez gündeme Türkiye’de ‘derin devlet’ üzerine çıkan tartışmalarla girdiğini ve daha sonra Mısır, Ukrayna, İspanya, Kolombiya, İtalya, İsrail ve başka ülkelerde de varlığının tartışıldığını işliyor.]

Barack Obama ülkenin ilk beyaz olmayan siyasetçisi olarak ABD başkanı seçildiğinde, yalnız derisinin rengi sebebiyle değil, daha önce savunduklarına da bakılarak, ülkesini daha önceleri belirlenmiş sınırlar dışına taşıyacağı beklentisi doğmuştu.

Nobel barış ödülünü, daha başkan olur olmaz alması, o beklentiyle ilişkilidir.

Ancak Obama’nın, daha önce savunduğu ve Beyaz Saray’a taşındıktan hemen sonra uygulamaya da koyduğu görüşlerini zaman içerisinde tırpanladığı belli. Ödül verilecek kadar barışçı başkan olması beklenirken, onun başkanlıktaki sekiz yılı, ABD’nin en fazla yurtdışı operasyonlar yaptığı, işkence iddialarının öne çıktığı bir dönem oldu.

‘Derin devlet’ müdahalesi yüzünden mi?

Trump ve destekçileri derin devleti üzerlerine saldırtanın da eski başkan Obama olduğunu şimdilerde iddia ediyorlar.

Onlara göre, Trump’ı azletme sürecini çıkarıp sonuna kadar giden ‘derin devlet’ unsurlarından başkası değil.

İddia varsa araştırmalar da onu takip ediyor.

2017 yılı Nisan ayında yapılan bir kamuoyu araştırması Amerikalıların yarıya yakınının (yüzde 48) ABD’de ‘derin devlet yapılanması’ olduğuna inandığını tespit etti. Birkaç ay sonra (2018 Mart ayında) yapılan yeni bir kamuoyu araştırması Amerikalıların pek çoğunun (yüzde 68) ’derin devlet’ teriminden bilgisiz olduklarını belirlerken, terim ‘asker-sivil bürokratlardan oluşan, seçimle işbaşına gelmemiş bir grup politikaları gizlice manipüle ediyor veya doğrudan etkiliyor’ tanımıyla açıldığında yüzde 74 “Öyle bir grup var” cevabını vermekte. Daha yakın bir zamanda (2019 Ekim) yapılan bir araştırmada, Cumhuriyetçilerin yüzde 74’ü, Demokratların da yüzde 13’ü derin devletin Trump’ı devirmeye çalıştığını söylemekte.

Ateş olmayan yerden

Yani Trump şu sırada yaptıklarını ‘derin devlet’ muhalefetine rağmen mi yapıyor? Yoksa ABD’de ‘derin devlet’ diye adlandırılan yapı neyse, o yapı içerisinde yer alanlar, Trump’ı koç başı gibi kullanarak dünyada yeni bir şeyler mi deniyorlar?

Bayağı ciddi bir soru bu.

İsrail ile daha önce hiçbir ABD başkanının göstermediği türden bir yakınlık ve Filistin sorununun ertelenmesi… Rusya ile yakınlaşma… Ortadoğu’da ilk bakışta tutarsız gibi görünen tavırlar ve bölge ülkelerinde ABD’nin tavırlarına bakılarak meydana gelen değişimler…

Geleneksel ABD politikalarına uymayan bu politik tavırlar ‘derin devlet’ yapılanmasına karşı mı alınıyor, yoksa onların itmesiyle mi?

Daha önceleri hiç konuşulmayan ‘derin devlet’ konusunun şimdilerde ABD’de hiç gündemden düşmemesi, ciddi yazarların kitap ve makalelerine konu olması, akla ister istemez yukarıdaki soruyu getiriyor.

Belki de paralel yapılanmalar tek değildir, birden fazla olmadığı ne malum?

Madem derin devletin varlığı kabul ediliyor, o yapılanmanın neyi isteyip neyi istemediğini konuşup tartışmak da gerekiyor ve ABD’de de konuşulup tartışılıyor işte.

Eskiden böyle konular bizde tartışıldığında, konuyu açanlara ‘komplocu’ sıfatı yakıştırılırdı, ABD’deki tartışmaların varlığı belki o zoraki yaftalamaları bizde de ortadan kaldırır.

Kaldırırsa Türkiye’de olup bitenlere de yeni bir gözle bakılabilir.

ΩΩΩΩ

Reklam

35 YORUMLAR

  1. Türkiye’de derin devletten şikayet edenler şimdi suyun başındalar. Neden derin devleti deşifre edip gereğini yapmıyorlar dersiniz. Derin devlet diye bir şey yok. Devleti eline geçiren ve istediğini yapabilen, hesap vermeyenler var. Devlet şeffaf olmadığı için karanlık işler yapmaya müsait. Devletin kasası şeffaf olduğunda derin hiç bir şey kalmaz.

  2. ABD ve İngiltere örneklerine bakıldığında ‘derin devlet’ bizatihi devletin kendisidir. Üst akıl ise İngiltere’de saray etrafında toplanan Lordlar Kamarası’dır. ABD’de ise büyük bazı işadamları, eski bazı büyük siyasetçiler, üst düzey bazı bilim adamlarından oluşan ve yenilenen bir yapılanmadır. Anglosakson geleneğinde bu yapılanmalar gizli bir örgüt gibi değildirler, siyasete yakın ilgi duyanlar tarafından tanınan kişilerdir. Görüşlerini çeşitli seçkin dergilerde yayınlatarak kamuoyu oluştururlar.

    Türkiye ve benzeri ülkelerdeki çete tarzı gizli derin devlet örgütlenmeleri yasal olmadığı gibi akla ve vicdana uygun değildir. Fakat her ne olursa olsun üst akla gerek yoktur demek, seçilmiş siyasetçilere kaldıramayacakları bir görev yüklemek olduğu gibi onları seçim kazanabilmek için akıldışı kurnaz yollara yöneltmek sonucunu doğuruyor.

    Bir insan önceki nesillerin tecrübelerini dikkate almayıp hayata dair tüm doğruları kendisi belirlemeye kalksa buna ömrü yetmez. Devlette bir süreklilik ve değişebilen fakat değiştirilmesi ani kararlarla olmayan bir istikrar gerekir. CHP dışında bu tarife uyan bir siyasi parti var mı? O da 12 Eylül 1980’de yediği kapatılma darbesinin olumsuz sonuçlarını hala üzerinden atamadı. Devlet dolayısıyla milletin hayatının yandaş dolu seçmenlerin oylarıyla bir oraya bir buraya savrulmasını kimsenin isteyeceğini sanmıyorum. Partiler üstü ortak bir üst akıl oluşturmak zorundayız, öyle ki hangi partinin seçimi kazandığı veya kaybettiği dramatik sonuçlara ve iç çatışmalara yol açmasın.

