Sansür.. Mezuniyet töreni iptali.. Konuşan okul birincisine müdahale.. Orwell’i hatırladım…  

32
Reklam

Önceki akşam son haberleri almak üzere önüne geçtiğim televizyon ekranı sunucunun görünmesiyle birlikte karardı. Sunucu bunun sebebini, Konya’da bir doktorun canını alan cinayetle ilgili haberin RTÜK tarafından yasaklanması olarak açıkladı. Kararla ilgili açıklamayı sunucunun ağzından dinledik.

Şaşırdım kaldım.

Dünkü gazetelerde de olay büyütülmeden verildi.

Oysa, ülkede ne kadar hekim varsa, bir meslektaşlarının hayatını silahlı bir saldırı sonucu kaybetmesine büyük tepki duymaktaydı. Önemli her meslek camiası, tepkisinin medya tarafından kamuoyuyla paylaşılmasını da ister. Getirilen yasak, yazılı ve görsel medya yanında sosyal medya ve YouTube gibi platformlar için de geçerliymiş…

Türkiye’nin dört köşesinde hekimler dün -acil vakalar dışında- hasta bakmadı, bugün de bakmayacak.

Bizler onların bu eylemini de kısa ve duygusuz haberlerden öğreneceğiz.

Ne oluyoruz? Meclis’e sunulmuş sansür yasası ertelenmişken, birileri sanki yasa yürürlüğe girmiş ve uygulanması gerekiyormuş gibi durumdan vazife mi çıkarttılar?

RTÜK’ün açılımı ‘Radyo-Televizyon Üst Kurulu’… Adı üstünde radyolar ve televizyonlarla ilgili bir kurum bu. Oysa duyurusunda yazılı medyayı da yasak kapsamı içerisinde gördüğünü açıkça ifade ediyor.

Reklam

Okuyalım:  

“Konya Şehir Hastanesi’nde meydana gelen silahlı saldırı olayına ilişkin Konya 5. Sulh Ceza Hakimliğinin 2022/2828 sayılı kararı ile yazılı, görsel ve sosyal medya ile internet ortamında faaliyet gösteren medyaya, olaya ilişkin haberlere yönelik yayın yasağı kararı getirilmiştir.”   

Görev alanı dışına çıkan bir devlet kurumu…

İşin aslına bakılırsa, olay gerçekten pek çok yönden garip. Cinayetin işlenmesi üzerinden saatler bile geçmemişken, olay mahallindeki bir mahkeme konuyu görüşüp derhal ‘yayın yasağı’ kararı alıyor. Mahkeme kararını öğrenen RTÜK de derhal toplanıp o karar istikametinde medya kuruluşlarına yasağı uygulamaları için tebligatta bulunuyor.

Hepsi bir-iki saat içerisinde gerçekleşiyor…

Bir de ülkemizde davaların uzayıp gittiğinden şikayet edilir; ‘yayın yasağı’ gibi ciddi bir karar devletin iki kurumu -mahkeme ve RTÜK- tarafından bir-iki saat içerisinde alınıp duyuruldu oysa…

Dönüp dönüp yeniden sayfalarını karıştırma ve daha önce altlarını çizdiğim paragrafları tekrar tekrar okuma ihtiyacını en fazla duyduğum George Orwell’in ‘1984’ romanına bir kez daha göz atmam gerekecek.

İngiliz yazarın 1947 yılında basılmış o romanında anlattığı, 1984 yılında olabileceğini öngördüğü bir karabasan tablosuydu; kitapta bugünlerde yaşadıklarımıza ışık tutabilecek yönler bulunabileceğini sanıyorum.

Reklam

Romanda yasakçı uygulamaları devreye sokan bir devlet kurumu vardı ve adı ‘gerçek bakanlığı’ idi. Onun emrinde çalışan sansürcülere ‘düşünce polisi’ adını takmıştı Orwell… Romanın bir yerinde, ‘‘Aman ha, sakın, gereksiz yere yüzünüzü asmayın veya abus çehreli olmanız gerektiğinde tebessüm etmeyin’’ tavsiyesinde de bulunuyordu.

