Haberlere bakıp tatili yalnızca paralılara hak sanmayın; turizmle ilgili haberler abartılı…

12
Foto: ETS Tur broşüründen..
Reklam

Bu yıl turizm gelirleri geçen yıla göre müthiş artmış. Kültür ve turizm bakanı Mehmet Nuri Ersoy’un bu ayın başında yaptığı açıklamaya göre, turizm gelirleri, yılın ilk 6 ayında, yüzde 27 artışla 21 milyar 734 milyon 366 bin dolara yükselmiş…

Ne güzel, sevindim. Umarım 40 milyar dolar hedefine ulaşılır.

Son birkaç günün yazılı ve görüntülü basınına bakılırsa, turizm beldelerindeki oteller yarı yarıya boşmuş…

Geçen yılı mumla aradıklarını söylüyor konunun muhatabı olan kurumların yetkilileri…

Turist geliyor, turizm gelirleri artıyor ve oteller dolu değil… Bu nasıl iş?

Aralarında bayağı paralı ve daha önce de ülkemize gelmiş olanların da bulunduğu turistlerin bazıları, bu yıl, otellerde kalmak yerine ev kiralamayı tercih etmeye başlamışlar. Uluslararası bir program –airbnb– aracılığıyla kiralanan evlerde kalanlar yüzünden oteller tam dolmuyormuş…

Geçmiş yıllarda ben de başka ülkelerde yararlandığım için o programı biliyorum. Gideceğiniz ülkede evlerini kiraya vermek isteyenlerle sizi karşı karşıya getiriyor program. Bir günden bir mevsime uzanan süreler için gözünüzün kestirdiği eve talip oluyorsunuz, ev istediğiniz günlerde müsaitse, program orayı size tahsis ediyor. 

Tabii, otellerden biraz -bazen hayli- ucuza geliyor ikametiniz…

Reklam

Otellerdeki rahatlık var mı bu sistemde?

Kesinlikle yok. Tam tersine, tatil için gittiğiniz ve gününüzü de buna göre değerlendirmek isteyeceğiniz halde, sanki kendi evinizdeymişcesine günlük işlerle de siz meşgul olmak zorundasınız.

Paralı turistlerin otel konforuna airbnb’yi tercih edeceklerini hiç sanmam.

Daha çok, kalacak yere ayıracağı parayı asgaride tutmak isteyenlere cazip gelecek bir yöntem bu.

Sanıyorum birileri, sebebini bilmesem de, bu işi gereğinden fazla büyütüyorlar.  

Bir de bu yaz ile ilgili olarak, medyanın denize girmenin pahalı olduğuna dair haberleri beni şaşırtıyor.

Sıradan bir özel haberi okuyalım:

‘‘Özellikle Bodrum’da yer alan lüks plajların fiyatı bu yıl oldukça yüksek ve Euro ile ücret talep ediliyor. Aradığımız işletmelerde plaja girmek için 5 bin lirayı aşan ücret isteyen de oldu 250 lira isteyen de. Alaçatı ve Çeşme’de ise fiyatlar 300 ila 500 lira arasında talep edilirken Euro talep eden yerlerin ücreti 3.500 liraya çıkabiliyor. İşletmeler fiyatların artabileceğini belirtiyor.’’

Reklam

Lüks plajlar… Euro ile ücret talep edilmesi… 

Bana bunlar masal gibi geliyor.

Sebebi basit: Birkaç gündür ben de bir sahil beldesindeyim ve hemen her gün bir yerlerden denize girdiğim oluyor. Kaldığımız yere yakın denize girilecek sahillere gidiyoruz. Evet, deniz kıyılarında kiraladıkları yerleri, o yerlere şemsiyeler kurup şezlonglar sererek, oradan denize girmek isteyenlere para ile kullanma imkanı sağlayanlar da var; ancak o yerlerin hemen yanında veya önünde kendi şemsiyeni açıp portatif sandalyeni yerleştirip hiç bir bedel ödemeden denize girebilmek de mümkün.

Deniz kıyılarında inşa edilmiş lüks otelleri bilmem ama sahiller halka açık olmak zorunda.

Geçen gün bir yakınımın deniz kıyısındaki yazlık evine gittim. Evin bulunduğu sitenin hemen önündeki sahili o evlerde yaşayanlar denize girmek için kullanıyorlar ama halkın da aynı sahili kullanmasını engelleyemiyorlar.

Tatil beldesinde kaldığımız günlerde denize girmek için kimselere beş kuruş vermem gerekmedi. [Bazılarının önünde otoparklar bulunuyor ve araç park etmenin bir ücreti var, o istisna.]

