Dış politikada da gömleğin üst düğmesi yanlış düğümlenmişti, şimdi ne olacak?

44
Reklam

Ülkenin sorunlarına ve o sorunların ortadan kalkması için gösterilen çabalara bakınca üzülmemek elde değil.

Sorunların en büyük bölümü, sonradan onları çözmek için gayret edenlerin kendi elleriyle sebep olduğu şeyler. En başta yapılan hatalar bir süre sonra soruna dönüşüyor. İlk hatayı yapanların rolü görmezden gelindiği ve hep başkaları suçlandığı için, hata soruna dönüştüğünde çözmek için kollar sıvanıyor, ama çözüm genellikle yeni sorunlar doğuracak bir hal alıyor.

Ekonomide durum böyle. Yargı alanında da. Dış politikada bu daha da belirgin halde.

Klişe olacak ama konuya en yakışan deyim, gömleğin ilk düğmesinin yanlış iliklenmesine dair olandır. En üstteki düğmeyi yanlış ilikleyenin iliklediklerini daha sonra teker teker çözmek dışında yapabileceği başka bir yöntem yoktur.

Bizdeki durum şu: Gömleği yanlış ilikleyen hepsini çözüp yeniden iliklerken bir önceki yanlışı tekrarlıyor.

Hep yanlış yapılıyor, düzeltmeye çalışılırken eski yanlış yeniden tekrarlanıyor. Düzeltme uğraşlarının istenen sonucu vermesi doğal olarak imkansızlaşıyor.

Gömlekleri her seferinde yılık düğümlenmiş bir insan gibi ülkemizin sorunları.

Çözümü yanlışı yapanın elinden aramak gibi bir alışkanlığımız var ve bu yüzden ne yaparsak yapalım iki yakamız bir araya gelemiyor.

Reklam

“Mısır’la ara düzeltilecek”, düzeltin…

Ekonomide durum böyle. Yargı alanında da. Dış politikada da durum farklı değil.

Dış politika için en gözümüzün önündeki olay Mısır’la ilişkiler… 

“Mısır’la ara açılacak” emir ve talimatı ile hemen arkasından başlayan o talimatın uygulamaya dönmüş biçimi yanlıştı. Yedi-sekiz yıl boyunca yanlışta ısrar edildi. O yanlış yüzünden ülkemiz ile Mısır’ın içinde yer aldığı yakın-uzak bölgelerin dengesi değişti. Daha önce aralarında samimi ittifak kurmaları beklenmeyecek ülkeler, o talimata uygun politik çizgimiz yüzünden, karşımızda cephe oluşturdular…

O cephede bugün Mısır, Suudi Arabistan, Yunanistan, Fransa ve İsrail yer alıyor…

Şimdi “Mısır’la ara düzeltilecek” talimatı eşliğinde arayı bulma çabaları fark ediliyor.

Temennim Mısır’la ve doğal müttefikimiz olabilecek bütün ülkelerle iyi ve verimli ilişkilere sahip olmamız. Çeşitli sebeplerle bize iyi gözle bakmayacağı düşünülen ülkeler ile bile, ilişkileri canlı tutarak, onlardan gelebilecek zararı engelleyecek bir zeminde buluşmalıyız.

Bir de her şeyin bizim arzumuza bağlı olduğunu düşünme gibi bir zaafımız var. İçte ve dışta arzuladığımız sonuçları alabilmek için karşı tarafın da bizimkine benzer bir arzuya sahip olması gerektiğini pek düşünmeyiz.

Reklam

Yanlış oluşan Mısır politikamızı, bugün geldiğimiz noktada yanlışlığımızı anladığımız için, talimatla değiştirmeye kalktığımızda istediğimizi gerçekleştirmemiz mümkün olur mu?

Umarım olur. Olmasını canı gönülden isterim. Fakat bir yandan da yanlışı düzelteyim der ve bunun için çaba gösterirken ilişkinin daha da kötüye gitmesinden de endişe ederim.

Karşı taraf arada oluşturduğu ittifakları bize tercih eder hale geldiyse… Mısır’ın yeni müttefiklerine danışarak konuya yaklaşması gerekiyorsa… İttifak cephesinin üyeleri de bunun için kabul edilmesi zor bir fatura çıkartılması tavsiyesinde bulunacaklarsa…   

“Gel, gel” yaparak üzerlerine çektikleri ülkemizi son kertede hayal kırıklığına uğratmaları ihtimalini gözardı etmemek gerekiyor.

Coğrafyamızda bulunan ülkelerde de medya çoğunlukla yönetimlere yakın konuşlanmış durumda; oralarda çıkan haberler ve değerlendirme yazıları niyetin bu olduğunu düşündürüyor. O yazılarda dile getirilen unsurlar arayı düzeltmek istenilen ülkenin şartlarını yansıtıyorsa, hayal kırıklığı bizi bekliyor demektir.

Ne olacak peki, bakanlar mı değişecek?

AK Parti’nin itibar ettiği gazetelerde muteber kalemler hükümette değişiklik yapılacağı beklentisini duyuruyor.

Ekonomide ve yargı alanında ‘reform’ girişimi ile Mısır’la arayı düzeltme niyetinin gündemde olduğu bir ortamda bazı bakanların değişeceği haberi, daha önce boş çıkmış benzer beklentilerden farklı olarak gerçeği yansıtıyor olabilir.

Bakanları atayan ve onlara uygulayacakları politikaların talimatlarını veren irade, politikalarda köklü değişiklikler yaşanacaksa, bunun ancak eskiyi hatırlatmayacak yeni yüzlerle yapılabileceğini hesap etmiştir.

Ekonomide öyle olmadı mı?

‘Faiz-enflasyon’ ilişkisi üzerine oturan önceki politik uygulamaların tam tersi ile o politikaların sebep olduğu sorunların üstesinden gelme niyeti, ekonomi yönetiminde değişikliği getirmişti. Atanması üzerinden fazla bir süre geçmemiş Merkez Bankası başkanı görevden alındığı gibi, aileden biri olan ekonominin bütününden sorumlu bakan da bugün tabloda yok.