Okumayanlara tam zamanı diye tavsiye ederim.

Televizyon haberlerini izlerken gözüm bir mezuniyet töreni haberine de takıldı. Hacettepe üniversitesi tıp fakültesini bu yıl bitiren gençler adına okul birincisi konuşuyor. Genç henüz konuşmasının başlarındayken kıyafetinden rektör veya dekan olduğu anlaşılan bir hoca yanına yaklaşıp kürsüyü terk etmesini istiyor…

Hayrola…

Genç ülkesi için doğru olanları birbiri ardına tekrarlamaktaydı ve savunduğu düşünceler anayasada da var olan ilkelerle ilgiliydi. Demokrasi, özgürlükler gibi…

Artık o tür görüşler de ifade edilmeyecek mi yani?

George Orwell’in bu soruya cevap teşkil edecek takılmalarını da hatırlıyorum, fakat boşuna buraya aktarmayayım.

Konuşması kesilmek istenen genç aldırmadan mesajlarını vermeye devam etti, mezunların ve törene izleyici olarak gelmiş anne-babaların alkışları da kendisini teşvik etmekteydi.

Hacettepe’de yaşanan o susturma girişimi, daha doğrusu olayın haber değeri kazanması, bir başka sonuca yol açmış gibi…

ODTÜ bugün yapılması planlanmış ve davetiyeleri gönderilmiş mezuniyet törenini iptal etti. 

Gençler onca yıl dirsek çürütüp mezun oluyor, ancak konuşup ters mesajlar verirler diye, diplomalarını törenle almaları engelleniyor…

Bravo vallahi.

Orwell ‘1984’ romanında canlandırdığı hayali ülkede bilimin ancak yok etmeye yarayacak konularda söz konusu olabildiğini, bunun dışında bir önemi bulunmadığını da anlatır.

Ne zaman ‘1984’ romanını okusam Türkiye çok şükür o durumda değil diye sevinirdim…

Zaten şu günlerde olanlara o sebeple şaşırıyorum.

ΩΩΩΩ

Reklam

32 YORUMLAR

  1. ODTÜ mezuniyet töreninde konuşan gencin neler dediğinden bahsetseniz daha iyi anlaşılırdı.

  2. “H. Gayret
    8 Temmuz 2022 At 19:42
    “HAYRETİ MÛCİP
    7 Temmuz 2022 At 15:55

    Bu gün bu konuda ,görebildiğim kadarıyla bir kaç köşe yazarı yazı yazmış .Ancak bana göre
    aşağıdaki yorumlar dahil (H.B nin son paragrafı hariç ) sadece Kemal Öztürk’ün yazısında gerçeklere temas edilmiştir .”

    “H.B.
    7 Temmuz 2022 At 09:37

    Madalyonun bir başka yüzünde ve herşey bir yana, doktor beyefendiler de hastalara daha itinalı davranmalı. Onları profesyonel tecrübelerini geliştirmeye elverişli birer deneme tahtası/hatta kobay görmemeli.”

    “HAYRETİ MÛCİP
    7 Temmuz 2022 At 21:59
    Yaşlı Bir Doktor Hocam’a ,

    Bunları dedikten sonra ben de şimdi size şunu sormak istiyorum ; doktorların biz hastalara karşı tutum ve davranışları hakkında bir şey söylemeyecek misiniz ; elinden şifa beklediği , derdine derman için gözünün içine baktığı doktoruna karşı bu hastalar neden böyle haince davranıyorlar acaba !
    Herhalde bunun bir açıklamasının olması lazım , değil mi Hocam ?”

    “H. Gayret
    7 Temmuz 2022 At 14:58
    Meslek fetişizmine, üniforma seviciliğe son!
    Hadi başlayalım yarından tezi yok!

    Yorumu Cevapla”

    MUCİB BEYİN “aşağıdaki yorumlar dahil” DEDİĞİ VE YETERİNCE GERÇEKÇİ BULMADIĞI YORUMUM HEMEN ÜSTTE DURUYOR…
    BU TARTIŞMA BENİM İÇİN BİTMİŞTİR AMA İTİRAZI OLAN VARSA BUYURSUN?