    • Bu demokratik her türlü anlayışa karşı bir görüş. Toplumumuzun genel hastalığı. Bir baba figürü, herşeye karar veren bir üstün otorite arayışı. Rüştünü, bağımsızlığını, yetişkinliğini ispat edememişlik durumu. Bu zihniyetten kurtulunmadığı sürece toplumumuz da modern ve demokrat bir ülke oluşturamayacak. Şeffaf olmayan her devlet derin ve karanlık yapılar içerir ve sorgulanır işler yapar. Şeffaf bir devlet ve yönetim hesap vermek zorunda olduğu için karanlık yapıları içinde barındıramaz.

      • Çok doğru Sn Bi Okur.

        Sn F.K.T.’nin bir de böylesine şeffaf olmayan bir yapıdan ‘sorumluluk’ beklemesi evlere şenlik olmuş!

  3. Mim beye. Merhaba, ehlen ve sehven.
    Merhabanız bana 40 yıllık dost gibi geldi. Bazen telepatik oluyorum… Manası doğru. Arkadaş zeuslarla kafamı karıştırdı… Kısmetse, sizin gibi zarif bir dostla tanışırız. Allah, size ve hepimize hayırlı bir ömür versin. Amin. Vesselam.

  4. Her devletin derin bir yanı , yapılanması vardır. Bu yapılar çıkar odaklı menfaat yapıları ile değişik amaçlı birlikte olurlar.. Örneğin AKP – CEMAAT (FETÖ) ortaklığı gibi.. Veya Ülkücüler ile Mit ortaklığı gibi (Susurluk- Abdullah Çatlı- Bucak Aşireti ) veya Ülkücüler -MİT ( Asala – Mehmet Ali Ağca- Papa) —- Veya Kasm El Süleymani- CIA- İran derin devleti )—- gibi veya MIT -ÖSO- gibi —
    Aslında her ülkenin veya farklı ülkelerin farklı derin yapılarını her zaman kullanır…..
    Önümüzdeki yıllar içinde … METÖ-SÜTO- OHAL KHK ları ile gün yüzüne çıkan ve meşru bir zeminde hareket etmeye çalışan derin devlet yapılanması gibi bu yapı artık tamamen şu şekilde hukuk zemininde yapılanıyor.. AYM nin son ohal khk ları hakkındaki içtihatlarına bakılırsa ülkemizin iki hukuk sistemi olduğu- biri normal Anayasa diğeri ise OHAL Anayasası ( Bu anayasa ile ortaya konulan ilkeler sıkıyönetim ve ohal sonrasında da devam edecek olan yasalar çıkartan anayasa olup yargı tarafından dokunulamayan yasalar içeriyor ve AY38 -AY36-AY40-AY90 maddelerini askıya alıyor..)
    Artık teknolojin gelişmesi ile bu derin yapılar kendini saklayamaz onun için hukuki olarak yapılanmalı lar.. 15 temmuz işte bu yapıların hukuki olarak yapılanmasının zeminini meşrulaştıran bir olgudur. Asıl darbe 16 temmuz sabahı ile başlamıştır.

  5. Yorumların kimilerine bakarak, “derin devlet”in, bir ulusun -özellikle global ölçekte- varoluşsal meseleleri (yani “beka”) söz konusu olduğunda, o ulusun yararına stratejik kararlar alan, seçilmiş hükümetleri o stratejik kararlar doğrultusunda davranmaya teşvik eden ya da zorlayan, mümkünse ve ideal olarak, ruhu ve aklı ülkeye faydalı olmak için çırpınan, donanımlı ve devlet tecrübesine sahip bir ‘akil adamlar’ gurubu ve o guruptaki insanların seçilmiş hükümetler ardındaki (ve onun üzerindeki) en üst devlet yapılanması olduğu sonucuna varmamız isteniyor gibi.

    Örneğin F.K.T. Bey’in (daha önceki bir yorumunda da dile getirdiği) tasavvuru, bu söylediğim tasavvura yakın görünüyor. F.K.T. Bey’in yakınması, bizdeki derin devletin bu türden ‘kaliteli’ ve ‘olması gereken tasavvura uzak’ olması. Bu çıkarsamasını desteklemek üzere, yine bir kaç hafta önce değindiği M. Kaynak alıntısına yer veriyor yorumunda: “Fakat merhum Prof. Mahir Kaynak’ın dediği gibi “Türkiye’de derin devlet yoktur, sözde derin devlet ve derin devlet çeteleri vardır.”

    Velhasılı, F.K.T. Bey, olan “sözde derin devlet” değil de “özde” ve “hakiki” bir derin devlet olsa, böyle bir yapının varlığına itiraz etmeyecek.

    Bu tür tasavvurları, kuruluşundan içinden geçtiğimiz şu günlere varıncaya kadar, Türkiye Cumhuriyeti siyasal tarihiyle uzaktan yakından ilgisi olmayan, ham ve naif tasavvur ya da saptamalar olarak değerlendiriyorum.

    Derin devlet, bir otobüş şirketi değil. “Hakiki”si, “sözde”si, “özde”si olmaz. Yasadışı, yapıtığı işler gereği suç işleme mekanizmasının bizatihi kendisi olan, devlet içinde belli sınıf ve çıkar guruplarının iktidarını kollayan karanlık bir çetedir. Çeteden farklı bir şey olması, zaten doğası gereği mümkün değildir. Derin devlet çetedir. Çünkü derin devlettir. Bu kadar basit.

    Çorum, Maraş katliamları, Madımak Oteli, daha önce bir dizi laik aydının birbiri ardına suikastlerle ortadan kaldırılması, Cumhuriyet Mitingleri, 15 Temmuz Kalkışması, PKK’nın kurdurulması ve beslenip palazlanması için her tür devlet olanağının seferber edilmesi, ve daha niceleri hep birer derin devlet operasyonudur. Dindarlar yığınları ekonomik ve siyasal alandan tecrit etmek üzere “şeriat” safsatasına inandırıcılık kazandırmak, aynı şekilde, Kürtleri Türklerin tutsağı olarak tutmak için ortaya atılmış “bölücülük” safsatasına inandırıcılık kazandırmak, tüm ülkenin mutlu seküler-modernleşmeci egemen azınlığın egemenliğini yeniden üretmek için vardır: Gayrı resmi siyasal terminolojimizdeki karşılığı VESAYET’dir. Derin Devlet, Vesayet’in eli kanlı köpeği, itaatkar çetesidir. Onbinlerce insanın hayatına mal olmuştur. Bugün de iktidardadır.

    Bu karanlık yapıdan iyi niyetli ve erdemli ‘akil aksaçlılar heyeti’ falan çıkmaz. Silah ve uyuşturucu kaçakçılarının, her türlü mafya bozuntusunun, siyesetçi ve yüksek bürokratın tiksindirici işbirliği ve içiçe geçmişliği çıkar. Bunun böyle olduğu ender anlarda ve kazara ortaya çıkar: Örneğin, içi uğursuzlarla dolu Mercedes marka bir özel otomobil gider bir kamyona giydirir, boktan adamlartın bokları alel acele bokların üstü örtülüp temizleninceye kadar, ortalığa saçılır.