Benzer bir köklü değişiklik AK Parti’nin bazı görünür yüzleri ile dış politika uygulayıcılarında da gerçekleştirilebilir.

Mısır’la aranın açılması ve başka yanlış uygulamalarda ön planda yer almış isimler yeni dönemde görünmez kılınabilir.

Karşı tarafa niyetin ciddi olduğu mesajını verebilmek için…

O mesajı karşı tarafın aradakilere iletilmiş bazı beklentilerinin yerine getirilmesi de izleyebilir.

Yapılacaklar başta yanlış iliklenmiş gömleğin bu defa yeniden ve doğru olarak iliklenmesini sağlar mı, yoksa gömleğin yılık hali düzelmek yerine yeniden ve daha da bozuk bir görüntü mü verir?

Temennim ilk ihtimalin, endişem ise ikincisinin gerçekleşmesi yolunda.

Görelim bakalım ne olacak?

ΩΩΩΩ 

Reklam

44 YORUMLAR

  1. Yapılan yanlışlar alkışlanınca yola devam edildi.
    Azınlıkta kalan aykırı düşüncede olanların sesi çoğunluğun gürültüsü ile duyulmadı.
    Halk böyle istemiş demek.
    Zorunluluk doğunca gerçekler dayatmaya başladı.
    Sesi duyulmayanlar haklı çıkması kimseye fayda sağlamadı.
    Gerçekler en iyi öğretmendir.
    Evet öğreniyoruz artık.
    Ama en pahalı bedeli olan tecrübeler kazanıyoruz.
    Kalıcı hasar birakmazlarsa faydası olurlar sanırım ,ders alacak basiretimiz varsa tabii.
    Savaşlarin doğurduğu izdirap,yikim ve elem barışı doğurur.
    Barişin sağladığı huzur,bolluk,bereket kiymeti unutulunca meydan okuma ve hükmetme arzusuna evrilmeye başlar savaşa hamile kalır.
    Savaş ve düşmanlıkların hasarlarını yaşamamış bir kuşak yönetimleri devralmaya başladığında felaket yakın demektır.
    Her ne oluyorsa oluşma iklimi olduğunda mutlaka olacaktır.
    Olacaklar için ortam ve şartlar uygunsa aslan engellenemezler belki çok gayrat gösterilirse amcak geciktirilebilirler.

  2. Didem hanım “… suriye de yapılan hataları iktidar kendi bile kabul etti pek çok vesile ile de itiraf etti, lakin sonuç ne oldu?” buyurmuşlar; bu iddianız için bir tanecik olsun yapılmış ve kabul edilmiş hata veya itiraf örneği verebilir misiniz?
    Davutoğlunun ben emir verdim dediği düşürülen rus uçaklarından bahsetmiyorsunuzdur heralde?

  3. HDP’ye kapatma davası açıp 600 milleti yiyen vekillerin içinde kazancının son kuruşuna kadar hakkını veren bir İnsan abidesi Gergerlioğlunun vekilliği’ni düşurenler’de zerre kadar utanma ve kul hakkı konusunda vijdan varsa bunlara itiraz etsinler..!!
    Heleki kendini müslüman ve milliyetci olarak tanıtan
    Bahçli, Ûmett liderliğine soyunmuş müslümanlar halife olmak isteyen Erdoğan! Aşağıya bir kısmını kopildeiğim karara nasıl tepki verecekler. Önceden Çin ile birlikte terörişt ilan ettikleri Uygurlar’a AB sahip çıktığı için AB 27 ülkeyide teröristlere arka çıkmakla süçlaya bileceklermi?
    ××××××
    “AB’den 32 yıl sonra ilk olacak bir karar
    Avrupa Birliği’nin 27 üye ülkesi, Çin’in Doğu Türkistan’daki Uygurlara yönelik insan hakları ihlalleri için 1989’dan bu yana Pekin yönetimine ilk yaptırım kararını aldı.

    insan hakları ihlalleri nedeniyle 4 Çinli yetkilinin mal varlıklarının dondurulması ve vize yasağı uygulanması yönünde karar aldı. Ayrıca Çinli bir kuruluşun da kara listeye alınacağı belirtildi.
    söz konusu kararın bakanlık düzeyinde onaylanmasının ardından ceza alan isimlerin kamuoyuna açıklanacağını bildirildi.

    Diplomatlar, yaptırım uygulanan Çinli yetkililerin Uygur Müslüman azınlığın haklarını ihlal etmekle suçlandığını söyledi.”
    ××××××

  4. ha gayret. yiğit bulutun söyledikleri şimdiye kadar birtanesi bile gerçekleştimi sen ondan da hayalcisin sarikamista eğer rusları akadan dolanıp yok etseydik kafkasların sahibi biz olurduk doğru ama gel gör eldeki veriler ve imkanlar aklınla ayak tabanını sağlam koruyacak sın aya girmeyi beyenmedin sanirm sen marsa git iyisimi oda olmad dolar basma fabrikasini kurup dunyaya dolar dağitalim bunuda bayenmedinse Davut Güloğlu – Laga Luga Yapma – YouTube