    Yorumu Cevapla”

  3. Ifade özgürlüğünün anlamını kavramamıṣ bir üniversite yönetimi.
    Ne kadar acı bir durum.

    Böyle yöneticiler geleceğin hür düṣünceli insanlarını yetiṣtirecekler öylemi…

    Böyle bir amaçları olmadığını somut bir delille ispat ettiler?
    Utanılacak bir durum!

    • Böyle bir amacı olduğunu nerden çıkardın dı ki Almancı? “Hür düşünceli”.. dedinde 😂😂😂
      -Islah ile ne Z kuşağı nede ne olduğu henüz anlaşılamayan😠 mevcut kuşaklar düzelmez.
      — Eğitimde, Sağlıkta, Güvenlik (asker polis)’ te, inanç işleri ve devlet yönetiminde insanları ıslah etmek değil!..
      — Eğitmek, öğretmek, yönlendirmek, bilinçlendirmek, göstermek, uygulama ve hatta sonucu denetlemek!
      *Hem daha güvenli, daha kesin sonuç odaklı, hem de garantili bir hizmet olmaz mı?
      *Üstelik %yüz memnuniyet garantili 🤗

      • Yorumunuz için teṣekkürler.

        Oswald Bumke “Erziehung heißt vorleben, alles andere ist höchstens Dressur“ demiṣ.

        Google tercümesi: „Eğitim örnek olmaktır, geri kalan herṣey sadece at terbiyesidir (Dressage).

        Örnek olmanın yer almadığı bir eğitim anlayıṣında atlarla insanlar karıṣtırılıyor galiba.

  4. Problem ne üniversitelerin varlığında ne de mezun öğrencilerin konuşmalarında. Bu öğrenciler neden konuşma metinlerine bu eleştirileri ekleme ihtiyacı hissediyorlar? Asıl mesele burada. Bu bizim daha önceleri rastladığımız bir şey değildi. 28 Şubat gibi bir badireyi yaşayan bir toplum artık üniversitelerinde özgürlüğü kısıtlayan her ne varsa kaldırmak ister. Düz mantıkla bakıp “üniversite kürsüsünde ağzına geleni söylemiş işte. Daha ne olsun!” denilmemeli. Şehir Üniversitesi gibi güzide bir kurumun kapısına bir inat uğruna kilit vurmayı başarabildik! Rektör olma şartlarını kişiye özel değiştirip kafamıza göre rektör atadık. Boğaziçi’nde yaşananlar zaten izah edilebilir gibi değil. Zamanında çok mağdur olduk, sıkıntı çektik e öyleyse bundan gayrı ne yapsak mübah bize demeyi akıl ve insaf dışı buluyorum. Böyle yazıyorsun Hattat efendi, fakat bunlar iktidara bir gelirse üniversitelerde 28 Şubat rüzgarları bu kez daha beter estirilir korkusuna da hiç katılmıyorum.O köprüler altından çok sular geçti. Biz özgürlükten korkmadan gençlere daha fazla hareket alanı sunarak yol alabiliriz. Tercih yapmak zorundayız, ya gelişime açık olacağız ya da Orta Asya Türk cumhuriyetleri ayarında bir düzende kapalı kutu olacağız.

  5. Ne sansürü?
    Mezuniyet törenlerinde konuşanın kürsü dokunulmazlığı mı var?

    “Olmayınca haya ile edep/
    neylesin medrese mektep!
    Bin yıl da okusa/
    Yine merkep yine metkep!”

    Tüm üniversitelerimiz için alternatif mezuniyet töreni konuşması önerim:

    SAYGIDEĞER HOCALARIMIZ,
    KIYMETLİ BÜYÜKLERİMİZ,
    BİZLERİ BÜYÜTÜP YETİŞTİREN ANA BABALARIMIZ;
    BİZLERİ BU GÜNLERE GETİREN,
    YÜKSEK ÖĞRENİM İMKANLARINI SAĞLAYAN AZİZ TÜRK MİLLETİ VE DEVLETİMİZE MİNNETTARIZ!
    HAK YOK VAZİFE VARDIR!
    DURMAK YOK YOLA DEVAM!