    Derin devletin bir çeteden başkaca bir şey de olabileceğini söylemek, derin devletin meşrulaştırılmasına hizmet etmekten başka bir şey olamaz.

    Yaşla başla, devlet tecrübesi ve iyi niyetle bilmem ne ile ilgisi yoktur. Her halukarda ve her durumda, seküler-modernleşmeci zengin azınlığın borusunun öttüğü bir toplum düzeninin bekası için vardır ve silah tüccarları, uyuşturucu baronları, operasyonel tetikçi suikast timleri, askeri bürokrasi, yüksek polis şefleri bu uğursuz ve başı ezilesi yapının karakteristik özellikleridir. Tıpkı Meksika, Rusya, (eski) Baasçı ortadoğu rejimleri gibi.

    Hem arzu edilir türden bir derin devlet tasavvur edip hem de demokrasiyi savunduğunuzu söyleyemeyiz.

  6. Bugünki yazıya seviyeli yorumlar gelmiş.

    Sn F.K.T.’nin şablonunda laikçi olmayan laikleri temsilen kendisi ve dinci olmayan dindarların sözcüsü Sn Hasan Günay, tahayyüllerindeki derin devletin AKP ve Erdoğan’a bakışında zıt pozisyon almışlar.

    Derin devlet ağırlıklı olarak ülkelerin istihbarat örgütleri ve askeri bürokrasileri bünyesinde yapılanıyor olsa gerektir.Millilikleri ise bünyelerinde ne kadar dış unsur barındıklarıyla ölçülebilir.Maalesef Türkiye 1950-1989 arası Ankara’dan yönetilememiştir.

    Anlaşılan ülkemizde MİT Türkiye’nin NATO üyesi olmasıyla birlikte CIA ve dolayısıyla Mossad’ın uydusuna dönüştürülmüş; 1989’da Sovyet Bloku’nun çökmesiyle birlikte bünyesindeki NATO’cu unsurlara rağmen daha bağımsızlıkçı stratejik adımlar atmaya başlamıştır.

  7. M.K.Atatürk resmi devleti de derin devleti de temsil ediyordu. Onun vefatıyla birlikte derin devlet boş kaldı ve ancak sözde derin devletçikler oluşabildi. Derin devlet parçalara ayrıldı. Bir kısmı Amerikancı bir kısmı Rusyacı oldu. Bir kısmı da derin devlet çetesi oldu. Zaten Sn. F.K.T.’nin de dediği gibi asker ağırlıklı derin devlet olmaz. Ömrü selam alıp selam vermekle geçmiş insanların içinden pek az “derin” çıkar. Ayrıca derin devlet dediğin aşırı gizli saklı olmaz, kim bunlar tanımıyoruz neden güvenelim ki?

  8. Dünyada derin devlet var mı yok mu bilemem ama bunu dünyada devlet yönetenler bilir ama onu da ne kadar bilir o da bilinmez.Dünyada görüken bir yöneticiler var bide görükmeyenler olabilir.Bu kapitalist dünyada ve hızlı iletişim çağında dünyayı parası olanlar ve herhangi bir dine inananlar yönetiyor.Kim ne derse desin para dünyayı yönetiyor parayı da herhangi bir dine inananlar yönetiyor ama bunlar derin mi yüzey mi bilinmez…

    • Paranın dini de milliyeti de olmaz. Sermaye sahipleri sermayelerini korunak için herşeyi yapar, din de milliyet de tanımaz. Dini ve milli söylemler genel halk yığınlarını bir arada tutmak için kullanılır sadece.

  9. Derin devlet deyince ne anlıyoruz? Çoğu zaman ulusal ve uluslararası hukuka aykırı bazı ’pis işleri’ yapan derin yapılar akla geliyor. Halbuki bunlar, derin devlet deyince en son akla gelmesi gereken küçük ayrıntılardır. Derin devlet milli güvenlik başta olmak üzere çok daha temel konularla ilgilenir. Fakat merhum Prof. Mahir Kaynak’ın dediği gibi “Türkiye’de derin devlet yoktur, sözde derin devlet ve derin devlet çeteleri vardır.”

    Üst aklın/derin devletin görevi, Sovyetler Birliği yıkılırken bunun sonuçlarını öngörüp gerekli tedbirleri almaktır. Örneğin ABD Esad’ı devirmek istediğinde bunun Türkiye’ye yansımalarını en iyi şekilde analiz edip seçilmiş Hükümete yardımcı olmak, yol göstermektir. Eğitim sistemimizi İmam Hatip okulları ve Kuran kursları etrafında dönen bir yap-boz tahtası olmaktan kurtarmak ve istikrarlı bir düzene sokmaktır. Milli bilim-teknolojiyi geliştirmek için büyük bir mastır plan yapmaktır, v.b. Böylesi orta ve uzun vadeli hedefler üzerinde, 4 yıl sonra seçime gidecek ve kazanmak için uğraşacak siyasal partiler başarılı olamaz.

    Aya gitme projesini bilim adamları tasarlar (üst akıl), NASA’da çalışan doktora ve master sahibi mühendisler realize eder (derin devlet) ve aya gitme icrasını astronotlar gerçekleştirir (seçilmiş hükümet/icra). Demokratik bir rejimde seçimler hangi siyasi parti(ler) hükümet olup icra-ı sanat eyleyecek, bunu belirlemek için yapılır. Yoksa akla ve bilgiye dayalı bir konu hakkında seçim yapılarak neyin doğru neyin yanlış olduğu belirlenemez.

    Sosyal konularda herşeyin akla dayalı olarak çözümlenemediği bir gerçektir, fakat bunların pek çoğunun akla ve bilgiye dayalı olarak çözümlenebildiğinin farkında değiliz. Zira yetersiz bilgiyle hareket ediyoruz ve problemi analiz ederken kullandığımız bilimsel yöntemler çok yetersiz kalıyor. Öyle ki birisi “bilimsel düşünce” falan dediğinde bakalım ne yumurtlayacak diye küçümsüyoruz. Çünkü maalesef çoğu zaman bilimsellik adı altında safsata yapılıyor. Safsata nedir? Safsata ortaya koyduğunuz iddianızı kanıtlamaya çalışırken iddianızı kanıt olarak kullanmaktır.

  10. abd de derin devlet varmı yokmu bilmem ama DEEP STATE isimli 2.sezonu yayınlanan dizi izlenirse bir fikir sahibi olur.
    bu diziye kadar onlarca film ve dizi bu konuda yaptılar.
    ateş olmayan yerden duman tütmez.
    biz de de kurtlar vadisi kıyısından köşesinden değindi.
    şunu inanıyorum ki derin devletin en kral dizisi ve filmleri bizim ülkemizden çıkar.
    bakalım o zaman ne zaman.