Bazı belediyeler sahil kıyılarını şemsiyeli-şezlonglu tesis sahiplerine kiralamışlar; ancak halkın tepki göstereceğini bildikleri için o tesislerin önüne çadır kurmak veya şemsiye açmak isteyeni engellemeye kalkmamaları şartıyla…

Yine aynı belediyeler pek çok sahile kendileri isteyenin yararlanabileceği küçük sabit şemsiyeler kurmayı da ihmal etmemişler.

Tabii bir de her yaz medyada gündeme sokulan, tatil beldelerinde lahmacunu birkaç yüz TL’ye servis eden restoranlar hikayesi var. [Bu yıl için telaffuz ettikleri rakam 450 TL.]

Kaldığım tatil beldesinde, menüsünde lahmacun da bulunan pidecilerin uyguladığı fiyatlar İstanbul’daki benzerlerinden daha pahalı değil.

Neden böyle hikayeler her yaz yaygınlaştırılıyor, doğrusu bilmiyorum. 

Okuduklarım yaşadıklarımla ters düştüğü için itirazlarımı paylaşmadan edemedim.

Türkiye’nin sahilleri yalnız yabancıların veya paralıların değil, hepimizin; bunu bilelim…

ΩΩΩΩ

Reklam

12 YORUMLAR

  1. Kuzey Marmara Otoyolu’nu kastediyorum.

    Muhalefetin inşa modelini sürekli eleştirdiği yollardan biri.

    Ne yol ama!

    Hani muasır medeniyetler seviyesine çıkma hedefi var ya?!

    Girin bu yola ve muasır medeniyet seviyesinin üzerine nasıl çıkılmış görün!

    Yoldaki kalite ve tünellerdeki sistem bizim gibi eski Türkiye’yi bilenleri adeta büyülüyor.

    ‘Efendim garanti tamamlanamıyormuş da devlet hazinesinden ödeniyormuş!’

    Aslında kimi yollar garanti sınırını aşmış durumda ama varsayalım ki aşamıyor ve sürekli devlet hazinesinden ödeme yapılıyor.

    Öyle bile olsa bir müddet sonra bu yollar köprüler ve diğerleri devlete geçince bütün gelirler devletin hazinesine kalmayacak mı? Zarar telafi edilmiş olmayacak mı?

    Devlet batıdaki yol ve köprüleri kuruş harcamadan yapıyor. Elindeki imkanlarla da doğudaki yol ve köprüleri inşa ediyor!

    Böylece Türkiye bölge ayrımı yapılmadan kalkınıyor.

    İnşa edilen bölünmüş yollarla, otobanlarla, köprülerle -abartmıyorum- Türkiye Avrupa’yı solladı.

    Sadece yol konusunda mı? Değil elbette.

    Sağlıkta, savunmada, dış politikada, ekonomide daha birçok alanda Türkiye dışa bağımlı olmaktan çıktı; artık kendi kararını kendisi verip devletin ve milletin çıkarlarını korumada ülkeyi tartışmasız bölgesel güç haline getirdi; bazı alanlarda da küresel güç oldu.

    Emperyalist batının Erdoğan nefretinin temelinde, onun bu milli politikaları yatmıyor mu?

  2. Yaz mevsimi geldi ya, açıyorum internet sitelerini karşıma bir reklam çıkıyor.

    ‘İslami tatil.’

    Yapmayın etmeyin, otelinizden memnun olmayanların tepkisini düşünün! Sizin şahsınızda hem İslam hem de bütün Müslümanlar hedef tahtası haline geliyor!

    ‘Alkolsüz’ de, ‘bayanlara özel mekan tahsisli’ de ama ‘İslam’ kelimesini kullanma kardeşim.

    Beğenen sana teşekkür eder, beğenmeyen sana kızar. Niye İslam’ı kendine kalkan ediyorsun?

    Sen, hizmetlerinde inancının gereklerine itina gösterirsen ve de kaliteyi yakalarsan işin kendi reklamını zaten yapar. Seni Allah da sever kul da.

    Efendimiz Tabarani’nin rivayet ettiği bir hadis-i şerifte, “Biriniz işini güzel yaptığında Allah onu sever.” buyurur.

    Biz güzel yapmakla ve kaliteyi tutturmakla mükellefiz. Yaptığımız sıradan işlere İslam’ı ve İslami deyimleri alet ederek dini ticarete çevirmekle değil!

    Maksadım sadece İslami Tatil reklamını verenleri eleştirmek değil, dini terimleri ticarethanelerine, ürünlerine ve örgütlerine veren herkesi ve her kurumu ikaz etmektir.

