
Kişisel gözlemlerle Türkiye’nin Ermeni meselesi…
Kader böyle imiş; 1980’lerin ilk iki yılını ABD’de geçirdim. İlk yılında bir üniversitenin (Massachusetts Institute of Technology, MIT) araştırma merkezinde bulundum, ikinci yılında bir başka
Kader böyle imiş; 1980’lerin ilk iki yılını ABD’de geçirdim. İlk yılında bir üniversitenin (Massachusetts Institute of Technology, MIT) araştırma merkezinde bulundum, ikinci yılında bir başka
Şu günlerde tartışma gündemine giren siyasi her konu iktidar cephesinin canını sıkıyor. Bir adım daha ileri gitmekte bir mahzur görmüyorum: Böyle giderse, bundan sonra gündeme
AK Parti’nin genel başkanlığını da uhdesinde bulunduran Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, dün, partisinin grup toplantısında, 128 milyar dolar konusunu da etraflıca değerlendirdiği bir konuşma yaparak günlerce
Kusura bakılmasın, ama “128 milyar dolar nerede?” sorusundan bana gına geldi. En az kayıp dolarlarla ilgili soru kadar önemli başka konular var. Muhalefetin bu kampanyayı
Ekonomiden aile bütçemi döndürmeye yarayacak kadar anlarım; üzerinde kafa yorduğum esas ilgi alanlarım siyaset ve dış politikadır. Ancak ilgi alanlarımla kesiştiği noktada ekonomi üzerinde de
Pek çoğu niyet halinde kalsa bile başından bunca askeri müdahale, darbe geçmiş bir ülke olmamıza rağmen hala öğrenemediğimiz anlaşılan bir gerçek var: Hiçbir darbe, ilan
İkinci aşıyı da olmamızın üzerinden neredeyse 20 gün geçti. Doktorlar “İkinci aşı sonrası, hele bir de üzerinden iki hafta geçmişse, aşılı kişilerin virüse yakalanması neredeyse
Cuma gecesi Merkez Bankası Başkanı’nın görevden alınması ve yerine yeni bir başkan atanması ile İstanbul Sözleşmesi diye de anılan, Avrupa Konseyi damgasına sahip ‘Kadınlara Yönelik
Dünkü yazıma “HDP’nin kapatılması bir başlangıç.. Seçime kadar yapılacak daha başka ‘güzellikler’ var“ başlığını atarken aklıma bir an önümüzdeki hafta yapılacak AK Parti kongresi geldi;
En olumsuz şartlarda varlık-yokluk savaşı verilen Milli Mücadele günlerinden başarıyla -Türkiye Cumhuriyeti kurularak- çıkılmasını en kestirme biçimde anlatmak üzere bulunmuş bir sıfatımız vardı: ‘Çılgın Türkler’…