  11. Sabah işe giderken ayaküstü alelacele yazıyı okurken yarısında bıraktım. Bu yazıyı bir demlik çay eşliğinde her satırını düşüne düşüne okumak lazım dedim ve eve gelince de dediğimi yaptım ama çay bitmeden yazı bitti…!

  12. 1-Yazıdaki anket sorusuna verilen cevaptan da anlaşılacağı derin devlete yükleyeceğiniz anlama göre cevabınız/görüşünüz değişiyor.
    2-Şu an hatırlamıyorum ABDde kalış biri bu ülkede derin devlet yok. Zira devletin kendisi derin demişti.Kastettiği devlet zaten anayasal olarak milletin ali menfaatlerini gözetmek üzerine kurulmuş ve dizayn edilmiş.
    3-Şu anda Trumpın kastettiği bürokratik vesayet.Daha doğrusu ABDdeki güçler ayrılığı tam da bu.
    4-Derin devlet ie ilegalitenin kastediliyor olabilir.Yasal ve Anayasal olarak yapılamayan operasyonlar bu kılıfla yapılması kastediliyor ise ülkemiz maalesef tamamen derin devlet haline getirildi .Milletin ali menfaatleri,beka vs tamamen işin kılıfı.Ayrıca Allah’ın her günü beka olmaz, ayda yılda bir olur.Oluyorsa her işlem hukuk dışı demektir.Hukuki olmayan bir gerekçe ile izah edildiğine göre.
    Siyasal iktidarın tüm eylemleri Anayasal sistem içinde karşılığını bulmalı.
    4-NATO üyesi ülkelerin NATO ekseni ve batılı değerlerden ayrılması halinde devreye girecek bir yapıdan bahsediyor isek ülkemizde şuan için söz konusu olamaz.Zira ne eksen kaldı ne eksantrik.Hiç bir uyarı sistemi çalışmıyor.Tamamen Rusya’nın kucağına oturduk.Ekonomik ilişkileri geliştirelim.Aynı oranda hatta daha fazla askeri işbirliği tamamen eksenle ilgili bir durum.Olayın tek izahı NATOnun patronu ABDyi yöneten Trumpın Rusya bağlantısı. Rusyanın işine yarayan hiçbir şeye gerçekte karşı çıkmıyor.
    5-Aksaçlılar’ın halkımız üzerinde de ayrı bir etkisi var.Tecrübeli, emekli yaşı kemale ermiş bu nedenle Dünyevi bir beklentisi olmayacağı düşünülen kişileri birikiminden yararlanılması fikri.Bunun da son Lİbya tezkeresi gibi kapsam ve şumul problemi var.

  13. “Belki de paralel yapılanmalar tek değildir, birden fazla olmadığı ne malum?” Sayın yazarınki de soru mu şimdi; paralel evrenlerde yeni eski bi yığın yapılanma hep vardır: daha yeni 15temmuzda bi tanesini suçüstü etmedik mi? Devletin sığı derini var mıdır, nasıldır ben bilmem ama devletin zerre kadarlık varlığı bile yokluğundan iyidir heralde… Sonuçta devlet dediğin de öyle yeraltı dünyasının karanlık örgütleri gibi illegal bir yapı değildir; tam tersine gözönünde ve şeffaf bir yapıdır ki bu yönüyle zaten diğerinin de karşıtıdır..! O yüzden de allah devlete millete zeval vermesin diyorum; çünkü komşu halkların durumu ortada…

  14. Üst akıl ve derin devlet kavramları genellikle aynı anlamda kullanılıyor ve kulağa hoş geldiği için ikincisi tercih ediliyor. Gerçekte ise aralarında anlam farkı vardır. Asıl olan adından da anlaşılabileceği gibi ‘üst akıl’ dır ve bunların mensupları devlette vazife başında (muvazzaf) değildir. Derin devlet ise üst akıl ile birlikte çalışan vazife başındaki bazı üst düzey sivil-asker devlet görevlileridir.

    Bu ayrım şunun için önemlidir. Bir kişi veya bir grup hem karar alıcı hem de uygulayıcı olursa yapabileceği muhtemel hatalar çoğu zaman belirlenemez. Zira her samimi kişi zaten doğru olduğuna inandığı şeyi yapacağından, onun için her yaptığı doğru olacaktır. Üst akıl günlük yoğun işlerle uğraşmadığından ayrıntılı analiz ve sentez yapmaya zaman bulacaktır. Verdiği kararları uygulamasını istediği derin devlet ise güncel bilgilere sahiptir ve bazı kararlara itirazları olabilir. Bu şekilde oluşan denge içinde akılcı kararlar verilebilir.

    Esasında ülkeyi seçilmiş Başkan/Hükümet yönetir. Üst akıl ve derin devlet Başkanın/Hükümetin icraatlarına karışmaz. Ancak Başkan ülkenin oturmuş düzenini hiçe sayarak kendi kafasına göre aykırı işler yapmaya kalkarsa üst aklın talimatları doğrultusunda derin devlet müdahale eder. Bu yöntem, bir siyasi liderin %50+1 ile hatta bazen seçim sistemine göre %34 ile kazandı diye bir ülkenin kaderiyle oynamaya kalkışmasına karşı bir sigortadır. Aynı zamanda o ülkenin istikrarlı bir yol izlemesini de sağlar.

    Sorun şurada ki, böyle sorumluluk sahibi bir ‘üst akıl’ nasıl oluşacak? Gelişmiş ülkelerin bunu bir şekilde başardığını görüyoruz. Bazen onlar da sorunlar yaşıyorlar fakat bir şekilde aralarında uzlaşmayı becerdikleri gibi seçilmiş siyasetçiler üzerindeki kısıtlamaları ayarlamada da akılcılık ve demokrasi dengesini bozmamaya özen gösteriyorlar.

    Gelişmemiş ülkelerde ise sözde ‘derin devlet’ diye bir oluşum oluyor ve kerameti kendinden menkul vasat kişilerden oluşuyor. Olması gerektiğinin aksine asker ağırlıklı oluyor. Küresel üst aklın karşısında çömez kalıp sıklıkla onların oyunlarına geliyorlar. Hatta bu da yetmeyip bazı dini cemaatler bile (Gülen Cemaati) derin devletçilik oynayabiliyor, sonra da bir bakıyor ki ordu imamı sandığı kişi (A.Ö.) ajan çıkıyor. 28 Şubat sürecinde sözde derin devlet ‘irtica ile mücadele’ ettiğini sanıyor fakat aslında bunun Türkiye’de ılımlı islamı iktidara taşımak için yaptırılan bir BOP projesi olduğunu anlayamıyor. Hele geçmişte Sosyalizm gelmesin diye bazı ülkelerde (Türkiye dahil) oluşturulan ‘Gladyo’ tarzı çete nitelikli yapılara bile derin devlet denmişti.