    • Dış güçler vazife şinas Türk milletini çok seviyorlar! Dünkü Joe Biden konuşmasına dair Ocak medya haberinde şöyle bir ifade var: “önceliğimiz komuta kademesi ve lojistik, lojistik istihbarat kadar önemli hale geldi.”

      Dış güçler yönetim kadrolarını, idare merkezlerini, komuta kademelerini ve sevkiyatları çok seviyorlar anlaşılan.

  6. DÜNDEN KALMA KAPAKLIK:
    “H. Gayret
    7 Temmuz 2022 At 22:38
    Hattat hocam, amerikada her gün okullarda silahlı saldırılarla öldürülen yüzlerce binlerce öğrenci de bu öfke kontrolünü sağlayamayan dingiller tarafından mı katlediliyorlar yoksa oralardaki vukuatlar gelişmiş ekonomi vatandaşı fantazisidir deyip geçelim mi, ne dersiniz?

    Yorumu Cevapla”

  7. Ben , o öğrencinin yaptığı konuşmayı , internet ortamında araştırdım ; müdahale edilmesini gerektirecek bir durum , siyasi bir içerik görmedim .
    Dekan biraz gereksiz hassasiyet göstermiş ve düşünmeden bir işgüzarlık yapmış ; haliyle de her şeyden önce kendini rezil etmiş !
    Eğer gerçekten müdahale edilmesi gereken bir durum varsa , dekan ya yerinden bir şekilde işaret eder veya uygun birini gönderir , bu da olmazsa duruma göre belki mikrofonu kapattırır !
    Bir dekanın kalkıp öğrencinin yanına gitmesi , buna rağmen yaptığı müdahaleden de netice alamaması ve tepkiler üzerine kös kös yerine geçip oturması bir züldür !
    İşin bir diğer komik tarafı da bu dekan , yapılacak konuşmaları önceden görmeyi düşünmemiş mi acaba ? Oraya her çıkan aklına geleni söyleyebilir mi !
    Diğer konuya gelince ben; Konya’daki menfur, elim ve vahşi cinayetle ilgili bir yayın yasağına rastlayamadım .Hem akşam hem de sabah bellibaşlı kanallarda haberi açık açık izledim ?
    Bu olayın toplumda her yönüyle tartışılmasının , irdelenmesinin faydası var zararı yok , neden yasaklansın ki?
    Siyasi iktidarın aleyhine kullanılmasını önlemek dışında makul ve mantıklı tek bir sebep görünmüyor !

  8. MUZUN AMA MAZUR

    Okulunu yeni bitirmiş ergenlerin mezuniyet töreninde Hükümete diskur çekmeleri nereden fikir özgürlüğü oluyor. Bu olsa olsa densizliktir. Siz sanıyor musunuz ki 12-13 yaşında veletlerin sokak röportajında ekonomi dersi vermesi, m. kemalin mezarından selfi atmalar, mezuniyet töreninde izmirin marşını söylemesi ile memleket kalkınır, bir fayda görür. Kuzey kore den başka bir biz kaldık kemalist teokratik dogmatik mezardan medet uman millet olarak. Bu ülke ne zaman çağdaş aydınlık günlere ulaşacak.
    Gerçi liyakat sıralaması yapılsa 18 milyonluk istanbulda 18 milyonuncu olacak imamoğlunu başkan seçen bir ülkenin geleceğinden ümitli olmak da ne biliyim. Onu geç millet meral denen kadına oy veriyor ya. Affet ya Rabbi.

  9. “Tabii ki öldürülen veya yaralananlar gösterilmedi. Bunun için yayın yasağına gerek yok.” diyorsunuz ama dün bizim köşenin tepesinde bir küvet dolusu kan vardı???