  5. Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun bugün vekilliği düşürülmüş bana 94-Leyla Zana, Hatip Dicle hadisesini hatırlattı. Yıllar sonra Zana’ dan resmi ağızlar özür dilemiş ve olanların yanlış olduğu en üst düzeyde ifade bulmuştu. “Beşir Atalay, Başbakan Erdoğan’ın Zana ile yaptığı görüşmeyi değerlendirdi. Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Diyarbakır Bağımsız milletvekili Leyla Zana’ya silahlar bırakıldığında sorunun çözümünün kolaylaşacağını ifade ettiğini belirtti.” Gergerlioglu’ na reva görülen muameleden dolayı birkaç yıl sonra gene özür dilenmesi gerekecektir. 28 şubat sürecinde en önemli bir insan hakları savunucusu olan Gergerlioglu vicdanlarda mahkum değildirler. Çok değil birkaç yıl önce yetkililerce söylenmiş benzer bir görüşü retweet etmesi gerekçe gösterilip mahkum edilen Gergerlioğlu için pek çok vicdanlı insan ile birlikte dua ediyorum. Bir başka duamız ise Gergerlioğlu gibi ahlaklı ve istikametli müslümanlarla haşr olunma azmimizdir. Kişi sevdiği ile beraberdir siz ve mevhum davanız merduttur. “Ey iman edenler! Allah için hakkı ayakta tutun, adaletle şahitlik eden kimseler olun. Herhangi bir topluluğa duyduğunuz kin, sizi adaletsiz davranmaya itmesin. Adaletli olun; bu, takvâya daha uygundur. Allah’tan korkun. Şüphesiz Allah yaptıklarınızdan haberdardır.” Maide-88

    • “Allah’tan korkun. Şüphesiz Allah yaptıklarınızdan haberdardır.” Maide-88”
      Bizde bu ayeti anlayacak insanlar ya hapisteler yada Gergerlioğlu gibileride teröristlikle suçlanarak 600 parmaktan vijdanli parmakların haricinde koltukları uğruna İmanlarını liderler için feda edenler ve onlar gibileri Anlamazlar. Ayrıca’da! Onlar tarafından dünyaya ihiraç edilmiş burdaki troller gibileri hıç anlamaz. Çünkü onların vitaminleri iftira yedikleri kokmuş et içdikleri insan kanı.
      Maalesef maalini verdiğiniz ayet bize değil ABD. AB ve Kanada gibi ülkelerin yöneticileri için nazil olmüş.
      Bizimkilerde söyledikleri yalanlar ve yedikleri kul hakklarını gizlemek için o ayetleri kendilerine kalkan ediyorlar.

    • Reşad bey “… Yıllar sonra Zana’ dan resmi ağızlar özür dilemiş ve olanların yanlış olduğu en üst düzeyde ifade bulmuştu.” buyurmuşsunuz;
      bir tanecik olsun bu iddianızı doğrulayacak bir açıklama veya makamı örnek gösterebilir misiniz?
      Dersimli kemalin “hendekteki arkadaşlar” açıklamasından daha yüksek düzeyli bi örnek olsun ama…

      • Wayback machine ve levhi mahfuz, biri dünyada, diğeri ukbada şahidim. Sizde böyle bir şahit var mı? “Her insanın sorumluluğunu omuzuna yükledik. Kıyamet gününde insana, açılmış vaziyette önüne konulacak olan bir kitap çıkaracağız.” “Oku şimdi kitabını! Bugün kendini yargılamak üzere kendi nefsin yeter!”İsra13-14

  6. mesele mısır yada koçanı pardon iki ağaç değil beyabicim hala anlamadınmı? mesele ağa babalarının gözünü göğertip nooo, nayıırr, nolamaazzz. bendemeden olmaazz, hikayesi.
    önce parayı ver ben sana uçak füze yapayım, sonra senin komşunada satayım, birbirinize bir deneme yapın..
    yapmazsan, komşuna ekmek su satmanı yasaklarım. sadece ateşli silahlar tank füze serbest (oda sende yok).
    kurban olam senin yoluna döşeyeyim kandilden akdenize kadar boruları, (benden),
    sen boruların üstünden hergeçtiğinde tır başına bir akçe, geçmezsen iki akçe virüs cezası yazarım. (hadi şöför beleş).
    heryıl yues faizi artışı oranda zam yaparım, istersem seni kraliçeye dava açarım haa.
    işte bütün mesele bu azizim.
    öteki zaten emir kulu, senin babanıda sevmezdim der senle telefon irtibatını bile makasla keser.
    (yada ellerinin üzerinde yürümeyi öğreneceksin.).

  7. Sisi’ye zaten Türkiye ile arayı iyi tutmak için darbe yaptırdılar, Mursi’yi de Türkiye ile Mısır’ın arasını bozduğu için öldürdüler. Dimi sayın köşe yazarı

  8. Emperyalist ülkeler önce senin vereceğini alırlar,
    sonrada kendi istediğini alırlar .
    onlarla ilişki ayıyla yatağa girmeye benzer, mutlaka zarar görürsün .
    Önemli olan içte ve dişta güçlü olmaktır.
    Suriyedeki,karabağdaki ,mavi vatandaki ve libyadaki pozisyonumuz düne nazaran çok güçlü.
    PKK ve FETÖ 40 yıl sonra temizlenmiş olup geleceğe güvenle bakıyoruz.
    Başarılarımızı yabancı ülke medyasının insaflı yazarları daha iyi anlatıyor.
    Muhalif olmak bizde bardağin boş tarafını görmek oluyor.
    Türkiye tarihinin en güçlü dönemini yaşıyor, dörtlü Biden cetesinin gürültüsüne bakmayınız.

  9. TÜRKIYE VE HALKI ŞU AN BATMIŞ BALIK! YANI ÖLÜ BALIK.
    Batmış BALIK YAN GIDER.

  10. Aslında dünkü fıkra , bu günkü yazının konusu için adeta biçilmiş kaftandı ! Artık bilenler onu tekrar hatırlayacaklar , bilmeyenler ise bir zahmet dünkü yazıya bakacaklar !
    Ancak biz yine de boş geçmeyelim.
    KEÇECİZADE FUAT PAŞA ‘dan bir anektod :
    Sultan Abdülaziz ile Avrupa seyahatine katılan Fuat Paşa , III Napolyon’la görüşecek olan padişahın oldukça gecikmesi üzerine , durumu izah etmek için Napolyonun huzuruna çıkar .Napolyon, sırtı kapıya dönük olduğu halde etrafındaki kişilerle ve yüksek sesle konuşmaktadır ; bir şekilde , Fuat Paşanın da içeriye girdiğini fark etmez ve konuşmasına devam eder .Fuat Paşa , ‘ Öküz adam , hala gelmedi ‘ gibisinden bazı sözlerini haliyle duyar ! Yanındakilerin kaşgöz işaretleriyle kendine gelen imparator Fuat Paşaya döner ve gayet mahcup bir halde ,
    – Kusura bakmayın , dalgınlıkla ağzımdan kaçırdıklarımı herhalde sultanınıza söylemezsiniz !
    Fuat Paşa pek istifini bozmaz ve gayet sakin bir şekilde şöyle cevap verir,
    – Lütfen rahat olun haşmetmeap hazretleri , ben hiç sultanımızın sizin hakkınızda söylediklerinden bahsettim mi !
    Herkese selamlar , hayırlı günler