    Türkiye, dinci olmayan dindarlar ve laikçi olmayan laikler ile birlikte milli (ulusal) bir üst akıl oluşturamadığı takdirde daha çok birbirini yer, enerjisini boşa tüketir ve küresel üst aklın oyuncağı olur. Gerçekten çok karmaşık problemleri çözebilme becerisinin, seçimde ne kadar oy alındığıyla veya omzunda kaç yıldız olduğuyla bir alakası yoktur. Aklın seçimi veya terfii olmaz.

    • ‘Üst aklın’ saplantılı uçuk kaçık fikirlerinin devleti/devletleri istikamet rayından çıkartıp tehlikeli yollara sevkederek dünyayı savaş alanına çevirme tehlikesini konuştuğumuzu zannediyorum, daha doğrusu akil olanlar konuşuyor ben dinliyorum.

      Önerinize gelince “Türkiye, dinci olmayan dindarlar ve laikçi olmayan laikler ile birlikte milli (ulusal) bir üst akıl oluşturamadığı takdirde daha çok birbirini yer, enerjisini boşa tüketir ve küresel üst aklın oyuncağı olur.” Bunun olabilmesi için tarafların bir araya gelip bir dialog zemininde buluşabilmeleri gerekir. İnsanlar en ağır suçlarla birbirlerini itham ederken nasıl bir araya gelebilecekler? Öneri sahibi olarak sizin bile ithamlarınız var.

  15. yumşak devlet, şeffaf devlet, derin devlet, sert devlet..
    ha birde bahçeli devlet; bahçekatı ev gibi..
    devlet kelimesi dir belkide tılsımlı kelime.
    şeffaf yumşak devleti trlamp nasılda isterdi? istediği gibi at oynatsın!
    aslında potine çok özendiğini ve onun gibi olmak için nelerini vermeyeceğini tahmin ediyorum.
    ama olmaz, nayır nolamaz.
    öyleyse o da dağları deldirir! yine raşa sına yakın durur..
    biraz zor olur ama, geç olsun güç olmasın.
    bazan bizim kızdığımız derin sandığımız işler belkide insnaımızın hayatını kurtarır, ama biz bilemeyiz, farkına bile varmayız.
    Bahçelinin Devlet kısmına yaptırdığı (parmağını ağız yapıp karnından konuşan tek kişi oyununu gözünüzün önüne getirin) ülkücü gençleri sokağa salmaması (belkide sokaktan alması),
    yada ben filan partiyle koalisyon kurmam resti mi derin devletti?
    Burda Devlet kısmı Bahçeli kısmına birşeyler dikte etseydi mi daha iyiydi?
    Bahçeli kısmı diğer yarısı (Devlet) kısmına birşeyler yaptırmasımı?
    bunun neresi derin devlet o zaman?
    tam aksine, halkın ta kendisi bizzat devreye girmiş, ipleri eline almış olmuyor mu?
    diyanet kurumunu bertaraf edip camileri denetimsiz bırakabilseydi tarikat cemat yapılanmaları
    15 temmuzlarda gökten gelen karanlığın içinden hızla insanların üzerine nur gibi ateş parçaları yağsaydı!..
    karşısında menziline çekilmiş, havanın durulmasını beklerken ıssızda..
    bir mehdi gelip onları kurtaracağın düşünenler..
    insanların inancını hallaç pamuğu gibi atmışlar, onlarca din, mezhep, tarikat, çıkmış..
    ellerine fırçayı verseler, duvarlara ….X….=derin devlet yazdırsalar daha mı iyi olurdu?
    sonuç olarak bu topraklarda DEVLET kelimesi önemlidir.
    Devlet, Millet ne derse onu yapan kurumlardır. ne ışık hüzmesi, ne de bodrumda saklanmış yada dağa kaçmış hain, kaçak göçek, entrikalı işler çeviren onun bunun şeysidir.
    Devlet, vatanın da milletin de ta kendisidir.
    suriye, ırak, filistin, libya ve birçok devlet görünümlü topraklara bakın,
    sonra vatanımıza, milletimize, devletimize daha sıkı sarılacaksınız, sahip çıkacaksınız…

  16. ‘Devlet denen yapı, kurum, mefhum adı her neyse, hele demokratik veya demokratik olmaya yaklaşanı dahil, 4-5 yılda yapılan seçimlerle kendini “sivil” denen yönetici/yapıların koluna bırakır mı hiç?’ diye önceki yorumlarımda sormuştum ve aslında ben bu kanaatteyim…

    Yani “devlet”, siyasi kurum ve kişileri -zaman zaman onları politikalarına ortak/manivela ederek belki- bir enstrüman olmaktan öteye taşımaz..bu, aynı zamanda bir “beka “meselesidir.

    Değil mi yani; siyasi partiler, kurucuları/politikaları, hükumetler ve meclislerini teşkil edenler, sürekli değişip duruyor, kimileri siyaset sahnesinden silinirken kimileri de parlayan yıldızlar durumuna yükseliyor; bu sıklıkla değişen siyasi kadrolar, ömrü yüzyılları bulan devleti hem içte ve hem de dışta nasıl yönetir ve onun bekasını sağlayabilir ki?

    Öyle ki; bazı devletlerin varlığı, komşu ve ittifak içinde olan devletler için de vazgeçilmezdir ve bu varlığı devam ettirmek için devletler arası ittifaklar yapıldığı gibi, birbirini ezeli düşman belleyen devletler bile, yeri geldiğinde düşman bildiği ülkeyi -teklife bile gerek kalmadan- kurtarma ameliyesi içerisine girerler; örneklerini zamanımızda da yaşıyor/görüyoruz.

    Bu realite ortada iken üç beş yılda değişen siyasi kadrolar, devlet denen yapının, ister kurumsal yapısı (ordu, yargı, yasama, yürütme v.d.) içerisindeki ister perde gerisindeki (adına “derin devlet” denen) yapının elemanlarını/argümanlarını tanımaya ömrü ve gücü kifayet etmezken, bölgesel kapışmanın had safhada olduğu bu hengamda ülkeyi nasıl yönetsin, bekasını nasıl sağlasın?

    Ülkemizde istisna; iktidar partisinin kurucu kadrosu siyaset dışına savrulduğu halde ve yasamayı teşkil eden milletvekilleri çoğunlukla her dönem değişiyor olmasına rağmen adı (AK Parti) ve lideri (Erdoğan) değişmeyen ve ülke tarihinde hiçbir faniye nasip olmayan uzun iktidar süresini salt Erdoğan’ın bilge ve kurnaz siyasetçiliği ile açıklayamayız. Ya?; bu, devlet denen aygıtın kadrolarının 21. Y.Y. da değişen dünya dengeleri ve o süreci yönetmek, ülkenin bekasını sağlamak adına böyle bir siyasi tabloyu yeğlemesinden başka bir şey değildir.