    Ne demiş atalarımız, ‘Balın olsun yemeye sineği Bağdat’tan gelir!’

    İsim değil kalite!

    • Devlet adına belki diyanet,
      “Kadın erkek ve çocuklar için ayrı,
      Açık havuz kapalı havuz ayrı”
      Şeklinde ilanlara bir standart getirile bilir!
      Turizm işiyle ilgilenen onca oda borsa para yiyen geçinen var!
      Onlar düşünsün bulsun birazda🤗.

  3. “Deniz kıyılarında inşa edilmiş lüks otelleri bilmem ama sahiller halka açık olmak zorunda.”

    Yazar nihayet benzer dusundugum mevzulardan birine deginmis..

    turkiyedeki sacmaliklara kitap degil ansiklopedi yetmez!
    bunlardan biri de sahillerin yillardir birilerine peskes cekilmesi; kimi ozel plaj acar kimi ozel kafe kimi ozel konut kimi otel insa eder yillardir..
    sacmaliklardan bir digeri :
    airbunb denen sirket azgin ve alcak otel sahiplerine alternatif olabiliyor ama uber denen sirket azgin ve bitik taksicilere alternatif olamiyor cunku izin yok..

    daha kotusu bu tur sacmaliklarin normal algilanir hale gelmesi..

    devletin kokusmuslugu malesef vatandaslarina da sireyet etmis herhalde 😉

    • Uber gibi bir düzen gelirse birden aniden;
      Bir sürü hırlısı hırsızı kaçgını işsişsiz kalır dedi birisi! Ben anlamadım ama bilmediğimiz birşeyler var galiba!
      Benim bildiğim:
      Taksicilik (sarı taksi!) için ayrı bir eğitim ve diploma lisans (bu taksicilik yapabilir kayıtlıdır gibi) zorunluluğu ve düreci geçmesi gerek sanıyorum…

  4. Tamam , sahiller elhak bize ait onu bilelim , bir de şunu bilelim !
    Ben de üç gün önce Antalya’da muhteşem bir konsere gittim ,meşhur Amerikalı , yedi ödüllü
    Christina Aguilera’yi , 35 bin euroluk biletle locadan dinledim ; başım arş-ı alaya değdi sanki ! Artık ölsem gam yemem , gözüm arkada kalmaz , oohh be dünyalar varmış !
    O ne harika o ne muhteşem konserdi öyle!
    Ben de nacizane bunu arkadaşlarımla paylaşmak istedim !

  5. Etme beni verem! Show tv de bir haber: selimpaşa (slvri) da sahile 2X2 kumun dalgakıran taşların üzerine beton dikip ortasına kafelerin büyük şemsiyesini sabitlemişler!
    Denize iniş için bir demir merdiven. Geçenden!!.. (geçebilir de denize girebilirsen! GEÇİRMİYOR! Neden? Burayı para virip bennyaptım! Diyor!!
    Sen kimsin? Ahhaa şu zenginlerin oturduğu.. (ayrıca teknesi için denize çakmış bir demir! Tomofili için yol kenarını zincirle çevirmiş! Kendine özel yol ortasında ispark😯😳)!!
    Yazar da tutmuş turist geliyo!.. muş!
    Gelen ukrayna kaçanlarını turist kontenjanından gösterirsen dediğin olur belki! Dolar mı ? Getirirler getirirler.
    Yalnız gideken on katını götürürler😡

  6. Tatil yalnızca paralılara değil çalışanlara hak aynı zamanda. Çünkü tatil demek çalışma sonrası istirahat etmek, ara vermek, dinlenmek demek.

    Peki benim gibi sürekli istirahat halinde emekli olan biri için hak mı? Nasıl olsun çalışmıyorum ki ben tatil edeyim.

    Aylak olanın meşguliyeti gezmektir zaten. Bir seyyah gibi aynı zamanda seyreyler seyreylemekle yetinir. Genellikle kalabalıklardan asude ara sokaklarda.

    Tatilde olanlara, tatile gideceklere iyi tatiller, çalışanlara iyi çalışmalar diliyorum.
    Yedi bin beş yüz adım attık bugün de…

      • Amenna.
        Bir de gezerken bazen karşılaştığım tipler var. Bunlar, hakikatleri gözlerine yaklaştırsan dahi görmüyorlar ve görmediklerini reddediyorlar ya da anlamıyorlar ve anlamadıklarını inkâr ediyorlar. Sanki gözünü kapatıp da güneşi inkar edenin halı gibi..

Yoruma kapalı.