Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan şu sıralarda önemli bir dizi ziyareti gerçekleştiriyor: Önce Bahreyn’e gitti, oradan Suudi Arabistan’a geçti, son durağı da Katar… Gezinin önemi, bu ülkelerin
Yüksek Seçim Kurulu’nun tarihini açıklamasıyla referandum için gün sayımı başladı. 60 gün sonra sandık başına gidecek ve sistem değişikliğini amaçlayan anayasa paketi hakkındaki kanaatimizi
Referandum ya da halkoylaması belli bir konuda bizlerin ne düşündüğümüzü öğrenmek için yapılır. Politikacılar veya devleti yönetenler, kafaları karıştığında, halkın hakemliğine başvurma ihtiyacı duyarlar.
Önce bir itiraf: Bazı yazıları başkalarından geri kalmamak veya başka bir ifadeyle koroya katılmak üzere yazıyorum. “Bir elin nesi var, iki elin sesi var” sözü
Merak etmeyin; ben bir yere kaçmıyorum. Birileri beni rahatsız edeceğini düşündükleri her türlü küfür ve tezviratı sosyal medyayı kullanarak üzerime boca ediyorlar; moralim bozulsun diye…
Ergenekon ve Balyoz davalarını yolundan saptırıp yargılama sürecinin bugün bir ‘zulüm mekanizması’ olarak algılanmasına sebep olan neydi? Darbeci olmayan, hatta konu içinde adının anılması mümkün
ABD Başkanı Donald Trump ile Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan sonunda telefonla görüştü de bizim âlem rahatladı. Zira, görüşmesizlik biraz daha uzasa, bazı zihinler, “Türkiye ile
Etrafımda, birkaç gündür, siyasete ilişkin en çok sorulan “Kararı Cumhurbaşkanı onayladı mı?” sorusu oluyor. Kısa süre öncesine kadar “Kararı Meclis Başkanlığı Cumhurbaşkanı’na sundu mu?” biçiminde
Herhalde hepimiz en az iki ay sonra yapılacak referandumda oyumuzu nasıl kullanacağımıza karar vermiş değiliz. “Rejim değişmeyecek” deniliyor, ama sistemin değişeceği en baştan kabul ediliyor.
ABD’de yaşanan, ilk bakışta, ülkenin bir ‘iç-meselesi’ gibi görünüyor. Yeni seçilen başkan kampanya vaatlerinden birini karanameye dönüştürerek 7 müslüman ülke vatandaşlarına ABD’ye seyahat yasağı