    Yani devlet (derin devlet, gizli devlet, perde gerisindeki devlet) her ülkede olduğu gibi, kökü eskilere dayanan, çağ açıp çağ kapayan, imparatorluklar kurup dünya muvazenesinde söz sahibi olan bir milletin devleti, bu yapıdan yoksun değildir; sadece eskiden olduğu gibi Dünya dengelerinde söz sahibi olmaktan ziyade, şimdilerde o dengede söz sahibi olan devletler grubunda kulvarlar arası salınım yaşayan bir pozisyondadır.

    Bu duruma maruz kalması (derin) devlet yapımıza nüfuz eden veya ona dahil olan -ister ittifak ilişkisi, ister komşular arası ilişki veya ulusal siyasi-ekonomik çıkarlar ilişkisi içerisindeki- mihraklardan kaynaklıdır.

    Sn. Koru’un dediği gibi “Madem derin devletin varlığı kabul ediliyor, o yapılanmanın neyi isteyip neyi istemediğini konuşup tartışmak da gerekiyor ve ABD’de de konuşulup tartışılıyor işte.”diye…

    Evet; bu bizde de böyle olmalı, bundan korkulmamalı, halk devletin -“o yapılanmanın neyi isteyip neyi istemediğini”- konuşup tartışmalı ki, bu bizi daha güçlü kılacak, birlik ve beraberliğimizi tez zamanda pekiştirecek; (derin)devleti dış mihrakların etkisinden kurtaracaktır.

    Bu olmasın diye halkımızı kutuplaştırma siyasetinin güdülmesi/yürütülmesi (derin) devletimizdeki yabancı mihrakların bir işi midir? Zahir öyledir!

  17. Derin devlet kesinlikle var! Aynı iktidar, her türlü milliyetçiliği ayaklar altına almaktan şimdi en yerli ve en milli bir iradeye ve idareye dönüştürüldü. Şikayet ettiği, derin devletin yaptığını iddia ettiği herşeyi, şimdi kendisi yapar oldu. Perinçek de en büyük destekçisi oldu. Başka ispata gerek var mı? Şimdi CHP derin devletten şikayet etmeye başlayabilir. Ama o da eski ortak, o yüzden pek sesi çıkmıyor galiba 🙂

    Aslında derin devlet hikaye, herkes çıkarına göre tutarsız bir şekilde yön değiştiriyor, fırsatçılık yapıyor diye düşünüyorum. Temel dürtü çıkar burada. Önüne engel çıkarsa da onu derin devlet olarak suçluyor.

    Amerikan demokrasisi Trump’ın istediği gibi at koşturmasına izin vermediği için mevcut düzeni derin devlet diye suçluyor. Halbuki sistemdeki denge-denetleme mekanizmaları aynen böyle olmasını gerektiriyor. Başkan’ın nasıl azledileceği gayet sistematik bir şekilde kurallara bağlanmış. Trump da ben seçildim ne istersem yaparım gibi saçma bir algı altında yalpalıyor ve öğreniyor sınırlarını. Obama da aynı şekilde yapabileceklerinin sınırını test etmiş oldu. Bu anlamda evet derin bir devlet var, Başkan her istediğini yapamaz. Aksi takdirde her yeni başkanla yeni bir Amerika ortaya çıkması gerekirdi. Seçilmiş bir başkan kongreyi ikna ederek anayasayı ve sistemi değiştirebilir. Ancak Amerikan demokrasisi çok güçlü, kendi partisi de böyle bir değişime asla izin vermez.

    Türkiye’de zamanında derin devlet ile kastedilen vesayet sistemiydi. Asker bürokrat bir sınıf seçilmişleri denge denetim altında tutuyordu. CHP de kurucu ortak olarak bunun bir parçasıydı. Şimdi öyle bir vesayet kalmadı diye düşünüyorum. Tüm askeri ve sivil bürokrasi yeniden şekillendirildi. Seçilmişler mutlak iktidara ulaştı. Şimdi soru, bu seçilmişler iktidarı bırakırlar mı acaba? Son İstanbul seçimleri bırakmamaya yatkın olduklarını gösterdi. Önümüzdeki seçimler bunu test edeceğiz, Türkiye’nin gerçek demokrasi testi asıl şimdi başlıyor. Vesayet yenildi ama yeni bir vesayet mi yarattık onu daha tam bilemiyoruz.

    Bir not, mevcut iktidar artık derin devletten şikayet etmiyor, onun yerine küresel derin iktidarlardan şikayet ediyor artık farkettiyseniz. Bu da Türkiye’de derin devletin olmadığının ispatı.

  18. “DERİN DEVLET” konusu vesilesiyle bazı hatırlatmalar…
    *
    KUR’AN DER Kİ;
    VE MEKERÛ… VE MEKERALLAH…
    VELLAHU HAYRU’L-MAKİRÎN… (Âl-i İmrân, 54)
    KUR’AN DER Kİ;
    VE TİLKE EYYAMÜN NÜDAVİLÜHA BEYNE’N-NÂS (Âl-i İmrân, 140)
    “Eyyam” dönem demek, bin yıllık dönem/ler; milenyumlarla değişen dönemler…
    Hz. Nuh, Hz. İbrahim, Hz. Musa-Davut, Hz. İsa, Hz. Muhammed dönemleri…
    Ve şimdi de üçüncü milenyumda peygamberlerin vârislerinin dönemi…
    Yani KUR’AN VE İLİM dönemi; detaylar elli yıllık çalışmalarımızda…
    Milenyumun ortasında Hakka dayalı düzen kuvvete dönüşür…
    Batı kuvvet düzeni “zalim faizcl işçilik sistemi” zirvede…
    Hakka dayalı “adil ortaklık düzeni” ise başlangıçta…
    Yani; ve tilke eyyamün nüdavilüha beyne’nnâs…
    Dünyada iki tip devlet vardır; silm/barış devletleri, savaş devletleri.
    Şu anda savaş devletleri dünyaya hakim ama sıra barış devletlerinde.
    *
    Daha fazlasını merak edenlere not:
    Genel olarak bu Kur’an ayetlerinin anlamları ve daha fazlası için; http://www.akevler.org
    Özel olarak da iki ciltlik “İSLAM (BARIŞ) DEVLET-DÜNYA DÜZENİ” tavsiye olunur…
    http://www.akevler.org/AkevlerKitaplar/0/21/ISLAM-DevletDunya-DUZENI-1-Ilhan-Arsele-reddiye
    http://www.akevler.org/AkevlerKitaplar/0/86/ISLAM-DevletDunya-DUZENI-2-Ilhan-Arsele-reddiye
    Ayrıca…
    http://www.akevler.org/AkevlerKitaplar/0/70/YENI-ANAYASAYA-GECIS-ONERISI-karagulle-akdemir
    http://www.akevler.org/AkevlerKitaplar/0/82/ADIL-DUZENE-GORE-INSANLIK-ANAYASASI-K
    *
    EK BİLGİ:
    Bugünlerde yazdığım dizi yazıda diyorum ki;
    ““2019 da bitti, hayırlısıyla 2020 başladı” demiştim önceki bir yazımın en sonunda; bir de geçmiş 10-20 yıl var, gelecek 10 yıllar var; ayrıca geçen 100 yıl – gelecek 100 yıl var!
    Şahsen yani kişi olarak, ülke olarak ve insanlık olarak muhasebeler yapmalıyız…
    “Hâsibû enfüseküm kable en tuhâsebû / hesaba çekilmeden önce kendinizi hesaba çekiniz” hadisini hatırlayasım ve hatırlatasım geldi; geçen yıl ve geçen nice 10 yıllar için…
    Bu konuda nice yazılar yazdım; dünya ve ahiret hayatımıza faydalı olsun diye…
    Bugünkü yazı başlığı ile birlikte, yazının bu bölümünü ve bunda sonra yazacaklarımı -daha doğrusu hatırlatacaklarımı- Recep Tayyip Erdoğan okursa; çok şey hatırlayacaktır…
    ‘Başlayalım’ deyip başladık; daha çok ‘tedavi reçetelerini’ hatırlattık. Türkiye için “ADİL DÜZEN, ADİL EKONOMİK DÜZEN”, Dünya için “ADİL ORTAKLIK DÜNYA DÜZENİ, ADİL DÜZENE GÖRE İNSANLIK ANAYASASI” tedavi reçetelerini hatırlattık…”
    *
    Ve’s-SELAM/BARIŞ…