  11. Eski bir dostum çok yakınlarda “Bugün Sisi yani Mısır ile yakınlık kuralım diyenler yarın fetö ile yakınlık kuralım derler” diye durum paylaşmıştı. Şimdi ne düşünüyor aceba? Gerçi yandaşlar her yanlışa bir kıvırma bulabiliyorlar…
    Penguen bu renk değişimini hayretle izliyordur…

  12. Sayın koru, bahsettiğiniz o deli gömleğini türkiye üzerinden çıkarıp atalı yıllar oluyor ama bazıları hala eski günlerdeki gibi düğmelerin derdinde; artık denizaşırı efendilerin değil ankara kriterlerinin borusu ötüyor bu coğrafyada;
    kafkaslardan trablusgarba, ıraktan suriye cephesine, akdenizde ve karadenizde, her yerde biz varız:
    Yaşasın türkiye liderliği!
    Yaşasın ezilen halkların dayanışması!
    Durmak yok yola devam!

  13. bir klişede benden,
    ülkelerin dostları değil, çıkarları vardır.
    iş bize gelince bir kişinin kararları, inandıkları, belledikleri var. onca diktatörle arasını bozmazken sisiyle bozmaya karar verdi, onu oraya getiren mekanizmaları görmezden gelerek ve bir orta yol tutturmak gerektiğini umursamadan. kuşkusuz etrafında bunun yanlış olduğunu söyleyen iş çıkar bilir insanlar olmuştur ama ne gam, ne umur. sisi müslüman kardeşler ile bütün bölgeyi dizayn etme planlarını bozdu.
    yazık oldu diyeceğim ama
    niyet hayır, akibet hayır olur.
    niyet bozuk, akıbet bozuk oluyor işte. sen önce kendi ülkene iyilik, kardeşlik, refah, bolluk getir, sonra bölgeye liderlik edersin. eksiye dönmeyen gösterge kalmadı, üzerinde oynanmayan, değiştirilmeyen veri kalmadı, oynanmıyorsa saklanıyor, bozulmadık kurum, kuruluş satılmadık mal mülkte te kalmadı. kutuplaşma, kutuplaştırma had safhada. bizden olmayan herkes potansiyel düşman ve hain. yakın koruma beşi bir yerde müteahhitler dünyanın en zenginleri olmaya aday. ülke her geçen gün fakirleşirken her geçen gün israf artıyor.
    böyle mi dizayn edilecekti bölge?
    böyle mi liderlik edilecekti?
    bir de işe dini alet ediyorlar.
    maddi rant yetmedi bir de manevi rant peşindeler.
    oysa bu yirmi yıl gerçekten herşey çok farklı olabilirdi, hissettiğim kızgınlık ya da öfke değil, böyle bir saiklede yazmıyorum, gerçekte büyük bir hayal kırıklığı ve üzüntü duyuyorum.

    hükümette büyük bir değişiklik yapılacakmış.
    geçiniz efendim.
    eller iner, kalkar gereken yapılır mantığı ile her ay kabine değiştirsen ne olacak?
    albayrağın tekrar geleceği de söyleniyor zaten.
    gelen gideni aratır derler, gerçekten de gidenleri mumla arar hale gelindi.
    hala bunlarla işlerin iyiye gideceğini, yolsuzlukların altından hikmet çıkacağını sananlar var, kurbağayı öpünce yakışıklı prense dönme ihtimalini daha yüksek buluyorum yoksa ben dahil hepimiz hala savunuyor olurduk.

  14. Seçimle gelip, kendi atadığı Genelkurmay Başkanının yaptığı darbeyle devrilen ve tutuklu yargılanırken mahkeme salonunda heyetin gözü önünde can veren Mursî, darbe karşıtı eylemlerde vefat eden Esma Biltaci ve diğer darbe mağdurları için bizim iktidar RABİA işaretleriyle çok “dokunaklı” nutuklar attı, kameralar önünde gözyaşları döktü.
    Uluslararası toplantılarda darbeci Sisi’yle birlikte görüntü vermemek için, onunla aynı masada oturmamaya çok dikkat gösterildi.

  15. Şimdi ne mi olacak?
    Cevabını tarih veriyor.
    Keyfi yönetimlerde ne olmuşsa o olacak: Bir yanlışı daha büyük bir yanlış ile düzeltmeye çalışacaklar.
    Örneğin ekonomiyi düzeltmek için borcu ve israfı arttırarak katlamışlar.
    Toplam borçlar;
    2002 yılından 2011 yılına kadar ikiye katlanmış;
    2011 yılından 2018 e kadar tekrar ikiye katlanmış;
    2018 yılından ise ikiye hangi yılda katlanmış?
    Sıkı durun: 2 0 2 0
    Bu arada toplam(kamu- özel, iç-dış, hane halkı-şirket) borcunu mu merak ettiniz 7 trilyon 561 milyar YTL
    Yap İşlet Devretlerin yükümlülükleri hariç.
    Kişi başına 100 bin TL ye emin adımlarla ilerliyor.