  10. Sayın yazar tıp fakültelerini dereceyle bitirdiği halde başörtülü olduğu için mezuniyet törenlerinde konuşturulmayı bırakın, üniversite kapılarında saçıbaşı yolunarak tekme tokat dövülen, cübbeli proflar tarafından tekmelenip yerlerde sürüklenen öğrenciler de gördük biz!!!
    Bugün türk kızı istediği bölümde istediği kıyafetle okuyabiliyorsa, en seçkin görevlerde alnının akıyla çalışıyorsa bunu cumhurittifakı sağlamıştır, öyle değil mi?
    Ne furuatı beee!!!!

    • o dediginiz donem de cumhur ittifaki nin kucuk ortagi iktidarda ve etkindi. onlarin yaptigi yanlisa karsilil bu yanlislar mubah mi oluyur?

    • Evet bu davanın görüldüğü AİHM’nde tapındığın hükümetin başörtüsü için ne dedi biliyor musun?
      Açıklamak için sabırla bekliyorum.
      %20nin altını görmelerini.
      “Pek yakında….” Taha-135

      • Gelelim şu şirin belde Dodurga’daki seçime.
        İktidar kanadı kazanmış. Yüzde 87 oyla.
        Gerçi bir ölçü sayılmaz. Bu sonuca bakarak asla bir genelleme yapılmaz… Lakin yüzde 87 oy, yine de çok büyük oran.
        Nedir, ne oluyor?
        Şaşılacak nokta şudur:
        Demek ki Dodurga’da enflasyon sıfır.
        Çarşı pazar çok ucuz.
        Domates 50 kuruş, patlıcan 60 kuruş, biber 70 kuruş… Meyve desen bedava…
        Demek ki oralardaki mutfaklarda yangın falan yok.
        Bu durumda ben ne yazayım?
        Yüzde 87’nin izahını yapamıyorum.
        Silah zoruyla bile 87 puanı bulmak zordur.
        Hiç uzatmayayım.
        Ne dediğimi anladınız siz.
        Ya tersi olsaydı?
        Maazallah.

        • Muzaffer bey “Yüzde 87’nin izahını yapamıyorum.” demişsiniz, ben yapayım ama önce şunu belirteyim ki ölçümüz dodurga seçimleridir, daha aşağısı bizi kurtarmaz!
          İzahı da şudur:
          Halkımızın derdi günü işkembesi ve kesesi değil türklüğün istiklalidir!
          Yani dodurgalı; ekonomiye değil milli dik duruşumuza bakarak oy kullanıyor, ok?

    • Ters kelepçe ile göz altına alınan başörtülüleri, henuz yeni doğum yapmis başörtülü bayanları gözaltına almaları , ağır hasta olmasına rağmen cezaevinde tutulan başörtülü bayanları kısacası 15 temmuzdan sonra yaklaşık 19 bini bulan bazıları bebeleri ile birlikte ceza evinde tutulan başörtülü bayanlarida malesef bu dönemde gördük.

  11. AKP’ye seçimleri kaybettirmek için ellerinden ne geliyorsa esirgemiyorlar, sanki….

    ….
    Her yerde derin devlet!
    Derinden muhalefet!
    Hür halkla işbirliği,
    Kısıtlanır hürriyet!

    Yasakçılığın tadı,
    Bugün yine hortladı!
    Ensede patlar bir gün,
    Seçmenlerin tokadı!

    Bu tokat başka tokat,
    Partide kalmaz takat,
    Muhalefet kazanır,
    Genelde budur maksat!

    Herşey yerli yerinde
    Muhalefet derinde,
    Devletin koltukları,
    Acep kimin elinde?
    …..
    Ne biçim iştir sorsan,
    Durmadan kafa yorsan,
    Doğruluktan ayrılma,
    Hakka inanıyorsan!
    ….

    • AKP secmenine kaybetmek icin elinden geleni yapiyor. birilerinin bi sey yapmasina gerek yok.