  19. ABD’de derin devlet harekatı var mı yok mu kestirmek zor. Bence İran’da yaşanan son olaylar gözönüne getirildiğinde: İran’da derin devlet şüphesi de beraberinde getiriyor. Önce qasım Süleymani öldürülmesi, akabinde intikam sloganları, akabinde ABD üslerine saldırayım derken boş arazilere balistik füze atılması, akabinde Ukrayna sivil uçağın yanlışlıkla düşürülmesi; İran için derin devlet parmağı olduğunu düşünüyorum. Zira İran gibi köklü bir ülke, 10 içerinde üstüstü yapılan hatalarla dünyaya rezil oldu ve kendi halkına da güvenini yitirdiğinin kanaatindeyim. İran çok ağır ekonomik tazminatlar beklemektedir.

    • İran’da derin devlet değil beceriksiz bir devlet var. Sınırlarını bilmeyen, mezhepçi, çıkarcı, kör bir devlet bu. Devleti ele geçiren mollalar, halka zulmediyor, dünya sistemi ile de savaşarak halkını sefalet içinde yaşatıyor. Muhalefete izin vermedikleri ve acımasızca yokettikleri için de sistem ve iktidar değişmiyor. Dolayısıyla düzelmiyor ülkenin durumu. İran’ın köklü bir medeniyeti var ama iktidar o kadar köklü değil ve yıkılmaya mahkum. İçerden ve dışardan bu zorlanacak. Uzun vadede despot rejimlerin sürdürülebilirliği yok. Çin de Rusya da değişmek zorunda.

      • Bütün dünyada derin devlet var. Kendilerini gerçek devlet sahibi görenler, kontrolü elden bırakmak istemez. İlk günden beri, hele kadim ve büyük devletler. Osmanlı, İngiliz, Fransa, Almanya ve ABD gibi büyük devletler, sırayla dünyaya yön vermişler. Bence derin devlet, görünen devletin ta kendisidir. Misal, resmen yapamadığı bazı karanlık işleri Devlet, kabadayı veya çetelerle halletmiştir. Yoksa, bir devletin göz yummadığı hiçbir olay cereyan edemez. Etse bile failini hemen bulur. Soğuk savaştan sonra İtalya gibi ülkeler, kendi gladyosunu temizlemiş, fakat Türkiye gibi ülkelerde mümkün olmamıştır. Sebebi de, etnik grupların ve özellikle Kürtlerin varlığından kaynaklanıyor. Derin devlete son verildiği zaman duvardaki tuğlanın çekilmesiyle herkes altında kalacak. Sayın Dilipak’ ın dediği gibi “Apo içerdendir ” gerçeği apaçık ortaya çıktığında, herkesin foyası meydana çıkacak ki, bu yükü kimse kaldıramaz. Ayrıca, Guantanamo nasıl izah edilecek ? Sovyetler Birliği gibi Yugoslavya, Sudan’ ın bölünmesi ile Arap baharı ne ile izah edilecek ? Andır ( Under ) parantez bir gerçek daha var. Bütün dünyada olayları oluşturan dış güçler, sıra Kürtlere gelince hepsi yan çiziyor ve özellikle Kürdistan’ın kurulmasına izin vermeden Kürtlerle Türkleri vs. kızıştırıp, düşman hale getiriyorlar. Bugün yeryüzünde Kürtler kadar ezilen hiçbir millet yoktur. Gerçek sebebini ben bulamadım ve hiç kimse izah edemiyor. Mesela, herkes isyan edip, hakkını almış. Üstelik, bugün dost muamelesi görüyor ama, Kürtler, en iyi fırsatları bulduğu halde ve hak istemediği halde, bugün en hain, nankör ve terörist millet olarak biliniyor. Kürtçe’ den başka hiçbir dil yasaklanmamıştır. Hayret . Arapların arasından Apo gibi bir adam çıkıp, bütün Güneydoğu’da terör estirmesi mümkündü ama, nedense bu görev Kürt kontenjanından Apo’ ya verilmiştir. Peki, bu görevi kim ve neden vermiş ? Bilmiyorum. Vesselam.

        • Türklerin altay yaratılış destanlarının başkahramanı hepimizin atası tanrı “kayra han”ın adını alıp hem de soyadı yapıp bir de utanmadan kürtçenin yasaklandığı sakızını mı çiğniyorsun ekrem kayra..! Sen önce gidip soyadını değiştir, ondan sonra nece konuşuyorsan konuş: ne biliim “demirci kawa” ya da “kubat” filan olsun rumuzun en azından…

          • Tanrı “kayra han” demişsiniz gözlerim yanlış görmüyorsa. Ne iş? Fena halde açık verdiniz H.Gayret!