  16. Mısırla ara anlamsız bir nedenle bozuldu ve AKP sonuna kadar haksız ve her eleştiriyi kabullenmek zorunda .Dış politikada maalesef etik değerler , ilkeler vs işlemiyor tek hedef ülke çıkarı olması gerekiyor.AKP bu hatayı yaptı.Peki şimdi ne yapmalı asıl sorulması gereken bu .Burada hem muhalefet hem sivil toplum (odalar ,esnaf kuruluşları üniversiteler vs ) yol gösterici olmalı.Duzelirse hep birlikte kazanırız kaybedersek başta AKP olmak üzere hep birlikte kaybedeceğim.
    Aklıselim galip gelmeli.

  17. fatih nasıl böyle anlıyorsun arayı bozmak yanlıştı arayı düzeltirken daha büyük yanlış yapılmasın diye uyarı yazısı eleştiri bunun neresinde

    • Sayın veli, en alttaki fatih beye neyi nasıl anlaması gerektiğini öğretmeyi bırak da hemen üstteki ahmete bir bak:
      Dış politikada etik değer mi olurmuş, mısır ve diğer eli kanlı terör devletçikleri gibi küresel efendilerin kapısına yatmalıymışız, ülkemizin çıkarları onların mandasına tabii olmaktan geçiyormuş iyi mi?

      • yani Reisi Rabia’ meydanından vaz geçirmeyecek misiniz? reis kendine çoktaan yeni sembol işaret bulmuş diyorlar ama..n’aber;)))

      • HA GAYRET yanlışa yanlış diyeceksin eğer yanlış değildi ise şimdi ne değişti de arayı düzeltmeye çalışıyoruz.Darbeye tepki verirsin iç karışıklığa tepki verirsin ama sınırı vardır. Tüm Mısır halkının tüm Suriye halkının koruyucusu biz değiliz. 12 Eylül de bizde de darbe oldu ama halk tasdik etti % 90 küsür anayasaya kabul dedi. Peki tüm batı bize düşman mı olmalıydı.
        Ayrıca dünyanın tek etik devleti bizmiyiz onca demokrasi insan hakları savunucusu ülke var iken tek cengaver bizmiyiz. Tepkini gösterirsin ama bir noktaya kadar sonuçta önce kendi menfaatin gelir. Sokakta insanlar açken kapını açıp gel buyur kardeş sıcak yuvan olsun diye evini açıyormusun .Kendini düşünüyorsun değil mi ? memleket meseleleri de böyledir. Birileri başkana Hatalarını söylemediği için iki ileri bir geri yapıyoruz. Eğer dersen ki başkan hata yapmaz ozaman sözüm yok sana.

        • Ahmet bey “12 Eylül de bizde de darbe oldu ama halk tasdik etti % 90 küsür anayasaya kabul dedi. Peki tüm batı bize düşman mı olmalıydı.”
          Sence ifaden de bi sorun yok mu?
          Bir nato generali darbe yaptı diye tüm batı bize niye düşman olsun ki; ancak alkışlar ve ayaklarının altına kırmızı halı sererler:)
          15 temmuzda da hiç sesini çıkaranı duymadık batı cephesinden niyeyse?
          En fazla “bizim çocukları karga tulumba derdest edip içeri atıyorlar” diye birkaç çekingen mızırdanmayla yetinmişlerdi…

  18. Öncelikle olacak olması gereken şudur; içeride ilişkileri düzeltmek, düzeni yeniden tesisi etmek: Muhalefete açık olacaksınız. İfade ve düşünceyi açıklama, basın özgürlüğünü sağlayacaksınız. Yargı bağımsızlığını gerçek anlamda tesis edeceksiniz. Denetimi, denetlenmeyi kabul edeceksiniz. İstişare kurumunu -TBMM’yi-güçlendireceksiniz. Toplumla barışacaksınız; kutuplaştırmayacak, belli kesimleri kafanıza göre – kafanıza göre düşman, hain ilan etmeyeceksiniz.

    İdare, öncelikle içeride düzeni tesis etmeyecekse gerisi lafı güzaf. Eylemleri hep konjonktürel gerçekleşir; kısa vadeli ilişki kurmalar, canı istediğinde masayı devirmeler, hamasi nutuklar, asıp kesmeler ya da; yüzü Batı’ya dönük olmalar, dost ve müttefik ilişki kurmalar, tarihi bin yıllara dayalı…, din kardeşliği, din birliği! ifadeleri, falan da filan.

    Bunları neden belirttim? Hani bizde bir söz vardır; “Perşembenin gelişi Çarşambadan bellidir” diye. Ya işte böyle: Geçmiş geleceğe ışık tutar; geçmişimiz de yarınlarımıza dair fikirler verir. Hoş, AK Partinin- Erdoğan’ın- geçmişi sayılabilecek iktidarının ilk yılarında, yarınlara umutla bakmamızı gerektiren kırıntıları var da bu bir nebze olsun “perşembeli” günleri kurtarır gibi bir hava verse de sonrasında, uzun yıllardır yaşattıkları bu umudumuzu berhava ediyor malesef.

    Yaşanan bir güven sorunu mudur ne?

    Siyaset kurumunun, uygulayıcılarının, vakti zamanında muhalefette olup şimdi de iktidar ortağı olanlar ile iktidar sahiplerinin, hem içerde hem dışarda ne denli savrulduklarını, dün ak dediklerine bugün kara dedikleri veya tam tersi uygulamalar, söylemler içinde olduklarını görüyoruz. Haliyle bu, devletin iç/dış politikalarına da yansıyor, yansımaktadır. İçeride yaşanan güvensizlik aynıyla dış politikaya, uluslararası ilişkilere de yansımakta veya en azından izlenen dış politika ve söylemleri dış ilişkilerde “düşmanca” addedilmektedir. Bu seviyeye tırmanan olumsuz ilişkilerin bir anda normale dönmesini beklemek yanıltıcı olur. Zira bozulan ilişkilerin düzeleceğine inanmak öncelikle sınanmayı gerektirir, ortaya konulan iyi niyetin gerçekleşmesi süreci takip edilir.