      • Muhalefet ya kendini kandırıyor ya da algı operasyonu peşinde. Çünkü Erdoğan’ın muhalefetin her adayı karşısında kaybedeceği yalanını ısrarla işliyorlar. Ama anket sonuçlarını toplayınca Kılıçdaroğlu, Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu’nun oylarını üst üste topladığımızda Erdoğan’a ulaşamıyor. Erdoğan, Mansur Yavaş’ın iki katından, Kılıçdaroğlu’nun üç katından, İmamoğlu’nun dört katından fazla oy alıyor. Peki bu durumda Erdoğan nasıl kaybediyor? Muhalefetin adayları nasıl kazanıyor?

      • Seninki de hep kolayına kaçmak, aynı derin muhalefet gibi! Bazen köy görünďüğūnden farkĺı yol ister !!

    • Güzel ve devâsâ hastahane binaları yapıyoruz, sağlık elemanları yetiştiriyoruz, onlara ülkenin imkânlarına göre çalışmalarının karşılığını vermek için kanunî yollar buluyoruz; ama, sağlık elemanlarını bir takım geri zekâlıların saldırılarından korumakta aynı başarıyı gösteremiyoruz.

      Evet, bu gibi saldırıların faillerine verilecek cezaların daha bir arttırılması için kanunî tedbirleri de hazırlıyoruz, ama, hastahanelerin girişine, bir ‘X- Ray’ cihazı koymayı ve o kocaman binaların güvenliğini sağlamak için bir güvenlik sistemi geliştirmeyi becerememişizdir.

      İçişleri ve Sağlık Bakanları, âcilen, bu konuyu bir netliğe kavuşturmalı, her hastahane girişine başta ‘X-Ray’ cihazları konulmalı, tabanca, bıçak vs. öldürme ve yaralamaya yarayacak her gibi âletlerle hastahanelere girilmesi önlenmeli ve saldırı ihtimali karşısında ânında müdahale edecek ve ‘özel güvenlikçi’ değil, polis veya diğer ‘resmî güvenlikçi’ler vazifelendirilmelidir. Çünkü, Danıştay, ‘özel güvenlikçiler’in üst-araması yapamayacağına karar vermiştir, geçen ay..

      Bu çareler düşünülmezse, sağlık personelinin bu gibi saldırılar ve cinayetlerin sevkıyle, gizli bir psikolojik direnmeye ve iş yavaşlatma yöntemine yönelmekte olduğu görülmelidir. Esasen, hele de son aylarda, vatandaşların hastahanelerden randevu alamayışlarının altında bu örtülü engelleme sergilenmekte olup, eleştirilerin faturasının da iktidara çıkarıldığı unutulmamalıdır.

      Umulur ki, bu, son saldırı olur ve âcil ve etkin tedbirler alınır.

  12. Sayın Koru ,
    Ülkemizde 200 bin e yakın doktor 500 bin civarında sağlık çalışanı var. Bu ülkede günde ortalama 1200 kişi ölüyor. Bir kaç gün önce de yoğun bakımda yatan eşini görmek için iki oğlu ile hastaneye giden bir kişi yoğun bakıma tek kişinin müsade edilmesine itiraz ederek olay çıkardı. Gidenlerin üzerinden 3 adet bıçak çıktı. Ne yapılmalı? Hastahanelere girişlerde de havaalanında olduğu gibi güvenlik araması mı?
    Böyle bir uygulamanın sonuçları ne olur?
    Adli vakalık her olayı hükümete belden aşağı vurmak için fırsat görenleri tatmin etmek mümkün mü?
    Bunca yıldır toplumsal meselelere dair yazıyorsunuz , bir de antik toplumlarda ki tapınaklardan günümüze toplu ibadetin toplum için önemini vurgulayan bir yazı yazın. Safları sıkılaştırmak neden önemli ? Paranoyak insanların gün be gün niçin arttığını irdeleyelim .
    Batıda bu konular konuşulurken sorun irdeleniyor , çözüm yolları aranıyor . Farklı cihetten olaylara yaklaşanlara prim verilmez iken biz de bu işi muhalefet yapıyor. Evet ruh sağlığı yerinde olmayanların bildirimlerine sansür uygulanmalı. Park da karşılaştığı insanın bakışlarından rahatsız olan biri polisi çağırıp nedenini sorgulamak yerine bu durumu sosyal medyada yayınlayarak takipçilerinin hezeyanlarını fişekliyor.
    Yeryüzünde cennet yok. Herkes cennete gitmek istiyor kimse ölmek istemiyor.