          • Allahtan zeus falan demedik mim, açıkta bişey mi gördün..? Adlı adınca tanrı kayra han işte; zeus gibi utanıp sıkılacak bi yaşantısı da yoktur yani..! tövbe estağfirullah…

          • Allah’tan başka ilah yoktur, tanımam. Böyle sözlerin şakası bile tehlikelidir. Kayra : Allah’tan gelen ihsan demek. İyilik demek. Türkçe değil, Farsça. Genellikle, itirazlara cevap vermem. Münakaşaya sebep olmak istemem. Doğru bildiklerimi yazıyorum. Hata yapabilirim ama, bilerek değil. İslam’ın son kırmızı çizgisine bile yaklaşmak. tehlikedir. Allah korusun. Kürt haklarını gündeme getirmemin sebebi şudur : Genellikle Türkiye’de İslam’a bakışta biraz milliyetçilik var. Onu düzeltmek isterken, benden önce Kürt haklarını dile getiren Kürtçülere malzeme vermek istemem. Dindar Türk ve Araplar vs. Kürt haklarını sanki bilerek Kürtçülük gibi anlayınca samimi Kürtler de İslamiyetten soğuyor. İslâm, Kürt haklarını diğer milletlerin hakları gibi savunmuyorsa diye başlayan yanlış düşünceye dalıyorlar. Aslında, bütün Müslümanların istisnasız bütün insanların haklarını herkesten önce savunmaları gerekir. Bir örnek vereyim. Bir Mart tezkeresi ile ABD Irak’ a girecekti. Kürtlerin faydasına olacağını düşünüyordum. Ancak, kümülatif olarak bütün Müslümanlara zarar vereceğini düşündüm. MİT mensubu olduğunu düşündüğüm bir arkadaşa bu tezkerenin zararlı olacağını söyledim. Tezkere kabul edildiği halde bilindiği gibi reddedildi. Yani, Müslümanların haklarını kendi halkımın haklarına tercih ettim. Hiçbir Türk ve millet bunu yapamaz. Zaten onun için herkes sizden hakkını alırken biz almadık. Ama, sizlerin bize enayi demenize tahammül edemiyorum… Vesselam.

        • İşitilmesine çok ihtiyaç duyulan şeyler söylüyorsunuz, değerli Ekrem Kayra Bey. Söylediklerinizi duygudaşlıkla ve şükranla karşılıyorum. Saygılar.

          • Bernar bey, merhaba. Geç farkettim… Bana hak verdiğinizi görünce rahmetli Malcolm X geldi aklıma. Amerika’lı siyahî Müslümanların lideri olan Malcolm X, Müslüman olduktan sonra hacca gider. Yemek vakti, tanımadığı beyaz Müslümanların ısrarlı yemek davetine inanamaz. İlk defa beyazlarla yemek yediğini hayret ve hayranlıkla anlatır. Alex Haley ‘ in onun hakkında yazdığı Malcolm X kitabını galiba okuyamadan öldürülür. Sonra, Elijah Muhammed’in ırkçılık soslu İslâm anlayışından ayrılıp, tam İslâm’ ı savunur… Düşünüyorum da, sizin gibi, insanlığa hizmet için omuz verip, dünyayı cennete çevirmek isteyen âdil ve dürüst … insanlar varken, başkalarının omuzlarında yükselip, dünyayı cehenneme çeviren karizmatikler, adaletsizlikle dünyayı yönetmeyi marifet sayıyorlar. Herkes kötü olsa, kıyamet kopar. Gıyaben de olsa tanıştığımıza memnun oldum. Hayırlı ve gönlünüzce bir hayat diler, saygılar sunarım… Vesselam. NOT: Birçok değerli arkadaşın bu sayfada olması beni ayrıca memnun ediyor. Fehmi beye de böylesi yakışır…

          • Kucak dolusu saygı ve selam, sayın Kayra. Yorumunuzu gerçekten de içten bir sevinçle karşılamıştım. Bu yorum sayfalarında, bana pek de şaşırtıcı gelmeyen bir biçimde, herkesin sesi var, ama Kürtlerin yok(tu).

            Sayın Koru’nun günlük yazılarını izlemenin yanısıra yorum köşesinde yazılanlara da göz atan Kürt okurlar mutlaka vardır. Bir nedenle, Türkiye’nin en yakıcı meselesi Kürtlerin Türklerle gerçek anlamda eşitlenmesi meselesi olduğu halde, dış siyasetten derin devlet, yoz, -çözüm üretmek şöyle dursun- sürekli sorun yaratan ilkel bir siyaset aygıtına kadar Türklere de sürekli kaybettirdiği halde, bu yorum sayfalarında da Kürtler ve Kürt sorunu yok hükmünde çok yazık ki. Bunun olası nedenlerinden birisi, muhtemelen, hemen “Kürtçü”, “HDP’li”, “PKK’lı” yaftası yeme kaygısı.

            Oysa, Kürtlerin özgürleşmesi ve Türklerle eşitlenmesi anlamındaki Kürt sorununun çözümü, ne HDP’nin ne de PKK’nın tekelinde. Dindar muhafazakar Kürt yığınların, onların sözüne kulak verdiği aydınların sesinin hiç işitilir olmamasının bir nedeni de bu. Oysa, onlar ve benim gibi, PKK ya da HDP’den çok uzak oldukları halde mevcut duruma itirazı olan, sorunun gerçekten yakıcı bir sorun olduğunu düşünüp söyleyen çok insan var. Yine ne büyük bir elem kaynağıdır ki, Türk dindar muhafazakarlar bu konduda sessizler. Seküler Türk milliyetçiliğinin (CHP, MHP, İyi Parti, ve bilimum ulusalcı güruh) ve resmi devlet retoriğinin azılı ve tutkulu borazancıları değiller, ama, susuyor olmaları benim için de derin bir düş kırıklığı ve üzüntü kaynağı. Aksi olsaydı, PKK ve seküler HDP ve bu parti içinde yuvalanmış Türk sosyalistleri Kürt halkının temsiliyeti konusunda böyle bir tekel kuramazlardı. Bu tablonun ortaya çıkmış olmasında, Türk milliyetçiliğinden fazlasıyla zaafa uğramış Türk dindarlığının de sorumluluk payı var.

            Umuyor ve diliyorum ki, biri yeni kurulmuş, diğeri kurulmak üzere olan iki yeni parti, bu konuda cesaretli ve hakkaniyetli bir tutum sergiler.

            İnsanlar göremiyorlar, ama, Kürtler üzerindeki baskı ve eşitsizlik Türklere de çok şey kaybettiriyor.

            Bunu bu şekilde söyleyebilecek ve ülkede Kürtler konusunda zihniyet dönüşümünü gerçekleştirebilecek yegane sosyoloji ve siyasal gelenek Türk dindar-muhafazakarları. Onların inisiyatif almasını, Türklerin onlar aracılığıyla Kürt kardeşlerine GERÇEK KARDEŞ ELİ’ni ARTIK UZATMALARInı beklemek durumundayız.

            Bugün de tüm gücüyle ayakta olup devlet iktidarını kontrol eden Vesayet ve vesayetçiler. Bu seküler milliyetçi-modernleşmeci siyasal düzeni ve derin devlet çetelerini dağıtabilecek yegane güç Türk dindarları ve Kürtler.

            Düşünce ve duygu dünyam sizlerle, sizlerin yanında.

            NOT: Aklı selim ve adaletli yorumcuların buradaki varlığı siz gibi bana da umut ve doğru bildiğini söyleme ısrarcılığı anlamında güç kazandırıyor. Bu arkadaşların farklı siyasi geleneklerden gelir görünmelerine rağmen temel meselelerimizin hatırı sayılır çoğunluğunda birbirine yaklaşan bakış açılarına sahip olabilmeleri de son derece sevindirici.

Yoruma kapalı.