    Mısır’ı İsrail ve Yunanistan ile müttefik ilişkilere sokacak kadar bölgede ne gibi gelişmeler yaşandı da Mısır kendini buna ya mecbur gördü ya da milli çıkarları doğrultusunda böyle bir karar aldı.. bunu yaparken tarihi, kültürel ve jeopolitik açıdan doğan boşluk Türk dış politikasından mı kaynaklı idi de, Mısır ile beraber Suudi Arabistan, diğer körfez ülkeleri kadim dost sayılan Türkiye’yi dışlayarak bu müttefik ilişki içerisine girdi? Ya İran?

    Türkiye’yi, Batı ile ilişkileri bozulanla beraber bölgesinde de yalnızlığa iten, tüm Batı ülkeleriyle beraber bölge ülkelerin sözbirliği midir, yoksa Türkiye’nin takındığı dış politika uygulamaları mıdır? Birincisi ise eğer, tüm mezkur ülkelerin bizi yalnızlığa itecek tavırlarına karşılık onları korkutan saik/ler elde ettiğimiz siyasi, ekonomik, askeri gücümüz müdür ki; içimizde yaşadıklarımızla beraber dış politika kazanımlarımız! bunun böyle olmadığını söylüyor; bir de aramız bozulan ülkelerle yeniden tesis etmeye çalıştığımız ilişki kurma niyetimiz/girişimlerimiz…

    İkincisiyse eğer, ki; yani yanlış Türk dış politika uygulamalarından kaynaklı aramız açılan ülkelerle yeniden ilişki kurmaya çalışmamız, onlarla olan iyi ilişkilerimizin kendi elimizle bozulduğunun ikrarıdır da sırf bundan dolayı ilişkilerin bozulmasının nedeninin ikincisi olduğunu söyleyebiliriz. Bunu iktidarında açıkça belirtmesi gerekir ki, kurmaya çalıştığı uluslararası ilişkiler niyetindeki samimiyeti ortay çıkmış olsun.

    Peki iktidar bunu açık ediyor mu?

    Gelinen noktada menfi kazanımların yanlış dış politika uygulamaları kaynaklı olduğunu iktidar ve ortakları da biliyor ve bu yüzden yeni iyi uluslararası ilişki kurmaya koyuldular ama iç politikada aleyhine yansıyacağını bildiklerinden burunlarından kıl dahi aldırmıyorlar.

    Aramızı düzeltmeye çalıştığımız ülkeler bunu farkında ve avantajlı durumdalar. Bundan bir kazanç elde etmek isteyeceklerdir. Öncelikleri bu olacaktır. Yoksa ne “haydi yeniden ilişkilerimizi yoluna koyalım” kolaylığı içinde ne de ilişkilerimizi düzeltmedeki niyetimizin dostça ve uzun vadeli olacağına inandıkları olacaktır. Çünkü “ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz” özdeyişinden onlar da haberdardır.

    Ben, sözümün başında söylediğim noktadayım: Önce içeride düzeni sağlamak, ülkü birliğini gerçekleştirmek zorundayız. Bu gerçekleştiğinde dışarı ile olan ilişkilerimizde düzelecektir. İktidar ile ortakları, bana buna inanmamı sağlayacak samimiyeti, güveni gösterdiklerinde/ortaya koyduklarında inanın aynı iyileşme ve inanç dışarıda da ortaya çıkacaktır.

    Salı da iyi idiler, Çarşambada yaptıkları Perşembeye umutla bakmamızı sağlamıyor. Ne var ki Salı kazanımları tecrübi olarak bir sermaye olduğundan bir fırsatları var hala.. değilse “Binmişiz bir alamete gidiyoruz kıyamete” gibi bir şey.

    • ben de sizin gibi düşünüyorum sn.hocam. ama bu dediklerinizi yapacak oturaklı bir devlet mekanizması yok Türkiye’de. açıkçası Said Sefa’nın da dediği gibi ‘devlet’ henüz kuruluş aşamasında olduğu için içerde ve dışarda işleri yürütecek mekanizmaları çalıştıran klikler de bu yeni kurulmaya çalışılan devletin içinde varlık mücadelesi veriyorlar. bakınız burası önemli!

      yani ‘andımız’ tartışmaları çağın gerisinde kalmış, tarih sayfalarında yerini almış olması gerekirken bu gün bu mücadeleye malzeme yapılmasını başka nasıl anlayabiliriz?

  19. Gazetedeki habere göre Türkiye’nin ürettiği Atak helikopterinin Pakistan’a 1.5 milyar dolarlık satışına ABD-İngiltere izin vermemiş. Çünkü motorları bu ülkelerdenmiş. Türkiye, bu ülkeleri hep eleştirirdi, silah satıyor bunlar diye. Şimdi aynı role soyundu Türkiye. Silah üretiyor, silah satıyor, bunlarla övünüyor, en büyük yatırımı savaş sanayisine yapıyor. Sadece bu değil Suriye, Azerbeycan, Irak, Libya, Katar gibi bir sürü yerde harekat da yapıyor, üs bulunduruyor. Demek ki daha önceki eleştiriler sadece kıskançlıktanmış. ABD olmak istiyormuş Türkiye. Dışarda yalnız kalmanın bir sebebi de bu galiba. Ne yapalım, değerli yalnızlık diyelim. Başımıza bir iş gelmesin de.

    • amerika savunma ihracatına getirdiği yasağı 6 ay ertelemiş. bunu yorumlayan bir yetkili “bu erteleme atak helikopterlerinin teslimini mümkün hale getirmiyor” demiş.

      yerli helikopter motorunu bir törenle çalıştırdılar. neden pakistanın istediği helikopterlere bu motorlar takılıp teslim edilmiyor? 6 ay’da nükleer silah yapabilen Melih Bulu’ya sorsak cevap verir mi acaba?

      • Baran bey, enderin gazete haberlerinden derleyip getirdiği çerçöpe öykünerek mi yüksek düzeyli stratejik öngörülerini döşeniyorsun; yoksa yine tipik cinali muappetine sardırıp ben orta terkim falan diye zırliicak mısın?
        Hadi göreyim seni, kendini bul!