    • iki günlük doktor grevinde gerekli ve yeterli bakımı alamadığı için kaç hasta vefat etti acaba?

  13. Olmalı böyle güzel bir bakanlık.🙂 İhtiyaç olduğunu düşünüyorum.
    YÖK ÖSYM RTÜK diyanet Adalet vve belki daha yönetenlerin ve halkın aklına gelebilecek birsürü işler, aksayan bilinmeyen işler için iyi olur!
    Böylece her kurum kendi içinde kendi rutin işleriyle ilgilenirken,
    Okuryazarlığı belleyememiş öğrenememiş birsürü! güzel insanımıza faideli bir hizmet olmaz mı? (Cimer gibi düşünün).
    Sadece maliye bakanlığı bu işleri ciddi bir şekilde yapıyor (👀bakanın gözlerine bakarak değil tabi😂).
    Örnek sorular:
    -Bir mezuniyet töreninde öğrenci konuşma yapacaksa elindeki metni herhangi birine onaylatmak zorunda mıdır?
    -Bir olayı neye göre faydalı zararlı olduğunu, hangi kriterlere göre hangi kitaba kurallara göre belirleyeceğiz? Kim karar verecek?
    Not : bunun yerine aç bi tilifonunu gerçek bakanlığı na, on dk.’da öğren!
    Bundan sonrası ekran karartmak buzlalama tuzlama ile uğraşmazsın!
    Belediye başganlarıda CB adayı kitabına çalışır bu arada boş zamanlarında😊.
    Cezasımı? Ekranı Tamamen kapatmak+1
    (Pardon + milliyon ₺ ceza).

    • Törenleri toptan kaldırsak olmaz mı hocam, diplomasını alan defolup gitsin işinin başına ok?
      Okul birincisi olduysan hemen koş uzmanlık sınavlarına hazırlan hepsi bu…

    • Bu kadar boş yunivirsity açaçarsan, böylede boş işlerle uğraşırsın bool bol.
      Mezuniyet eğlencesi yada gösterisi hatta töreni
      sadece şov amaçlı okulun prstijini öğrencilerin aidiyet bağını güçlendirmek için yapılır.
      Birileri çıkıp (çıkarılıp!):
      Kkh lilere freeee…
      Seloya özgürlüüükkk…
      Belek katilleri yaşamalı….
      Dağdan gelecez bağdakin kovacaazzz…
      Yaşasın mandacılııkkk möööö..
      Kahrolsun!….
      Deyu çığırsalar!!!! (Çığırtsalar)
      Netçen? Netçen ha söle bana netçen netçen???
      Hadi gari söyle bakiim
      Ha gayret..
      (Bu iş terolcülüğü aşar galibam sanırsam)

  14. Geçen hafta ABD’de ve Danimarka’da yine toplu katliamlar yaşandı. Hiçbir yerde yayın yasağı gelmedi. Olaylar üzerinde günlerce süren yayınlar yapıldı. Olaylar analiz edilmeye çalışıldı. Herkes bildiklerini ortaya koydu. Tabii ki öldürülen veya yaralananlar gösterilmedi. Bunun için yayın yasağına gerek yok. Kurbanları ve yakınlarını incitici yayın yapılmaz. Yapanlar ise kınanır. Bunun için yayın yasağına gerek yok.

    Yayın yasağı bu ülkelerde neden konmuyor? Birçok neden öne sürülebilir ama temel neden halkın doğruyu yanlıştan ayırt edebileceği anlayışının temel alınmasıdır.

    Yayın yasağı “bizim halkımız doğruyu yanlıştan ayırt edemez ondan dolayı bizim ona devamlı dadılık etmemiz gerekir” anlayışının bir yansımasıdır. Ondan dolayı da önce halka hakarettir.

Yoruma kapalı.