  20. Yolun sonuna Geldik.
    Merkez Bankasının rezervleri tükendi ve eksi duruma geldi.
    Para basma sonuna kadar kullanıldı artık bu seneçek kullanılamaz.

    İşsizlik fonunda paranında sonuna geldik.
    Bir fon daha buldum tüketilecek CHP’nin İş bankası Hisseleri 🙂

  21. ESKİLER GÖYNEĞE MİNTAN DERDİ

    Yakalı olanlarada frenk göynek derdik. Yani gavur göyneği. Hey gidi yağmurlar yağdı yarıklar örtüldü. Oysa yanlış iliklendiği söylenen göyneklere bir zamanlar “haşmetmaab ne güzel iliklediniz, düşman gelse sökemez” diyenler sıraya giriyordu. Hey gidi atanın ateşine güvendiği torosların yörüğü gelde anlat derdiği. Zira alanına girdik. Alnımızı kara çıkarma, dün ne dediysek o de, bu günde dün yaptıklarımızın arkasındayız de. savun, savunmakla kalma savur şu çakal sürüsü gibi her yandan iktidarın üstüne çullanan çok bilmiş, az okumuş, stratejik derinlikten nasipsiz, bol kepçeden atmakta hesapsız guruhu.
    Gömlek yanlış iliklenmiş, gördünüz mü işi a dostlar. Biz de sandık ki mısırda darbe yapılmış, din kardeşlerimiz sualsiz asılmış, suriyede esat denen bir canavar varmış halkına bomba yağdırmış zindenlardada işkence yapmış. Tövbee öyle değilmiş, gömlek yanlış iliklenmiş o yüzden çekiyormuş boynumuzu aşağı.
    Eee bu gün ne oldu diye soracak orta amerika frekanslılarla onların şimdi dostu olan, sosyla medya kardeşleri ergenekoncular ve onları Sözcüleri. Elinizin körü oldu. Mısır yunanistan ile anlaşıp deniz alanlarımızı sınırlamaya çalışıyordu, araya girip oyunu bozmaya çalışıyor iktidar. Bunun neresi kötü. Hatta Reis mısır halkını doğrudan muhatap alarak diyorki. Ey müslüman mısırlı kardeşim, bak senin darbeci liderin biz Türkiyeli müslümanları bırakıp gavurla dost oldu. Kazan kazan durumu yani. Mısır yola gelirse Türkiye kazanacak gelmezse halkı nezdinde puan kaybedecek. İçerdekilere ne oluyor. Ne olacak Rahmetle Fuat Sezgin gavur anlatınca anlıyor bunlara anlatamadım demişti.

    • suriye de yapılan hataları iktidar kendi bile kabul etti pek çok vesile ile de itiraf etti,
      lakin sonuç ne oldu?
      hatalar pahalıya mal oldu,
      tarumar edilmiş bir ülke, yurtlarından olan milyonlar, ölen milyonlar, milyonlarca mülteci, harcanan ülkem serveti, ve yanı başımıza kurulan bir terör devleti. üstelik esed hala yerinde duruyor.
      müslümanlara ne fayda sağlandı zarardan başka.
      ülkeye özgürlük demokrasi getirecekti, sonuç kendi ülkesinde özgürlükler ve demokrasi geri gidiyor, her geçen gün hak hukuk hiçe sayılıyor.

      şimdi ırakta ülkemiz topraklarının da dahil olduğu haritalar artık yöneticilerin koltuklarının arkasında duvarlarda asılı duruyor, ülkenin her yerinde elden ele dolaşıyor. bu haritaya ne hizmet etti, suriyenin dağılması değil mi? bu haritaya yeterince tepki verildiğini düşünüyor musunuz? şu aşamada tepki versen ne olacak mı diyorlar acaba?

      egedeki adalar silahlanırken bizim hain, fetöcü, proje muhalefet iktidarı defalarca uyardı, adalar silahlanıyor diye, soruyorum şimdi peki ne yapıldı? neden karşı çıkılmadı?
      yağcı paşa yıllardır deniz alanları ile çalışıyordu, alanında yetişmiş en uzman insanlarımızdan biriydi, yıllar önce önerdiği libya ile deniz mutabakatı bile 2019 sonuna kadar bekletildi, fetömetrenin kurgusunu hazırlayan kıymetli insan yağcı paşa istifa ettirildi, yetişmiş iyi insanlarla işini iyi yapan askerlerle ne alıp veremediğimiz var sizce?
      mısır ın yunanistanla anlaşması çıkarlarına uygun değildi , fakat türkiye uzlaşmaz tutumuyla mısıra fazla seçenek bırakmadı, her şeyi yanlış yaparak ülkelerin sadece doğruyu yapmasını nasıl bekleyebiliriz? üstelik sadece müslüman diye.
      mısır diktatörlükle yönetilen bir ülke, halkı nezdinde iktidarın yaptığı hiç bir yanlış sorun olmaz, ülkeyi ordu yönetiyor, ekonomiyi ordu yönetiyor, silahlı insanlara karşı hiç bir şey yapamazsınız, puan kaybedilse ne olacak? elimizdeki tek seçenek doğru örnek olabilmekti, o da olmadı. insanlar ülkemize baktığında ne görüyorlar sizce?
      filistine ne fayda sunabildiler?
      uygur türkleri için bir kınama bile yapmıyorlar,
      haritalara sesini çıkarmıyorlar
      hangi müslümana ne faydamız oldu,
      üstelik neredeyse tamamıyla aramızda düşmanlık başladı,
      hangi müslümanlıktan bahsediyorsunuz?

      • Milyonlarca suriyeli müslümanın canını kurtardık, karnını doyuruyoruz, barınak sağlıyoruz ya didem hanım, yetmedi heralde? Ata yadigarı topraklarımızın bir kısmını da geri almış olduk bu sırada, itirazı olan?

        • “ata yadigarı topraklarımız”ı koruyan türk askerlerimizin de bulunduğu toprakları rusların bombaladığı haberleriyle dolu haber siteleri?? ne iş hayri abi

          • Ankaranın göbeğinde kendi f16larımızın kendi vatandaşlarımızı, asker ve polislerimizi de bombaladığına dair haberler yok mu aynı sitelerde eleman?

      • 1-Bu hesapla Çanakkale savaşını boşa verdik. Sonuçta ülke işgale uğradı. Üstelik 250 bin kayıp verdik.
        2-Yunanistan ve adalar meselesi, silahlanma hikayeleri hepsi masal. Siyasi argüman.Yunanistan cürmü kadar bile yer yakamaz. Zaten karasal sinirimiz var. Bir metre gerimize silah yığar isterse adaya yığıp ne yapacak. Adanın tamamı silah olsa ne olacak, boş iş bunlar. Mesele Biden’s Boys ne yapacak.

  22. Temel, New York seferinden döndüğü İstanbul Havaalanında uçaktan indiğinde ilk işi secde edip toprağı öpmek olmuştur….. http://u0i.626.myftpupload.com/amerikada-turklerin-pano-savaslari-yasandi-haberiniz-oldu-mu/#comment-56282 ….

    Başını kaldırıp etrafı seyreder. İstanbul Havaalanı binasının devasa büyüklüğü karşısında gurur duymaktadır. “Ama eskisu pekala idare etmekteydu, bu uşaklar niye acele ettiler. Paramız yok! 5-6 sene sonra yapılsaydu da onun yerine önce faprika yapsalardu,… İşsiz uşaklara iş çıksaydı keşke…” diye aklından geçirirken bina dışına çıkmak üzere yürüyordu. Geçerken bir tane gazete aldı. İstanbul şehir otobüsüne bindi. Uzun bir yolculuktan sonra epey yorgundu. Oturduktab bir süre sonra kendinden geçmişti. 15-20 dakika uyuya kalmıştı. Daha uyuyabilirdi. O ara Dursun’u rüyasında gördü. Dursun, “Uşaklara Selam! Bizi unutma Temel, Verdigun sözü unutma” diyordu. Uyandı. Temel yarı uykulu “hay Allah, Vay uşağum vay! seni unutmayrum, oyle şey olir mu heç” şeklinde içinden geçirirken geçen hostese “Hamfendu, New York’dan geliyrum, bir su rica etsem” dedi. Yanındaki uşağa baktı. İçinden bişeyler okunuyordu. Galiba oturduğu yerde namazını kılıyor diye düşündü…

    Yarı dinlenmiş Temel bir taraftan suyunu yudumlarken gazetedeki manşetleri gözden geçiriyordu. O ara Mısır ile ilişkilerin düzeltilmesi gerektiğine dair bir başlık ilişti gözüne. İçinden “Tabe yaa” dedi “Geç bile kaldular” diye mırıldanırken yanındaki uşak ta ona bakıyordu. “Selamün aleyküm hemşerim, uzun yolculuk! galiba yorgunsun” dedi. Temel selamı aldı “Oyle” dedi biraz lafladılar. Mısır konusuna kafası takılmıştı. Yunanlıların Sisi ve Netanyahu ile birlik olup bize Akdeniz tabi kaynaklarından birşey koklatmamak işine fena halde kafası bozuluyordu. Yazıyı okudukça, afakanları tepesine fırladı. New York’ta “Love Erdogan” seyyar pano komyonetiyle Havaalanına gelirlerken Dursun ile ikisine Orta Parmak gösterenlerin yunanlı olduklarında şimdi daha da emindi….

  23. Münferit arızanın ne olduğunu aklı selim her kişi bilmesine rağmen, malumu ilam kabilinden lafın etrafında dolanıp, tecahülü arifane sanatını sıklıkla kullanıp, bildiğini söylememek için dudak ısırıp, arif olana bir işaret yeter deyip, lafı anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az özdeyişi ile bitirmek gerek.

    • Reşad bey yine neresinden baksanız vecizelerle dolu bu yorumsunuz da izmir belediyesinin okuma yazma kurslarına katılmak için can atan ama imkansızlıktan gidemeyen, şehir hastanelerinde betonun metrekaresinin kaça malolduğunu cin gibi bildiği halde bu yazarlık atölyesinin ücret skalasını bi türlü çıkartamayan kafası karışık troliçelerimize ilaç gibi gelecektir…
      Ha gayret!!!

      • 238 bin lira tutan ücret 13 gün içinmiymiş yoksa 9 ay’lık bir ücretmiymiş konusunda bir kafa karışıklığından bahsediyorsan şayet Tunç Soyer ihaleyi iptal ettiğini açıkladı ve tartışma bitti.

        bitmesine bitti de AKP belediyelerinin yıllarca maaş’a bağladığı trol ‘gastenekeciler’in hesabı hala ortada kaldı. Ahmet bey ile beraber bu konuya da bir el atsanız iyi olmaz mı?

      • Birde her seferinde reşat bey falan deyip samimiyet ittihaz etme, her reşat dediğinde reşat petek ve kayıp 15 temmuz meclis komisyon raporu aklıma geliyor ve ağır abiniz aksak doğu gibi dizim atıyor. “sebilüzzerzevat” patenti sana ait sevdiğim bir tabir hem sana yakışıyor.

    • Mısır ile arayı düzeltmeleri için Sisinin 10 şartı var! 1. Şartı erdoğan’ın Müslüman kardeşleri terörist olarak tanıması! Diğerleride buna benzer şartlar! Açıkcasi şartların’ın tamami! Erdoğın’a tükürdüklerini yalatmak.
      Zamanında haddini bilip kimsenin içişlerine karışmasaydı, şimdi buduruma düşmezdi.
      Siz halen daha yalnışları yapanları savuniyorsanız, erdoğan ve onun gibileri oy için Türkiyeyi yikmaya devam ederler.

Yoruma kapalı.